Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3734 E. 2020/133 K. 24.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3734 Esas
KARAR NO : 2020/133
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2017
NUMARASI : 2015/1136 2017/245
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 01/01/2015 tarihli “… Alım Sözleşmesi” akdedildiğini, taraflar arasında ticari ilişki devam ederken davalının müvekkili şirketten alacaklı olduğu miktarı dava dışı … A.Ş’ye devir ve temlik ettiğini, oysa taraflar arasındaki sözleşmenin 5/e bendi gereğince sözleşmeden doğan alacağın devir ve temlik edilemeyeceğini, temlikten hemen sonrası İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından müvekkiline İİK 89 ihbarnamesinin gönderildiğini, davalıya yapılacakla ödemelerle ilgili tereddüt oluştuğundan tevdi mahalli tayini kararı alındığını, davalı şirketle alacakların ne şekilde ödeneceği konusunda görüşmeler yapıldığını, davalının alacağın devir sözleşmesini göndererek ödemelerin dava dışı … A.Ş’ye ödenmesini talep etitğini, herhangi bir mutabakata varılmadaın davalı tarafından müvekkili aleyhine 350.010,89 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, icra takibiyle birlikte aynı zamanda müvekkiline mutabakat mektubu da gönderildiğini, mutabakat metni gerçekle bağdaşmadığından müvekkilince icra dosyasına kısmi itirazda bulunularak vadesi gelmiş 198.524,30 TL’nin kabul edilerek bu miktarın ferileriyle birlikte toplam 225.353,88 TL olarak 16/10/2015 tarihinde icra dosyasına ödendiğini, bakiye 151.489,59 TL’ye sözleşmenin 4.maddesi gereğince müvekkilinde bulunan malların iade edileceğinden itiraz edildiğini, müvekkilinin toplam 106.314,16 TL’lik ürünleri iade faturasıyla davalıya gönderdiğini, ancak davalının ürünleri iade almadığını, bunun üzerine 23/10/2015 tarihli ihtarname ile bir kez daha ürünlerin iade edilmek istendiğini, ancak davalının cevabi ihtarname ile iade faturalarını kabul etmediğini belirterek müvekkili tarafından davalıya iade edilen ancak davalı tarafından teslim alınmayan iade faturasına konu mallar için TBK’nun 107.maddesi uyarınca tevdi mahalli tayini ile bu malların bedeli olan 106.314,16 TL için müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının işbu menfi tespti davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığını, sözleşme tarihi 01/01/2015 ‘den takip tarihi 07/10/2015 tarihine kadar geçen sürede davacının hiçbir ödeme yapmadığını, davacının icra takibi sonrasında bir miktar ödeme yaptığını, tevdi mahalli tayin edilen mahallede davacının ödemede bulunmadığını, davacının mutabakat mektubunu imzaladığını, dolayısıyla mutabakat metninin geçerli olmadığına dair iddiaların yerinde olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili İstinaf sebebi olarak; taraflar arasındaki sözleşmenin teslimat ve iade başlıklı 4.maddesinde iade ürünlerin davacı tarafından iadesi sağlanan ürünlere dair iade faturası ile birlikte davalıya gönderileceğinin hükme bağlandığını, buna göre tarafların satılmayan stok fazlası ürünlerin iade faturasıyla davacı tarafından davalıya iadesini kabul ettiklerini, müvekkilinin bu hakkını kullanırken 106.314,16 TL’lik ükünleri iade faturasıyla davalıya göndermişse de, davalının ürünleri iade almadığını, bunun üzerine müvekkilinin kargo ile ürünleri, iade faturalarını ise ihtarname ile davalı şirkete gönderdiğini, ancak davalının iade faturalarını kabul etmediğini ve müvekkilinden malların bedelinin ödenmesini istediğini, halbu ki sözleşmenin diğer hususlar başlıklı 5/b maddesinde müvekkilinin mallara tahribat verilmemesi kaydıyla koşulsuz iade hakkı bulunduğunun düzenlendiğini, malların aksesuar ürünleri olup kargo ile iadelerinde sorun bulunmadığını, müvekkilinin düzenlediği iade faturalarının usulüne uygun düzenlenmediği, mutabakat mektubunun ihtirazi kayıt ileri sürülmeden imzalanması ve taraf defterlerinin borç miktarının 330.010,89 TL gösterilmesi nedeniyle davanın reddinin doğru olmadığını bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 350.010,89 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak 04/09/2015 tarihli mutabakat mektubu sebebiyle olan 380.010,89 TL alacaktan 89/1 haciz ihbarnamesi sebebiyle ödenen 30.000,00 TL’nin mahsubuyla kalan bakiye alacak gösterildiği, davacının takibe kısmen itiraz ettiği, itirazında takip alacaklısının halen bugün itibariyle 339.685,92 TL alacağı bulunduğunu, müvekkilinin stoklarında 141.161,62 TL’lik ürün bulunduğunu, dolayısıyla vadesi gelmiş borç tutarının 198.524,30 TL olduğunu, takip alacaklısı ile varılan mutabakat ve sözleşme gereğince müvekkilinin 141.161,62 TL tutarındaki stoğu takıp alacaklısına iade edeceğini ve taraflar arasındaki cari hesabın sona ereceğini, bu nedenle takibin 151.486,59 TL’lik kısmına ve bu kısmın ferilerine itiraz ettiklerini bildirdiği görülmüştür. Dosyada mevcut 04/09/2015 tarihli mutabakat mektubu başlıklı belgenin incelenmesinde; davalı tarafından davacıya 04/09/2015 tarihi itibariyle cari hesabın 380.010,89 TL borç bakiye verdiğinin bildirildiği, davacı şirket tarafından da mutabıkız şeklinde yazılmak suretiyle mektubun cevaplandırıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 30/12/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı defterlerinin sahibi lehine delil teşkil ettiği, takip tarihi itibariyle davacı defterlerinde davalıdan 339.685,89 TL alacak bulunduğu, davalının icra dosyasına yaptığı ödeme nedeniyle davalı cari hesabından 339.685,89 TL olan alacağın ayrıca 106.314,16 TL’lik iade de dikkate alındığında, 22/10/2015 tarihi itibariyle 34.847,43 TL’ye gerilediği, davalının 13 adet iade faturasını 21/10/2015 ve 22/10/2015 tarihlerini taşıdığı, takibin ise 07/10/2015 tarihinde başlatıldığı, faturaların davacı tarafça 23/10/2015 tarihli ihtarname ile davalıya gönderildiği, davalının ise 02/11/2015 tarihli ihtarname ile iade ettiği, davalının mutabakat mektubunu imzaladığı, uyuşmazlığın iade faturalarından kaynaklandığı, davalının iade faturalarını düzenleme hakkı bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğini, sözleşmenin 4.maddesi dikkate alındığında, söz konusu hüküm uyarınca iade faturalarının düzenlenebilmesi için bu yönde ayda bir defa çalışma yapılamsı ve davalı şirketin onayının alınması gerektiği, davacının tevdi mahalli olarak tayin edilen yere 10 ay boyunca ödeme yapmadığı, mutabakat için herhangi bir başvuruda bulunulmadığı, icra takibinden önce davalının, davacıya mutabakat mektubu gönderdiği, davacının da iade faturası düzenleneceği yolunda herhangi bir ihtirazi kayıt düşülmeden mutabakat mektubunu imzaladığı, tarafların ticari defterlerinde borç miktarının 380.010,89 TL olarak yer aldığı, davacının iade faturalarını mutabakat mektubundan sonra ve icra takibimden sonra düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde, davacının iade faturalarını sözleşmeye uygun düzenlemediği, bu nedenle faturalar nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti talebinin yerinde olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki 01/01/2015 tarihli sözleşmenin 4.maddesinde; teslimat ve iade hususlarının düzenlendiği, buna göre ayda bir kez iade çalışması yapılacağı, iade çalışması için satın alma müdürünün onayının alınacağı ve sonrasında iade ürünlerinin davacı tarafından iade faturasıyla birlikte davacıya gönderileceğinin hükme bağlandığı, 5/b maddesinde ise; davacı tarafından teslim olunan malzemeye herhangi bir tahribat verilmemesi şartıyla koşulsuz iade hakkı mevcut olduğunun düzenlendiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, alacak davasıdır. Anayasa’nın 141/3 maddesi uyarınca HMK’nun 297 vd. maddeleri uyarınca mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. İstinafa konu kararın gerekçe bölümünde bilirkişi raporu özetlenmiş ve bilirkişi raporunda davacının borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin talebin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilerek “…rapor doğrultusunda davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir” şeklinde gerekçe yazıldığı görülmüştür. Söz konusu bu gerekçe Anayasa’nın ve HMK’nın aradığı anlamda bir gerekçe değildir. Bu gerekçe bilirkişi raporunun özetinden ibarettir. HMK’nun 297/c maddesinde de değinildiği üzere kararda delillerin tartışılması ve değerlendirmesinin yapılması, ayrıca sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Açıklanan bu nedenlerle mahkeme kararı gerekçesiz olduğundan davacı vekilinin esasa dair istinaf talepleri incelenmeksizin re’sen bağlamında kararın kaldırılması yoluna gidilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin esasa dair yönler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2017 tarih, 2015/1136 esas, 2017/245 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere duruşma açılarak Anayasa’nın 141/3 ve HMK’nun 297 vd. maddelerine uygun şekilde gerekçeli karar yazılması için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,4-Davacı vekilinin esasa dair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 16,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 101,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.24/01/2020