Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3555 Esas
KARAR NO : 2019/2674
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2016
NUMARASI : 2013/133 2016/854
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin ticari ilişki nedeniyle davalıdan 10.182,00 TL cari hesap bakiyesinden alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu, ancak bir yıllık sürede itirazın iptali davası açamadıklarını belirterek 10.182,00 TL alacağın davalının temerrüde düşürüldüğü takip tarihi olan 06/06/2011 tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu olmadığını, yapılacak defter incelemesi sonucunda müvekkilinin davacı şirketten alacaklı olduğunun çıkacağını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının cari hesap alacağına karşılık davalı tarafından vadeli çek vermek suretiyle ödeme yapıldığı, verilen çek bedellerinin davacı şirket yetkilileri tarafından tahsil edildiği, tahsilatta şirket kaşesi bulunmayıp adı geçenlerin şahsi cirolarının bulunmasının ve tahsilatın doğrudan kendilerine yapılmasının sonucu etkilemeyeceği, davacı şirket yetkilileri ile davalı şirket arasında doğrudan bir ticari ilişkinin kanıtlanamadığı, ödemenin davacı şirket adına kabul edildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; kararın dayanaksız olduğunu, davalının ödeme savunmasında belirttiği 6 adet çekin müvekkiline ait ticari defterlerde kayıtlı olmadığı gibi, bu çeklerin müvekkili şirkete cari hesap borcuna mahsuben verildiğine dair yazılı bir delilin de dosyaya sunulmadığını, durumun bilirkişi tarafından da tespit edildiğini, davalının ticari defterlerinin kapanış tasdiki olmadığından delil niteliğinin bulunmadığını, ayrıca 20/11/2014 tarihli celsede davalının talebinin kabulü ile, dosyada mübrez fotokopi makbuzlar sebebiyle müvekkil şirket çalışanlarının araştırılması ve isticvab kararı verilmesinin tahkikatın ve savunmanın genişletilmesi kapsamına girdiğini, muvafatlarının olmadığının yazılı olarak mahkemeye bildirildiğini, ayrıca 06/02/2014 tarihli celsede verilen ara kararda delillerin iki hafta içerisinde sunulması, ya da yerlerinin gösterilmesi için kesin süre verildiği, buna rağmen mahkemenin yaklaşık 9 ay sonra yeni delil araştırması yapmasının HMK 140’a aykırı olduğunu, davalı tarafından verildiği iddia edilen 6 adet çekin hamiline olup müvekkili şirketin ciro ve kaşesini taşımadığını, müvekkilinin, yetkililerinden ayrı bir tüzel kişilik olduğunu, ayrıca çeklerin verilmesine ilişkin faturalara ilişkilendirilmiş bir teslim tesellüm belgesi bulunmadığını, 6 adet çekle ilgili düzenlenen tahsilat makbuzlarının birbiriyle uyuşmadığını,…isimli kişinin hiçbir şekilde müvekkili ile ilgisinin olmadığını, rapora itibar edildiği takdirde davalının müvekkiline fazladan 18.304,47 TL ödeme yapmış olduğunun ortaya çıktığını, oysa davalının hiçbir dönem böyle bir husus ileri sürmediğini, bu durumun hayatın olağan akışına ve basiretli tacir davranışına uymadığını, şirket yetkililerinin şahsi alacakları için bu çekleri aldıklarını, 08/09/2016 tarihli celsede dinlenen …’nun beyanlarının dikkate alınmadığını, ayrıca 20/10/2016 tarihli celsede dinlenen …’ın anlaşmazlık sonucu müvekkili şirket ortaklığından ayrıldığını, bu kişinin FAtih şube sorumlusu olduğunu, …’nun ise Osmanbey şube sorumlusu olduğunu, davalının hiçbir suretle Fatih şubesinden alışveriş yapmadığını, tanığın husumeti nedeniyle tarafsız olamayacağını, dolayısıyla hükme esas alınmaması gerektiğini bildirmiştir. Davacı tarafından İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 9.428,00 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 11.483,05 TL fatura cari hesap alacağı dayanak gösterilmek suretiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının borcun bulunmadığından bahisle ayrıca icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür. Davalı tarafça dosyaya fotokopileri sunulan çek tahsilat makbuzlarının incelenmesinde; makbuzların davacı antentli olduğu, muhatabın davalı olduğu, makbuzlarla 05/06/2010 tarihli 3.500,00 TL bedelli, 15/03/2011 tarihli 4.000,00 TL bedelli, 31/12/2010 tarihli 1.250,00 TL bedelli çeklerin verildiği, ayrıca 19/12/2010’da 5.000,00 TL, 07/12/2010’da 4.800,00 TL, 09/12/2010’da 4.000,00 TL nakit ödeme yapıldığı görülmüştür. Davalı tarafından verilen çek fotokopilerinin incelenmesinde ise; çeklerin keşidecisinin davalı şirket olduğu, 6 adet çekin de hamiline düzenlenmiş olduğu, sırasıyla 05/09/2009 tarihli 5.000,00 TL, 05/10/2009 tarihli 5.000,00 TL, 05/11/2009 tarihli 5.000,00 TL, 05/03/2010 tarihli 5.000,00 TL, 05/12/2009 tarihli 5.000,00 TL, 31/11/2009 tarihli 5.000,00 TL bedelli oldukları, 05/12/2009 tarihli çekin arkasında …, 31/11/2009 tarihli çekin arkasında ise … isim ve cirosunun bulunduğu görülmüştür. …Bankası’ndan gelen cevabi yazıda; 4 adet çekin …’a, 1 adet çekin …’na, bir adet çekin de … ödendiğinin bildirildiği görülmüştür. Dosyada mevcut 17/10/2008 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 17 Ekim 2008 tarihli nüshasına göre … ve …’ın şirket unvanı altına atacakları münferit imzalarıyla 10 yıl süre ile şirketi temsil yetkilerinin bulunduğu, bu yetkiler arasında çk, bono, poliçe tanzimi, keşidesi ve kabulü ile her türlü tahsilat, tediyat ve ahzu kabz işlerinin de bulunduğu görülmüştür. SGK’dan gelen cevabi yazıda; davacı şirketin … isimli bir çalışanının bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 22/05/2014 tarihli bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, davacı defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, envanter defterinin ise kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı, davacı defterlerinde 31/12/2010 tarihi itibariyle davalıdan bakiye 11.695,13 TL alacak gözüktüğü, davalı defterlerinin ise açılış tasdiklerinin bulunduğu, 2013 yevmiye defteri hariç kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, davalı defterlerinde 10/12/2010 tarihi itibariyle davacıdan 21.004,47 TL alacaklı gözüktüğü, taraf defterleri arasındaki 32.700,00 TL’lik farkın ise davalının kayıtlarına göre 2009 ve 2010 yıllarında verdiği 6 adet çekten kaynaklandığı, bu çeklerin davacıya verildiğine dair dosyada belgenin bulunmadığı, davacı defterlerinde de bu çeklerle ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığı, sonuç itibariyle davacının, davalıdan 10.182,00 TL’lik alacak talebinin yerinde olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 13/05/2015 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; … ve …’ın 10 yıl süreyle davacı şirkete müdür atandıkları, bankadan gelen cevabi yazıya göre ihtilaf konusu çeklerden 25.000,00 TL’lik kısmın … ve … tarafından tahsil edildiğini, bu çeklerin davacı şirket adına tahsil edildiğine itibar edilmesi durumunda davalının, davacıdan 13.304,47 TL fazladan ödeme nedeniyle alacaklı olduğu, 6 adet çekin tamamının davacı şirket adına tahsil edildiğine itibar edilmesi durumunda ise davalının, davacıdan 18.304,47 TL alacaklı olduğu, bu tutardan fazla ödeme yaptığı, 6 adet çekin davacı adına tahsil edildiğine itibar edilmemesi durumunda ise davacının, davalıdan 11.695,13 TL alacaklı gözüktüğü yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Duruşmada dinlenen tanık …; 05/12/2009 tarihli 5.000,00 Tl bedelli çekin üzerindeki imzanın kendisine ait olduğunu, elden borç verip aldığı bir çek olabileceğini, davalıya doğrudan satmış oldukları mallarla ilgili kayıtların resmi olarak tutulduğunu, çekin resmi şirket kayıtlarında olmadığını, bu nedenle şahsi hesabına konduğunu, şirket adına yapılan bir tahsilat olmadığını, davalı yetkilileri tanıdığını, bir husumetleri olmadığını, kendilerinden doğrudan bir şahsi alacağı olmadığını, ancak bu çeki çantacı tabir edilen şahsi alacağı olduğu kişilerden almış olabileceğini, aradan zaman geçtiği için ne kadar olduğunu hatırlamadığını, …’ın ortak olduğunu ancak sonradan ayrıldığını, davalı ile Osmanbey şubesinden işlerin yürütüldüğünü beyan etmiştir. Tanık … ise; 2009 yılında davacı şirketin yetkilisi olduğunu, davalının bildirdiği toplam 20.000,00 TL’lik 4 adet çeki firma olarak sattıkları ürün bedeli olarak davalıdan aldıklarını ve firma adına tahsil ettiklerini, kendileriyle kişisel bir ticaret olmadığını, yapılan tahsilatın şirket hesaplarına geçtiğini ve muhasebe kayıtlarına geçirildiğini, bazen açık hesap çalışıldığı için fazla tahsilat görülebileceğini, şirketten 2011 yılında ayrıldığını, …’ndan anlaşmazlıkla ayrılmadığını, birlikte anlaşarak ayrıldığını, kendisinin Fatih şubesini yönettiğini, hesabın ise tek bir yerden yürütüldüğünü bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, alacak davasıdır. Davacı taraf, ticari ilişki nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise borcu bulunmadığını savunmuştur. Taraf defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda; davalının davacıya aradaki ticari ilişki nedeniyle her biri 5.000,00 TL bedelli 30.000,00 TL’lik çekler verdiği, bu çeklerin 4 tanesinin tahsil tarihinde davacı şirketin yetkilisi olan …, bir tanesinin halen yetkilisi olan … ve bir tanesinin de davacı şirketle ilgisi tespit edilemeyen … tarafından tahsil edildiği anlaşılmıştır. Duruşmada dinlenen tanık …, tahsilatı davacı şirket adına yaptığını beyan etmiş, … ise tahsilatın şirket alacağıyla ilgisinin olmadığını beyan etmiştir. Verilen çeklerin keşidecisi davalı şirket olup hamiline düzenlendiği anlaşılmıştır. Duruşmada dinlenen tanık …’ın beyanları dairemizce de yerinde ve samimi bulunduğundan, ayrıca davalı şirketle davacı şirketin o dönem yetkilisi olan … ve …’nun aralarında şahsi alacak borç ilişkisi bulunmasını gerektirir bir hususun ortaya konulamadığı, ayrıca dinlenen tanıklardan …’nun beyanlarının bir kısmında davalı yetkililerini tanıdığını, bir husumetlerinin olmadığını, kendilerinden doğrudan şahsi alacağı olmadığı yolundaki beyanı dikkate alındığında, davacı şirket yetkililerince tahsil edilen bu bedellerin davalının cari hesaptan oluşan borcunun ödenmesine yönelik olduğunun kabul edilmesi doğrudur. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/12/2019