Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3262 Esas
KARAR NO : 2019/2517 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2016
NUMARASI : 2015/616 E., 2016/803 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/11/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin davalıdan mermer ve benzeri yapı malzemelerini aldığını, ürünlerin ayıplı çıktığını, durumun davalıya bildirildiğini, malların ayıplı olması sebebiyle zararlarının bulunduğunu, ayrıca davalıya depo hizmeti verdiklerini belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla ayıplı mallar için 25.000 TL ve depolama hizmeti için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taleplerin tefrik edilmesi gerektiğini, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, ayıp ihbarının yapılmadığını, yanlar arasında ariyet sözleşmesinin bulunmadığını, depoda muhafaza edildiği iddia edilen malların aslında davacı tarafından satın alındığını ve bu malların yine davacı tarafından üçüncü kişilere satıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen “eser sözleşmesi” tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu hükmüne yer verildiği, sözleşmenin kurulması ile birlikte yüklenici, eseri imal etme, iş sahibi ise ücret ödeme borcu altına girdiği, taraflar aksini kararlaştırmadıkları sürece yüklenicinin işin tesliminde ücrete hak kazanacağı, öte yandan, Türk Borçlar Kanunu’nun 474/I. maddesinde açık ayıplar yönünden iş sahibinin eserin tesliminden sonra eseri muayene edip ayıpları uygun bir süre içerisinde yükleniciye bildirmek yükümlülüğünün getirildiği, aksi halde, yani iş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılacağıi (TBK.nın 477/2). gizli ayıplar yönünden ise, iş sahibi, gecikmeksinin yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, bildirmezse eseri kabul etmiş sayılacağı (TBK. 477/3), bilimsel veri ve içeriğe sahip 3 kişilik bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı göz önüne alındığında; ayıplı olduğu iddia edilen mermerlerle ilgili davacı tarafın ayıp ihbarını süresinde yerine getirdiği konusunda ispat vasıtası getiremediği gibi, mermerler üzerinde davacı tarafça gerçekleştirilmiş herhangi bir tespitinde bulunmadığı, ürünlerin akıbetinin belli olmadığı, davacının ayıp kaynaklı zararını ve yine davalı nam ver hesabına taşıtma işi organize ederek navlun alacağını rücu etme hakkını ve akdi ilişkiye dayanan ardiye hizmeti bedeli alacağını ispatlayamadığı, davacı vekiline yemin delili hatırlatıldığını, davacı vekilinin yemin deliline dayandığı, davalı şirket yetkilisinin kendisine teklif edilen yemini 26/10/2016 tarihinde usulüne uygun olarak eda ettiği” gerekçesiyle ispatlanamayanan davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; “………Yerel mahkeme vermiş olduğu karara gerekçe olarak 11.05.2016 tarihli bilirkişi raporunu dayanak olarak göstermiştir. Söz konusu raporda müvekkil firmanın yabancı firma olması sebebi ile ticari defterlerinin incelenemediğini, müvekkil tarafından dosyaya davalı firma ile aralarında olan cari hesap dökümlerinin sunulmadığını ve bunu haricinde müvekkilin davalıdan olan alacağını herhangi bir şekilde ispat edemediği ifade edilmiştir. Bununla birlikte TBK’ya göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra eseri muayene edip ayıpları uygun bir süre içerisinde yükleniciye bildirmesi gerektiği, müvekkil tarafından ise böyle bir bildirim yapılmadığı ve bu sebep ile eseri kabul ettiğinin kabulu gerektiği ifade edilmiştir. Yukarıda değinilen söz konusu rapora karşı süresinde itiraz edilmiş, rapordaki eksiklikler sayılmış ve bu neden ile ek rapor alınması talep edilmiştir. Tarafımızın bu talebi reddedilerek, 11.05.2016 tarihli raporun eksikleri gözetilmeden, eksik ve hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Her şeyden önce davalı tarafın ticari defterlerinin incelemesi yapılmadan yalnızca davalı tarafça dosyaya ibraz edilen evraklar üzeriden rapor tanzim edilmesi ve bu rapora dayalı olarak karar verilmesinin hatalı olduğu açıktır. Dosyaya sunulan mail yazışmalarından da açıkça görülebileceği üzere satın alınan ürünlerin ayıplı olduğuna dair bildirimde bulunmuştur. Kaldı ki söz konusu durum daha önceden de ifade edildiği üzere tanıkla da ispat edilebilir niteliktedir. Müvekkil firmanın Amerikada olması ve noter kanalı ile ayıp bildirimi yapmasının Amerikan hukukuna göre imkansız olması sebebi ile tanık ifadesi ile dahi ayıp bildiriminin kanıtlanabileceğinin kabulü gerekmektedir. İş bu sebep ile dosyaya sunmuş olduğumuz mail yazışmalarından da açıkça görülebileceği üzere müvekkil firmanın davalı firmaya makul süre içerisinde ayıp bildiriminde bulunmuş olduğu açıktır.Yine daha önceki dilekçelerimizde de açıkça belirttiğimiz üzere müvekkil ile davalı arasında ariyet ilişkisi mevcuttur. Bu tip bir ticari ilişkide ariyet ilişkisinden kaynaklı faturaların olması beklenemez. Zira ilişki ariyet ilişkisidir, alım satım ilişkisi değildir. Söz konusu ariyet ilişkisini kanıtlayan sevk irsaliyeleri ise dosyada mevcuttur. Davalı taraf her ne kadar ariyet ilişkisini reddetseler de dilekçelerinde iddiaya konu malların müvekkil firmaya teslim edildiğini kabul etmişlerdir. Bu durum ile birlikte davalı şirket yetkilisi … müvekkil ile yapmış olduğu mail yazışmaları birlikte değerlendirildiğinde söz konusu mallar konusunda davalı ile müvekkil arasında ariyet ilişkisi mevcut olduğu açıktır. Söz konusu hususlar değerlendirilmeden davamızın reddine karar verilmesi hatalıdır… ” denilerek karar istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ” satım akdine” dayalı olarak ayıplı satım nedeni ile uğranılan zararın tazmini ve ayrıca ” ariyet” sözleşmesine dayalı olarak depo ücret alacağı taleplerinden oluşmaktadır.Her iki taraf da tacir olmakla ve dilekçelerinde ve delillerinde ticari defter ve belgelerine delil olarak dayandıklarından ticari defter ve belgelerin incelenmesi zorunludur.Mahkeme gerekçeli kararında uyuşmazlığın” eser sözleşmesi” kapsamında olduğunu ve ayıp ispatı ve ihbarını eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlemiş ise de ; ortada eser sözleşmesi değil satış sözleşmesi bulunmakta olup, farklı hükümlerin uygulanacağı görülmektedir.Davacı yana apostil şerhli ticari kayıtlarını sunmak üzere mehil verilmediği, keza davalı yanın da ticari defter ve kayıtlarını inceletmeden karar verildiği görülmektedir. Taraflara ticari defter ve belgelerini ibraz ( davacı yana apostil şerhlerini) için usulüne uygun kesin mehil verilerek bu kayıtların incelenmesi ile dosya aydınlanabilecek olup, dosyadaki fotokopi belgeler incelenerek ve ticari kayıtlar görülmeden düzenlenmiş rapora itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.Davacı yanın bilirkişi raporuna itirazları, rapordaki eksiklikler ve dosya ile örtüşmeyen tespitler ( örneğin davalı yanın zamanaşımı itirazı olmadığı halde davalı yanın zamanaşımı itirazının yerinde olduğunu beyan etmeleri, değişik başlıklar altında aynı cümleleri tekrar ederek sonuca varamamaları gibi ) nazara alındığında değerlendirilmesi gereken itirazlardır. Mahkemece bu husustaki taleplerin değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.Bilirkişi heyetinin uyuşmazlığı çözmede yeterli olmadığı da düzenlenen raporda görülmektedir.Bu nedenle taraflara ticari kayıtlarını ibraz için usulüne uygun süre verilerek, ticari defterlerin incelenmesi ve hüküm kurmaya elverişli olmayan ilk rapora olan itirazların da cevaplanması açısından yeniden seçilecek bilirkişi heyetiyle inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulduğu , davada henüz yemin delili aşamasına gelinmediği anlaşılmakla davacı yanın istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi ve dosyanın yargılamaya devam olunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ; yargılamaya devam olunması için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2-Davacı yanın peşin harcının talebi halinde iade edilmesine 3-İstinaf yargılama giderleri olan ve davacı yanca yapıldığı anlaşılan ; başvuru harcı 85,70 TL, tebligat gideri 11,00 TL, posta gideri 27,40 TL ki toplam 124,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 madde gereğince KESİN olmak üzere ve oy birliğiyle karar verildi.
15/11/2019