Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3558 E. 2019/1733 K. 13.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3558 Esas
KARAR NO : 2019/1733
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2017
NUMARASI : 2015/1179 E. – 2017/268 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/09/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili firmanın 2003 yılında davalı firmanın münhasır distribütörü olarak çalışmaya başladığını, daha sonra 7/7/2010 tarihinde yeni ve süresiz sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkiline Güzelyurt bölgesi, Girne Merkezi ve Girne’nin Beşparmak dağlarının kuzeyinde kalan köyleri ve askeri kantinlerde tek satıcı olarak davalının ürünlerinin dağıtımı ve pazarlamasının yapılması konusunda anlaştıklarını, davalı firmanın 17/12/2014 tarihli yazısı ile “7/7/2013 tarihli sözleşmeyi sözleşmenin 18. Maddesine göre bildirimin tebliğ tarihinden itibaren 6 hafta sonra hüküm doğuracağı şekilde feshettiğini” bildirdiğini, müvekkilince noter vasıtasıyla gönderilen ihtarname ile sözleşmenin haksız olarak sonlandırılması sonucu müvekkili firmanın uğradığı zararların tazmininin talep edildiğini, ancak talebin kabul edilmediğini, davalı tarafın 6 haftalık sürenin sonunu beklemeden ürün akışını keserek, sözleşmeyi fiilen sonlandırdığını, sözleşmenin yürürlükte iken üçüncü bir firma ile … Ltd Şti. İle çalışmaya başladığını, sözleşmenin sonlandırılmasından sonra da davacı şirketin davalı şirkete kazandırmış olduğu yeni müşteriler sayesinde davalı şirketin önemli menfaatler temin etmeye devam edeceğini, sözleşme devam etseydi bu çıkarlardan distribütörün de yararlanacağı cihetle davacı firmanın TTK 121.maddesine göre, denkleştirme talebinin kabul edilmesi gerektiğini, TTK’da acenteler için denkleştirme tazminatın 122. Maddede düzenlendiğini ayrıca bu hükmün hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkını veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanacağının düzenlendiğini belirterek müvekkilinin uğradığı maddi zararın ( araçların bedelleri , ödenen kira bedelleri, depo maliyetleri, stok taşıma masrafları, stant ithalatı için ödenen taşıma ve gümrük bedelleri, bankaya teminat mektubu kapsamında bloke edilen paralar ve ödenen masraflar ihbar ve kıdem tazminatları, tahsilatı şüpheli alacaklar , yoksun kalınan karın , denkleştirme tazminatı) şimdilik 700.000 TL nin fesih tarihi olan 17/12/2014 tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ayrıca müvekkilinin uğradığı itibar kaybı nedeniyle 75.000 TL manevi tazminatın yine fesih tarihiden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir .Davalı vekili cevap dilekçesi ile ; dava dilekçesinin talep kısmında belirtilen maddi tazminat taleplerinin hangi kalem için ne kadar talep edildiği hususunun aydınlatılmasının gerektiğini, davacı tarafça 7/7/2010 tarihli sözleşmenin süresiz olduğunun iddia edilmişse de 18.md ‘den anlaşılacağı üzere sözleşmenin 3 yıl süre için düzenlendiğini, sözleşme süresinin sona ermesinin akabinde 7/7/2013 tarihinde taraflar arasında 3 yıllık başka bir sözleşme akdedildiğini , bu sözleşme ile 2010 tarihli sözleşmenin hükümsüz kaldığını belirtildiğini, bu sözleşmenin de 3 yıl süre için düzenlendiğini, sözleşmenin 18. Maddesine göre, her bir tarafın herhangi bir sebep göstermeksizin 6 hafta önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olduğunu ve müvekkilince gerekler yerine getirilerek sözleşmenin feshedildiğini, davacının dilekçesinde belirtilen sürenin sona ermesinden önce mal akışının kesildiğinin iddia edildiğini ne var ki , 8/10/2014 tarihli elektronik posta ile davacının “yıl sona itibariyle asker alımlarını durdurmuştur, depomuzda yeterli ürün olduğundan ayın son haftasına kadar bize tır göndermemenizi rica ediyoruz ” şeklinde taleplerini ilettiklerini, 31/12/2014 tarihinde davacı tarafından yeni bir parti mal talep edildiğini, bunun üzerine müvekkilince talep edilen malın davacı tarafa gönderildiğini, ne var ki davacı tarafın bu defa 22/01/2015 tarihli elektronik posta ile ” askerinde mal alımı durdu , bu tırı ne yapalım benim düşüncem tırı olduğu gibi … Ltd ‘ye teslim edip ihtiyacımız olduğu kadarını oradan alalım sizin görüşünüz nedir” şeklinde cevap vermek suretiyle kendilerine gönderilmiş olan ürünleri de teslim almadıklarını, kendilerine gönderilmiş olan ürünleri de teslim almadıklarını, müvekkili şirketin “uygundur , siz tırı gümrükten çektiniz mi ” içerikli elektronik postasına ise , 22/01/2015 tarihinde “tırı gümrükten çekmeden … Ltd gümrükten alsın ” şeklinde cevap verdiğini, bu yazışmalardan da anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin son ana kadar yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkili şirketin mal tedarikini kesmediğini tam tersine davacı tarafın alımları durdurduğunu, müvekkilinin … Ltd ile davacı ile sözleşme ilişkisi bittikten sonra 31/01/2015 tarihinde sözleşme imzaladığını,davacı tarafın 3 kalem halinde maddi tazminat, denkleştirme tazminatı ve manevi tazminat talep ettiğini, 2010 tarihli sözleşmede davacının münhasıran yetkilendirildiğine veya tek satıcı olduğuna dair hiçbir kayıt bulunmadığını, hatta 2010 tarihli sözleşmeye ek olarak imzalanan 19/06/2012 tarihli protokolde davacıya “tek satıcılık hakkı verilmeden yetkilendirildiği bölgede davacının doğrudan satış yapma yetkisinin sadece promosyon faaliyetleri ile sınırlı kalmak kaydıyla müvekkili şirket tarafından uygun görülecek başka bir distribütörle veya firmaya paylaşmayı ve yine başka distribütörün veya firmanın kendisinin yetkilendirildiği bölgede satış yapmasının izin vermeyi” açıkça kabul ettiğini, bu nedenle davacının bölgede tek satıcılık hakkına sahip olmadığını, 2012 yılında imzalanan ve 2010 tarihli sözleşmede değişiklik yapılmasını ön gören 7/7/2012 tarihli protokolde ise, davacının bölgelerinin revize edilerek , Güzelyurt bölgesi ve askeri kantinler olarak düzenlendiğini, 2010 tarihli sözleşmenin sona ermesinin akabinde 7/7/2013 tarihli imzalanan sözleşmede yine davacının tek satıcı olduğuna dair ibare bulunmadığını, bu sözleşme ile 2010 tarihli sözleşmenin hükümsüz kaldığının da kayıt altına alındığını, 2013 tarihli sözleşmenin 18.maddesine dayanılarak 18/12/2014 tarihinde fesih ihbarı ile 6 haftalık fesih süresi sonu olan 28/01/2015 tarihi itibariyle feshedildiğini, davacı tarafın taleplerini 2010 tarihli sözleşmeye dayandırdığını, oysa 2013 tarihli sözleşmenin 29. Maddesi ile önceki sözleşmenin tamamen hükümsüz kaldığının düzenlendiğini, 2013 tarihli sözleşmenin, 18 maddesine uygun olarak feshedilmesi nedeniyle davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, davacı firmanın müvekkilinin acentesi olmayıp , distribütörü olduğunu , ticari faaliyetlerinin bağımsız olup, kar ve zararın kendisine ait olduğunu, kendi nam ve hesabına işlem yapan davacının ticari işletmesinin yürütülmesi için yapmış olduğu harcama ve masrafları müvekkilinden talep edemeyeceğini, davacı tarafın sözleşmenin sona ermesinden sonra , …Ltd unvanlı şirket vasıtasıyla rakip bir firma ile dağıtım faaliyetine devam ettiğini, davacı tarafından … Ltd Şti. ‘nin ana sözleşme ve tüzüğünün müvekkili şirkete 5/12/2014 tarihli elektronik posta ile iletildiğini, davacı ile … Ltd Şti arasında organik bağ olduğunun açık olduğunu, davacı tarafın ihbar ve kıdem tazminatı ödemek zorunda kaldığını iddia etmesine rağmen , eklenen sigorta dökümlerinden anlaşılacağı üzere tazminat ödediğini iddia ettiği çalışanlarının … Ltd bünyesine aldığını, aynı çalışanları kullanarak faaliyetine devam ettiğini, yine tazminat taleplerine konu ettiği araçları da, bu yeni sözleşme için kullandığını ,portföy tazminatı konusundaki davacı iddiaları açısından ise, müvekkili şirketin davacıya çeşitli tarihlerde farklı bölgeler için yetkilendirdiğini, ancak bu yetkilendirmelerde hiçbir şekilde münhasırlık hakkının verilmediğini, sözleşmelerde satış hedefleri maddesindeki olumsuz şartlar gerçekleştiği takdirde, perakendecilere veya tüketicilere doğrudan satış yapılabileceğini düzenlendiğini, 19/06/2012 tarihli protokolde davacının yetkilendirildiği bölgede doğrudan satış yapma yetkisinin sadece promosyon faaliyetleri ile sınırlı kalmak kaydıyla müvekkilinin uygun göreceği başka bir distribütör ile veya firma ile paylaşmayı ve başka bir firmanın satış yapmasına izin vermeyi kabul ettiğini, bu nedenle tek yetkili satıcı olmadığını, TTK 120/5 maddesine göre, davacıya tekel hakkı verilmediğini, ayrıca sürekli bir sözleşme olmaması nedeniyle de portföy tazminatının talep edilemeyeceğinin en son sözleşmenin üç yıl için düzenlendiğini, askeri ihalelere ilişkin taleplerin portföy tazminatına konu edilemeyeceğinin Yargıtay kararları ile sabit olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09/10/2014 tarih 2013/5505 esas 2014/15301 karar sayılı ilamında “aracılık edilen sözleşmelerin kamu kuruluşlarınca açılan ihaleler sonucunda kurulduğu, dolayısıyla davalı şirketler lehine bir müşteri çevresi genişletilmesinin söz konusu olmadığı, …. portföy tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken , ” denildiğini, 2013 tarihli sözleşmenin ilgili maddesinde 2010 tarihli sözleşmenin tamamen hükümsüz kaldığının düzenlendiğini, portföy tazminatı talep edilebilmesi için sözleşmenin sona ermesinden itibaren bir yıllık süre ön görüldüğünü, davacı tarafın 2010 tarihli sözleşmeye istinaden bu süre içerisinde portföy tazminatı talep etmediğinden, 2010 tarihli sözleşmeye dayanan iddialarının zamanaşımına uğradığını, hiçbir surette tek satıcılık anlamına gelmemek üzere 2013 tarihli sözleşmede davacının satış yapacağı bölgelerin Güzelyurt bölgesi ve askeri kantinler olarak belirlenmesi nedeniyle Girne Merkez ve Köyleri ile ilgili talepte bulunamayacağını, şartları oluşmaması nedeniyle portföy tazminatı talebinin reddi gerektiğini, sözleşmenin verdiği yetkiye dayanılarak sözleşmenin feshedilmesinin sözleşmeye aykırılık olmadığını, davacının ticari itibarının zedelendiğini gösterir yeterli ve inandırıcı delile rastlanılmadığından koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin de reddinin gerektiğini belirtmiştir.İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/03/2017 tarihli 2015/1179 Esas 2017/268 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine karar vermiştir.Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin 02/02/2017 tarihli duruşmanın 1 numaralı ara kararı gereğince harç tamamladıklarını, mahkemece tahkikat yapılmadan karar verildiğini,-Müvekkili firmanın sözleşme maddelerinin hazırlanmasına ve değiştirilmesine etki edemediğinden genel işlem şartı olduğundan yazılmamış sayılması gerektiğini, hükme esas alınan sözleşmenin 18.maddesinde “ İş bu sözleşme 3 yıl süre ile yapılmıştır. Taraflardan herhangi biri 6 hafta önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak sureti ile sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Sözleşmenin bu madde uyarınca feshi halinde sözleşmenin feshi nedeni ile birbirlerinden herhangi bir tazminat talebinde bulunamazlar” hükmü yer aldığını müvekkili firmanın sözleşmenin süresiz olması, veya fesih yönünde değişiklik yapabilmesinin mümkün olmadığını, bu hususları davalıya bildirmesi halinde davalının ekonomik gücünü kullanmak sureti ile sözleşmeden vazgeçebileceğini, -Taraflar arasındaki ilişkinin münhasır distribütörlük, tek satıcılık ilişkisi olduğunu, Sözleşme Mad.1 de “… Gıda ürettiği veya dağıttığı tuzlu çerez ürünleri ve/veya tatlı ürünlerin 2. Maddede belirtilen bölge (başlangıçta Güzelyurt, Girne merkezi, Girne’nin Beşparmak dağlarının kuzeyinde kalan köyler ve askeri kantinler olarak belirlenen distribütörlük bölgesi 07.07.2013 tarihli sözleşme ile daraltılmış, K.K.T.C sınırlar içerisindeki askeri kantinler ve Güzelyurt bölgesi olarak belirlenmiştir) içinde perakendecilere dağıtması amacıyla sadece distribütöre vermeyi kabul etmiştir” denilerek distribütörlük bölgesini aktif, pasif satış yetkilerinin sınırlarının belirlendiğini,-Taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli olmayıp, sözleşmenin sürekli aynı şartlarda yenilenmesi nedeniyle belirsiz süreli hale geldiğini, 2003 yılında yapılan sözleşme ile taraflar arasında kurulan tek satıcılık ilişkisinin, her üç yılın sonunda (yapılan yeni sözleşmelerle) yenilenerek 2014 yılı sonuna kadar 11 yıl kesintisiz devam etmiş, 3 er yıllık dönemlerle yenilenen distribütörlük sözleşmesinin son defa 07.07.2013 tarihinde imzalandığını ve bu sözleşmenin (hiç bir haklı nedeni olmadan) 17.12.2014 tarihli bildirimle davalı tarafından tek yanlı bildirimle fesh edilerek sona erdirildiğini,11 yıl süre ile devam eden distribütörlük ilişkisinin “sürekli” bir distribütörlük ilişkisi olduğunu, -Sözleşmeyi önel vermek sureti ile tek taraflı olarak feshedebileceği ve bu fesih nedeni ile tazminat talep edilemeyeceğine ilişkin maddenin genel işlem koşulu olup, davacı lehine yorumlanması gerektiğini, her ne kadar sözleşme hükmünde tazminat istenmeyeceği belirtilmiş ise de, davalının fesihten önce müvekkiline talimatlar ile yeni eleman alınması, araç alınması, depo tedarik etmesini istemesi ve ardından da hemen sözleşmeyi tek taraflı feshetmesinin TTK 122/5 maddesi gereğince açıkça hakkın kötüye kullanım olup mahkemece bu husus gözardı edildiğini,-2010 tarihli sözleşmenin feshi nedeni ile süresinde talepte bulunulmadığından portföy tazminatı talep edilemeyeceği yönündeki mahkeme tespiti yerinde olmadığını,dava konusu taleplerinin, 2010 tarihli sözleşmenin feshine değil 2013 tarihli sözleşmenin 17.12.2014 tarihli bildirimle feshi ile sonlandırılmasına dayalı olduğunu, -Dosyada delil yok gerekçesiyle manevi tazminat taleplerinin reddin karar verilmişse de, davalı tarafça hiçbir neden yokken sözleşmenin feshedildiğini, müvekkilin yaptığı yatırımların elinde kaldığını, müvekkiline piyasa koşularına göre kendisine çeki düzen vermesi için uygun bir süre verilmediğini, müvekkilinin tüm yatırımını davalı ile yapılan sözleşme kapsamında yaptığını ve sözleşme feshedilince piyasada itibar kaybına uğradığını, 19. Hukuk Dairesi, E. 1999/7724, K. 2000/3470, T. 04.05.2000 kararında “…bu şekilde müşteri çevresini tamamen veya önemli ölçüde genişleten tek satıcının sözleşmenin haklı bir neden haricinde sona erdirilmesi durumunda tek satıcıya münasip bir tazminat ödenmesi hakkaniyet gereği olduğu içtihadında bulunduğunu, sözleşmenin 18./2 maddesinde yer alan “sözleşmenin bu madde uyarınca feshi nedeniyle birbirlerinden herhangi bir tazminat talebinde bulunamazlar “ düzenlemesinin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E.1996/6699, K.1996/9192, T.25.12.1996 kararında belirtildiği üzere; “sözleşmenin kuruluş aşamasında taraflar arasında distribütör aleyhine sosyo-ekonomik bir dengesizlik bulunduğu göz önüne alınarak 6098 saylı TBK 115. Mad kapsamında değerlendirilmesi ve davalı şirketi davacı distribütörüne 6102 sayılı TTK’nın 121 (eski TTK 134/2.) Maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir portföy tazminatının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak ödemesi gerektiğine” hükmedilmesi gerektiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; HMK 357. Madde gereğince, davacının ilk derece mahkemesinde ileri sürmediği “Genel İşlem Koşulu” iddialarının, istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceğini, davacının davasını 2010 tarihli sözleşmeye dayandırdığını, delil listesi ekinde bu sözleşmeyi sunduğunu, Genel İşlem Şartı hükümlerinin 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK 20-25. Maddelerinde düzenlendiğini, kanun yürürlük tarihinden önceki sözleşmelere uygulanamayacağını,-Ticaretine ilişkin tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranmak ve buna bağlı olarak üstleneceği yükümlülüklerin kapsam ve sonuçlarını tartarak hukuki ilişkiye girmekle yükümlü olan davacı şirketin, özgür iradesiyle imzalamış olduğu sözleşme hükümlerinin tarafları bağlayacağını,-Sözleşmelerde davacının münhasıran yetkilendirildiğine veya tek satıcı olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunmadığını,-Taraflar arasındaki sözleşmelerin süreli olduğunun ve müşterek mutabakat ile imza altına alınan sözleşmelerin kendilerinden önceki sözleşmeleri ve şartları ortadan kaldırdığını,- Sözleşmenin 18. Maddesinde yer alan hükümle sözleşmeyi önel vermek suretiyle feshetme imkanının her iki tarafa birden tanındığını, bu fesih nedeniyle tazminat talep edilemeyeceği hükmünün her iki taraf için de bağlayıcı olduğunu,- Portföy tazminatının bir yıl içerisinde talep edilmesi gerektiğini, davacının 07/07/2010 tarihli sözleşmeye dayandığını, Portföy tazminatı istenemeyeceğini, kaldı ki yerel mahkemenin 2013 tarihli sözleşme yönünden de inceleme yaparak, sözleşmenin süreli olduğu, tek satıcılık yetkisi verilmediği, kamu kurumları ile yapılan ihalelerde Frito Lay lehine bir müşteri kitlesi genişletmenin söz konusu olmadığı gerekçeleriyle talebin reddedildiğini,-Manevi tazminat koşullarının da ispatlanamadığını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.-Taraflar arasında 7/7/2013 tarihinde imzalanan distribütörlük sözleşmesi 1. Md.de; “davalının ürettiği çerez ve tatlı ürünlerin 2. Maddede belirlenen bölge içinde perakendecilere dağıtılması için davacının distribütör olarak belirlendiği, 2.maddede bölgenin Askeri Kantinler ve Güzelyurt bölgesi işaret edildiği, aynı maddede davalının ulusal zincir mağazalara doğrudan satış yapma yetkisinin bulunduğu, distribütörün bu müşteri grubuna aktif satış yapamayacağının düzenlendiği, pasif satış yetkisinin bulunduğu, 3.maddesinde ise, davalının 7.madde saklı kalmak üzere , distribütöre tahsis edilmiş olan bölgede perakendecilere ve tüketicilere doğrudan satış yapamayacağı ancak satış hedefleri maddesinde olumsuz şartlar gerçekleştiğinde perakendecilere ve tüketicilere doğrudan satış yapabileceği, satış hedeflerinin 7. Maddede düzenlendiği, davacının satış hedeflerini gerçekleştirmemesi halinde davalıya aynı bölgede başka distribütörün atama yetkisinin verildiği, 5. Madde de “Distribütörün …Gıda’nın acentesi olmadığı, her türlü ticari faaliyetinin bağımsız olduğu, yaptığı ticari faaliyetin karı ve zararının kendisine ait olduğu” sözleşmenin 18.maddesinde ; “işbu sözleşme için 3 yıl süre için yapılmıştır, taraflardan herhangi biri 6 haftadan önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle, sözleşmeyi her zaman feshedebilir , sözleşmenin bu madde uyarınca feshi halinde, taraflar sözleşmenin feshi nedeniyle birbirlerinden herhangi bir tazminat talebinde bulunamazlar, ancak distribütörün sözleşme sona erinceye kadar birikmiş toplam borcu yukarıdaki hükümler çerçevesinde tahsil edilecektir. ” denildiği, son maddesinde ise, ” bu sözleşme ile taraflar arasında yapılmış, daha önceki sözleşmelerin hükümsüz kaldığı” belirtilmiştir. Davacı vekilinin 17/12/2014 tarihli yazısı ile; taraflar arasındaki 07/07/2013 tarihli distribütörlük sözleşmesini sözleşmenin süre başlıklı 18/2 fıkrasına istinaden , ihbarın karşı tarafa tebliğ tarihinden itibaren 6 hafta sonra hüküm doğuracak şekilde feshettiklerini bildirmiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı şirket arasında münhasır distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesi bulunduğunu, davalı tarafın 17/12/2014 tarihinde sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini beyanla, portföy tazminatı, maddi zararlarının tazmini ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, ilk derece mahkemesinin davanın reddine karar verdiği, davacı vekilinin süresinde istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ve yargılamada, taraflar arasında münhasır distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesi değil distribütörlük sözleşmesi bulunduğunu ve sözleşmenin 18. Maddesine uygun olarak 6 haftalık ihbar öneli verilmek suretiyle feshedildiğini, tazminat koşullarının bulunmadığını savunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin kararında taraflar arasında 2004, 2010 ve 2013 tarihlerinde üçer yıllık distribütörlük sözleşmelerinin imzalandığı, ayrıca 2013 tarihli sözleşmenin son maddesinde, bu sözleşmenin imzalanması ile diğer sözleşmelerin hükümsüz kaldığının düzenlendiği, sözleşmenin 18.maddesinde de sözleşmenin 3 yıl süre için geçerli olduğu, taraflardan herhangi birinin 6 hafta önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi her zaman feshedebileceğinin düzenlendiği, davalının da bu madde hükmüne dayanılarak uygun önel vermek suretiyle sözleşmeyi feshettiği, TTK nın 122. Maddesinde düzenlenen portföy tazminatı talep edilebilmesi için sözleşmenin sürekli olmasının gerektiği (ilk derece mahkemesi tarafından Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 06/10/2016 tarihli 2016/3761 Esas- 2016/13016 Karar sayılı kararına emsal olarak dayanılmıştır), davacının acente olmadığı, tek satıcı olduğunu iddia ettiği, ancak en son sözleşmede davacının bölgesinin Güzelyurt Bölgesi ve Askeri Kantinler olarak belirlendiği, davacıya sadece perakendecilere satış yetkisi verildiği, davalı tarafın zincir mağazalara doğrudan satış yetkisinin bulunduğu, davacının ulusal zincir mağazalara aktif satış faaliyetinde bulunamayacağı ancak müşterinin ( ulusal zincir mağazası ) kendi talebi ile gerçekleşen pasif satışların bu hükmün kapsamında olmadığı ve engellenemeyeceğinin düzenlendiği, yine sözleşmenin 3. maddesinde, davacı tarafın satış hedefini gerçekleştirememesi halinde perakendeciler yönünden davalının başka distribütörleri tayin etme yetkisinin bulunduğunun kabul edildiği, aynı bölgede aynı ürünlerin davacının perakendecilere dağıtımı yanında davalı firmanın satış yaptığı zincir mağazalar tarafından da tüketicilere satışının yapıldığı, bu madde hükmüne göre , davacının tek satıcı olmadığı, ayrıca askeri kantinlere yapılan satışlar ihale yoluyla yapılacağından Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 2013/5505 esas 2014/15301 karar nolu ilamına göre, kamu kurumlarınca açılan ihaleler sonucunda kurulan sözleşmelerde davalı şirket lehine bir müşteri çevresinin genişletilmesinin söz konusu olmayacağı gerekçesiyle davacı tarafın portföy tazminat talebinin reddine karar verdiği, ilk derece mahkemesinin, taraflar arasındaki sözleşmenin 3 yıl süreli olduğu, davacının acente yada tek satıcı olmadığının sözleşme hükümlerinde belirtildiği, davacı distribütörün bölgesi dikkate alındığında askeri ihaleler nedeniyle de müşteri çevresinin genişletilmesi söz konusu olmadığından portföy tazminatı koşullarının oluşmadığına ilişkin kararın gerekçesi ve talebin reddinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Davacının portföy tazminat talebi dışında, araçların bedelleri, ödenen kira bedelleri, depo maliyetleri, stok taşıma masrafları, stant ithalatı için ödenen taşıma ve gümrük bedelleri, bankaya teminat mektubu kapsamında bloke edilen paralar ve ödenen masraflar ihbar ve kıdem tazminatları, tahsilatı şüpheli alacaklar , yoksun kalınan kara ilişkin maddi tazminat taleplerinin de , davacı tarafça sözleşmenin 18. Maddesinde düzenlenen “işbu sözleşme için 3 yıl süre için yapılmıştır, taraflardan herhangi biri 6 haftadan önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak suretiyle, sözleşmeyi her zaman feshedebilir , sözleşmenin bu madde uyarınca feshi halinde, taraflar sözleşmenin feshi nedeniyle birbirlerinden herhangi bir tazminat talebinde bulunamazlar” hükmü gereğince talep edilemeyeceği, bu sözleşme maddesinin genel işlem şartı olduğuna ve TBK 21. Madde gereğince geçersiz sayılması gerektiğine ilişkin davalı savunmasının, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında ileri sürülmediği anlaşılmışsa da; emredici hüküm olmakla resen dikkate alınacağından Dairemizce incelenmiş, tarafların tacir olduğu, sözleşme ilişkisinin 2003 yılından beri devam ettiği, dosya kapsamında bulunan bir önceki 2010 yılında imzalanan sözleşmenin 18. Maddesinde de aynı hüküm bulunduğu, bu maddenin bir tarafın diğer tarafa zorla kabul ettirdiği bir koşul olmayıp, sebep göstermeden fesih yetkisinin ve fesih sonunda tazminat talebinde bulunamayacaklarının her iki tarafa da tanındığı, hükmün davacı tarafça da kabul edilmesi nedeniyle TBK 21. Madde koşullarının bulunmadığı kanaatiyle ilk derece mahkemesinin red kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.Davacı tarafın manevi tazminat talebi yönünden yapılan istinaf incelemesinde; davacının fesih nedeniyle davacının ticari itibarinin zedelendiğine yönelik dosyada delil bulunmadığı, sözleşmenin süreli olup, uygun önel verilerek feshedildiği ve sözleşmenin 18. Maddesinde bu yolla fesih halinde tarafların birbirinden tazminat talep edemeyecekleri düzenlendiğinden, davacının manevi tazminat talep edemeyeceğine ilişkin mahkeme gerekçesinin yerinde olduğu kanaatiyle, manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun da reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 13/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.