Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3520 E. 2020/157 K. 27.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3520 Esas
KARAR NO : 2020/157
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2017
NUMARASI : 2015/154 E. – 2017/60 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete ait TPE’de 2009/29951 nolu 25, 23 sınıflarda tescilli “…” markasının sahibi olduğunu, davalı şirket Kadıköy İstanbul mağazasında “…” tabelası ve mağaza içinde üzerinde “….” yazılı kıyafet askılarının tespit edilmiş olması sebebiyle İstanbul Anadolu CBS 2015/77840 Sor. Numarasıyla suç duyurusunda bulunulduğunu, tespitten sonra davalıya askıların ve tabelaların kullanılmasının sonlandırılması için gönderilen ihtarname cevabında askıların kullanımına ve tabelanın indirileceğine ilişkin cevap verildiğini, ancak davalıca tabela kaldırılmamış olup, tanınmış bir marka olan … markası ile mağazasında kalitesiz ürünler satmaya devam ettiğini, davalının müvekkilinin marka hakkına tecavüzün önlenmesine, men’ine, “…” markasının kullanıldığı tabela ve diğer yazıların sökülmesine, kararın tirajı en yüksek gazetenin biri ile ilanına, 556 sayılı KHK.’nin 68 maddesine göre 50.000,00 TL maddi tazminatın, 30.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket yetkilisi cevap dilekçesinde; davacının “…” markasını 1997 yılında satın almasından itibaren şirketin aralarında bayilik ilişkisinin başladığını, daha sonra … bayi olarak devam ettiğini, tespiti yapılan askılar davacı şirketten bedeli ödenerek satın alınmış orijinal ve mülkiyeti şirkete ait kıyafet askıları olduğunu, davacının tespit ettiğini iddia ettiği “…” tabelası … olması nedeniyle davacı firma tarafından şirkete verildiğini, davacı tarafından keşide edilen ihtarname sonrasında tabela ve askıların tamamının kaldırıldığını, askılar üzerinde bulunan kıyafetlerde “…” markası çağrıştıracak ibare bulunmadığını, bu nedenle maddi ve manevi tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.03.2017 tarihli, 2015/154 E. – 2017/60 K.sayılı kararıyla; “davalının mağazasında “…” ibareli markaya ilişkin tabela ve askı bulunduğu taraflar arasındaki ihtilaf konusu olmadığı, ayrıca 2010 yılına kadar taraflar arasında bayiilik sözleşmesi bulunduğu, 2012 yılına kadar da Corner Sözleşmesinin bulunduğunun kabul edildiği, davacının 2012 yılında markayı ve işletmeyi devraldığı, 2012 yılında şirketin devrinden sonra Corner Sözleşmesinin sona erdiğine dair davacı tarafından bildirimde bulunulduğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, fatura kesilmemiş olmasının, sözleşmenin sona erdiği anlamına gelmediği, sözleşmenin sona erdiğine ilişkin ihtarnamenin 10.06.2015 tarihinde gönderildiği, bu tarih itibariyle taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği, davalının ihtarnameden sonra tabelayı kaldırdığını beyan ettiği, ihtarnamenin tebliğ tarihi ile dava tarihi arasında davalının davacı adına tescilli markaya ilişkin tecavüzde bulunduğuna dair delil olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalı şirketin uzun yıllar müvekkilinin bayiliğini yaptığını, daha sonra 2010 – 2011 yılında … satış noktasında … ürünleri pazarladığını, 2011 yılından sonra da ticari ilişkinin sonlandırıldığını, davalı şirketinin 2012 yılından itibaren müvekkilinden mal almadığını, ancak tüm ikazlara rağmen vitrinde bulunan marka içeren tabelasını indirmediğini, -Savcılık dosyasında tutulan tutanakta, mağazada … tabelası ile içeride …. yazısı bulunan askıların bulunduğunun tespit edildiğini, -davacının tanık olarak dinlettiği, müvekkili şirketin önceki genel müdürün …’ın 2012 Mart ayına kadar davalıya yüklüce mal sattıklarını belirttiğini, 2012 yılından itibaren davalı ile ticari ilişkinin sona erdiğini, -bilirkişi raporunda ticari defterlerde … markalı ürünün satıldığının belirlenemediğinin belirtildiğini, raporun iddialarını doğruladığını, mahkemenin 2012 yılından itibaren fatura kesilmemiş olmasının sözleşmenin sona erdiği anlamına gelmeyeceğini, ihtarnamenin 10.06.2015 tarihinde gönderildiğini, bu tarihle sözleşmenin sona erdiğini belirtmişse de red gerekçesinin yanlış olduğunu, ihtarnamenin sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin bir metnin bulunmadığını, davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalının istinaf dilekçesine karşı cevap vermediği görülmüştür.TPE yazılan müzekkere cevabında “….” ibareli markanın 25 ve 35.sınıflarda 2009/29951 tescil numarası ile tescilli olduğu, dava tarihi itibariyle de hak sahipliğinin devam ettiği anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu C.Başsavcılığının 2015/77840 soruşturma dosyasında davacının şikayeti üzerine iş yerinde kolluk kuvvetlerince bilirkişi tarafından yapılan incelemede, “şüphelilere ait iş yerinde camında 3×5 metre ebadında “…” ibareli markanın kullanıldığı 01.06.2015 tarihli polis tespit tutanağında belirtildiği, 2 adet fotoğrafta iş yerinin kapısına asılmış “…” ibareli markanın yer aldığı iş yerindeki tabelalarda başka bir marka kullanılıp kullanılmadığının anlaşılmadığı, “…” ibareli markanın iş yerinin markası olarak değil çeşit markası yani iş yerinde satışı yapılan ürün çeşitlerinden bir tanesini gösteren marka olarak kullanıldığını, askılardan “…” markasının kullanılması hususunda delil bulunmadığını, satışı yapılan giysilerin marka taşıyıp taşımadığının belli olmadığını belirtmiştir.”İlk derece mahkemesince duruşmada dinlenen davalı tanığı davalı tanığı … ifadesinde; davacı şirketti 2012 yılına kadar genel müdürlük görevini yaptığını, davalı şirket ile 2005 tarihinden itibaren bayiilik sözleşmesi yapıldığını, 2010 yılında bayilik sözleşmesinin sona ermesi üzerinde davalı ile Corner Sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmediğini, sözleşme gereğince davalının hem davacı ürünleri hemde farklı ürünlerin satışının yapılması konusunda anlaştıklarını, kendilerini tabela verdiklerini, askıları sattıklarını, 2012 yılı Mart ayına kadar davalı firmaya yüklüce ürün sattıklarını, davalı şirkete teslim ettikleri tabelanın 30×80 cm. boyutunda olduğunu beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 10.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda; somut olayda, taraflar arasında 1997 yılında davalının önce davacının bayiliği, daha sonra … bayii olarak çalışmalara devam ettiği, bu ilişkinin 2012 yılında sona erdiği, davalının davacının tescilli …. markasını tabela, ürün askılarında kullanmaya devam ettiği, davalının defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemelerde davacı tarafın markası ile herhangi bir satışın bulunmadığı beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin davalı tarafın işyeri tabelasında ve işyerindeki askılar üzerinde müvekkilinin markasının kullanımının, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini beyanla, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat talep ettiği, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği görülmüştür.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalının uzun yıllar müvekkilinin bayiliğini yaptığını, daha sonra 2010- 2011 yılında corner satış noktasında, …. ürünleri pazarladığını, 2011 yılından sonra davalı ile ticari ilişkisini sonlandırıldığını, 2012 yılından itibaren müvekkili şirketten mal almadığını ancak tüm ikazlara rağmen mağazasının vitrininde bulunan tabelayı indirmediğini beyan ettiği, taraflar arasında bulunan Corner satış sözleşmesinin yazılı olmadığı, dosyaya davacı tarafça fesih ihbarnamesi sunulmadığı, davalı tanığının ifadesinde; 2012 yılı Mart ayına kadar davalı firmaya yüklü miktarda ürün satıldığının ancak sözleşmenin bitiş tarihi konusunda bilgisinin bulunmadığını beyan ettiği, dosya kapsamında alınan 18/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalı defterlerinde davacı markası ile herhangi bir satışının bulunmadığının beyan edildiği ancak defterler üzerinde inceleme yapılırken, ticari ilişkinin hangi tarihte sonlandırıldığının incelenmediği görülmüştür. Dairemizin 10/12/2019 tarihli ara kararıyla; “davalı defterleri üzerinde inceleme yapılarak, davacı şirketten son mal alımı tarihinin tespiti ile ticari ilişkinin, fiilen hangi tarihte sona erdiğinin tespiti ile dayanak fatura ve cari hesap dökümünün rapora eklenmesi yönünde” mali müşavir bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilerek, davacı vekiline bilirkişi ücreti ve ek avansı yatırmak üzere iki hafta kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde yatırılmadığı taktirde dosyanın mevcut hali ile karar verileceğinin ihtar olunduğu, kesin süre içerisinde bilirkişi ek ücreti ve avans yatırılmadığı görülmüştür. Davacı vekili, taraflar arasındaki Corner sözleşmesinin da 2012 yılında sona erdirildiğini ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da, 2012 yılında davacı şirketin devrinden sonra Corner sözleşmesinin sona erdirildiğine dair, davalı tarafa herhangi bir fesih bildirimi gönderilmediği, sözleşmenin sona erdiğine dair dosya kapsamında delil bulunmadığı, davalı tarafın da, davadan önce 10/06/2015 tarihli ihtardan sonra tabelayı kaldırdığını beyan ettiği, savunmaların aksinin davacı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğuna, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, ancak Dairemizce ek bilirkişi raporu alınmasına ilişkin ara karar oluşturulmakla, mahkeme kararının HMK 353/1-b-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:Davacı vekilinin istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-3 maddesi gereğince Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.03.2017 tarihli, 2015/154 E. – 2017/60 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA,-DAVANIN REDDİNE 2-İlk derece yargılaması yönünden; -Alınması gerekli 54,40 TL harçtan, peşin alınan 27,70 TL harçtan mahsubu ile artan 26,70 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, -Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-İstinaf yargılaması yönünden;-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsiline,-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 27/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.