Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3536 E. 2019/2690 K. 09.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3536 Esas
KARAR NO : 2019/2690
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2017
NUMARASI : 2015/122 2017/27
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 28/08/2014 tarihinde 400 bin ton “….” kağıdı nakliye dahil 0,76 kuruştan satılması konusunda anlaşıldığını, ancak davalının siparişleri zamanında yerine getiremediğini, müvekkiline sadece 166.147 ton mal teslim ettiğini, geriye kalan malları teslim edemediğini, çekilen ihtara rağmen davalının ifasını yerine getirmediğini, müvekkilinin teslim edilmeyen malı piyasadaki bir başka satıcıdan 0,76 kuruş yerine 1,00 TL’den satın almak zorunda kaldığını, bu nedenle fazladan 56.124,72 TL ödeme yaptığını belirterek müvekkilinin uğradığı zarara karşılık şimdilik 3.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 03/05/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 18.302,66 TL’ye yükseltmiş ve harcını da yatırmıştır. Davalı vekili, davacının belirsiz alacak davası açamayacağını, ayrıca taraflar arasında davacının iddia ettiği gibi bir anlaşma olmadığını, zaten bu konuda herhangi bir delil sunulmadığını, sipariş formunda sadece alıcının imzasının bulunduğunu, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin 400 ton kağıt satımı konusunda bir kabulünün bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davalının 400 ton kağıt satmayı taahhüt etmediği, taraflar arasında mevcut olan ticari ilişkide bir miktar kağıt satışının sözleşmenin varlığı ve davalı tarafın taahhütü olarak değerlendirilemeyeceği, davacının dayandığı sipariş formu kapsamında zarara uğradığını kanıtlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; 6098 Sayılı TBK’nun 6.maddesinin önerenin kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabul beklemek zorunda değilse öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde sözleşme kurulmuş sayılır şeklinde olduğunu, buna göre sözleşmenin kurulmuş sayılması gerektiğini, satım sözleşmesinin kurulmadığının varsayılması halinde müvekkiline teslim edilen 166.147 ton kağıdın neye binaen gönderildiği hususuna yerel mahkemenin yargılamanın hiçbir aşamasında değinilmediği, ayrıca davalının cevap dilekçesinde 233.853 ton kağıdı kendi imkanlarından dolayı tedarik edemediği hususunu ikrar ettiğini, 6098 Sayılı TBK’nun 1.maddesi uyarınca ortada örtülü bir sözleşme bulunduğunu, ayrıca sözleşme ilişkisinin dosyaya sundukları satın alma sipariş formu, taraflar arasındaki yazışmalar ve ihtarnameler ile ispat ettiklerini, mahkemenin red kararının doğru olmadığını bildirmiştir.
Dosyaya sunulan “satın alma sipariş formu” başlıklı belge fotokopisinin incelenmesinde; 28/08/2014 tarihli olduğu, davacı antentli olup tedarikçi firma kısmında davalının adının yazılı olduğu ve 400 ton kağıdın kilogramı 0,76 TL’den tedarikinin istendiği, siparişi veren kısmında davacının kaşe ve imzasının bulunduğu, satıcı onayı kısmında ise herhangi bir isim ve imza olmadığı görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 31/10/2014 tarihli ihtarnamede; gönderilmeyen 233.853 ton kağıdın tebliğden itibaren 15 gün içerisinde gönderilmesi, aksi halde zararların tazmini yoluna gidileceğinin bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 23/12/2014 tarihli ihtarnamede; teslim edilmeyen kağıtlar için üçüncü bir şahıstan kilogramı 1,00 TL’den kağıt alındığı, bu nedenle 56.124,72 TL zarara uğranıldığı belirtilerek bu tutarın 7 gün içinde ödenmesinin istendiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya gönderilen 05/001/2015 tarihli cevabi ihtarnamede ise; müvekkilinin sadece 116.147 ton kağıt satışı yaptığı, bunun dışında herhangi bir yükümlülük altına girmediği, ihtarnamenin kabul edilmediğinin bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 18/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasında sözleşme olmadığı, sipariş formunun davalı tarafından imzalanmadığı, akdin oluşmadığı, ancak davalının bu sipariş formu sonunda davacıya 116,147 ton mal sevkiyatı yaptığı, bu durumda davalının taahhüt altına girip girmediği hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğu, davacının dışarıdan temin ettiğini iddia ettiği ürünlerle ilgili ibraz ettiği faturalar toplamının 121.874,64 TL olduğu, bu ürünlerin 0,80 TL’den temini halinde mal bedelinin 109.023,20 TL olacağı, iki tutar arasındaki farkın 12.851,44 TL olduğu, davacının 56.124,72 TL’lik zararı ispatlayamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 09/03/2016 tarihli ek raporda ise; sehven 0,80 TL üzerinden hesaplama yapıldığı, tutarlar arasındaki farkın 18.302,60 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, alacak davasıdır. Davacı taraf, taraflar arasında 400 ton kağıt tedariki için sözleşme kurulduğunu, ancak davalının edimini tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle bu malları piyasadan temin etmesi nedeniyle zarara uğradığını iddia ederek alacak talebinde bulunmuştur. Davalı taraf ise, taraflar arasında 400 ton kağıt tedariki yönünde bir sözleşme bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Somut olayda davacı taraf dosyaya “satın alma sipariş formu” başlıklı belge sunmuş ise de, bu belgede sadece davacı alıcının kaşe ve imzasının yer aldığı, davalı satıcının herhangi bir imza ve isminin yer almadığı görülmüştür. Dolayısıyla ortada 400 ton kağıdın davalı tarafından tedarik edilmesini konu alan bir sözleşme ilişkisi kurulduğu ispat edilememiştir. Davacı taraf 6098 Sayılı TBK’nun 6.maddesi gereğince sözleşmenin kurulmuş sayılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, somut olay bakımından kanun veya işin özelliği, ya da durumun gereği açık bir kabulün beklenilmesi zorunluluğunu ortadan kaldıran bir durum mevcut değildir. Bir başka ifadeyle sözleşmenin kurulması için davalının açık kabulü gerekir. Somut olayda da açık kabul bulunmadığından sözleşmenin kurulduğuna ilişkin davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan somut olayda 6098 Sayılı TBK’nun 1.maddesi anlamında da örtülü sözleşme ilişkisinden de söz edilemez. Ayrıca davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde de davalıyı sorumluluk altına girdirecek ve ikrar mahiyetinde bir beyana da rastlanılamamış olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talepleri de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/12/2019