Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3733 E. 2019/492 K. 08.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3733 Esas
KARAR NO : 2019/492
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2017
NUMARASI : 2015/66 E. – 2017/12 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
KARAR TARİHİ: 08/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının sektöründe Türkiye’nin ilk ve tek tam teşekküllü fabrikasını Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesin’nde 18.000 m² alan üzerine kurduğunu, firmanın TPE nezdinde tescilli pek çok markasının bulunmakta olduğunu, 2011/79982 sayı ile “…” markası için 24.27 ve 35. Sınıflarda marka başvurusunda bulunduğunu, ancak bu başvurunun davalının 2004/35968 sayılı “…” markasına benzer olduğu gerekçesiyle TPE YDİK tarafından kısmen reddedildiğini, oysa “…” ibaresine ayırt edicilik kazandıranın davacı firma olduğunu ve davaya konu markanın davalı firma tarafından on yıldan uzun süredir kullanılmadığını, davalı firmaya ait www….com.tr alan adlı internet sitesinde yaptıkları incelemede söz konusu markanın kullanımına rastlamadıklarını ve yaptırdıkları piyasa araştırmasında da davayı konu markanın davalı firma tarafından kullanımına ilişkin bilgiye ulaşamadıklarını, kullanıma ilişkin ispat yükünün davalı tarafında olduğunu beyan ederek, TPE YİDK kararının iptalini ve davalı adına tescilli … sayılı “…” markasının kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğüne talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı firmanın 1979 yılında Bilecik/Bözöyük’te kurularak üretiminin 2008 itibariyle 1.885.000 ton/yıl kapasiteye ulaştığını, davalının satışlarının %65’inin iç pazara %35’inin dış pazara olduğunu, davaya konu markanın davalı tarafından kullanıldığını, fatura ve broşürlerde markaya yer verilmiyor olsa bile ambalajler üzerinde, gerek iç piyasada gerek dış piyasada kullanıma sunulduğunu, 35 kg.lık ambalajlar içinde piyasaya sürülen ürünün 2011 satışlarının iç piyasada 441.676 ton, dış piyasada ise 45.642 ton olarak gerçekleştiğini, 2012 yılının ilk 6 aylık satışların ise iç piyasada 234.265 ton, dış piyasada 24.913 ton şeklinde olduğunu, ürün torbalarının dava dışı … firması tarafından hazırlanmakta olduğunu, klişeleri hazırlayan dava dışı … tarafından … firmasına kesilen fatura örneklerinde de “…” ibaresinin açıkça görüldüğünü beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İstanbul Anadolu 2.FSHHM 31.01.2017 gün ve 2015/66 E. – 2017-12 K.sayılı kararıyla; 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi Anayasa Mahkemesi’nin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı ve 14/12/2016 tarihli kararı ile iptal edildiğinden davanın konusuz kaldığı, toplanan delillere göre davacının davasında kısmen haklı olduğu anlaşılmakla; davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davacının davasında kısmen haklı olduğu anlaşıldığından yargılama giderlerinin kısmen davalı tarafa, kısmen de davalı tarafa yükletilmesine karar verdiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dosyada alınan bilirkişi raporunda davalı markasının bir kısım emtia yönünden kullanıldığı yönünde bütünüyle haksız ve hukuka aykırı değerlendirmelerde bulunduğunu, müvekkilinin … markasını en başından beri yoğun ve ciddi bir şekilde kullanarak sektörde bilinir hale getirdiğini, davalı adına tescilli markaların tescil edildiği mal ve hizmetlerde kullanılmadığını, mahkemenin markayı ciddi kullanım bulunmadığından iptaline karar vermesi gerekirken Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesini iptal etmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığından bahisle davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hukuki boşluğun, Anayasa’nın 90/5 maddesi uyarınca ,Paris Konvansiyonu ve TRIPS anlaşmaları gereğince doldurulabileceğini beyanla mahkeme kararının esas yönünden bozulmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesine cevabında; müvekkiline ilişkin markaların ciddi şekilde kullanıldığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, dilekçesinde yazdıkları internet sayfalarında markanın kullanıldığının açıkça belli olduğunu, ticari kayıtlarında bunu ispatladığını, davacının kendi kullanımlarına ve markaya yaptırımlarına ilişkin beyanların dava ile ilgisinin bulunmadığını beyanla istinaf talebinin reddini istemiştir.
GEREKÇE :Dava; davalının … tescil numaralı markasının 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi uyarınca kullanılmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebi ile açılmış, İstanbul Anadolu(Kapatılan) 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 31/01/2017 tarihli 2015/66 Esas-2017/12 Karar sayılı kararı ile; Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı KHK 14. Maddesini iptal edildiğinden davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde hukuki boşluğun, Anayasa’nın 90/son maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar gözönüne alınarak hakim tarafından doldurulması gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılmışsa da; taraf olduğumuz TRIPS ve Paris Sözleşmesi hükümlerinin tavsiye niteliğinde bulunduğu, bağlayıcı olmadığı, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile oluşan yasal boşluğun yine kanunkoyucu tarafından yasal düzenleme yapılarak doldurulabileceği , iptal kararından sonra 10/01/2017 tarihinde 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlüğe girdiği, ancak her davanın açıldığı tarihteki yasal düzenlemelere göre değerlendirilmesi gerektiği dikkate alınarak, davacı vekilinin yasal boşluğun hakim tarafından doldurulmasına ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesinin davanın yasal dayanağı, 556 Sayılı KHK 14. Maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali nedeniyle davanın reddine karar vermesi gerekirken, davanın konusuz kalması nedeniyle davanın reddine karar vermesi usule uygun görülmemişse de, davalı tarafın istinaf talebi bulunmadığından bu husus incelenmemiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 08/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.