Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3317 E. 2020/1307 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3317 Esas
KARAR NO : 2020/1307
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2017
NUMARASI : 2014/793 2017/162
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında ticari kredi ilişkisi bulunduğunu, bu kredi ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalıların haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacı bankanın alacağının takip tutarından daha düşük olduğunu, takip talebinde birinci alacak kalemi olarak istenen 500.000,00 TL borçlarının bulunmadığını, ayrıca takip tarihi ile dava arasında toplam 102.723,00 TL’lik çek ödemesinin banka hesaplarına geçtiğini, temerrüt faizine dair sözleşmede bir hüküm bulunmadığını, alacağın muaccel olmadığını, kefalet sözleşmesinin içeriğinin sonradan doldurulması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; DBS kredisi yönünden davacının takipten sonra, davadan önce oluşan bir miktar alacağı var ise de, davacının icra takip tarihine kadar bu krediden dolayı alacağı bulunmadığı, dolayısıyla icra takibini de isteyemeyeceği, ancak sözleşmenin bünyesinde gayri nakdi kefaleti de içerdiğinden, yani fatura karşılığı ödeme yapıldığından, banka yönünden riskin mevcut olduğu, bu sebeple bankanın depo talebinde bulunabileceği, ancak bankanın depo talebinde de bulunmadığı, alacak mevcutmuş gibi %36 akdi faizle birlikte tahsil talebinde bulunduğu, dolayısıyla depo talebinde bulunulmadığından ve dava açılana kadar tazmini halinde tahsili talebinde bulunulmadığından, icra takibinden sonra yapılan ödemelerden dolayı bu takipte ve bu davada alacak talebinde bulunamayacağı, para kredisi ve işlek kredisi yönünden davacının alacaklı olduğu, davacı bankanın %72 oranında temerüt faizi talep etmiş ise de, bankanın ticari akdi kredisine %53,28 oranında, ticari işlek krediye ise %19,60 oranında, DBS kredisinin ise %32 oranında temerrüt faizi uygulandığından %72 oranındaki temerrüt faizi talebinin yerinde olmadığı gerekçeleriyle “1- DAVANIN KISMEN KABULÜ ile davalıların Bursa …. İcra Müdürlüğnüün …E. Dosyasına yapmış oldukları itirazlarının 93.519,46 TL asıl alacak icra gideri, vekalet ücreti ile asıl alacağı 8.341,98 TL sine 23/05/2013 takip tarihinden itibaren tahsil gününe kadar işleyecek yıllık %53,28 temerrüt faizi ve 85.177,48 TL sine 20/06/2013 dava tarihinden itibaren tahsil gününe kadar yıllık %19,60 temerrüt faizi ile bu faizlerini %5 BSMV ile birlikte iptaline fazlaya ait istemin reddine2-hüküm altına alınan alacak miktarın %20 üzerinden hesap edilen 18.703,89 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, 3-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 6.388,31 TL karar harcının, peşin olarak alınan 8.329,45 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.941,14 TL’nin hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü yazılı 996,35 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan %13 kabul oranına tekabül eden 129,52 TL ile peşin olarak alınan 6.388,31 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ” şeklinde karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; mahkemenin bilirkişi tarafından eksik incelemeye göre karar verdiğini, bilirkişi raporunda genel kredi sözleşmesi içeriğinden kredilere %36 akdi X 2 = %72 temerrüt faizinin uygulanması kararlaştırıldığı görülmüştür denildiğini, buna rağmen temlik öncesi dönemde bankanın fiilen uyguladığı faiz oranlarının daha düşük olduğu gerekçe gösterilerek düşük orandan faiz hesaplaması yapıldığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, ayrıca takibe konu ticari + para kredisinde doğrudan borçlandırma sistemi dahilinde davalıların temlik öncesi dönemde bankaya verdikleri yetki çerçevede kredi kullandıklarını ve hesaplarında para olmamasına rağmen banka tarafından ödeme yapıldığını, ilgili kredi dolayısıyla hesap kat ihtarından sonra ilgili kredi limitinin depo edilmesi gerektiğine karşın borçluların depo işlemini yapmadıkları gibi, bankaya ibraz edilen faturalar nedeniyel tüm kredi limiti açısından bankanın riskinin doğduğu ve ilgili ödemeleri yapmak zorunda kaldığını, bunun mahkemece gözardı edildiğini, dolayısıyla takip tarihi itibirayle borcun gayri nakdi olduğuna dair değerlendirmelerin yerinde olmadığını, zira hesap kat tarihi itibariyle bankanın gayri nakdi alacağının nakdiye dönüştüğünü ve 40 günlük bir sürede tüm kredi limiti dahilinde banka tarafından ödeme yapıldığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir.Davacı tarafından davalılar aleyhine:- 500.000,00 TL işlemiş akdi faiz – 1603552/2/0006 nolu kredi için ana para 177.710,04 TL olmak üzere toplam 181.321,01 TL,- 001603552/00003 nolu kredi için 8.322,24 TL’si ana para olmak üzere toplam 8.341,98 TL,- toplam 689.662,99 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak genel kredi tahhütnamesi ve ihtarname gösterildiği, davalılar vekilinin tebligatın usulsüz olduğu, alacağın muaccel olmadığı, faiz oranı ve faizin başlama tarihlerinin yanlış hesaplandığı, genel kredi sözleşmesinde borçlu … Ltd. Şti’nin her sayfada imzasının olmadığını, kefalete ilişkin tutarın sonradan doldurulduğunu, dolayısıyla geçersiz olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalılara gönderilen 22/05/2013 tarihli kat ihtarının 23/05/2013 tarihinde davalılardan …. Ltd. Şti’ne ve …Ltd. Şti’ne tebliğ edildiği, davalı … çıkarılan tebligatın ise tanınmadığından bahisle iade edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/04/2014 tarihli bankacı bilirkişi raporunda; ihtarname içeriğine göre temerrüt tarihinin 25/05/2013 olduğu, ancak takibin 23/05/2013 ‘de yapıldığı, bu nedenle temerrüt tarihinin takip tarihi olduğu, takip tarihi itibariyle + para kredisi yönünden davacının toplam 8.322,24 TL alacaklı olduğu, işlettiği kredi yönünden ise 177.710,04 TL alacaklı olduğu, Doğrudan Borçlanma Sistemi (DBS) kredisinde ise kat ve takip tarihi itibariyle nakit ödenen herhangi bir tutar bulunmadığı, dolayısıyla nakit bir borcun söz konusu olmadığı, bu nedenle 500.000,00 TL’nin gayri nakit kredi olarak istendiği, ancak takip tarihinden sonra yapılan ödemelerle nakdi krediye dönüştüğü, dava tarihinden sonra işlek kredi için 38.800,00 TL’lik tahsilat yapıldığı, bu tutarın icra müdürlüğünce dikkate alınması gerektiği, DBS kredisinden ise dava tarihinden sonra 454.248,33 TL’lik ödeme yapıldığı, bu ödemelerin faiziyle birlikte borca eklenmesi hususunun icra müdürlüğünce dikkate alınması gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 01/08/2014 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; DBS kredisi yönünden nakde dönüşen tutarın toplam 63.335,10 TL, gayri nakit riskin ise 437.266,14 TL olmak üzere toplam 500.601,24 TL olduğu, + para kredisinden dolayı davacının takip tarihi itibariyle 8.322,24 TL alacaklı olduğu, işlek krediden dolayı takip tarihi itibariyle 87.105,80 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 26/10/2016 tarihli avukat tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda ise; temerrüt faizi oranlarına göre alternatifli hesaplamalar yapıldığı, buna göre + para kredisi yönünden davacının 8.322,24TL asıl alacak, 344,87 TL faiz alacağının bulunduğu, işlek krediden dolayı 85.080,21 TL asıl alacak olmak üzere toplam 85.177,48 TL toplam alacağının bulunduğu, DBS kredisinden dolayı ise 62.733,86 TL asıl alacak olmak üzere toplam 63.001,09 TL alacaklı olduğu, DBS kredisinin dava tarihinden sonra nakde dönüşen 437.266,14 TL kredi riskini icra takibi kapsamında ödeme ibraz tarihlerinden itibaren işleyecek %72 oranındaki temerrüt tarihiyle birlikte talep edilebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekiline, davacı vekilinin istinaf dilekçesinin 10/04/2017’de tebliğ edildiği, istinafa cevap dilekçesinin ise 22/03/2018’de UYAP’tan verildiği anlaşılmış olup davalı vekilinin istinaf talebinin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf talebine gelince, mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu hükme esas alınmayarak karar yerinde hesaplama yapıldığı belirtilmiş ise de, kararın dördüncü sayfasında yapılan bu hesaplamanın istinaf denetimine açık olmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan uyuşmazlık, bankacılık işleminden kaynaklanmakta olup avukat bilirkişiden rapor alınması da doğru değildir. Bu durumda mahkemece konusunda uzman bankacı bir bilirkişiden davacının alacaklı olduğu miktarın tespiti için banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak bankacı bir bilirkişiden rapor alınması gerekirken avukat bir bilirkişiden rapor alınması usule aykırıdır. Yukarıda açıklanan nedenler doğrultusunda davalı vekilinin istinaf talebinin süreden reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin ise belirtilen nedenler yönünden kabulüne, sair istinaf taleplerinin ise incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebi süresinde olmadığından REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin yukarıda belirtilen yönlerden KABULÜNE,3-Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2017 tarih, 2014/793 esas, 2017/162 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-Bu aşamada davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 6-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 7-Davalının istinaf talebi incelenmediğinden peşin harcın talebi halinde davalıya iadesine, 8-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 63,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 211,60 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 9-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.13/07/2020