Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3584 E. 2020/54 K. 17.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3584 Esas
KARAR NO : 2020/54
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2017
NUMARASI : 2015/650 E. – 2017/169 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA:Davacı – karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin temsil yetkisine haiz olduğu … ile davalı şirket arasında imzalanan 07/04/2014 tarihli sözleşmede tarafların … adlı üründen her biri 40 adet kapsül içeren 50.000 adet ilaç kutusu siparişi hakkında anlaşmaya varıldığını, müvekkilinin 09/02/2015 tarihinde sözleşmeye konu edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmeye göre Türkiye’deki mevcut izinlerin davalı tarafından alınacağının belirtildiğini, sözleşmeden kaynaklanan iş bu yükümlülüklerin farkında olmasına rağmen izin alamaması sebebiyle sözleşmeye konu ürünleri teslim almadığını bu sebeple de ödemesi gereken tutarı müvekkiline ödemediğini, sözleşmeye konu ürünün ancak imalat tedarik sözleşmesine uygun olmaması durumunda kusurlu ürün olarak kabul edilebileceğini, müvekkilinin edimi olmamasına rağmen masraflar yaparak sözleşme konusu ürünlerin sertifikasını 3. Sınıf medikal ürün sertifikasına çevirdiğini, müvekkilinin 10/05/2015 tarihinde 10.000 adet, 30/05/2015 tarihinde 40.000 adet olmak üzere toplam 50.000 adet ürünü teslimata hazır hale getirip bu durumu davalı firmaya defalarca bildirmesine rağmen firmanın ürünlerini teslim almadığını ve bedelini ödemediğini, davalının üstlendiği sorumluluğu yerine getirmeyerek temerrüde düştüğünü, davalı şirket tarafından yapılan sözleşmenin haksız feshi işlemi nedeniyle sözleşmeyle ödemeyi taahhüt ettiği miktarın yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı – karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … dava ehliyetinin bulunmadığını, yalnızca şirketin temsil yetkilisi olduğunu, anılan ürünün davacı tarafından 12/05/2015 tarihinde hazır edilmesi hususunun sözleşme ile kararlaştırıldığını, ancak davacının ürünü hazır edemediğini ve temerrüde düşüldüğünü, ilaçlar için gerekli izinlerin ürünün etken maddesi kitosanın hayvansal kaynaklı olduğunu, bu sebeple izinlerin alınamadığını, izin alınamaması nedeniyle satış yapılamadığını ve tüm reklam giderlerinin zarar olarak müvekkiline döndüğünü, müvekkilinin sözleşmenin hiçbir bölümünde izin alınacağını taahhüt etmediğini, söz konusu durum mücbir sebep olarak kabul edilse dahi ortada alacaklı temerrüdü bulunduğundan sorumluluğun davacıda bulunduğunu, bakanlık tarafından iznin kesin olarak reddedilmesi üzerine müvekkilinin 06/04/2015 tarihli ihtarı ile sözleşmeyi feshettiğini bildirerek peşin verdiği bedelin iadesini talep ettiğini ancak davacının ödemede bulunmadığını belirterek açıklanan nedenlerle davanın reddine karşı davanın kabulü ile sözleşme peşinatı olarak davacıya verilen 26.125 Euro alacağın 06/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiliyle müvekkiline verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada; “Geçerli bir şekilde kurulmuş bir sözleşmede her iki tarafın sözleşmeye uygun hareket etmesi, edimin ifasını imkansız hale getiren her türlü davranıştan kaçınmaları zorunlu olup, kusurdan ziyade bu aşamada söze sadakat hükümlerini ilkesini yerine getirme gereği araştırılmalıdır. Davadaki olayda ürün bedelinin 4/1 oranında 26.125 EURO’nun davalı tarafından davacıya ödendiği, sağlık bakanlığından onay alınamadığından dolayı davacı yanca teslim alınmadığı, karşı dava açısından ise, onay ve sertifika verilmeyen ve henüz davacıda bulunan ürünler için ödemiş olduğu 26.125 Euronun iade isteminin yerinde olduğu görüşü geçerlilik kazanmaktadır. Çünkü sözleşmenin 10. Madde hükmü karşısında sözleşme ihlali söz konusu değildir. Burada mahkememizce edinilen kanaatte anlaşma gereği, anlaşma dışı bir olay nedeniyle meydana gelen yükümlülüğün yerine getirilmemesi söz konusu olamaz. Zira sözleşme imzalamanın bir anlamı kalmayacağından ve sonradan meydana gelen ön görülemeyen olayların sözleşmeyi geçersiz kılması mümkün değildir. Davamızın konusu ise sözleşmenin geçerli olup olmadığı ve yerine getirilip getirilmediğidir. Böyle bir olumsuzluğun sözleşmede öngörülememiş olması kazanılmış hak teşkil etmez” şeklindeki gerekçe ile bilirkişi raporu esas alınarak davacının davasının reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı – karşı davalı vekili istinaf isteminde özetle; delil listesinde tanık deliline dayanılmış olmasına rağmen tanıkların dinlenilmemesi ve yeni bir bilirkişi heyeti atanmaksızın eksik yargılama ile hüküm kurulduğunu, her iki tarafı tacir olan işbu davada ne tarafların karşılıklı resmi yazışmalarını ne de ticari defterlerini incelenmediğini, ürünlere ilişkin davalı tarafça alınmayan izinlerin sebeplerinin Bakanlıktan sorulmadığını, izinlerin alınması için müvekkilimizin ürünlere istinaden yaptığı ekstra yatırımları takiben davalı tarafın bu izinlere tekrar başvurup başvurmadığı araştırılmadığını, müvekkilinin kişiye özel ürünleri her firmaya özel etiketler ile ürettiğinden ve davalı tarafça bu ürünler teslim alınmadığından müvekkilinin beklenen menfaati dışında da maddi zararı büyük olduğunu,Öncelikli olarak bu durumun mücbir sebep olarak kabul edilmesine itiraz ettiklerini,Müvekkilinin temsile yetkili olduğu şirket tarafından tedarik edilen ürünün kitosan adlı maddeyi barındırdığının 07.04,2014 tarihli “İmalat Tedarik Anlaşması7′ EK A kısmında açıkça belirtildiğini, davalı- karşı davacı taraf ürünün Ha sınıfına ait ve kitosan adlı ürünü barındırdığını bilerek işbu sözleşmeyi imzaladığı ve iş bu sözleşme ile de ürünün sözleşmede belirtildiği hali ile Sağlık Bakanlığından gerekli izinleri alacağı sorumluluğu altına girdiğini, halbuki İşbu duruna dair onay alınıp alınamayacağı Sağlık Bakanlığının kendi sitesinden online olarak sorgulatılabilecek ve işbu sözleşme teyit edildikten sonra kurulabilecek iken, bu basit süreç dahi izlenilmediğini, onay alınacağı ve sorumluluğun davalı tarafa ait olacağı açıkça sözleşmeye konu edildikten, taraflarca imzalandıktan sonra ve müvekkili tarafından ürünler tedarik edilip hazır hale getirildikten sonraki süreçte kusur atfedilebilecek olan tek tarafın … olduğunu, İşbu davada Sağlık Bakanlığı’ndan İzin alınmasına engel durumun davalı tarafın hukukun aradığı Özen borcuna aykın davranışından kaynaklandığı açık olmakla birlikte mücbir sebep olarak kabulünün imkansız olduğunu, Davalı taraf özen yükümlülüğüne aykın davranmasa idi işbu ürünün 3a olarak sınıflandırılması gerektiğini bilecek ve sözleşme sınıflandırmanın değiştirilmesi üzerinden yapılarak sözleşmenin ifasına engel bir durum söz konusu olmayacağını, Sağlık Bakanlığı’nın 19.09.2014 tarihli yazısında ürünün 3a sınıfı olarak tanımlanması gerektiği bilgisini davalı taraf ile paylaşarak,ürün sınıfının değiştirilebilir bir durum olduğundan bahsettiğini,Olayın olsa olsa “gerici imkansızlık” hali olarak değerlendirilebileceğinin, Tedarik sözleşmesi 2.3. maddesinde belirtildiği gibi gerekli tüm izinleri alma sorumluluğu ve yükümlülüğünün İfarma şirketine ait olduğunu, müvekkilinin ise sadece tedarik sorumluluğu altına girdiğini, bu sorumluluğu da yerine getirdiğini,Fakat … kendi sorumluluğunda bulunan ve alabileceğini taahhüt ettiği (Tedarik Sözleşmesi madde: 8.1) izinleri alamadığını ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 117md göre temerrüdüne düştüğünü, … tarafından ürünün Sağlık Bakanlığından izin alamama sebebi kitosan adlı maddeyi barındırması ve bu maddenin ürünü kusurlu hale getirdiği yönündeki iddiası ile İlgili Tedarik Sözleşmesi madde 6.1’e baktığımızda bu iddia mesnetsiz olduğunu; ürünün ancak İmalat Tedarik Sözleşmesinde anlaşılan spefikasyoıılara uygun olmaması durumunda kusurlu ürün olduğu kabul edilebileceğini, ayrıca Phytonetin ürünü Sözleşme EK 1’de tanımlandığı şekilde tedarik etmekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin davalı için sözleşmede yüklendiği edimin ötesinde bir caba göstererek, İsviçre’de çalışmalar ve masraflar yanarak sözleşme konusu ürünlerin sertifikasını 3.sınıf medikal ürün sertifikasına çevirmeyi başardığını, kabul edilmemekle birlikte mücbir sebep olarak değerlendirilmesi halinde davalı-karşı davacı tarafın kusurlu hareket ettiğini ve 07.04.2014 tarihli ‘Tedarik Sözleşmesi” madde 10.1 de yer alan bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığını, ürünlerin 3a sınıfı olması gerektiği bilgisini Sağlık Bakanlığı’ndan 15/08/2014 tarihinde öğrendiğini, fakat yazılı olarak müvekkilinin bilgilendirildiği tarihin 09.02.2015 olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı- karşı davacı vekili istinaf isteminde özetle; karşı davanın kabulüne karar verilmiş ise de; karar verilen miktar ve faizin açıkça yazılmamış olması nedeni ile hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Asıl dava, sözleşmedeki edimin yerine getirilmemesi nedeni ile alacağın tahsili ve ürünlerin piyasaya sürülememesi nedeni ile zararın tazmini istemlerine ilişkindir.Karşı dava ise; sözleşmenin feshi nedeni ile peşin ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava şirket adına şirket temsilcisi tarafından açılmış ise de; vekaletname şirketi temsilen değil, asaleten … adına tanzim edilmiş olup dosyada mevcut 20.04.2016 Tarihli tercümeli evrakta ise; salt şirket adına … isim ve imzası mevcuttur. Bu nedenle mahkemece öncelikle davacı vekiline şirket adına usulüne uygun vekaletname ibraz etmesi için süre verilmesi gereklidir.Kabule göre ise; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sektör bilirkişi yer almadığı gibi Sağlık Bakanlığı’ndan sözleşme konu ürün yönünden yapılan tüm başvurular, sunulan evraklara ilişkin işlem dosyası celp edilmeden rapor alınması, davacının ürünlerin sertifikasının sınıf 3’e çevrildiğini, davalının özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, ürünlerin davalı taraf için üretildiğine ilişkin iddiaları üzerinde durulmadan yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde değildir.Davacı, ürünlerin piyasaya satılamaması nedeni ile uğranılan zararın tazminini de talep etmiş ise de; bu husustaki zarar miktarını açıklamamış, talebini bu yönden harçlandırmamıştır. Açıklanan nedenle davacı vekiline bu hususta süre verilerek zarar iddiası yönünden de değerlendirme yapılması gereklidir.Karşı davacı vekili, istinaf aşamasında karşı davadan feragate ilişkin beyan dilekçesi sunmuş olup bu husus mahallinde asıl dava ile birlikte değerlendirilmesi gerekli olmakla karşı davacı vekilinin istinaf istemi yönünden bu aşamada değerlendirme yapılmasına yer olmadığına, açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen KABULÜNE, karşı davacının istinaf istemi yönünden bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2017 gün ve 2015/650 Esas, 2017/169 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde aidiyetine göre taraflara iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı-karşı davalı tarafından yapılan; -İstinaf kanun yoluna başvurulurken sehven yatırdığı anlaşılan 154,30 TL temyiz yoluna başvurma harcından (2017 yılı) istinaf kanun yoluna başvurma harcı olan 98,10 TL’nin mahsubu ile artan bakiye 56,20 TL’nin talep halinde davacı-karşı davalıya iadesine,-Davacı-karşı davalı avansından kullanılan 65,00 TL posta gideri ile 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 163,10 TL’nin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,5-İstinaf aşamasında davalı-karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulurken sehven yatırdığı anlaşılan temyiz yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalı-karşı davacıya iadesine,6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 17/01/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.