Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3831 E. 2019/1223 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3831 Esas
KARAR NO : 2019/1223
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2017
NUMARASI : 2016/6 2017/40
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, Bursa Osmangazi kirazlı beldesinde bulunan Uludağ Sanatoryumu mimari eserinin mimarı olan ve müvekkili …’ın yasal yöneticisi olduğu muris … 1961 yılında vefat ettiğini, 5846 Sayılı kanun kapsamında eserler üzerindeki mali ve manevi hakların yasal mirasçısı eşi … intikal ettiğini ve 17/06/2001 yılında muris … kızı …’a 63.madde de belirtilen miras hükümleri gereğince intikal olunduğunu, bu eserin 1946 yılında … tarafından hayata geçirildiğini, eserin mimari projesinden başka yapının kendisi üzerinde de murisin eser sahipliğini taşıdığını, bu nedenle murisin 5846 Sayılı kanun kapsamındaki esere ilişkin hakları miras yoluyla iktisap eden müvekkilinin FSEK’in 27.maddesi kapsamındaki mirasçılık hakkı süresi halen devam ettiğinden, rızası olmaksızın eser üzerinde 3.kişilerce müdahalede bulunulabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, ancak müvekkilinin izni olmaksızın eser üzerinde restorasyon çalışması yapan davalıların saldırı teşkil eden haksız eylemleri nedeniyle saldırının tespit edilerek önlenmesi ve/veya eski hale getirilmesi gereğinten ötürü bu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek başkaca hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin 5846 Sayılı Kanun kapsamındaki haklarına karşı davalılar tarafından yapılan saldırının tespitine, önlenmesine, eski hale getirilmesine, 67/3 maddesi gereğince masrafı davalılara ait olmak üzere hükmün 3 farklı gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yapının kamusal amaçlı restore edildiğini, herhangi bir saldırı söz konusu olmadığını bildirekek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafın talebi üzerine moda Deniz Kulübü Derneginden celbedilen İstanbul 19.AHM’nin 1961/710 Esas, 1961/650 karar sayılı veraset ilamının beyoğlu ….Noterliği’nin 28/03/1967 tarihli evrakı ile tasdiklenen örneğinden muris … 17/07/1961 yılında evli ve çocuksuz olarak vefat ettiği , mirasçı olarak karısı … ile ana baba bir kardeşleri … ile baba bir kardeşleri … kaldığı, dava dilekçesi ekinde sunulan Üsküdar 3. Sulh Hukuk Mahkemis’nin 2001/664 – 637 Karar sayılı ilamından davacının muris … (muris … eşi … ile evlenmesi neticesinde göksenin soyadını aldığı) evlatlığının olduğu anlaşıldığı, eser sahibine ait olan eserin bütünlüğünün korunması, eserde değişiklik yapılması menetme (FSEK 16) manevi hakkının ve bu tecavüzlere karşı tecavüzün men’i ve önlenmesi konusunda davacının dava açma hakkı bulunmadığı, bu hakkın sadece FSEK’in 19.maddesinde belirtilen kişi ve bir kısım mirasçılara (vasiyeti tenfiz memuruna, bu tayin edilmemişse sırasıyla sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mansup mirasçılarına, ana babasına, kardeşlerine) tanındığı , davacının bu manevi yetkileri kullanma hakkının bulunmadığı gerekçeleriyle FSEK 19/1-2 ve FSEK 16/son maddeleri gereğince davacı sıfatı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davacının taleplerinin tümünün dayanağını FSEK 19/3 maddesinden aldığını, mali hakların miras yoluyla intikal ettiğini, manevi hakların ise yasa gereği elde edildiğini, müvekkilinin davacılık sıfatının 19/3 maddesine dayanıdğını, yasa metninden anlaşılacağı üzere mali hak iktisap eden kimselerin 14,15 ve 16.maddelerin 3.fıkrasındaki hakları kullanabileceğinden tereddüt olmadığını, yine bu davanın davalı tarafın müvekkilinin muvafatı olmaksızın söz konusu yapı üzerinde eserin mahiyet ve hususlerini bozucu değişiklik yapmış olması olduğunu, davalının ihlallerinin FSEK’in 16/3 maddesi kapsamında kaldığını, kararın hatalı olduğunu bildirmiştir. Dosyada bulunan beyoğlu …Noterliğince tasdik edilen İstanbul 19.Asliye Hukuk Hakimliğinin 1961/710 Esas, 1961/650 Karar sayılı veraset ilamının incelenmesinde; … 17/07/1961 tarihinde vefat ettiği, evli ve çocuksuz olduğu, mirasının karısı … ile ana baba bir kardeşleri … ile baba bir kardeşleri … kaldığı görülmüştür. Dava dilekçesine ekli Üsküdar 3. Sulh Hukuk Mahkemis’nin 2001/664 – 637 Karar sayılı ilamından davacının muris … (muris … eşi …. ile evlenmesi neticesinde … soyadını aldığı) evlatlığının olduğu anlaşılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığınca mahkemeye gönderilen 07/06/2016 tarihli cevabi yazıda; dava konusu yapının Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 21/11/2008/ tarihli kararıyla korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edildiği, kurulları tarafından 26/12/2015’de bu yapının ve müştelivatının rölövesinin uygun olduğuna karar verildiğini, rölövenin yapının mevcut durumunun belgelenmesine yönelik bir çizim tekniği olması nedeniyle tescilli yapıya zarar verilecek herhangi bir işlem yapılmadığının bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davacının 5846 Sayılı Kanun kapsamındaki haklarına davalılar tarafından yapılan saldırıların tespiti, önlenmesi, eski hale getirilmesi ve hükmün gazetede ilanına karar verilmesine ilişkindir. Davacı taraf, davalının eserde müvekkilinin muvafatini almaksızın değişiklik yaptığını belirterek bu değişikliğin önlenmesini istemiştir. Söz konusu bu talep eserden kaynaklanan manevi haklara ilişkin olup bu konuda men ve önleme talebinde bulunacak kişiler 5846 Sayılı Kanun’un 19/1 maddesinde sayılmış olup bunlar sırayla vasiyeti tenfiz memuru, bu tayin edilmemişse sırasıyla sağ kalan eş ile çocukları ve mensup mirasçılarına, ana-babasına, kardeşlerine aittir. Davacı ise FSEK’in 19.maddesinde sayılan bu kişilerden değildir. Dolayısıyla davacının davacı sıfatı bulunmadığına ilişkin mahkemenin gerekçesi ve kararı yerindedir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/05/2019