Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3278 E. 2019/2883 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3278 Esas
KARAR NO : 2019/2883
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2016
NUMARASI : 2014/1258 2016/933
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, taraflar arasında 18/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeden dolayı borçlu bulunduğu ve ilerde borçlanacağı meblağların teminatını teşkil etmek üzere müvekkili lehine ipotek tesis ettiğini, davalının aldığı akaryakıt bedellerini ödememesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattıklarını, ancak davalının yetkiye, borca, faize ve diğer ferilerine itiraz etmek suretiyle takibi durduğunu, davalının aldığı akaryakıt ürünleri ve ayrıca istasyon faaliyeti için gerekli teçhizatların karşılanmasından dolayı cari hesap borcu bulunduğunu belirterek davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının sözleşmenin imzalanmasından bir süre sonra özellikle 2011 yılı Eylül ayından sonra mal temin etmeyi yerine getirmemeye başladığını, 15/11/2011 tarihli ihtarname ile sözleşmenin haklı nedenle müvekkilince feshedildiğini, davacının ariyetlerin teslimi için 15 gün süre verdiğini ve otomasyon sistemleri dahil ariyetlerin 20/02/2012 tarihli servis raporlarıyla davacıya teslim edildiğini, HMK’nun 12.maddesi gereğince taşınmazın bulunduğu, Uzunköprü Asliye Hukuk Mahkemelerinin ve icra dairelerinin yetkili olduğunu, HMK’nun 109.maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağını, ayrıca davacının dava dilekçesinde talep ettiği 43.528,50 TL’nin neye ilişkin olduğunu dahi belirtmediğini, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, alınan akaryakıt bedellerinin eksiksiz ödendiğini, teçhizat ve otomasyon bedeliyle ilgili müvekkilinin borcunun olmadığını, ipoteğin üst sınır ipoteği olması nedeniyle alacak miktarı belirlenmeden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamayacağını, davacının kendi ticari defter ve kayıtlarının kesin delil teşkil edeceğine ilişkin sözleşme hükmünün geçersiz olduğunu bildirerek davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı defterlerinde kayıtlı olan ancak davalının defterlerinde kayıtlı bulunmayan alacaklarla ilgili olarak teslim ya da alacağın dayanaklarının ne olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği gibi, davalının mal talebine karşılık verilmediği, davalının sözleşmeyi feshetmesinin haksız olduğunun ispatlanamadığı, davacı tarafça 23/12/2015 tarihli dilekçeyle talebine ek olarak cezai şart ve kar mahrumiyeti eklenmesi hususunun iddianın genişletilmesi niteliğinde olup davalının da muvafakat etmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarfaç haksız ve süresinden önce feshedildiğini, davalının vadeli mal alım talebinin müvekkilince karşılanmasının zorunlu olmadığını, bu sebeple akdin feshedilemeyeceğini, mahallinde yapılan delil tespitinin usulüne uygun olmadığı gibi, tespit içeriğinde istasyonunda akaryakıt olmayan bayinin mal bedelinin ödeyip ödemediğinin araştırılmaksızın tek yanlı rapor oluşturulduğunu, vadeli satış hususunun müvekkili şirketin tercihine kaldığını, cezai şart bedeli cari hesaba faturası tanzim edildikten sonra ve icra takibinden önce eklendiğini, mahkemenin cezai şart talebinin iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığına ilişkin gerekçesinin hatalı olduğunu, davalının cezai şart faturasına itiraz ettiğini, süresinden önce sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle asgari mal alım miktarının yerine getirilmediği, dolayısıyla müvekkili lehine cezai şart alacağı doğduğunu, cezai şart miktarının her bir yıl için ayrı ayrı hesaplanması gerektiğini, önceki yıllara dair ihtirazi kayıt olmasa bile son yıla ait eksik mal alımı kapsamında cezai şart bedelinin hesaplanması gerektiğini, mahkemenin bu konuda eksik inceleme yaptığını, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının lehine delil vasfı bulunmadığını, ayrıca cezai şart bedeli dışında kalan cari alacak kaydının dikkate alınmadığını, defter kayıtlarıyla sabit olan 28.880,00 TL ve 14.648,53 TL alacak kalemlerinin davalının iki ayrı istasyonu için bakiye alacak olarak hesaplandığını ve müvekkiline ödenmediğini, son yıla ait cezai şart bedelinin araştırılmadığını, cezai şart bedeli faturanın davalıya tebliğinin zorunlu olmadığını, içeriğinin haklı olup olmadığının bilirkişi heyeti tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, davalının ödeme yaptığı zamanlarda kendisine mal verildiğini, bunun defterlerden anlaşılacağını, peşin ödeme yapmayan davacının mal alım talebinin karşılanamayacağını, feshin haksız olduğunu, sözleşmenin 12.maddesi ve mal alım taahhütnamesi ve cezai şart başlıklı protokolden kaynaklanan cezai şart alacaklarının bulunduğunu, her yıl için alınması zorunlu 500 m³ akaryakıt esası üzerinden cezai şart ve kar mahrumiyeti hesabının yapılması gerektiğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 02/11/2012 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, takip miktarının 100.000,00 TL asıl alacak gösterildiği ve dayanak olarak 100.000,00 TL bedelli ipoteğin gösterildiği, davalının Uzunköprü İcra Dairelerinin yetkili olduğu, davacıya bir borçlarının olmadığı, muaccel olmuş bir alacak bulunmadığı, sözleşmenin haklı olarak feshedildiği, ariyetlerin teslim edildiği gerekçeleriyle borcun esasına ve ferileri ile yetkiye itiraz edildiği görülmüştür. Meriç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1 D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti işlemi sonunda düzenlenen 19/01/2012 tarihli bilirkişi raporunda; Kadı Dondurma köyündeki akaryakıt istasyonunda motorinin sıfır noktasında, benzinin ise 200 litre civarında olduğunun, Küplü beldesinde olan istasyonda ise 600-700 litre kadar bir mazot olduğu, davalının 02/01/2012 tarihinde mal talepnamesiyle motorin ve benzin talep ettiği, sözleşmeye göre bayinin mal sipariş ettiğinde aynı gün siparişin gönderilmesi, en geç bir gün sonra malın ulaştırılması gerektiğini, bayinin siparişlerine cevap verilmediğini, bunun noter ihtarnamelerinden de anlaşıldığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya gönderilen 26/01/2012 tarihli ihtarname ile mal taleplerinin karşılanmadığını, bu durumun sözleşmeye aykırı olduğu belirtilerek sözleşmenin feshedildiğinin, 15 gün içinde ariyet malların alınmasının istendiği, ihtarnamenin 04/02/2012 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya gönderilen 13 Şubat 2012 tarihli ihtarname ile 13.127,00 TL ve 15.753,00 TL bedelli faturalara itiraz edildiği görülmüştür. Davacı tarafından düzenlenen 13.127,00 TL bedelli faturanın 2 Ocak 2012 tarihli ve otomasyon hizmet bedeli konulu olduğu, yine 2 Ocak 2012 tarihli 15.753,00 TL bedelli faturanın da otomasyon hizmet bedeli konulu olduğu görülmüştür.Davacı tarafından davalıya düzenlenen 04/02/2012 tarihli bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdüne istinaden cezai şart bedelinin kısmen tahsili konulu faturanın 234.723,14 TL bedelli olduğu görülmüştür. Taraflar arasında 19/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 5/2 maddesinde bayinin satın aldığı malların bedelini şirketin tercihine göre def’aten ve nakden veya kendisine ait çeklerle ödeyecektir şeklinde düzenleme bulunduğu, sözleşmenin 12.maddesinde fesih konusunun düzenlendiği, ancak bu feshin davacı tarafın fesih hakkı ile ilgili olduğu görülmüştür. 22/09/2010 tarihinde davalı tarafından davacı lehine birinci dereceden 100.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 31/08/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirket defterlerinin incelendiği, buna göre 2012 yılı sonu itibariyle davacının, davalıdan 278.251,67 TL alacaklı olduğu, bu tutarların 14.648,53 TL’sine 2011 yılından devreden cari hesap bakiyesine ilişkin olduğu, 28.880,00 TL’nin ise otomasyon hizmet bedeli yansıtma olarak düzenlenen iki adet faturadan kaynaklandığı, diğer kısmının ise 234.723,14 TL’lik cezai şart alacağına ilişkin olarak düzenlenen faturadan kaynaklandığı, davalının otomasyon hizmet bedeline ilişkin faturalara itiraz ettiği, davacının cezai şart bedeliyle ilgili fatura yönünden belge sunması ve açıklama yapması gerektiği, ayrıca bu cezai şarta ilişkin faturanın tebliğine ilişkin belge sunulması gerektiği, sunulacak bu belge ve açıklamaları mahkemenin kabul etmesi halinde davacının bu miktar alacaklı olacağı, kabul edilmemesi durumunda ise davalının 14.648,53 TL borçtan sorumlu olacağı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14/10/2015 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalı defterlerinin incelendiği, tarafların 2010-2011 yılında ticari faaliyette bulunduğu, davalının 2012 yılı kayıtlarında davacı firma ile ticari faaliyetinin mevcut olmadığı, davacının, davalı adına tanzim ettiği satış faturalarının cari hesapta takip edildiği, vadeli çeklerle ve bankadan havale şeklinde ödemeler tespit edildiği, 2010 ve 2011 dönem sonlarında davalının davacıya herhangi bir borcu olmadığının defter kayıtlarından tespit edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 27/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalının 01/01/2012 tarihli mal talepnamesi faksından ve 04/01/2012 tarihli ihtarnamesinden sonra davacının mal göndermediği, davalının davacıdan 2010 yılında 168.65 m³, 2011 yılında ise 490.98 m³ beyaz mal aldığı, cezai şartın uygulanmaması için davacının, davalıya satabileceği ürünleri talepte bulunduğu süreler içerisinde vermemesinden dolayı davalının ekonomik olarak mahrumuna sebebiyet verdiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında davacı vekilinin 08/06/2015 tarihli duruşmada; dava değerinin gerçekte 100.000,00 TL olduğu ve harcı ipotek bedeli üzerinden ikmal edeceğini beyan ettiği, mahkemenin de harcın tamamlatılmasını istediği, davacı vekilince harcın 12/06/2015 tarihinde ikmal edildiği görülmüştür. Mahkemece, 08/06/2015 tarihli celsede; davalının icra müdürlüğü ve mahkemenin yetkisine yönelik itirazla zamanaşımı def’inin reddine karar verildiği görülmüştür. Davalı vekilinin 26/09/2016 tarihli duruşmada 2011 yılından devreden 14.648,53 TL’nin sebebinin kaynağının açıklanması için bilirkişiden ek rapor alınmasını talep ettiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatmış, davalının itirazı üzerine eldeki davayı açmıştır. Davacı taraf, dava dilekçesinde davalının aldığı akaryakıt ürünleri ve ayrıca istasyon faaliyeti için gerekli teçhizatların karşılanmasından dolayı cari hesap borcu bulunduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının cezai şart ve kar mahrumiyeti taleplerinin iddianın genişletilmesi mahiyetinde olup davalının da muvafakat etmediği gerekçesiyle bu kalemler yönünden talebin reddi kararı usul ve yasaya uygundur. Ancak yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında davacı defterleri ile davalı defterleri arasında fark bulunduğu görülmüş olup bu farklılığın neden kaynaklandığı hususu bilirkişilere açıklattırılmamıştır. Öte yandan davacı tarafın dava dilekçesinde iddia ettiği otomasyon ve istasyondaki teçhizatlardan kaynaklanan alacak kalemleri davacı tarafa açıklattırılmamıştır. Bu durumda mahkemece gerek davacının dava dilekçesinde alacağını dayandırdığı otomasyon ve teçhizat kalemlerinin ve tutarlarının nelerden ve ne miktarda olduğunun davacı tarafa açıklattırılarak ve bu kalemleri davacının talep edip edemeyeceği tartışılarak, ayrıca taraf defterleri üzerindeki farkın neden kaynaklandığı hususunda bilirkişi, ya da bilirkişilerden ek rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2016 tarih, 2014/1258 esas, 2016/933 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 20,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 105,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.30/12/2019