Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3316 Esas
KARAR NO : 2019/2556
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2017
NUMARASI : 2014/748 2017/49
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/11/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında mevcut cari hesaba istinaden müvekkili lehine ipotek tesis edildiğini, ipoteklerin toplam değerinin 50.000,00 TL olduğunu, cari hesaptan kaynaklanan bakiye borcun tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlattıkları icra takibinin davalıların haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, ipotekli taşınmazların bulunduğu Erzurum İcra Dairesi ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, İstanbul 7.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1190 Esas – 1820 Karar sayılı ilamıyla alacaklının aynı konuda müvekkilleri aleyhine başlattığı İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki takibin iptal edildiğini, davacının mahkemeye sunduğu mutabakat mektubundaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, mektupta adı geçen … isminde müvekkili şirketin yetkilisi ve çalışanı bulunmadığını, davacının kendi yaptığı hesapları müvekkiline kabul ettirmeye çalıştığını, müvekkilinin iade faturası ile malları davacıya iade ettiğini, iade edilen malların bedelinin tahsil edilmeye çalışıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; mutabakat mektubundaki imzanın davalı yetkilisi ya da çalışanına ait olmadığı, mektubun bu itibarla davalı tarafı bağlayıcılığının bulunmadığı, davacının alacağını ispatlaması gerektiği, ancak ispatlayamadığı, ticari defterlerin başka delillerle desteklenmedikçe alacağın varlığını kabule yeter olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; ticari defterlerinin alacaklı olduğunu gösterdiğini, ancak mahkemenin yanlış değerlendirme yaptığını, davalının cevap dilekçesinde davacının ticari defterlerine dayandığını, ticari defterlerin de alacak gösterdiğini, HMK’nun 222.maddesi uyarınca ticari defterlerin kesin delil niteliğinde olduğunu, karşı tarafın ticari defterlerini sunmadığı durumda davacı ticari defterlerinin içeriğini kabul etmiş sayılacağını, bu konuda Yargıtay kararı olduğunu, davalının cevap dilekçesinde davacı ticari defterlerine açıkça dayandığını söylediğini, davalının cari hesap ilişkisini kabul ve ikrar ettiğini, raporda da davalının müvekkilinin ticari defterlerini kabul ettiğinin gözardı edildiği, eksik inceleme yapıldığını, yeni bilirkişi taleplerinin reddedildiğini, ek raporun da itirazları karşılamadığını ve denetime elverişsiz olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalılar aleyhine 21/11/2013 tarihinde İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 4 adet ipoteğe dayalı olarak 50.000,00 TL asıl alacağın %9 faizi ile birlikte tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, davalıların itirazları üzerine takibin durduğu görülmüştür. İstanbul 7.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1190 Esas – 1820 Karar sayılı karar fotokopisinin incelenmesinde; davacı tarafından davalılar aleyhine başlatılan İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlattıkları ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte gönderilen icra emirlerinin iptaline karar verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan iki kişilik bilirkişi raporunda; davacı tarafından sunulan mutabakat mektubunun davalıyı bağlayıcı sayılamayacağı, davacı defterlerinde davalı şirketten 2014 yılı kapanış kayıtlarında 400.000,00 TL alacak kaydı yer almakta ise de, davacının cari hesaba dayanak takip ve dava konusu ettiği alacağın mevcudiyetini dosyada mübrez delillerle ispat edemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında aynı bilirkişilerden alınan ek raporda ise; delil vasfı tartışmasız olan ticari defterlerin başka delillerle desteklenmedikçe tek başına alacağın varlığını kabule yeterli olmadığı, davacının, davalı şirkete mal verdiğini, irsaliye ya da gönderilenden sadır bir belge ile ispatlaması gerektiğini, ticari defterlerin teslimin yapıldığını ispatlayamayacağı gibi alacağın varlığını da kanıtlamadığı, kök rapordaki görüşlerin aynen muhafaza edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dava dilekçesine ekli mutabakat mektubu başlıklı belgede; davalı şirket kaşesinin üzerinde imza bulunduğu ve kaşe üzerinde Kader Kumartum isminin yazılı olduğu, 31/01/2009 tarihi itibariyle borç bakiyesinin 3.678.760,00 TL borç konusunda mutabık olduğu yolunda beyanda bulunulduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalılara gönderilen 18/06/2010 tarihli ihtarnamenin davalı şirkete tebliğ edilemediği, davalı … yönünden ise muhatabın tevziat saatlerinde olduğu halde kapıyı açmadığından tebligatın mahalle muhtarına imza karşılığı teslim edildiğinin belirtildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Anayasa’nın 143.maddesi uyarınca mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. Yine 6100 Sayılı HMK’nun 297/1-c maddesi uyarınca hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsaması gerekir. Bu açıklamalardan sonra istinafa konu kararın incelenmesinde; mahkemece verilen kararın gerekçe kısmının en son paragrafının bilirkişi heyetince düzenlenen ek raporun 3.sayfasında doğrudan alıntı yapılmak suretiyle oluşturulduğu, hatta bu bölümde mahkemenin tek hakimle karar verdiği halde bilirkişi raporundan doğrudan alıntı yapılması nedeniyle “sonuç olarak kurulumuz, davacının kök rapora vaki itirazlarının raporda herhangi bir değişiklik gerektirmediği, oradaki tespit ve görüşlerin aynen muhafaza edilmesi icap ettiği kanaatine ulaşıldığı” ibaresinin aynen yer aldığı görülmüştür. Bilirkişi raporundaki kanaat ve görüşlerin aynen kararın gerekçe kısmına alınması kararın gerekçe içerdiği anlamına gelmez. Mahkeme, yukarıda belirtilen tırnak içindeki ibarelerden sonra sadece “bildirildiğinden ispatlanamayan davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” ibaresini kullanmıştır. Dolayısıyla istinafa konu kararda gerekçenin bulunmadığı anlaşılmış olup davacı vekilinin istinaf talebinin esasa dair yönler incelenmeksizin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin esasa dair yönler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul 7.Asliye Ticare Mahkemesi’nin 07/02/2017 tarih, 2014/748 esas, 2017/49 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere duruşma açılıp HMK’nın 297 vd. maddelerine uygun bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,4-Bu aşamada davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 19,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 104,70 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.22/11/2019