Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3622 E. 2020/47 K. 17.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3622 Esas
KARAR NO : 2020/47
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2017
NUMARASI : 2015/610 E. – 2017/139 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkil şirketten tiger plus programı satın almak üzere fiyat teklifi istediklerini, bunun üzerine şirketin pazarlama elemanı tarafından davalı şirkete mail atıldığını, davalı şirket yetkilisinin de göndermiş oldukları bildirim maili ile teklifi onayladıklarını, buna göre de müvekkilinin programı dava dışı başka bir şirketten temin ettiğini, davalı şirketten programı kurmak üzere randevu talebinde bulunulduğunda, programı satın almaktan caydıklarını ancak bu tür programların ilgili şirkete özel olarak hazırlandığını ve başka bir şirkete satılmasının mümkün olmadığını, bu satım için düzenlenen fatura hakkında başlatılan icra takibine davalının haksız yere itiraz ettiğini belireterek itirazın iptali ile takibin devamına, davalının inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket yetkilisinin, davacının bahsettiği teklife onayın … tarafından verildiği belirtilmiş ise de şirket temsilcisinin … olduğunu, sözleşmenin kurulmadığını, faturanın geçersiz olduğunu, olmayan bir iş ve kayıtlarda olmayan bir fatura için iade faturası kesilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafın itirazında sözleşmeye onay veren … davalı şirket çalışanı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kaldı ki, sözleşme öncesi elektronik ortamda yapılan tüm yazışmalar da davalı şirketin muhattabı sıfatıyla bu kişi ile yapılmıştır. Dolayısıyla da, davacı şirket nezdinde davalı şirketçe çalışanı … teklifi onaylamaya yönelik yetkili temsilci olduğu hususunda haklı bir güven uyandırılmıştır. Yine, bu onay esnasında davalının görünüşte temsilcisi … şirketin de ayrıca icazetinin gerektiği yönünde herhangi bir açıklama da yapmamıştır. Bu nedenle, “görünüşte temsil yetkisi” prensibine göre taraflar arasındaki elektronik ortamdaki yazışmalar karşısında bilgisayar programı satım ve kurulum sözleşmesinin usulüne uygun olarak kurulduğunun kabulü gereklidir.Sözleşmenin bu şekilde kurulmasına güvenerek davacı taraf edimini yerine getirmek üzere söz konusu programı dava dışı bir başka şirketten tedarik etmiştir. Ancak davalı şirket daha sonra programı haklı bir sebep göstermeden satın almaktan caymıştır. Bu nedenle davalı taraf, davacı tarafından sözleşme hazırlıkları amacıyla yapılan masrafları ve zararları karşılamakla yükümlüdür. Bu nedenle davacının alacak talebi yerindedir. Raporun teknik değerlendirme kısmında, söz konusu programın davalı şirkete özel olarak yapılmış bir program olmadığı, muhasebe işlemlerine yönelik genel amaçlı bir bilişim programı olduğu, davacının bu programı başka bir firmaya da satabileceği, yedi gün içerisinde sözleşmeden cayılmasının ticari akışa uygun olduğu belirtilmiştir. Ancak, davacı satıcı sözleşmenin geçerliliğine ve ayakta olmasına güvenerek bir takım masraflar yapmış ve dava dışı başka bir şirketten kendi edimini ifa etmek üzere program satın almıştır. Bilindiği üzere, TBK’nın 112. maddesi uyarınca kurulan sözleşmede karşı taraf edimin yerine getirilmemesinde kusursuzluğunu ispat etmediği sürece diğer tarafın bundan doğan zararlarını tazmin etmekle mükelleftir. Somut uyuşmazlıkta da, davalı sözleşmeden cayarak ve programın kurulumuna engel olarak TBK 106. maddesi uyarınca alacaklı temerrüdüne düşmüştür. Her iki taraf da tacir olup basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorundadırlar. Ticari hayatta güven ilkesi gereğince, keyfi olarak sözleşmeden cayılmasını, hukuk düzeni korumaz. Bu nedenlerle, raporun 4. sayfasındaki teknik değerlendirme kısmındaki mütaalaya iştirak olunmamıştır. Program genel nitelikte olsa dahi davalı taraf davacının zararını yukarıda açıklanan nedenlerle gidermek zorundadır. Davalı taraf sözleşmeye konu programı teslim almaktan kaçındığından TBK’nın 107/2 maddesi uyarınca mahkememizce, karar kesinleştikten sonra davalının kullanımına ve emrine amade olmak üzere malın re’sen tevdiine karar verilmiştir. Davacı taraf usulüne uygun olarak verilen ara karar uyarınca dava konusu program araç ve gereçleri mahkememiz yazı işleri müdürlüğü kasasına tevdii etmiştir. Bu aşamadan sonra, artık davacının üzerine düşen edimini yerine getirdiğinin kabulü ile sözleşmeden doğan alacağa hak kazandığının da kabulü gerekmiştir” şeklindeki gerekçe ile neticeten davanın kısmen kabulüne; İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davalı tarafın itirazının kısmen iptali ile; 20.533,24 TL asıl alacağın takip tarihi 24/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak %10,50’den aşağı olmamak üzere değişen oranlarda avans faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına, işlemiş faize ilişkin istemin temerrüd olmadığından reddine, Alacak likit olmakla 4.106,64 TL inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, TBK’nın 107. Maddesi uyarınca mahkememiz yazı işleri müdürlüğü’nün kasasına alınan 2766 nolu dava konusu program araç ve gereçlerinin iş bu kararın kesinleşmesine müteakiben davalıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davalı vekili istinaf isteminde özetle; yerel mahkemenin; “görünüşte temsil yetkisi” prensibine göre taraflar arasındaki elektronik ortamdaki yazışmalar karşısında bilgisayar programı satım ve kurulum sözleşmesinin usulüne uygun olarak kurulduğu şeklindeki gerekçesinin kabul etmediklerini, Görünüşte temsil yetkisinin varlığından bahsedebilmek için, yetkisiz temsilci ile taraf arasında birden fazla işlem, sözleşme yapılmış olmasının gerekli olduğunu, bu işlemlerle, yetkisiz temsilci görünüşte temsilci olduğu izlenimini verilmesi gerektiğini, ayrıca, tarafın da temsille ilgili ortalama özeni göstererek yetkisiz temsilci olup olmadığını araştırması gerektiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/10780 E. , 2015/2182 K. sayılı 02.04.2015 tarihli kararında; “…Somut olayda, davalı tarafça, alacağın kaynağı olarak gösterilen 23.12.2009 tarihli sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığı, sözleşmeye açık ya da zımni olarak icazet verilmediği savunulmuş olup, davacı tarafça, sözleşmeyi imzalayan …’in davalı şirketin temsilcisi olduğuna dair herhangi bir belge sunulmadığı gibi, yetkisiz temsilci durumunda bulunan bu kişi tarafından imzalanan sözleşmelerin davalı şirket tarafından açıkça ya da taraflar arasında oluşan bir teamül ile örtülü olarak benimsendiği de ispatlanamamıştır. Diğer anlatımla, taraflar arasında dava konusu sözleşme tarihinden önce imzalanan başka sözleşmelerin aynı kişi tarafından imzalandığı ve bunun da davalı şirket tarafından benimsendiği ve taraflar arasında bu şekilde bir teamül oluştuğu ispat edilmiş değildir. Tacir olan davacının, davalı şirketin yetkili olmayan şahsın imzası ile temsil edilemeyeceğini bilmesi gerektiği açıktır. Buna rağmen, mahkemece, diğer davalı … tarafından imzalanan sözleşmenin görünüşte temsil nazariyesi gereği davalı şirketi bağladığı ve sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü isabetli olmamıştır.” karar verdiğini, taraflar arasında dava konusu sözleşme tarihinden önce imzalanan başka sözleşmelerin aynı kişi tarafından imzalandığı ve bunun da davalı şirket tarafından benimsendiği ve taraflar arasında bu şekilde bir teamül oluştuğu ispat edilmiş değildir. Tacir olan davacının, davalı şirketin yetkili olmayan şahsın imzası ile temsil edilemeyeceğini bilmesi gerektiği açıktır. Buna rağmen, mahkemece, diğer davalı … tarafından imzalanan sözleşmenin görünüşte temsil nazariyesi gereği davalı şirketi bağladığı ve sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü isabetli olmamıştır” şeklinde karar verildiğini, Davacının müvekkili ile dava konusu sözleşme haricinde sözleşme imzalandığı yönünden iddiasının bulunmadığı, sözleşmenin müvekkili şirket tarafından benimsendiğinin ispat edilemediğini, bir teamül de oluşmadığını, davacının ticaret sicilin internet sitesinden şirket yetkilisini tespit edebileceğini, defterlerinde böyle bir fatura kaydı olmadığını, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; “…program, dava dosyasından anlaşıldığına göre şirket bilgisayarlarına kurulmamış, dolayısıyla şifresi kurulum esnasında kullanıma geçememiştir. söz konusu, bilgisayar programı için kullanım lisanslama sözleşmesi yapılmamıştır. davalı şirket bilgisayarlarına kurulmadığı, lisanslama veya kullanım sözleşmesi yapılmadığı için davacı şirketten söz konusu programın kullanımı ile bir eğitim faaliyeti ve şirketin işleyişine, faaliyet amacına uygun olarak yazılan program olsa idi davalı şirket almaktan vazgeçemez, ancak programın amaca uygun eksik yanlarının düzeltilmesi istenebilirdi. böyle durumlarda zaten yazılıma başlamadan önce sözleşme ile kabul edilir. sözkonusu program, muhasebe işlemlerine yönelik genel amaçlı bir programdır. bu alanda faaliyet gösteren herhangi bir alıcı firmaya satılabilir. dosyadan anlaşılan şartlarda yani programın davalı şirket bilgisayarlarına kurulmaması, bir eğitim hizmetinin davalı şirkete verilmemesi, taraflar arasında bir sözleşmenin olmaması veya programı satın aldığını söyleyen davacı şirkete 7 gün içinde alınmayacağını söylemesi ticaretin normal işleyişine uygundur…’ tespit ve değerlendirmesi yapıldığını, Teknik tespit yapan bilirkişinin programın genel amaçlı bir program olduğunu, başkasına satılabileceğini, bu durumda bir zararı olmadığını, müvekkil şirket bilgisayarlarına kurulmadığı, eğitim verilmediği, 7 gün içinde yetkisiz muhasebe çalışanının 7 gün içinde programı almayacağınını söylemesinin ticari hayata uygun olduğu yönünde tespit ve değerlendirme yapmış olduğunu, müvekkil şirket yetkilisinin haberi olmayan bir sözleşmeyle ilgili sorumlu tutulamayacağını, mahkemece, davacı tarafın taleplerini aşan bir şekilde, resen araştırma yetkisinin olmadığı bir hususta, talep ile bağlılık ilkesine aykırı olarak, TBK 107. maddesi kapsamında, resen tevdi yeri belirlemesi suretiyle davaya konu programın zorla müvekkile satışının sağlanmaya çalışılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde özetle; davanın kabulü ile itirazın iptaline, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, bu mümkün olmaz ise yazılım programının davacı tarafından satışına izin verilmesini ve bu sürede uğranılan zararın tazminine karar verilmesini talep etmiş olmakla, dava dilekçesinde davacı tarafın TBK 107. maddesi kapsamında tevdi yerinin belirlenmesi talebi bulunmadığını, Davacı tarafın bir haftalık kesin süre içerisinde cd ve sair araçları ibraz etmediğini, sonrasında sunulan cd içeriklerinde ise ne olduğunun dahi bilinmediğini, kararın hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, İİK 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İstanbul …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında; davacı alacaklı, davalı borçlu olarak yer almakta olup, takip Netline tarafından düzenlenen 20.630,24 TL tutarlı program satım ve kurulumuna ilişkin e-faturanın tahsili talebi ile başlatılmış, davalı mal ve hizmet alımı olmadığını iddia ederek süresinde takibe itiraz etmiştir.İtirazın iptali istemi takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup davacının takip tarihi itibarı ile alacaklı olduğunu ispatlaması gereklidir.Somut uyuşmazlıkta davalı sözleşme ilişkisini kabul etmemiştir. Mahkemece görünüşte temsil ilkesi gereğince sözleşme ilişkisi geçerli kabul edilerek re’sen tevdi mahalli kararı verilmiş ise de; dosya kapsamında taraflar arasında dava konusu alacak iddiası dışında süregelen ticari ilişki olduğu ve devam eden ilişkide davalı şirket tarafından benimsenen tüm işlerin davalı şirket çalışanı tarafından yapıldığına ilişkin bir iddia, delil bulunmamaktadır. Kabule göre ise; itirazın iptali davası takibe sıkıya bağlı olduğundan alacaklı takip tarihi itibarı ile kendi edimin tam olarak yerine getirmekle yükümlüyken mahkemece re’sen tevdi kararı verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup davalı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerindedir. Davacı vekili, netice-i talebinde itirazın iptalinin kabul edilmemesi halinde yazılımın satışına izin verilmesi ve zararın tazminini talep etmiştir. Ancak, sözleşme ilişkisi ispat edilemediği gibi davacının bu hususta dava tarihi itibarı ile zararının oluştuğuna ilişkin delil ibraz etmediği dikkate alındığında davanın bu yönü ile de reddine karar vermek gerekliyken kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Davalı vekilinin istinaf isteminin bu sebeplerle kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE,2-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2017 gün ve 2015/610 Esas, 2017/139 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-DAVANIN REDDİNE,4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin -Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 249,60 TL harcın mahsubu ile, bakiye 195,20 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 17,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 102,70 TL’nin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 17/01/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.