Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3778 E. 2018/1638 K. 13.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/3778 Esas
KARAR NO : 2018/1638
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2016
NUMARASI : 2011/546 2016/574
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/07/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili, müvekkili şirket ile davalı bankanın 2006 yılından beri çalışmakta olduğunu, müvekkilinin öngörüsüne göre müvekkilinin hesabında yaklaşık 6.300.000,00 TL nakit olduğunu öngörmesine rağmen hesap bakiyesinin sıfır olduğunu ve bankanın müvekkilini kanuni takibe aktardığını öğrendiklerini, banka tarafından çekilen ihtarnamelerin usulsüz olması nedeniyle ihtarnamelere cevap veremediklerini, müvekkilinin kanuni takibe geçildiğini icra dosyası ile öğrendiğini, müvekkilinin davalı bankadan sadece 03/02/2010 tarihli 680.000,00 TL meblağlı kredi kullandığını, başkaca kredi kullanmadığını, bu kredi kullanımı dışındaki diğer bütün işlemlerin dayanağı belgelerdeki imzalara açıkça itiraz ettiklerini, müvekkilinin kredi talebi olmadan müvekkiline kredi kullandırılmasının ve borçlandırılmasının söz konusu olduğunu, ayrıca müvekkilinin hesabına yapılan 300.000,00 USD’nin vadesiz mevduaatta tutulduğunu, aynı gün çek ödemelerinin kredi açılmak suretiyle ödendiğini ve mevduat hesabından da iki gün sonra kredi hesabının kapandığını, müvekkilinin hesabında yeterli ve nakit para bulunmasına rağmen müvekkilini bilgisi ve talebi dışında müvekkilinin keşide ettiği çekin ödenmesi için kredi açılması ve bu hesaptan ödenmesinin doğru olmadığını belirterek müvekkilinin davalı bankadan 680.000,00 TL meblağlı krediden başka bir kredi kullanmadığının tespitine, İst. .. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile ilgili olarak 215.479,36 TL borçlu olmadığının tespitine, müvekkilinin hesaplarından haksız olarak çekilen, faiz, BSM ve sair adlar altında kesilen 100.000,00 TL ‘nin avans faiziyle davalıdan tahsiline, müvekkilinin hesaplarından haksız olarak kesilen usulsüz nakit çekimleri usulsüz havale 84.520,64 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 02/01/2008, 27/10/2009 ve 02/02/2010 tarihli genel kredi sözleşmelerine istinaden davacı yana krediler kullandırıldığını, 15/03/2011 ve 06/05/2011 tarihli ihtarnamelerle hesapların kat edildiğini, ipotekli taşınmazların satılmasından bir gün önce davacı tarafın müvekkiline başvurarak borcun tamamını 880.000,00 TL’ye kapatmak istediklerini bildirdiklerini, bu talebin kabul edildiğini ve bir protokol düzenlendiğini, protokole göre davacıların müvekkili bankayı ibra ettiklerini, ancak davacının edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle alacağın tasfiyesinin sağlanamadığını, davacıların zaman kazanmak için protokol yaptıklarını, dava dilekçesindeki iddiaların da tamamının haksız olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasında genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı ve bu sözleşmeler uyarınca davacı şirkete krediler kullandırıldığı, söz konusu kredilerin bir kısmının kim olduğu bilinmeyen şahıslarca gönderilen faks talimatlarına istinaden kredi kullandırıldığı, bu kredilerden davacı şirkete ait imzaların bulunmadığı iddia edilmiş ise de, söz konusu kredilerin banka kayıtlarına göre davacı şirket hesaplarına aktarıldığı ve davacı şirket yetkililerinin isteği üzerine başka bazı hesaplara aktarıldığı, bir kısmının bizzat hesap sahibi şirket yetkilisi tarafından çekildiği, bir kısmının yine davacı şirket yetkilisinin eşi ve aynı zamanda aynı zamanda davacı şirketin muhasebe müdürü olan …tarafından çekildiği ya da havale edildiği, sözleşmeler uyarınca 19/12/2006 dan 07/09/2010 tarihleri arasında yaklaşık 4 yıl süre ile ilgili hesaplarda işlem yapıldığı, bu işlemlerin bizzat davacı şirket yetkilisi ve eşi ve şirket muhasebecisi olan … tarafından yapıldığı, bu işlemlerin 39’unun ıslak imzalı, 45’inin faksla gerçekleştirilen işlemler olduğu, sözleşmeler uyarınca davacı tarafça gönderilen faksa ilişkin taleplerle işlem yapılabileceği, faks belgelerinin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı, banka tarafından yapılan takip sonrası yapılan protokol dikkate alındığından davacının şirketine kullandırılan kredileri bildiği, söz konusu işlemlere onay verdiği, borcun kapanması hususunda protokol yaptığı, bilirkişi raporuna göre davacının icra dosyasından istediği tutardan daha fazla alacaklı olduğu, bu hususun protokolle de sabit olduğu, davacı tarafça banka yetkilileri hakkında şikayette bulunulmuş ise de, işlemleri gerçekleştiren eşi ve şirket çalışanları hakkında herhangi bir suç duyurusunda bulunulmadığı, yapılan şikayetin de borçtan kurtulmaya yönelik olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacılar vekili istinaf etmiştir.
Davacılar vekili istinaf sebebi olarak; davanın başlangıcından beri sözleşmeler, faks talimat evrakları, ıslak imzalı talimatlar gibi tüm evrakların asıllarının davalı tarafından sunulması taleplerinin yerine getirilmediğini, davalı tarafından da evrak asıllarının kendilerinde bulunmadığı yolunda itiraz edilmediğini, buna göre bu durumun kabul anlamına geldiğini, HMK’nun 220.maddesi uyarınca mahkemenin belge ibrazı için kesin süre vermesi, ibraz edilmemesi halinde ise mahkeme duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul etmesi gerektiğini, mahkemenin 22/06/2016 tarihli 11.celsede bankadan davacıya ait evrak asıllarının istenmesine rağmen ara karar verdiğini, ancak davalının herhangi bir belge ibraz etmediği, bu itibarla HMK 220/3 gereği talepleri gibi karar verilmesi gerektiğini, ancak mahkemenin bir sonraki celsede bu ara karardan döndüğünü, bu şekildeki usulün hukuka aykırı olduğunu, yine genel kredi sözleşmelerinin müvekkili tarafından imzalanmadığını ısrarla dile getirdiklerini, bu konuda imza incelemesi talep ettiklerini, ancak mahkemenin bu konudaki ara kararından dönülmesinin usule aykırı olduğunu, müvekkilinin yapılan işlemlerden haberdar olduğu yolundaki gerekçenin ise tamamen varsayımdan ibaret olduğu, müvekkilinin işlemlerden haberdar olduğuna dair davalı tarafından somut bir delil sunulamadığını, müvekkilinin internet bankacılığı kullandığını davalının ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin dolanlı fiilleri banka müdürünün değişmesi üzerine yeni gelen banka müdüründen öğrendiğini, müvekkilinin yaptığı suç duyurusunda ….’nin tanık sıfatıyla dinlendiğini, bu kişinin yapılan işlemlerden davacı gerçek kişinin haberdar olmadığını beyan ettiğini, davanın altı yıl devam ettiğini, son süreçte mahkeme heyetinin değiştiğini, heyet değişikliğinin ardından ilk duruşmada karar verildiğini, bu denli kapsamlı bir dosyada ilk celsede karar verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, …nin şirketin mali müşaviri olup temsil, vekil, yetkili, çalışan sıfatı olmadığını, davalı bankanın bu kişinin yetkisiz olduğunu bildiğini, ayrıca yetkisi olup olmadığını da araştırmak yükümlülüğünün bulunduğunu, bankanın en basit sorumluluklarını dahi yerine getirmediğini, bilirkişi …’in 03/03/2016 tarihli ek görüşünün 3.sayfasında davalı banka müfettişinin müvekkilinin hesabında para olmasına rağmen kredi mevduat hesabı kullanıldığını, bu durumun da davacıya zarar verdiği kanaatine ulaştığını, buna rağmen davayı reddetmenin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin kredi kullanımına ilişkin bir talimatı bulunmadığını, faks talimatları incelendiğinde talimatlara fotokopi yoluyla müvekkilinin imzasının eklendiğini, dosya incelendiğinde davalı tarafın…şirketine ait çok miktardaki parayı dava dışı …isimli şahsa havale, nakit çekme gibi işlemlerle aktardığını, bu işlemlerin davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiği, …’nin her ne kadar müvekkilinin eşi olsa bile bu eylemleri yapma yetkisinin bulunmadığını, kaldı ki müvekkilinin kendi eşine güvenmeyerek ona herhangi bir yetki ve vekalet vermediğini, bankanın yetkisiz kişinin talimatlarına göre işlem yaptığını, dolayısıyla bu işlemlerin müvekkilini bağlamayacağını, ayrıca sadece dava dışı …adlı şahsa havale ve EFT yapılmadığını, dava dışı başka şahıslara da havale ve EFT yapıldığını, tanık ifadelerinde de bu hususun açıkça belirtildiğini, ek 2 de sundukları tanık …’ın beyanında; banka görevlileri ben tam hatırlayamamakla birlikte 3 veya 4 bin TL para verdiler, parayı alırken de 3-4 tane dekont imzaladım şeklinde beyanda bulunduğunu, buna göre banka görevlilerinin gerek …’ye gerekse başka şahıslara gereğinden fazla dekonta imza attırmak suretiyle müvekkilinin hesabını boşaltmış olabileceklerini, bankanın evrak asıllarını dosyaya sunmadığını, bilirkişilerin de incelemeyi fotokopilerden yaptığını, Yargıtay içtihatlarına fotokopi üzerinden inceleme yapılamayacağını, bu hususunda bilirkişi …’in ek raporunda da dile getirildiğini bildirmiştir.
Davalı banka tarafından davacılar aleyhine İstanbul 10.İcra Müdürlüğü’nün 2011/2022 esas sayılı dosyasında 12/07/2011 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, takip dosyasında davacıların itirazına rastlanılmadığı görülmüştür.
Davalı banka tarafından davacılara gönderilen 06/07/2011 tarihli ihtarname ile kredi hesaplarının kat edildiği ve taksitli kredi ve nakdi kredi borcu toplamı 787.286,21 TL’nin 3 gün içerisinde ödenmesinin istendiği, 06/05/2011 tarihli ihtarname ile aynı şekilde kredi mevduat hesabı borcu ve nakdi kredi borçlarının ödenmesinin istendiği, yine 15/03/2011 tarihli ihtarname ile nakdi kredi borcu, kredili mevduat hesabı borcu ve taksitli kredi borcunun ödenmesinin istendiği görülmüştür. 15/03/2011 tarihli ihtarnamenin davacılara 18/03/2011 tarihinde, 06/05/2011 tarihli ihtarnamenin ise davacılara 09/05/2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Davacılar tarafından 20/09/2011, 05/10/2011, 19/10/2011 tarihli davalı bankaya yapılan başvurularla banka işlemlerinin, kredi sözleşmelerinin istendiği görülmüştür.
Cevap dilekçesi ekinde sunulan 23/11/2011 tarihli davacılar ile davalı banka arasında düzenlenen protokol ile davacıların borcunun 880.000,00 TL kabul edilerek tasfiyesinin amaçlandığı, protokolün tanzim tarihi itibariyle borcun 410.520,00 TL’lik kısmının üçüncü kişi … tarafından ödendiği görülmüştür.
Cevap dilekçesi ekinde sunulan genel kredi sözleşmelerinin incelenmesinde ise, davalı banka ile davacı şirket arasında diğer davacının müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 02/01/2008 tarihinde 130.000,00 TL’lik, yine aynı şekilde 27/10/2009 tarihinde 2 milyon TL’lik, yine aynı şekilde 02/02/2010 tarihinde 2 milyon TL’lik genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 12/10/2012 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; müşteri tarafından itiraza uğrayan işlemlerden 45 tanesinin faks talimatıyla yapıldığı, 39 adedinin ise ıslak imza ile yapıldığı, bahse konu işlemlerin davalıların bilgisi ve iradesi ile gerçekleştirdiklerine dair herhangi bir itirazın bulunmadığı, ayrıca diğer talimatlar ile gerçekleştirilen 5 adet işlem bulunduğu, ayrıca talimatı bulunmayan iki adet işlem olduğu, bu işlemlerin ise 09/05/2008 tarihli, 37582,00 TL’lik …i’ye havale, 24/04/2009 tarihli … tarafından çekilen 17.000,00 USD olduğu, söz konusu iki işlemde de ….’nin ıslak imzası bulunduğu, yapılan bu işlemlerin akıbetinin incelenmesinde ise; 09/05/2008 tarihli işlem sonucunda …’nin bu parayla hisse senedi alımı gerçekleştirdiği, diğer 17.000,00 TL’nin ise … tarafından nakit olarak çekildiği, belirlenen işlemlerin 38 adedinin 2008 yılında, çoğunun davacının eşi ve şirketinin muhasebeci olduğu belirtilen havaleler ve çekimler olduğu, davacının bu işlemlerin kendi kayıtlarında olmadığını iddia ettiği, ancak davalı tarafından dosyaya sunulan davacı şirkete ait ilgili yıllara ilişkin mizanlarda banka nezdindeki mevduat bakiyelerine yer verildiği, sonuç olarak davacıların kendi kayıtlarında (mizan) davalı bankada olan mevduat tutarlarına ilişkin kayıtların müsteridatlarını dosyaya sunması gerektiği, ancak kredi mevduat hesaplarının incelenmesinde ise; davacının 351 ek nolu ve 356 nolu hesaplarında bakiye mevcutken müşterinin bakiye bulunmayan mevduat hesabında işlemler gerçekleştirildiği ve bu işlemler neticesinde müşterinin 9.661,00 TL faiz ödemek durumunda kaldığını, davalı bankanın 23/11/2011 tarihi itibariyle davacı taraftan 1.014.769,61 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, ancak 23/11/2011 tarihinde 880.000,00 TL üzerinden protokol imzaladıkları, protokolün 1.maddesinde borçluların protokol tarihinden sonra her ne ad ve nam altında olursa olsun bankadan gayrikabili rücu talepte bulunmayacaktır şeklinde bir düzenlemenin bulunduğu, davacının haksız olarak kesildiği iddiasında bulunduğu 84.520,64 TL’lik talebinin yerinde olmadığı, ayrıca İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün .. esas sayılı dosyasında talep edilen 783.551,09 TL alacağın 215.479,36 TL’lik kısmına itirazının yerinde olmadığı, davacıların hesapta mevduat varken bankanın kredi mevduat kullandırımından kaynaklanan 9.661,00 TL davacı bankadan alacaklı oldukları yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 13/02/2015 tarihli ek bilirkişi raporunda; kök rapordaki görüşlerin tekrar edildiği, ancak ek raporun 4.bölümünde belirtildiği üzere davacı şirketin diğer davacı … . tarafından temsil edildiği, bunun dışında kalan imzaların kabul edilmemesi halinde buna göre ….’ye yapılmış ödeme tutarlarının 1.107.727,60 TL ve 197.000,00 USD olduğu, bu durumda da davacıların davalı bankadan bu miktar alacaklı olduğu yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 03/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalı bankanın sorumluluğunun olmadığı, ancak işlemlere ilişkin talimatlardaki imza incelemesinin mahkemenin takdirinde olduğu, bununla birlikte kredi mevduat hesabı ile ilgili olarak banka müfettişi tarafından tespit edilen 9.661,00 TL tutarındaki faiz kaybının davalı banka tarafından ödenmesi gerektiği yolunda görüş bildirilmiştir.
Bu bilirkişi raporunda bilirkişilerden …in ayrıca 16 sayfa halinde ek görüş bildirdiği, bu ek görüşte ise genel olarak davalı yanın sunduğu savunmaya itibar edilirse davanın tümden reddi gerektiği, bir diğer seçenek olarak grafolojik inceleme yapılmasının mahkemenin takdirinde olduğu, …nin davalı çalışanları ile birlikte hareket ederek davacıyı zarara uğrattıkları kabul edilirse bu durumda da davalı yandan tahsil edilecek miktarın belirlenmesi için raporda belirttikleri tüm evraklar açısından grafolojik incelemelerin yapılması gerektiği, grafolojik inceleme sonucunda ayrıca ek rapor verilebileceği, takipte davacı tarafından itiraz edilen 215.479,36 TL’lik kısma ise itirazın yerinde olmadığı yolunda görüş bildirilmiştir.
Davacı şirket yetkilisi 30/11/2016 günlü duruşmada; eşi ve diğer şirket çalışanları hakkında şikayetçi olmadığını, banka yetkilileri hakkında şikayetçi olduğunu belirtmiştir.
Davacı şirket yetkilisinin şikayeti üzerine Bakırköy C.Savcılığınca 22/04/2014 tarihinde takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, menfi tespit ve alacak davasıdır. Davacı taraf davalı bankanın usulsüz işlemler yaparak müvekkili şirkete krediler kullandırdığını, hesaptan havale ve ödemeler yaptığını ileri sürmüştür. Davacı yanca yapıldığı ileri sürülen bu işlemler 19/12/2006 tarihinden 07/09/2010 tarihine kadar yaklaşık 4 yıl süre ile yapılmıştır. Yapılan bu işlemlerin çoğunun davacı şirket yetkilisi ile şirket müdürünün ve aynı zamanda yetkilisinin eşi olan… tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. Davacının bu kadar uzun süreli yapılan işlemlerden bilgisi olmadığını ileri sürmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi basiretli tacir davranışına da uygun değildir. Öte yandan davacı taraf takip başladıktan sonra 23/11/2011 tarihli protokolle borcunun 880.000,00 TL olduğunu kabul etmiş ve protokolün 1.maddesinde davacıların protokolden sonra her ne ad nam altında olursa olsun bankadan gayrikabil rücu olmak üzere talepte bulunmayacakları hüküm altına alınmıştır. Yine davacı şirket tarafından işlemleri yapan şirket çalışanları hakkında da herhangi bir yasal girişimde bulunulmadığı dosya içeriğinden sabittir. Banka çalışanları hakkında yapılan suç duyurusu sonucunda da takipsizlik kararı verilmiştir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde davacılar vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/07/2018