Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3298 E. 2019/2271 K. 25.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3298 Esas
KARAR NO : 2019/2271
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2016
NUMARASI : 2016/1112 2016/868
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 25/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, taraflar arasında 08/04/2004 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, ayrıca bu sözleşmenin eki niteliğinde olan resen taahhütname başlıklı belge ile davalının yılda 4000 m³ beyaz ürün, 5 ton madeni yağ satmayı, eksik sattığı beher m³ beyaz ürün ve madeni yağ için kar kaybı tutarını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının sözleşmeyle yükümlendiği mal alımını gerçekleştirmediğini, böylece bayilik sözleşmesi ve taahhütnameye aykırı davranarak müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalının 08/04/2004 ila 08/04/2007 tarihleri arasında eksik alımlardan dolayı müvekkilinin 281.648,00 USD kar mahrumiyetine uğradığını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik beyaz ürün için kar mahrumiyetinden doğan alacaklarından 20.000,00 USD’nin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden YTL karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, cezai şart istenemeyeceğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan yıllık asgari alım miktarına uyulmaması halinde öngörülen cezai şartın TBK’nun 179/2 maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu niteliğinde bulunduğu, davalı tarafın taahhütname ile belirli bir miktar akaryakıt ve madeni yağ satma vaadinde bulunduğu, 08/04/2004 tarihinde taraflar arasında ticari ilişkinin kurulduğu, davalının 4 yıllık süre boyunca her dönem eksik ürün almasına rağmen davacı tarafından mahrum kalınan kar veya cezai şartın talep edileceğine, sözleşmenin feshedileceğine ilişkin herhangi bir ihtarname gönderilmediği, faturalara bu konuda ihtirazi kayıt konulmadığı, böylece davacının, davalı taraftan haklı ve korunmaya değer bir güven oluşturduğu, davalının da bu güven dolayısıyla davacıdan mal almaya devam ettiğini, davacının oluşturduğu bu güvenle çelişki meydana gelecek şekilde eldeki davaya konu talepleri ileri sürmesinin dürüstlük ilkesine aykırı ve çelişkili davranış yasağına uymadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; mahkemenin gerekçesine esas aldığı HGK ve 19.HD kararlarının bu davadaki taleple benzeşmekle birlikte tarafların hukuki durumları ve sözleşmenin feshi koşulları yönünden benzer olmadığını, mahkemenin ilgili Yargıtay kararlarını yanlış yorumladığını, mahkemenin kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, gerekçede işlenen kararların sözleşme ilişkisi devam ederken dava yoluyla talep edilen cezai şart istemlerine ilişkin davalarda verilen karar olup eldeki davada ise davalı şirketin bayilik sözleşmesi süresi dolmadan bayilik faaliyetlerini durdurduğunu, müvekkilinin yaptırımının karşılığını alamadığını, davalının önce unvan değişikliği, ardından tasfiye yoluna giderek 5 yıllık süre dolmadan sözleşmenin sonlandırılmasına sebebiyet verdiğini, bu hususun dava devam ederken açmış oldukları ihya davası ile de sabit olduğunu, kaldı ki bu kararla esas alınsa bile davanın tümden reddinin doğru olmadığını, Yargıtay 19.HD’nin emsal niteliğindeki 2014/15063 Esas – 2015/1674 Karar sayılı ilamında davacının ihtirazi kayıt koymadan her bir davalıya ürün vermesi nedeniyle ilk 4 yıl için cezai şart isteyemez ise son yıl için taahhütnamenin bu hükmü dikkate alınarak cezai şart isteyebileceğini, bu kararın sözleşmenin feshinin yapıldığı hallerde her halukarda son yıla ilişkin cezai şartın bayi tarafından ödenmesi gerektiğini gösterdiğini, davalı ile olan sözleşmenin sona erdiği tasfiye kararıyla birlikte açık olduğunu, herhangi bir fesih ihtarnamesi aranmasına bu koşullarda gerek olmadığını, mahkemenin bu konuda taraflardan bilgi ve beyan istemediğini, keza davalı şirketin tasfiye tarihi itibariyle sözleşmenin ifasının artık imkansız olduğunu ve sözleşmeye devam edilememesi nedeniyle yasal hakların kullanılması yoluna gidildiğinin sabit olduğunu, sözleşmeye devam edilememesi nedeniyle yasal hakların kullanılması yoluna gidildiğini, mahkemenin bu hususları gözardı ederek davanın tümden reddinin de doğru olmadığını bildirmiştir. Taraflar arasında 08/04/2004 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 24.maddesinde sözleşmenin 31/03/2015 tarihine kadar geçerli olduğunun belirtildiği, 26.maddede bayinin bu sözleşme ve sözleşmeye ek olarak imzalanmış diğer sözleşme ve taahhütname hükümlerine aykırı davranışı sebebiyle sözleşmenin şirket tarafından feshi halinde veya bayinin, şirketin rıza ve muvafatini almaksızın sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi veya başka bir dağıtım şirketinin bayiliğini alması halinde cezai şartın şirkete ödeneceğinin hüküm altına alındığının düzenlendiği görülmüştür. 08/04/2004 tarihli resen taahhütname başlıklı belgede; davalının bayilik sözleşmesi akit tarihinden itibaren yılda 4 bin m³ beyaz ürün, 5 ton madeni yağ satmayı, eksik sattığı her m³ için davacının maruz kaldığı kar kaybı tutarını davacıya cezai şart olarak ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 06/12/2010 tarihli muhasebeci bilirkişi raporunda; davacıya ait 2004,2005,2006 ve 2007 yılı defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği ve davalının toplam 2.841 m³ eksik alım yaptığı, buna göre 240.375,00 USD cezai şart alacağı doğduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Çanakkale 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde davacı tarafından davalı aleyhine açılan 16/08/2005 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve taahhütnameye aykırılık nedeniyle beyaz ürün için kar mahrumiyetinden doğan 20.000,00 USD’nin ve 20.000,00 USD’nin cezai şart olarak tahsili istemiyle açılan dava sonunda mahkemece 26/06/2015 tarihinde asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce 18/12/2018 gününde 2016/18588 Esas – 2018/6680 karar sayılı ilam ile asıl ve birleşen davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verildiği dosya içeriğinden anlaşılmıştır.
GEREKÇE:Dava, bayilik sözleşmesi nedeniyle cezai şart talebine ilişkindir. Davacı taraf, taraflar arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi bulunduğunu, ayrıca davalının bu sözleşmenin eki niteliğindeki taahhütname ile almayı taahhüt ettiği miktarda ürün almadığını belirterek cezai şart talebinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini istemiştir. Dosya içeriğinden her ne kadar davalı tarafın almayı taahhüt ettiği miktarlarda akaryakıt almadığı anlaşılmakta ise de, davacı tarafın bu konuda ihtirazi kayıt koymadan mal vermeye devam ettiği, buna göre davalı tarafa mal verileceğine ilişkin olarak haklı bir güven oluşturduğu, dolayısıyla sonradan önceye dayalı olarak eksik alım nedeniyle talepte bulunmanın dürüstlük ilkesine ve çelişkili davranmama ilkesine aykırı olduğu gözetilerek talebin reddi usul ve yasaya uygundur. Somut olay bakımından bayilik sözleşmesinin 08/04/2004 tarihli olup davacının 08/04/2004 ila 08/04/2007 arası dönem için talepte bulunduğu, ayrıca davacı tarafından davalıya bu konuda bir ihtar çekilmemesi de gözetildiğinde, son yıl için cezai şarta hükmedilmesi gerektiği yolundaki istinaf talebi de yerinde değildir. Nitekim taraflar arasındaki benzer bir davada da verilen red kararı Yargıtay 19.HD’nin 2016/18588 Esas – 2018/6680 Karar sayılı kararıyla onanmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/10/2019