Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3443 E. 2018/2255 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3443 Esas
KARAR NO : 2018/2255
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2017
NUMARASI : 2015/1112 E. – 2017/159 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/10/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, “müvekkilinin Eyüp ilçesinde özel yediemin işletmesi bulunduğunu, davalı tarafın 09.02.2009’da İstanbul ….İcra (Eski Eyüp….İcra) … Tal. dosyasında haczettirdiği 27.050 TL tutarındaki bir kısım malı, muhammen bedelin binde ikisi ücret olan 54 TL ücretle yediemin zaptını imzalayarak yediemin olarak teslim ettiğini, teslim tarihinden, dava tarihine kadar mahcuzların satımının yapılmadığı gibi borçlunun da borcunu ödeyip malları almadığını, uzun süredir depoda yer işgal ettiğini, yediemin ücretinin tahsili için İstanbul….İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip başlatıldığını, ancak davalının hiçbir borcu olmadığı gerekçesiyle takibe, borca ve faize itiraz ettiğini, alacağın yediemin ücret alacağı olduğunu, İİK’nın 95.maddesi gereği istendiği takdirde bu alacağın peşin ödenmesi gerektiğini, Yargıtay 11.HD’nin 2013/204 E., 2013/1438 K.sayılı kararında da, tarafların yedieminlik sözleşmesindeki ücret ile bağlı olduğunun içtihat edildiğini, özel yediemin müesseselerinin, Adalet Bakanlığı Yönetmeliğine tabi olmadığını, ancak çok uzun süre yedieminde kalan malların ücreti konusunda hakkaniyete uygun bir indirim yapılabileceğini” iddia ile davanın kabulünü (itiraz üzerine duran takibin devamını) istemiştir.
Davalı vekili cevaben, “taraflar arasında sözleşme ilişkisi dahil bir resmi ilişki bulunmadığını, özel bir yetki hükmü de bulunmadığını, genel yetki kuralı gereği müvekkilinin, Çerkezköy’deki yeni yerine taşınmış oluşu nedeniyle yetkili mahkemenin Çerkezköy Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, 2009 yılında yapılan bir haciz sonucu muhafazaya dayalı olduğunu, ancak haczin 1 sene sonra düştüğünü, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin sorumlu olmadığını, sorumlu olacaksa bile haczin düştüğü tarihten itibaren sorumlu olabileceğini, “Yediemin Tutanağı” başlıklı belgede hiçbir bilginin bulunmadığını, imza edenlerin adının dahi yazılı olmadığını, yediemin ücreti kısmının da sonradan el yazısı ile doldurulduğunu, bunun dışında ne yediemine konu mallar ne de başka bir bilgi bulunmadığını, bu belgenin borçlar hukuku anlamında bir sözleşme olarak görülemeyeceğini, tarafların yüklendiği edimlerin, süresinin, hiçbir bilgisinin yer almadığını, tutanağın hangi icra dosyasına hasren ve ne zaman düzenlendiğinin belli olmadığını, boş kısımlarda tarafların parafı bulunmadığını, yedieminlik ilişkisinde davacının taraf olduğu düşünülse dahi davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, zira davacının talebini icra dosyasındaki borçluya yöneltebileceğini, müvekkili tarafından yapılan hacizlerin düşmüş olduğunu, müvekkili sorumlu tutulsa bile hiçbir şekilde günlük binde 2’lik ücretten talepte bulunulamayacağını, davanın, borçlu ……Ltd şirketine ihbarı gerektiğini, davacının kötüniyetli olduğunu” iddia ile davanın yetki yönünden, zamanaşımından, husumetten ve esastan reddin, en az %20 tazminata hükmolunmasını talep etmiştir.
Mahkemece, yargılamanın esasına girilip bilirkişi raporu da alınarak, yediemin ücreti hesabı yaptırıldıktan sonra 14.03.2017 tarihinde, “taraflar arasındaki ilişkinin, Yargıtay HGK’nın 22.04.2015 tarih ve 2013/13-1913, 2015/1260 sayılı kararına göre vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı, 818 sayılı BK 126/4 maddesi gereği 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, yeni BK 156.maddesine göre zamanaşımının kesinleşmesi ile yeni bir süre başlayacağı, 157.madde de icra takibi ile kesinleşmiş ise alacağın takibine ilişkin her yeni işlemden sonra yeniden başlayacağı, 2009 yılında icra takip istemi ile ilgili alacağın 5 yıldan sonra icra takibi ile istenemeyeceği, 5 yıllık zamanaşımının dolduğu” gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle reddetmiştir.
Davacı vekili istinafında, “başlatılan takibin, yediemin olarak müvekkiline bırakılan hacizli mallardan kaynaklanan yediemin ücretine ilişkin oluşu, bu hacizli malların halen müvekkilinde olduğunu ve müvekkilinin sorumluluğunun devam ettiğini, yedieminlik ücretinin ödenmediğini, bilirkişinin, “davalının 09.02.2009 – 03.04.2012 tarihleri arasındaki yediemin ücretinden sorumlu olması gerektiğini” yönünde görüş bildirdiğini, ancak mahkemenin zamanaşımı yönünden davayı reddettiğini, alacaklının yediemindeki mallar alınıncaya kadar yedieminlik ücretinden İİK’nın 95.maddesi gereği sorumlu olduğunu, mahkeme gerekçesindeki son bölümün dava ile bir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin alacağına konu icra takibinin İstanbul ….İcra Dairesi’ndeki…sayılı takip olduğunu, yedieminlik görevinin sona erdiğine dair müvekkiline bir bildirimde bulunulmadığını, zamanaşımının başlangıç süresi konusunda yanıldığını, olayda zamanaşımının başlangıç tarihinin icra takibinin başlatıldığı 2015 senesi olduğunu, ayrıca müvekkili ile davalı arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi değil saklama sözleşmesi ilişkisi olduğunu ve 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğuna dair bir hüküm bulunmadığını, Yargıtay 21.HD’nin 06.12.2016 tarih ve 2016/8633 E., 2016/14753 K. sayılı içtihadı gereği borç ilişkisinden doğan alacak hakları konusunda zamanaşımının işlemeye başlayabilmesi için ifa zamanının gelmiş olması gerektiğini, TBK’nın 0149/1 (eski BK 128) maddesi gereği de zamanaşımının, borcun muaccel olmasıyla başlayacağını, saklama sözleşmelerinde de zamanaşımının, saklama ilişkisi sonra erince başlayacağını” iddia ile kararın kaldırılmasını, davanın kabulünü istemiştir.
Davalı vekili istinafa cevaben, “yerel mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu, yedieminlik görevinin dayanağı hukuki ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğunu ve 5 yılılk zamanaşımına tabi olduğunu, davacının yedieminlik ücretinin muaccel hale geldiği tarihi saptırmaya çalıştığını, Yargıtay HGK 22.04.2015 tarih ve 2013/13-1913 sayılı kararında bu hususun benzer şekilde çözüme kavuşturulduğunu, davacının saklama sözleşmesine ilişkin iddialarının yerinde olmadığını, tarifeye göre yedieminlik ücretinin gün gün doğduğunu ve ertesi gün zamanaşımının işlemeye başladığını, ilk tahakkukun 2009 yılında olduğunu, tüm ücretin talep edilebilir hale gediği nihai tarihte zamanaşımının işlemeye başlayacağı kabul edilse bile bu davadaki alacağın gene zamanaşımına uğradığını” savunarak istinaf isteminin reddini istemiştir.
Her ne kadar ilk derece mahkemesi’nce zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, yed-i emin’e teslim edilen mahcuz mallarla ilgili yed-i emin tutanağının Eyüp….İcra Müdürlüğü … Tal.sayılı dosyasında düzenlenen Haciz Tutanağı başlıklı tutanağın 2.sayfası olduğu, dolayısıyla icra dairesinin takip dosyanını, alacaklı ve borçlu taraflarının kim olduğunun belli olduğu, mahcuz malların halen davacı yed-i eminde bulunduğu, bu nedenle davanın zamanaşımına uğradığına dair mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığı gözetilerek, yargılamaya devam olunmak ve esasa girilerek, davacının yed_i emin ücret alacağı yönünden, yed-i emin de geçen süre ve mahcuz malların değeri de dikkate alınarak bir hakkaniyet indiriminin gerekip gerekmeyeceği hususu da dahil olmak üzere tüm deliller gözetilerek esasa dair bir karar verilmek üzere dosyanın geri çevrilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.03.2017 tarih ve 2015/1112 E., 2017/159 K.sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Esasa girilerek yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı 28,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 113,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 24/10/2018 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.