Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3398 E. 2019/2710 K. 10.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3398 Esas
KARAR NO : 2019/2710 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2017
NUMARASI : 2015/21 E. – 2017/60 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; davaya konu taşınmaz üzerindeki yapıya ilişkin ruhsata ait mimari projenin müellifinin ve mimari eser niteliğine haiz yapının eser sahibinin … olduğu, söz konu projenin aynı zamanda “Mimarlık Eseri” niteliğinde olduğu, bahse konu yapıya ilişkin kayıtlar incelendiğinde, merhum … imzalı ruhsat projesi ile Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları İstanbul Bölge Kurulunun 27/11/1987 gün ve 4339 sayılı karar eki tadilat projesinden sonra, FSEK uyarınca eser sahibi bulunan müvekkillerin onayı ve bilgisi dışında, davalı taşınmaz maliki tarafından hazırlatılmış restitüsyon ve tadilat projesinin tespit edildiğini, ayrıca anılan tarihten sonra yapıya izinsiz müdahalelerde bulunulduğu, bu suretle müvekkillerin mali ve manevi haklarının davalı tarafça ihlal edildiğini belirterek, FSEK 68.madde fıkra 1 uyarınca belirlenecek rayiç bedelin üç katına hükmedilmesi ve yine davalı yanın eylemlerinin FSEK 16.maddesinde düzenlenen eserin bütünlüğünü koruma hakkının ihlal edilmesi ve yine FSEK 15.maddesinde düzenlenen adın belirtilmesi yetkilerinin ihlal edilmesinden bahisle 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın 18/09/2013 tarihinden itibaren işletilecek merkez bankasınca kısa vadeli krediler için öngörülen avans faizi ile birlikte davalıdan tahlisini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın … imzası taşıyan mimari projesinin 31.05.1985 tarih ve 1092 sayılı karar ile 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca onaylandığını, projenin hayata geçirilmesi esnasında 19.11.1986 tarih ve 2864 sayılı ve 27.11.1987 tarih ve 4339 sayılı kararlar ile … imzalı değişikliklerin onaylandığını, 1987-1988 yıllarında … ve yardımcılarının zaman zaman inşaatı ziyaretlerinde iç bölmeye ilişkin bazı değişiklikler için de sağlığında ayrıca onay alındığını, 1991 yılında yapı tamamlanmak üzere iken, yapının son durumunu gösteren değişiklikler için de kurul onayı alınacağı safhada …’in vefat ettiği ve dolayısı ile mirasçılarına başvurulmak istendiği, ….’in mirasçılarına başvurmak için yapılan iyiniyetli çabaların sonuçsuz kaldığını, …’in mirasçı bırakmadan vefat ettiğini, bunun üzerine başından beri bütün projelerde ve ruhsatta imzası bulunan inşaat yüksek mühendisi Şakir Baykan tarafından hazırlanıp imzalanmış yapının son durumunu gösteren değişikliklerin 13/09/1991 tarih ve 3653 sayılı kurul kararı ile onaylandığını, aradan geçen zamanda projede hiçbir değişikliğin yapılmadığı ancak projede değişiklik yapmak istenildiğinde …’in mirasçılarına ulaşılamadığını, yapılan zorunlu tadilatların kesinlikle eserin bütünlüğünü hiçbir şekilde bozmadığını, …’in şeref ve itibarına hiçbir biçimde halel getirmediğini belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi vererek FSEK 70/3 fıkrası uyarınca davalının elde etmiş olduğu kârında tespitini talep ederek söz konusu değişiklikler ile taşınmazın değer artışının da tespit edilmesini ve bu miktarın da 18/09/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davacılara verilmesini talep etmiştir.İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2017 tarihli 2015/21 Esas-2017/60 Karar sayılı kararıyla; “somut olaya bakıldığında uzun yıllar mirasçıların ortaya çıkmamış olması sebebiyle davalıda haklı bir güven oluştuğu…Alınan bilirkişi raporunda, Mimar …’in Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulumundan sonraki en önemli mimarlarından olduğu, Türk ev yapısı ile ilgili geniş araştırmaları ve uygulamaları olduğu, bugünkü adı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan üniversitede mimarlık ve restorasyon kürsülerinde hocalık yaptığı, çok değerli eser ve yayınları olduğu ve tüm bu eser ve özelliklerinden dolayı, gerçekleştirmiş olduğu tüm mimari yapılarının “korunması gereken kültür varlıkları” gurubunda sayıldığı, murislerine ait projelerden haberdar olmamalarının söz konusu olmayacağı, davacıların 2013 yılına kadar sessiz kalmalarının iyiniyetli olarak değerlendirilemeyeceği.. davacıların 16/09/2013 tarihinde ihtarname ile davalı yana izinsiz değişiklikler nedeniyle ihtarname gönderdikleri, murisin vefatından sonra yapılan değişikliklerin üzerinden 20 yılı aşkın süre geçtikten sonra davacılar tarafından mali ve manevi hak ihlaline dayalı bu davada sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğu kanaatine varıldığı” gerekçesiyle; davacılar tarafından davalı … aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat talepli davanın reddine karar verilmiştir.Davacılar vekilinin 15/05/2017 tarihli süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; dosya kapsamında alınan 29/01/2016 tarihli birinci bilirkişi raporu ve 10/01/2017 tarihli üçüncü bilirkişi raporu ile, gerek 1991 tarihli izinsiz mimari projesi ile gerekse daha sonra kaçak inşaat mahsulü olarak yapıya fiili müdahaleler yapıldığı, kök mimari projede ve mimari eserde çok büyük değişiklikler yapıldığı, yapılan değişikliklerin eserin hususiyetini bozduğu ve zaruri değişiklik kapsamında olmadığı tespit edilmiş olmasına rağmen mahkemenin Yargıtay içtihatlarına aykırı bir biçimde, hüküm gerekçesinde üçüncü bilirkişi raporuna hiç değinmeden, bilirkişilerin sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin kanun ve delillere aykırı görüşlerine üstün tutarak davada süresinde ileri sürülmüş zamanaşımı itirazı bulunmadan, ” davada 10 yıllık sözleşmesel zamanaşımı süresinin uygulanacağı açıktır” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, -mahkemenin sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğuna air gerekçesinin de yerinde olmadığını, sessiz kalma suretiyle hak kaybı için gerekli olan ” haberdar olma, sessiz kalma, süre koşulu ve iyiniyetli olma” koşulunun gerçekleşmediğini, davalının müvekkillerinin ihlal fiillerinden daha önceki tarihte haberdar olduğunu ve tarihini ispat edemediğini, davalının tecavüz fiilinin halen devam ettiğini,sessiz kalmak yoluyla hak kaybının telif haklarında geçerli olacağına dair herhangi bir kabulün mümkün bulunmadığını, sessiz kalmanın marka hakkına ilişkin olduğunu,- müvekkilinin mali haklarının da ihlal edildiğini, mahkemenin sadece manevi haklara yönelik değerlendirme yaptığını, proje üzerindeki değişikliğin müvekkilinin çoğaltma hakkının (FSEK 22. Md) ihlali olduğunu, mimari proje üzerindeki her çizimin asıl eser sahibinin hususiyetini ortadan kaldırdığını,-davalının 06/03/2015 tarihli dilekçesinde zamanaşımı itirazının mevcut olmadığını, 26/02/2016 tarihli dilekçelerinde zamanaşımı savunmasına muvaffakatlarının bulunmadığını beyan ettiklerini, davalının bu yönde ıslah talebinin de bulunmadığını, -mahkemenin kararınnı gerekçesinde 5. Sayfada “davada…10 yıllık sözleşmesel zamanaşımı süresinin uygulanacağı açıktır” şeklindeki kararının usul ve kanuna açıkça aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını belirttikten sonra davayı zamanaşımı yani usulden değil işin esasından reddettiğini, davanın ham usulden hem esastan reddedilemeyeceğini, -müvekkillerinin manevi haklarla ilgili dava açma hakkının bulunmadığının tespitinin mümkün olmadığını, FSEK 19. Madde de ” eser sahibinden veya halefinden mali hak iktisap eden kimsenin meşru bir menfaati bulunduğunu ispat koşuluyla eser sahibine ait 14,15,16. Maddelerinin üçüncü fıkralarında tanınan hakları kendi namına kullanabileceğini düzenlediğini, 19. Madde de sayılmayan manevi hakların da bulunduğunu, yapının mevcut halinin …’in şeref ve itibarını zedelediğini, müvekkillerine manevi zarar verdiğini, zararın halen devam etmesi nedeniyle Fsek 19/3 maddesi kapsamında manevi tazminat davası açma haklarının bulunduğunu,-mahkemenin 2. Bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunulması taleplerinin kabul edilmediğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; zamanaşımı ve sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleştiğini, ön inceleme duruşmasında zamanaşımı itirazında bulunduklarını zapta geçtiğini mahkemenin ara kararıyla zamanaşımı definin reddine karar verildiğini,-dosyada mübrez hukuki mütalaada sabit olduğu üzere murisin davaya konu proje dahil haklarını Mimar Sinan Üniversitesine devretmiş bulunduğundan davacıların anılan proje üzerinde herhangi bir mali hak sahibi olmadığını, kararın gerekçesinin 3. Sayfasında da vasiyetnameye yer verildiğini,-davacıların manevi tazminat da talep edemeyeceklerini,-mahkemenin davayı zamanaşımı ve sessiz kalma suretiyle hak kaybı oluştuğundan dolayı reddettiğini, davacıların bilirkişi raporlarına ilişkin hukuki beyanlarının ayrıntısına girmeye gerek olmadan davacı tarafın haksız ve kötüniyetli istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dosyaya davacıların murisine ait İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/740 esas, 2011/795 karar 28/07/2011 tarihli veraset ilamının sunulduğu, davacıların murisinin 09/09/1988 tarihinde dul ve çocuksuz olarak vefat ettiği, davacıların …’in yeğenleri olduğu ve ikinci dereceden mirasçı oldukları anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 29/01/2016 tarihli Doç. Dr. … tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, projeler üzerinde yapılan incelemelerde 27/11/1987 tarihli proje ile 13/09/1991 tarihli ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 3653 sayılı kurul kararı ile onaylanan 1/50 ölçekli Restitüsyon ve Tadilat Projesi arasında çok büyük değişiklikler olduğunu, binanın tamamında plan kurgusunun değiştirilerek çok farklı mekanların ortaya çıktığını, binanın içindeki değişikliklerin yanısıra bina cephelerinin de tamanen değiştiğini, 13/09/1991 tarihli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 3653 sayılı kurul kararı ile onaylanan 1/50 ölçekli restitüsyon ve tadilat projesi ile mahallinde yapılan incelemedeki tespitlerde de projeye aykırı uygulamaların yapıldığını, davaya konu proje sahibinin hususiyetini yansıtan özgün bir mimari proje olduğunu, aynı zamanda FSEK 4/3 maddesinde güzel sanat eseri sayıldığını ve projenin uygulanması sonucu ortaya çıkan yapının estetik değere sahip olduğunu, davalı tarafından mimari proje üzerinde gerçekleştirilen değişikliklerin mimarın şeref ve itibarını zedelediği, eserin hususiyetini bozduğunu, yapılan tadilat ve eklerin zaruri değişiklik kapsamında olmadığını, rayiç bedelin tespiti hususunda heyette uzman bilirkişinin bulunmadığını beyan etmişlerdir.Dosyaya sunulan, 29/02/2016 tarihli Doç. Dr. Y. Mimar.H…ve Yrd. Doç. …tarafından düzenlenen uzman görüşünde; davacılar tarafından maddi ve manevi tazminat taleplerinin FSEK 68 ve 70 maddelerine dayandırıldığını, davacılar tarafından murisin ölümünden 23 sene sonra mirasçılık belgesi alınması ve 24 sene önce gerçekleştirilen bir eylem için dava açılmasının MK 2 gereğince hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, FSEK 6 mad. gereğince güzel sanat eseri niteliğinde bulunan mimari eser üzerinde gerçekleştirilen değişikliklerin işleme sayılması ve mali hak ihlaline yol açabilmesi için, işlenme neticesinde yeni bir güzel sanat eseri türünün meydana gelmesi gerektiğini, somut olayda meydana gelen değişikliklerin eseri başka bir güzel sanat eseri türüne dönüştürmediği gibi kullanım amacını da değiştirmediğini, MK 501 gereğince devletten gerekli izinlerin alınarak inşaata devam edildiğinin de dikkate alınması gerektiğini, davacıların FSEK 19 maddesine sayılan kişiler arasında olmadığını, manevi tazminat talep etme hakkının da bulunmadığını, değişikliklerin eserin hususiyetini bozmadığını, zorunlu ve ihtiyaç gösteren değişiklikler kapsamında düşünülebileceği, FSEK 16 madde kapsamında da eser sahihinin şeref ve itibarını zedelemediğini belirtmişlerdir.İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 20/06/2016 tarihli FSEK uzmanı …, mimar Yrd. Doç. Dr. … Uzun ve Y.Mimar … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, davaya konu 1987 tarihli mimari projenin FSEK 2/3 anlamında ilim ve edebiyat eseri, mimari projenin de FSEK 4/3 anlamında “mimari eser” olduğunu, mimari projenin ve 1991 yılındaki tadilat projesinin yapılan değişikliklerin ve binanın dış görünümünü etkilemediğini, temel ve teknik ihtiyaçlar doğrultusunda makul sınırlar içinde görüldüğü, zaruri nitelikte olduğunu beyan ettikleri görülmüştür.İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 13/01/2017 tarihli mimar mühendis bilirkişi … hukukçu … ve yüksek mimar Mustafa Kilci tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; davaya yapıda koruma projesinin de dışına çıkılarak değişiklik yapıldığı, sayıca ve nitelik olarak fazlalakı değerlendirildiğinde “zaruri değişiklik” olarak değerlendirilemeyeceği, izin alınması gerektiği, uzun süre sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleştiği, davacıların FSEK 19. Madde de sayılan kişiler olmasalar da, dava açma bakımından meşru menfaatlerinin bulunduğu, maddi ve manevi tazminat davası açabileceklerinin beyan edildiği görülmüştür.İlk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde; davacılar tarafından mahkemenin 2016/96 esas sayılı dosyasında ,başka bir parsele ilişkin farklı davalılar hakkında açılan davada, davacıların murisinin vefatından kısa bir süre önce el yazılı vasiyetname düzenleyerek mesleki hayatı boyunca oluşturduğu tüm çalışma ve yapılarını Mimar Sinan Üniversitesine terk ve vasiyet ettiğinin, vasiyetnamenin iptali için Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/1170 esas sayılı dosyasında açılan davada, vasiyetnamenin geçerli olduğuna karar verildiğinin ve kararın kesinleştiğinin ve mirasçıların Beyoğlu …. Noterliğince düzenlenen 01/04/1991 tarihli miras taksim mukavelesi kapsamında mahkemece sulhün tasdikine karar verildiğinin, söz konusu el yazısı vasiyetnamede murisin mesleki çalışma ve yapılarının tümünü Mimar Sinan Üniversitesine terk ve vasiyet ettiğinin açıklandığı görülmüştür.
G E R E K Ç E :Davanın, 5846 sayılı FSEK kapsamında davacıların murislerine ait mimari projenin ve projeye göre inşa edilmiş güzel sanat eseri niteliğinde olduğu iddia edilen yapının izinsiz değiştirilerek kullanılmasına dayalı 68. maddesi uyarınca üç kat tazminat ve 70/1 fıkrası uyarınca manevi tazminat talepli olduğu, ilk derece mahkemesince davacıların davasının zamanaşımı süresinin dolması ve sessiz kalma suretiyle hak kaybı nedeniyle reddine karar verildiği davacılar vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.Dosyaya davacıların murisine ait İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/740 esas, 2011/795 karar 28/07/2011 tarihli veraset ilamının sunulduğu, davacıların murisinin 09/09/1988 tarihinde dul ve çocuksuz olarak vefat ettiği, davacıların ……’in yeğenleri ve ikinci dereceden mirasçı oldukları anlaşılmıştır. Eser sahibinin ölümü üzerine, eserden kaynaklanan manevi hakları kimlerin kullanabileceğinin FSEK 19. Maddede düzenlendiği, kanun maddesinde ;”Eser sahibinin 14. ve 15. Maddelerin birinci fıkralarıyla kendisine tanınan selahiyetlerin kullanılış tarzlarını tespit etmemişse yahut bu hususu herhangi bir kimseye bırakmamışsa bu selahiyetlerin ölümünden sonra kullanılması, vasiyeti tenfiz memuru, bu tayin edilmemişse sırasıyla eser sahibinin sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mansup mirasçılarına, ana-babasına ve kardeşlerine aittir. Eser sahibinin ölümünden sonra yukarıdaki fıkrada sayılan kimseler eser sahibine 14,15 ve 16. Maddelerin üçüncü fıkralarında tanınan hakları eser sahibinin ölümünden sonra yetmiş yıl kendi namına kullanabilir.Eser sahibi veya birinci ve ikinci fıkralara göre salahiyetli olanlar, salahiyetlerini kullanmazlarsa; eser sahibinden veya halefinden mali bir hak iktisap eden kimse meşru bir menfaati bulunduğunu ispat şartıyla, eser sahibine 14, 15 ve 16. Maddelerin üçüncü fıkralarındaki hakları kendi namına kullanabilir. ” hükmünün düzenlendiği, ilk derece mahkemesinin FSEK 19. Madde düzenlemesine gerekçesinde yer verdiği ancak davacıların yasal düzenleme karşısında hak sahibi olup olmadığının değerlendirilmediği görülmüştür.FSEK 63. Madde de ” Bu kanunun tanıdığı mali haklar miras yoluyla intikal eder.Mali haklar üzerinde ölüme bağlı tasarruflar yapılması caizdir.” hükmü düzenlenmiştir.İlk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde;” davacılar tarafından mahkemenin 2016/96 esas sayılı dosyasında ,başka bir parsele ilişkin farklı davalılar hakkında açılan davada, davacıların murisinin vefatından kısa bir süre önce el yazılı vasiyetname düzenleyerek mesleki hayatı boyunca oluşturduğu tüm çalışma ve yapılarını Mimar Sinan Üniversitesine terk ve vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin iptali için Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/1170 esas sayılı dosyasında açılan davada, vasiyetnamenin geçerli olduğuna karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini ve mirasçıların Beyoğlu …. Noterliğince düzenlenen 01/04/1991 tarihli miras taksim mukavelesi kapsamında mahkemece sulhün tasdikine karar verildiğinin, söz konusu el yazısı vasiyetnamede murisin mesleki çalışma ve yapılarının tümünü Mimar Sinan Üniversitesine terk ve vasiyet ettiğini” açıkladığı ancak murisin vasiyetname ile davaya konu mimari proje üzerindeki mali haklarını dava dışı üniversiteye bırakıp bırakmadığının ve 6100 Sayılı HMK 114. Madde de davacıların taraf sıfatının bulunmasının dava şartı olarak düzenlenmesine rağmen, maddi ve manevi tazminat davası yönünden davacıların dava açma hakkının ve husumet sıfatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmediği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/1170 esas sayılı dosyası, Beyoğlu …. Noterliğince düzenlenen 01/04/1991 tarihli miras taksim mukavelesi, veraset ilamını ve FSEK 19. Madde ile FSEK 63. Madde hükümlerini birlikte değerlendirerek, dava şartlarından olan husumet ehliyetini öncelikli olarak değerlendirmesi, davacıların davacı sıfatının bulunduğu saptandıktan sonra davanın esasına girmesi gerekirken; cevap dilekçesinde süresinde yapılmış zamanaşımı itirazının bulunmaması, ön inceleme duruşmasında yapılan zamanaşımı itirazına, davacı vekilinin açık muvaffakatı bulunmamasına ve ıslah suretiyle de ileri sürülmemesine rağmen (HMK 141/1 maddesi) süresinde yapılmayan zamanaşımı itirazını değerlendirerek ve davalı tarafça davacıların proje değişikliklerini, büyük bir kısmı binanın içerisinde olmasına rağmen yapıldığı tarihte öğrendikleri varsayımından hareketle, dava açma hakkının kötüye kullanıldığı konusunda somut deliller bulunmamasına rağmen davacıların sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dairemizin kararında işaret edilen hususlarda inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 ve 355. maddeleri gereğince, İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2017 tarihli 2015/21 Esas-2017/60 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacılar tarafına iadesine,3-İstinaf yargılama giderleri olarak, Davacılar avansından kullanıldığı anlaşılan; 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 51,70 TL tehir-icra karr harcı ile 30,00 (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere toplam, 167,40 masrafının davalıdan alınarak, davacılar tarafına verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 10/12/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.