Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3593 E. 2020/44 K. 17.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3593 Esas
KARAR NO : 2020/44
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2017
NUMARASI : 2016/484 E. – 2017/291 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan hazır beton ve demir satın almakta olduğunu, taraflar arasında en son 31/07/2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, müvekkilinin ilerleyen tarihlerde alacak olduğu beton ve demir için davalıya 20/01/2016 tarihli tahsilat makbuzda belirtilen 100.000,00’er TL bedelli 20/05/2016, 20/06/2016, 10/07/2016 ve 30/07/2016 tarihli çekleri verdiğini, demir siparişi için davalının banka hesabına 25/01/2016 tarihinde 43.000,00 TL ödeme yapıldığını, taraflar arasında yapılan ticaret nedeniyle davalıya 10/04/2016 tarihli çek verildiğini ve bedelinin ödendiğini, taraflar arasındaki cari hesaba göre müvekkilinin 180.000,00 TL alacaklı olduğunu, zira müvekkilinin davalıya vermiş olduğu 20/01/2016 tarihli makbuzda belirtilen toplam 400.000,00 TL bedelli çek karşılığında sadece 220.000,00 TL tutarında mal aldığını, bu arada davalının ekonomik durumunun bozulduğunu, borçlarını ödeyemez durumda olduğunu, davalının müvekkiline mal vermediği gibi bedelsiz kalan çekleri de iade etmediğini, müvekkilinin 20/05/2016 tarihli çek bedelini ve davalının 3.şahsa ciro ettiği öğrenilen 30/07/2016 tarihli çek bedelini ödeyeceğini, 20/06/2016 tarihli çekin 20.000,00 TL’lik kısmının da ödeneceğini ileri sürerek müvekkilinin 20/06/2016 tarihli 100.000,00 TL bedelli çekin 80.000,00 TL’si yönünden ve 10/07/2016 tarihli 100.000,00 TL bedelli çek yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 25/08/2016 tarihli dilekçesinde, dava konusu çeklerin 3.kişilere ciro edildiğini ve bankaya ibraz nedeniyle bedellerinin ödendiğini belirterek davaya istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yasal sürede davaya cevap vermemiş, ön inceleme duruşmasında müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafın dava konusu çeklerin teslim edilecek mal karşılığı avans olarak davalıya verildiğini ancak davalı tarafından çek bedelleri kadar malın teslim edilmediğini, bu nedenle çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürdüğü, 6098 sayılı TBK ‘nun 207/2. maddesi uyarınca, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine adet bulunmadıkça satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları, ayrıca kural olarak çekin bir borcun tediyesi amacıyla düzenleneceği, dolayısıyla davacı tarafından çekler verilmekle malların da aynı anda teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, davacının çeklerin avans olarak verildiğini ve karşılığında mal teslim edilmediğini yazılı delille ispat etmesi gerektiği, davacı tarafça sunulan 31/07/2015 tarihli sözleşmede açıkça dava konusu çeklerden söz edilmediği, 20/01/2016 tarihli makbuzda da avans çeki olduğu yönünde bir açıklama bulunmadığı, taraflar arasında bu sözleşmeye konu mal alım-satımı dışında farklı dönemlerde de ticari ilişkiler olduğu, dolayısıyla davacının dava konusu çeklerin bu sözleşme uyarınca avans olarak verildiği yönündeki iddiasını kanıtlayamadığı, davalının ticari defterlerinin sunulmadığı, davacının ticari defterlerine göre davacının davalıya borçlu olduğu, davacı taraf bilirkişi kök raporunda sözü edilen eksik defter kayıtlarının ve belgelerin sunulduğunu belirterek yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiş ise de davacı defter kayıtlarının iddianın ispatı için yeterli olmaması ve usul ekonomisi dikkate alınarak bu yöndeki talebin reddedildiği, dolayısıyla bedelsizlik iddiasının sübuta ermediği, bunun yanında mahkememizce çek bedellerinin ödenmesinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği, icra takibinin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmediği, dolayısıyla İİK’nın 72/4 maddesi uyarınca tazminat koşullarının oluşmadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili istinaf isteminde özetle; yerel mahkemenin ek rapor almadan karar vermiş olmasının hatalı olduğunu, bütün kayıtlar (makbuz, cari hesap, fatura, vergi, defter vb) incelendiğinde taraflar arasında evveliyatından beri çalışmanın bu şekilde olduğunun görüleceğini, sunulan 320 civarındaki faturanın ve rapora itiraz dilekçesindeki belgelerin müvekkilinin alacaklı olduğunu gösterdiğini, ülkede ticari şartların bu şekilde olduğunu, görüldüğünde ödenmesi gereken çeke vade getirildiğini, yasa maddesindeki aksine adet bulunmadıkça ibaresinin tam bu hususu işaret ettiğini, usul ekonomisi gerekçe gösterilerek ek rapor talebinin kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, deliller toplanmadan karar verildiğini, davalının ve kendilerinin yemin deliline dayandıklarını ancak mahkemece bu hususta bir işlem yapılmadığını, tazminat talebinin reddine ilişkin kararın yerinde olmadığını, tazminat için takip olmasının gerekmediğini, kararın her hükmüne karşı davadaki beyanlarını istinaf sebebi olarak sunduklarını belirterek istinaf isteminin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP:Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin kararının yerinde olduğunu, eksik inceleme iddiasının yerinde olmadığını, bilirkişinin 2015 ve 2016 yılı defterlerini incelediğini, iddianın gerçek olması halinde bu durumun defter kayıtları ile tespit edilebileceğini, süresinde sunulmayan belgelere muvafakatlerinin olmadığını, mahkemenin ek rapor talebini reddetmesinin yerinde olduğunu, davacının açıkça yemin deliline dayanmadığını, sadece her türlü deliller şeklinde beyanda bulunulmuş olması ve davanın 6100 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra açılmış olması nedeni ile yemin deliline dayandığının kabul edilemeyeceğini, tazminat talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu belirterek istinaf isteminin reddini talep etmiştir.
İNCELEME:Dava dilekçesi ekindeki sözleşme örneği incelendiğinde; …LTD ŞTİ’nin satıcı, … alıcı konumunda olduğu, sözleşmenin 2.maddesinde konusunun; alıcının cinsi ve tahmini miktarı belirtilen hazır beton ihtiyacının satıcının hazır beton üretim santrallerinde hazırlanıp sözleşmede belirtilen şartlar ve fiyatlar dahilinde alıcıya teslim edilmesi olarak belirtilmiş, maddenin devamında 2947m3 115+KDV (birim fiyat olmak üzere) toplam tutar 400.000TL olarak belirtilmiştir. Sözleşmenin 5.maddesinde; “Hazır beton bedeli varsa pompa ve katkı bedeli irsaliye tarihi itibarı ile … Satıcının banka hesabına nakden havale edilecektir…. Eğer hazır beton bedeli taraflarca ileri tarihte ödenmesi kararlaştırılmış ise alıcının satıcı adına keşide ettiği veya ciroladığı … ort 90 gün vadeli çek ile tahsil edilir” şeklindedir.Dava konusu 20/05/2016, 20/06/2016, 10/07/2016 ve 30/07/2016 tarihli 100.000’er TL bedelli çeklerde keşideci; davacı …- …, lehtar; ….ŞTİ olarak yer almaktadır. … cevabi yazısına göre; … seri nolu (10.07.2016 tarihli) ve … seri nolu (20.06.2016 tarihli) çeklerin takastan ödendiği belirtilmiştir.SMMM bilirkişi … raporunda neticeten özetle; dava ve dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile davacının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının muhasebe kayıtlarında davalıdan alacaklı olmadığının görüldüğünü, davacı tarafın sadece taraflar arasında akdedilen 31.07.2015 tarihli sözleşmeye dayandığı, bu tarihten önce kendi ticari kayıtlarına göre davalıya olan borcunu dikkate almadığı, davacının davalı tarafa önceki dönem borcu dikkate alındığında ki muhasebe genel işleyişine göre hesaplarda devamlılık gerektiği, davacının alacağından söz edilemeyeceği, Davacı tarafın inceleme sırasında sunduğu kendi ticari defterlerine dayalı 2015 ve 2016 yılları hesap ekstrelerine göre, hesapların borç alacak tutarlarının birbirleri ile mahsubu sonucu davacının 252.843,48 TL davalıya borçlu olduğu yönünde görüş belirtilmiştir.
GEREKÇE:Dava, menfi tespit istemli olarak açılmış, yargılama sırasında istirdat davasına dönüşmüştür.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava konusu çeklerin avans çeki olduğunu ve davalının teslime ilişkin edimini tam olarak yerine getirmediğini iddia etmiş ise de; davacının iddiasının dayanağı olan sözleşmede dava konusu çeklerin avans çeki olarak yer almadığı, taraflar arasında süregelen bir ticari ilişki olduğu, önceki cari hesap ilişkisinin sıfırlanmadığı, davalının iddiayı kabul etmediği, davacının münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmadığı, davacının kendi ticari defterlerine göre ise davalıya borçlu olduğu dikkate alındığında TBK 207/2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin ek rapor talebinin reddine ilişkin değerlendirmesi ve davanın reddine dair kararı yerinde görülmüştür.Davacı vekili, ilk derece mahkemesinin yemine başvuru hakkını hatırlatmamasının hatalı olduğunu iddia etmiş ise de; YİBHK’nun 03.03.2017 tarih ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı kararında vurgulandığı üzere, taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda yasa koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaşma külfeti getirildiği, açıkça yemin deliline dayanılmadığı taktirde, tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı, somut olayda davacı tarafın delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı dikkate alındığında davacı vekilinin bu husustaki istinaf istemi de yerinde görülmemiş ve 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu işbu kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 17/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.