Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3700 E. 2019/433 K. 01.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3700 Esas
KARAR NO: 2019/433
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2017
NUMARASI: 2017/130 E. – 2017/343 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :İade-i Muhakeme talep eden davacı vekili, taraflar arasında görülüp sonuçlanan Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/689 E-2013/254 K sayılı dosyasında hukuksuzluk yapıldığını, yanlış yasa uygulanarak müvekkilinin hakkının yerde kaldığını, çiğnendiğini, dosyada bilirkişi raporunun bulunduğunu, bilirkişi raporuna yargıcın uymakla yükümlü bulunduğunu, hakimin bilirkişi raporunu uygulamama lüksünün bulunmadığını, bilirkişi raporunun kasten dava dışı bırakıldığını ve bunun da kendilerine iade-i muhakeme hakkını verdiğini, mahkemenin bilirkişi raporunu kabul ettikten sonra yanlış yasa maddesini uyguladığını, verilen kararın karakuşi karar olduğunu, davada olayların ters yüz edildiğini, müvekkilinin hakkının alınıp karşı tarafa verildiğini, mahkemenin kendi seçtiği bilirkişilerin raporlarını elinin tersi ile iterek keyfi bir karar verdiğini, mahkemenin TTK 23. maddesini uygulamasının isabetsiz ve kasıtlı bir davranış olduğunu, davada BK 223. maddenin uygulanması gerektiğini, yasaların çarpıtılarak davalı yanın korumaya alındığını, yanlı bir karar olduğunu, özellikle eski verilen bir çok kararın gözden geçirilmesi gerektiğini tahmin ettiğini ileri sürerek iade-i muhakeme talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iade-i muhakeme talep süresinin nereden başlattığının belli olmadığını, iade-i muhakeme talep koşullarının bulunmadığını, davacının dilekçesinde bildirdiği hususlar ile yargı mensuplarına ciddi ayıp ettiğini, bilirkişi raporunun takdiri delil olduğunu ve hakimin uymakla yükümlü bulunmadığını savunarak davanın külliyen reddine ve teminatın taraflarına verilmesine karar verilmesini istemiştir.Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.03.2017 tarihli, 2017/130 E., 2017/343 K.sayılı kararıyla; davacı vekilinin, HMK 375/1-f maddesinde yer alan ” bilirkişi veya tercümanın hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı bulunduğunun sabit olması” ifadesinin mefhumu muhalifinden ” sağlam, bilimsel ve hukuki olarak hazırlanmış bilirkişi raporunun hükme esas alınmamasının” kendilerine yargılamanın yenilenmesi hakkını verdiğini savunmuş ise de az yukarıda belirtildiği gibi, MK 375.maddesinde sayılan yargılamanın iadesi nedenlerinin sınırlı sayı ilkesi ile sayılmış olması ve kıyas veya yorum yolu ile genişletilmesinin mümkün olmaması karşısında dinlenilmesine imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; HMK 324/h fıkrasında, iadei muhakeme için bilirkişi raporunun, kasten gerçeğe aykırı bulunduğunun sabit olmasını neden olarak gösterdiğini, davada ise bilirkişi raporunun tam anlamı ile bilimsel veriler ile hazırlandığını, gerçekleri ifade ettiğini ve mahkemece talep edilmesine rağmen kasten dava dışı bırakıldığını, bunun da iadei muhakeme hakkı verdiğini, yasanın dar değil geniş yorumunun kendilerine haklı kıldığını, mahkemenin raporu görmezlikten gelemeyeceğini, eksiği varsa tamamlatabileceğini, ancak köşeye atamayacağını, raporda da, boya haslığı düşüklüğü kaynaklı gizli ayıp bulunduğunun bildirildiğini, bilirkişinin bu yöndeki kabulünün de mahkemece kabul edildiğini ancak ya yanılma yada kasten uygulanması gereken BK’nın 223.maddesi değil TTK’nın 225.maddesinin uygulanarak yasal olmayan hüküm haline getirildiğini, hakimin bilirkişi raporunu gözardı edecekse neden müvekkiline masraf yaptırdığını, raporu kumaşlardan anlayan tekstil mühendisinin düzenlediğini, gizli ayıbın 8 günü aşan ve ayrıca fenni ve teknik muayene ile meydana çıkarılması mümkün olan veya uzun bir süre kullanımdan sonra ortaya çıkabilecek ayıplar olduğunu, gizli ayıbın ise 8 günlük muayene neticesinde ortaya çıkarılması mümkün olmayan ayıplardan olduğunu, üç kişilik bilirkişi heyetinin açık ve net bir şekilde kumaşların gizli ayıplı olduğunu tespit ettiğini, beyanla Yargıtay Kararları ile ticari ayıplarda bile BK’nın eski 198.maddesi yeni 223.maddesinin uygulanacağını, Yargıtay’ın çok açık ve net bir şekilde açıkladığını, kararının uygulanması gereken yasa ile çelişkili olduğunu beyanla hükmün bozularak iadei mahkemenin kabulüne karar verilmesini istemiştir. İadei muhakeme istenen Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/689 E., 2013/254 K.sayılı dosyasının incelenmesinde; bilirkişi raporu ile satıma konu kumaşlarda boya haslığı düşüklüğü kaynaklı gizli ayıp bulunduğunun bildirildiği, bilirkişinin bu yöndeki kabulünün mahkemece de kabul edildiği, alıcı davacının TTK 25/3 maddesi gereğince satılanı muayene etmeyi veya ettirmeyi, ayıbın tespiti halinde keyfiyeti 8 günlük süre içinde satıcıya bildirmeye mecbur olduğu halde bu süreden çok sonra ayıp ihbarında bulunduğundan satılanın ayıpsız olarak kabul edilmiş sayılması gerektiği sonucuna varıldığı, her ne kadar gizli ayıp durumlarında BK 198.maddesinin uygulanması söz konusu ise de, davacı tarafından bu maddenin uygunlanmasının gerektirecek bir husus bulunduğunun ispat edilemediği, 23.08.2011 tarihinde satın alınan 2.613,60 m. kumaş için ayıp ihbarı dahi yapılmadığı, bu kumaşa yönelik ayıp iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin karara karşı; TTK 25/3 maddesinin atıf yaptığı BK 198.maddesine göre gizli ayıp ortaya çıktığında, derhal karşı tarafa gerekli ihbarlar yapılır denmiş ise de, burada bir süreden bahsedilmediği, mahkemenin 8 günlük ayıp ihbar süresini öne sürerek davayı reddetmesinin yasal olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinde bulunduğu, Yargıtay 19.HD’nin 12.05.2014 tarihli, 2013/11469 E., 2014/8958 K.sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verdiği, aynı taleplerle tashihi karar isteminde bulunulması üzerine 23.12.2014 tarihli karar ile tashih karar talebinin reddine karar verildiği ve kesinleştiği görülmüştür.
GEREKÇE:Davacı vekilinin iade-i muhakeme talebinde; Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/689 E., 2013/254 K. sayılı dosyasında bilirkişi raporu alınmasına rağmen uygulanmadığını, ürünün gizli ayıplı olduğunun tespit edilmesine rağmen TTK 23. maddesinin uygulandığını, oysa BK 223. Maddenin uygulanması gerektiğini ileri sürdüğü, ilk derece mahkemesi’nin Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.03.2017 tarihli, 2017/130 E., 2017/343 K.sayılı kararıyla; MK 375.maddesinde sayılan yargılamanın iadesi nedenlerinin sınırlı sayı ilkesi ile sayılmış olması ve kıyas veya yorum yolu ile genişletilmesinin mümkün olmaması karşısında dinlenilmesine imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği görülmüştür.HMK 374 ve devamı maddelerde düzenlenen ,”Yargılamanın İadesi”, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı ” kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı istenebileceğinden” olağanüstü kanun yollarındandır ve kanunda sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır.İlk derece mahkemesinin, HMK 379. Madde gereğince, yargılamanın iadesi talebini incelediği, tarafları davet edip dinledikten sonra HMK379/1-c bendi gereğince ” ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda ileri sürülen sebeplerden olmadığı ” kanaatine vararak davayı esasa girmeden reddettiği, davacı tarafından ileri sürülen iadei muhakeme sebebinin, temyiz ve tashihi karar talepli dilekçelerde de ileri sürüldüğü, Yargıtay tarafından incelendiği, hakim tarafından bilirkişi raporunda beyan edilen hukuki değerlendirmenin hükme esas alınmamasının iadei muhakeme nedeni olmadığı, kanunda nedenlerin tahdidi olarak sayıldığı ve genişletilemeyeceğine yönelik mahkeme gerekçesinin yerinde olduğu kanaatiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 01/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.