Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3629 E. 2018/982 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/3629 Esas
KARAR NO : 2018/982
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2017
NUMARASI : 2010/212 E. – 2017/187 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 12/04/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 01.04.2010 harç tarihli dava dilekçesinde, “müvekkili ile davalı arasındaki anlaşma uyarınca, davacının enerji teminindeki çeşitli sorunları nedeniyle davalıya çeşitli sahalarda 158 gün, 2911 saat jenaratör desteği sağladığını, bunun dışında elaman desteği de verdiğini, ancak davalının, jenaratör desteği bedelini ödemediğini, buna ilişkin davalıya 07.08.2009 tarihli 17.526,54 TL bedelli, 07.08.2009 tarihli 8.905,46 TL bedelli ve 07.08.2009 tarihli 1.911,60 TL bedelli 3 adet fatura düzenleyip tebliğ ettiğini, davalının bu faturalara itiraz ettiğini ve yapılan görüşmeler sırasında da müvekkili oyaladığını, sonrasında Üsküdür … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra takibi başlattığını, davalının bu takibe haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu” iddia ile itirazın iptalini, takibin devamını, %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve %19 avans faizi işletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevabında, “taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin, 14 Ağustos 2008 tarihinde davacının müvekkilinden olan bakiye alacağını tahsil etmiş oluşu ve aynı tarihte imzalanan ibraname nedeniyle sona erdiğini, ibraname tarihinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra alacaklının gönderdiği 3 adet faturanın, müvekkili tarafından 28 Ağustos 2009 tarihinde noter aracılığıyla iade edildiğini, yapılan icra takibine de itiraz ettiklerini, ibranameye rağmen başlatılan icra takibinin sebepsiz zenginleşme olduğunu, faturaların düzenlenme tarihleri 7 Ağustos 2009 olmasına rağmen içeriklerindeki alacak iddilarının 2007 yılına ilişkin olduğunu, BK 66.madde’ye göre alacak iddialarının zamanaşımına uğradığını, 1 yıllık zamanaşımı süresinin Ağustos 2009 itibariyle dolduğunu, faturalara ilişkin bir hak ediş belgesi bulunmadığını, hiçbir cari hesap kaydının da söz konusu olmadığını, davacının, müvekkili ile olan sözleşme ilişkisinin cari hesap ilişkisi gibi yansıtmaya çalıştığını ve ibranameyi inkar ederek haksız kazanç sağlamak istediğini, davacının 3 yıl önce yaptığı işlerin müvekkilinin onayı ile ödemeye konu olabileceğini,” savunarak davanın zamanaşımından ve esastan reddini, en az %40 tazminata hükmolunmasını talep etmiştir.
09.02.2011 tarihli duruşmada davacı vekili’nin davalının sunduğu ibranamedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını beyanla imza inkarında bulunduğu, mahkemece alınan 25.09.2012 tarihli Adli Tıp Raporunda inceleme konusu belgelerde, “…’e ait mukayese imzaları ile uygunluk ve benzerlik gösterir imza bulunmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan 13.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda, “3 adet faturanın, jenaratör yakıt bedeli alacağına dayandığı, dosyada jeneratör yakıt desteği verildiğine dair delilin bulunmadığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin de bulunmadığı, davacının çeşitli bölgelerde davalıya jenaratör yakıtı temin ettiğini ispat etmesi gerektiğini ancak davacının bu durumu ve alacağını ispat edemediği” görüşü açıklanmıştır.
Davacı tanıkları da dinlendikten sonra mahkemece alınan 07.11.2016 havale tarihli 2.bilirkişi raporunda sonuç olarak, “davacının 2007 yılına ait alacağını 2009 yılında fatura ederek VUK’nın 231/5 maddesine aykırı davrandığı, bu faturaların hiç düzenlenmemiş sayılması gerektiği, davacının ticari defterlerini ibraz etmemesi nedeniyle, davalının usulüne uygun tutulan defterlerinin kesin delil gücüne sahip olduğu, davalı defterlerine göre davacının alacağının bulunmadığını, sözleşmenin varlığının ve davacının davalıya iddia ettiği hizmetin verildiğinin ispatlanamadığı, dava konusu faturalardan kaynaklı bir alacağın bulunmadığı, eğer mahkeme aksi kanaatte olursa takip konusu 28.343,60 TL fatura bedeli kadri maruf bulunarak ve %18 KDV temsil edilerek, davacının davalıdan 24.020 TL alacağının söz konusu olabileceği,” ifade edilmiştir.
Mahkemece,”davacının davalıya jenaratör yakıt desteği verdiğnin ve sözleşme ilişkisinin kanıtlanmadığını, her ne kadar ibranamedeki imzanın davacıya ait olmadığı belirtilmiş ise de, davacının sözleşme ve ticari ilişkiye dayalı alacağını kanıtlayamadığı ve bilirkişi raporunda da davacının alacaklı olmadığının belirtildiği, yemin delilinin hatırlatılmasına rağmen davacının yemin delilini kullanmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu red kararına karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili duruşma istekli istinaf dilekçesinde, “müvekkilinin adi şirket personeli ile birlikte, 2007 yılında davalının taşeronu olarak, davalının Turkcell’e vermesi gereken jenaratör desteğini verdiğini, bu iş için yakıt harcadıklarını yakıt bedelleri için davalıya fatura gönderdiklerini, faturaların iadesi üzerine icra takibi başlattıklarını, taraflar arasında fiili sözleşme bulunduğunu, edimden yararlanan davalının, bunun bedelini ödemesi gerektiğini, davalının başlangıçta taşeron ilişkisini inkar ettiğini ancak daha sonra kabul etmek zorunda kaldığını, Turkcell’den gelen 18.03.2015 tarihli yazıda da Turkcell’in davalıdan, müvekkilinin, davalının taşeronu olduğunu tespit edildiğini, dinlenen tanık beyanlarının da bunu desteklediğini, müvekkilinin fatura bedellerini alamaması nedeniyle, bu faturaların KDV’sini ödememek için deftere işlemediğini, faturaların bu nedenle defterde görülmediğini, müvekkilinin davalıya güvenerek jenaratör desteği verdiğini, ancak davalının hileli işlemlerde bulunduğunu, müvekkilinin jenaratör desteği için düzenlediği ve bedelini aldığı 18.02.2008 tarihli bir faturanın bulunduğunu, 15.10.2007 tarihli düşük miktarlı bir yakıt faturasının da davalı tarafça ödendiğini, bu faturaların davalı defterlerine işlenip işlenmediğinin araştırılması gerektiğini, ayrıca davalının 2007 ve 2008 yıllarına ait KDV beyannamelerinin de vergi dairesinden istenmesini ve ek rapor alınması gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini” iddia ile kararın bozulmasını, talep etmiştir.
Dosyada davalı tarafın istinafa cevabına rastlanmamıştır.
Her ne kadar isitanf kanusu karar karşı, davalı vekili yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf isteminden bulunmuş ise de, davacının, davalıya jenaratör yakıt desteği verdiğini kanıtlayamadığı, yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasına rağmen bu hakkın da kullanmadığı, ilk derece mahkemesinin kararında herhangi bir hukuka aykırılığa rastlanmadığı sonucuna varılmakla, istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Yukarıda açıklanan gerekçe ile davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin, HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,50 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 12/04/2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.