Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3693 E. 2020/174 K. 27.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3693 Esas
KARAR NO: 2020/174 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2016
NUMARASI: 2015/225 E. – 2016/110 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacılar vekili 17.11.2015 tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinden …’nun İtalya’da tüzel kişiliği haiz bir yerel yönetim biçimi olup Türkçe karşılığının Maranello Belediyesi olduğunu, ileri teknoloji ve yüksek kaliteli ürünlerin üretildiği yer olarak tüm tüketicilerin zihninde kaldığını, müvekkillerinin hak sahibi olduğu “… + şekil” markasını Türkiye dahil bir çok ülkede tescil ettirdiğini, … başvuru ve tescil nosu ile TPE nezdinde 04.02.2013 tarihinde tescil edildiğini, müvekkillerinden …’nin, diğer müvekkili … ile imzaladığı lisans sözleşmesi çerçevesinde “… + Şekil” markasının haklarını kullanmakta olan İtalya’da merkezi bulunan bir şirket olduğunu, müvekkili … ile dava dışı … Arasında … markasının kullanımı konusunda 01.03.2012 tarihinde alt lisans anlaşması imzalandığını, … Söz konusu saatlerin tasarımını yaptığını ve saatlerin üretimi için dava dışı … Şirketi ile sözleşme imzaladığını, davalı …’ında …nın müşterisi olduğunu, … tarafından “…” ibareli saatlerin doğrudan davalı …’a satıldığının tespit edilmesi üzerine, … tarafından …’e ihtarname gönderilerek … ibareli saatleri doğrudan satma yetkisinin bulunmadığının bildirildiğini, daha sonrada bir mektup gönderilerek lisans sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiğini, buna karşılık söz konusu markaya ilişkin hukuka ayrı faaliyetlere devam edildiğini, bu süre zarfında davalı …’ın 09.03.2012 tarihinde, 03, 09, 14, 16, 18, 25, 26, 34, 35, 43 sınıfları için … numaralı başvuru ile “…” ibaresinin ve … numaralı başvuru ile de “…” ibaresinin 03, 07, 08, 09, 16, 18, 21, 25, 26, 34 35 ve 43 sınıfları için marka başvurusu yaptığını ve 12.03.2013-27.08.2013 tarihlerinde davalının başvurularının tescil edildiğini, ayrıca davalının … ürünleri için ayrı bir bölüm açıldığını, davalının www…com web sitesinde Türkiye’deki tek yetkili satıcı olduğunu bildirdiğini, ayrıca www…com adresinden satış yaptığını, müvekkillerinin tanınmışlığından faydalanılarak, kötü niyetle tescil edilmiş olması, malın kalitesi, niteliği ve üretim yeri konusunda halkı yanıltacak nitelikte olması, … adının kullanılabilmesi için yetkili merci olan müvekkilinden herhangi bir izin alınmamış olması, markaların haksız şekilde coğrafi kaynak belirtmesi, marka üzerindeki asıl hak sahibinin müvekkili şirket olması ve markaların müvekkili şirket markası ile iltibas yaratıyor olması nedeniyle davalının … sayılı “…” ve … sayılı “…” markasının tescilli olduğu tüm sınıflar için hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, bu talebin kabul edilmemesi halinde davalının markalarının müvekkilinin tescilli olduğu sınıf olan 14.sınıf için hükümsüz kılınmasına, davalının web sitelerinde, mağazalarında ve sair satış mecralarında başta “… olmak üzere … ve … markalarını kullanmasının, bu markaları kullanarak reklam ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmasının ve satış yapmasının durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili 22.12.2015 havale tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkilinin … ve … markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin … markasını İsviçre’de de tescil ettirdiğini, TPE kayıtlarında sorgulandığında başka firmalar tarafından da kullanıldığını, davacının …’nun tanınmışlığını izah ederken … markasının tanınmışlığına dayandığını, bu yetkiyi … markasının hak sahibinden almadan kullanmasının ironi olduğunu, davacının dava dilekçesinin ispatlanamayacak derecede hukuka aykırı ve dayanaksız olduğunu, davalı vekili karşı davası ile ilgili olarak, davacı-karşı davalıların esasen müvekkiline ikame ettikleri dava ile … ana unsurundan faydalanarak, bilhassa Türkiye’de bir haksız rekabet yaratma ve iltibas amacında olduklarını, müvekkili şirketin davacı-karşı davalı belediyenin tescilini iş bu dava dolayısıyla öğrendiğini, bu sebeple davacı-karşı davalılara ancak şimdi dava açtıklarını belirterek, davacı-karşı davalıların davasının reddi ile, öncelikle davacı-karşı davalılar yönünde “…” + şekil markasının kullanılmasının, reklamının ve ürünlerin kullanımının tedbiren durdurulmasını, müvekkilinin ana markasını çağrıştırmaya yönelik iltibas amaçlı ve davacı-kırşı davalı Bedeliye adına kayıtlı ve TPE 2011/106940 tescil numarası ile tescilli “…” + şekil markasının müvekkili marka hakkına tecavüz niteliği taşıdığının tespiti, anılan markanın hükümsüz kılınması ve markaların sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı-karşı davalılar vekili 26.01.2016 havale tarihli cevaba cevap ve karşı davaya karşı cevap dilekçesinde; müvekkillerinin merkezlerinin İtalya’da bulunduğunu, İtalya’nın da Lahey Sözleşmesi’ne taraf olduğundan, teminat gösterme yükümlülüğünün bulunmadığını, … isminin kullanılması için müvekkilinden izin alınması gerektiğini, söz konusu ibarenin bir belde adı olduğunu ve özel isim olduğunu, bu nedenle davalı-karşı davacının açıkça müvekkilinin adını bilerek ve özellikle kullandığını, müvekkili şirketin adının … olduğundan, davalı-karşı davacı tarafın müvekkili şirketten herhangi bir izin almadan … ibaresini marka olarak tescil ettirmesinin müvekkilinin kişilik ve marka hakkını zedelediğini, bu durumun hem haksız rekabet yaratıp, hemde marka ihlali yarattığını, bu nedenle dava konusu … ve … markalarının hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul (Kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 10.11.2016 tarihli 2015/225 E. – 2016/110 E.sayılı kararıyla; “Davacı markasının tanınmış olduğu, İTO kayıtlarından davalı-karşı davacı … A.Ş. 2007 yılında tescil edilmiş olup, meslek grubunun 73 nolu gözlükçülük ve saatçilik olduğu, tacir olan davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıya ait “…” markasını bilmemesinin söz konusu olamayacağı” gerekçesiyle; Davacı-karşı davalının davasının kabulüne, Davalı-karşı davacı … A.Ş. Adına tescilli 2012/22823 nolu “…” ve 2012/05170 numaralı “…” ticaret ve hizmet çeşitli markaların tüm sınıflardan hükümsüzlüğüne, TPE sicilinden terkinine, davalı-karşı davacının www… ve www…com adlı web sitelerinde, mağazalarında ve diğer satış mecralarında “…, … ve …” markalarının kullanılmasının ve bu markaları kullanarak reklam ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmasının ve satış yapmasının durdurulmasına, davalı-karşı davacının davasının reddine, karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının tanınmış marka iddiasında bulunduğunu, tanınmışlığı ispat adına neredeyse tek başına … markasının tanınmışlığına dayandırdığını, Yargıtay emsal kararlarında tanınmışlığın somut olarak izahını istediğini, bir kelimenin birçok ülkede tescilinin tek başına tanınmışlık kriteri olamayacağını, müvekkilinin “…” markasını İsviçrede de tescil ettirdiğini, davacının İsviçre’de patent kurumuna yaptığı itirazın reddedildiğini, tanınmışlığın tartışmalı olduğunu, -müvekkilinin, ticari büyüklüğü olan bir şirket olduğunu, tek başına … markasının tescili olduğunu, davaya konu markalarda ana unsurun … firması olduğunu, Grup marka yarattığını, özellikle ülkemizde lüks sınıftan olan saatleri, kalemleri, aksesuar, çanta, kuyumculuk ile ilgili ürünleri üretme ve satış yönünde tanındığını, bilirkişilerin bu hususları dikkate almadığını, eksik rapora dayanarak hüküm kurulmasının yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, -mahkemenin, “…” ve “…” ticaret ve hizmet markaların tüm sınıflardan hükümsüzlüğüne karar vermişse de, davacının iştigal konusu olmayan 14.sınıf haricindeki diğer sınıflardan da hükümsüzlük kararının yasaya aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararını kaldırarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak karar verilmesini talep etmiştir. Davacı – k.davalılar vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; davacı …’nun İtalya’da bulunan tüzel kişiliğe haiz bir yerel yönetim birimi olduğunu, … adını kullanmaya tek yetkili olduğunu, … tescil numaralı markayı Türkiye’de de tescil ettirdiğini, -davalı – karşı davacının kötüniyetli olduğunu, davacı … ile dava dışı … Şirketi arasında alt lisans sözleşmesi yapıldığını, bu şirketin saatlerin tasarımlarını yaptırarak … adında firmaya ürettirdiğini, davalı-karşı davacının … Şirketinin müşterilerinden olduğunu, müvekkillerinin saatlerin doğrudan … tarafından davalıya satıldığını öğrenmeleri üzerine, ihtarname gönderdiklerini ve lisans sözleşmesini de feshettiklerini, davalı-karşı davacının bu durumu fırsat bilerek markayı kendi adına kötüniyetli tescil ettirdiğini, -davalı – karşı davacının tescil ettirdiği markalarda … ibaresinin göze çarpacak şekilde kullanıldığını, -davalı -karşı davacının daha öncede distribütörü oldukları … markası için kendi adlarına başvuru yaptıklarını, asıl hak sahibinin itirazı üzerine marka başvurularının reddedildiğini, davalı – karşı davacının başvurusunu geri çektiğini, -… markası / ibaresi üzerinde müvekkillerinin üstün hakkı bulunduğunu, -… markasının tanınmış marka olduğunu, birçok ülkede aynı zamanda topluluk markası olarak da tescilli olduğunu, Paris Sözleşmesi kapsamında tanınmış marka olduğunun şüpheye yer vermeyecek derecede sabit olduğunu, -tanınmış markalar ile ilgili KHK 7 ve 8.maddelerdeki tescil engellerinin hükümsüzlük nedeni olduğunu, marka hakkını ihlal ettiği gibi marka imajını da zedelediğini, -davalı … markasının biran için çok tanınmış firma olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin markasını tescil ettirme hakkı tanınmayacağını, tüm sınıflar için hükümsüz kılınmasının açıkça yasaya uygun olduğunu, tüm sınıflarda tescil ettirmesinin kötüniyetli ve müvekkili markasından haksız yarar sağlama gayretini gösterdiğini, davalının markasının seri marka olmadığını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin dosya kapsamında aldığı 08.08.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı … adına TPE nezdinde “…” ibaresi … nolu ticaret markası ile 14.sınıf emtiada kullanılmak üzere 31.08.2010 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile tescilli olduğu, 28.10.1998 tarihinden itibaren USA’da olmak üzere yaklaşık 40 ülkede tescil edildiği, davalı … A.Ş. Adına “… ibaresinin … nolu hizmet markası ile 09.03.2012 tarihinden itibaren, “…” ibaresinin ise … nolu ticaret hizmet markası ile 17.01.2012 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle tescilli olduğu, dosya arasına konulan çıktılardan, davalı-karşı davacının “…” markasını kullandığı, “…” ibaresinin kalın siyah renkte göze çarpan bir şekilde kullanıldığı, ibarenin üzerinde göze çarpmayacak bir şekilde ince yazım karakterli büyük harfler ile “…” sözcüğünün mevcut olduğu, saatlerin görsellerinin yanında “…” ibaresinin yer aldığının görüldüğü beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince TPMK’dan celp edilen kayıtlardan; 09.03.2012 başvuru tarihli 2012/22823 başvuru numaralı “…” markasının 03/09/14/16/18/25/26/34/35 ve 43.sınıflarda, 17.01.2012 başvuru tarihli 2012/05170 başvuru numaralı “…” markasının 03/07/08/09/16/18/21/25/26/34/35 ve 43.sınıflarda tescilli olduğu, davalı adına 14.sınıfta tescilli 2007/53730 başvuru numaralı “…” markası ile 17.01.2012 başvuru tarihli 03/07/08/09/14/16/18/21/25/26/34/35/43.sınıflarda tescilli “…” markasının bulunduğu görülmüştür. TPMK’dan celp edilen kayıtlardan; davacı … adına 14.sınıfta 31.08.2010 başvuru tarihinden itibaren 2011/106940 başvuru numaralı … markasının tescilli olduğu görülmüştür. Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde tanınmışlığın ispatı yönünden … markası ile … markası arasındaki ilişkiyi gösteren gazete ve medya haberleri, yurtdışı marka tescil numaraları ve sınıfları … markasının kullanımı ile ilgili görseller ibraz ettiği görülmüştür.
G E R E K Ç E : Davacılar vekilinin dava dilekçesinde; ünvandan kaynaklanan önceye dayalı hakkının ve tescilli markasının bulunduğunu, müvekkilinin tanınmış markasının benzerinin kötüniyetle tescil edildiğini ve davalı markalarının müvekkilinin tescilli markası ile iltibas yarattığını ileri sürerek, davalı markasının tüm sınıflarda, bunun kabul görmemesi halinde 14.sınıfta hükümsüzlüğünü talep ettiği, davalı- karşı davacı vekilinin karşı davada; davacı adına tescilli … başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğünü talep ettiği, ilk derece mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verdiği, karara karşı davalı karşı davacı tarafından, asıl dava yönünden istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte olan Mülga 556 sayılı KHK 8/4 maddesinde; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaşılmış tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın ayırd edici karakterini zedeleyeceği sonuçlar doğurabileceği durumda tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın sahibinin itirazı üzerine farklı mal ve hizmetlerde kullanılabilecek olsa bile sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir.” hükmü düzenlenmiştir. Dosya kapsamına davacı tarafça ibraz edilen yurt dışı marka tescil kayıtları, markanın kullanımına ilişkin görseller ve dosya kapsamında alınan 08/08/2016 tarihli sektör bilirkişisinin de bulunduğu bilirkişi heyet raporundan; davacı markasının OHIM ve WIPO nezdinde, ABD, Kanada, Çin, Japonya, Brezilya, Portekiz gibi birçok ülkede ve geniş bir coğrafi alanda 2000-2002 yıllarından itibaren tescilli olduğu, aktif olarak kullanıldığı, davalı markalarının tescil başvuru tarihinde tanınmış olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin faaliyet gösterdiği gözlükçülük ve saatçilik sektörü itibarıyla davacı markasından haberdar olması gerektiği anlaşılmakla, davacının Türkiye’de de 2011 yılından itibaren tescilli … markasını “…” ve “…” olarak tescil ettirmesi ve internet sitesinde … ibaresini ön plana çıkaracak şekilde kullanmasının davacı markasının tanınmışlığından yararlanma amacını güttüğü, her ne kadar davacı marka tescilinin 14. Sınıfta olduğu anlaşılıyorsa da; mülga 556 sayılı KHK 8/4 maddesi gereğince, davalı markalarının tescil edildiği diğer sınıf mal ve hizmetlerde de hükümsüzlüğüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatiyle ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmekle, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı-karşı davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılama harç ve giderleri; -Asıl dava yönünden alınması gereken 54,40 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile 23,00 TL eksik harcın davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, -Karşı dava yönünden alınması gereken 54,40 TL maktu istinaf harcının davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, -Davacı-karşı davalılar avansından kullanıldığı anlaşılan; 11,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalı-karşı davacıdan alınarak, davacı-karşı davalılara verilmesine, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 27/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.