Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3456 Esas
KARAR NO : 2019/2685
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2016
NUMARASI : 2015/1302 2016/1295
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının farklı icra dosyalarında müvekkili aleyhine kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlattığını, takibe konu senetlerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilinin belirtilen icra dosyalarından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davaya konu yapılan icra dosyasına dayanak hak ve alacakları … Bankası A.Ş’den devir ve temlik aldığını, takiplerin kesinleştiğini, davacının bu dosyalarda imza itirazında bulunmadığını, takiplerin kesinleşmesinden uzunca bir süre geçtikten sonra dava açılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve adli tıp kurumu raporuna göre; dava konusu takip dosyalarındaki takibe dayanak yapılan bonolardaki imzaların davacının eli ürünü olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının takiplere konu bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatı şartları oluşmadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkilinin hissesinin tamamının TMSF’ye ait olup kamu iştiraki olduğunu, bu nedenle Bankacılık Kanunu’nun 143/3, 132/8 ve 138/5 maddeleri gereğince ve ayrıca aynı kanunun 140.maddesi ve Harçlar Kanunu 1.maddesi gereğince harçtan muaf olduğunu, adli tıp kurumundan rapor alınmış ise de, yeteri kadar imza örneği alınmadığını, imza örneklerinin senet tarihleriyle uygunluk göstermediğini, raporun eksik incelemeye dayalı olduğunu, takiplerin bir kısmının ödeme emirlerinin davacı tarafından bizzat alındığını ve kesinleştiğini, davacının hiçbir suretle takiplere itiraz etmediğini, takiplerin kesinleşmesinden uzunca bir süre sonra dava açılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve resen sebeplerini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Yargılama sırasında alınan 17/06/2016 tarihli grafolog bilirkişi raporunda; dava konusu 15 adet bononun ön yüzünde borçlu adına atılan imzaların davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüş olup söz konusu bu raporda mukayese belge olarak 11 adet belgenin esas alındığı, tarihlerinin ise 2008, 2011, 2013 ve 2014 oldukları görülmüştür. Davalı vekilinin adli tıp kurumundan rapor alınması gerektiği yolundaki itirazı üzerine mahkemece adli tıp kurumundan alınan 19/10/2016 tarihli raporda; inceleme konusu senetlerdeki imzaların davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Davalı vekilinin adli tıp kurumu raporuna itiraz ettiği, mukayese imzaların dahi birbirinden farklı olduğu, mukayeselerin dava konusu senet tarihleriyle uygunluk göstermediği belirtilerek davanın reddinin istendiği görülmüştür. Dava konusu senetlerin tanzim tarihlerinin 20/11/2009 olduğu, vade tarihlerinin ise 2012, 2013 ve 2014 yılının değişik aylarına ilişkin bulunduğu, bu senetlerin keşidecisinin davacı …, lehtarının ise dava dışı … olduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, takip ve dava konusu senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, gerek grafolog bilirkişiden, gerekse Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporlarda; takip ve dava konusu senetlerdeki imzaların davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır. Grafolog bilirkişiden alınan rapora itiraz üzerine mahkemece adli tıp kurumundan rapor aldırılmıştır. Her iki raporda da aynı doğrultuda görüş bildirildiği görülmüştür. Öte yandan rapor içeriklerinde yer alan mukayese belgelerin sayısı ve tarihleri de dikkate alındığında, mukayese için yeterli oldukları kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan temlik tarihi dikkate alındığında, temlik eden banka harçtan muaf olmadığından temlik alan davalı …’de harçtan muaf değildir. Bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 3,760,45 TL harçtan peşin alınan 940,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.820,05 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/12/2019