Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3198 E. 2019/2497 K. 15.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3198 Esas
KARAR NO : 2019/2497 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2016
NUMARASI : 2014/380 E., 2016/655 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/11/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin uzun yıllardır Almanya’daki … firmasına parça ürettiğini, çeşitli makine parçalarını pastan korunması maksadıyla hem pasa karşı koruma sağlayan hem de bu koruma kaldırılmadan boyama yapılmasını sağlayan Alman … Firması tarafından imal edilen… 325 kod numaralı ve formülü gizli tutulan sıvı lak isimli kaplayıcıyı aldığını, davalı şirketin Türkiye’de bu ürünü ithalatçısı ve satıcısı olduğunu, muhteviyatı ticari olarak gizli olan bu ürünü, uygulamada üreticinin yayınladığı talimatlara uygun olarak kullanan ve uzun bir süre sorun yaşamayan müvekkili şirketin, 2011 yılında gönderilen ürünlerde kabarcıklanma ve boya tutmama gibi sorunların çıkması üzerine ve bunların müşteriler tarafından kendisine bildirilmesi üzerine bu sorunları gidermek üzere … şirketinin başka bir firmadan bu kaplamaları söktürüp yeniden ve sorunu gidererek kaplattığını; ancak işin maliyetinde kendisine fatura ettiğini, bunun üzerine kendisinin bu maliyete katlanmak zorunda kaldığını belirtmek suretiyle 293.241,92 EURO’yu Man’a ödemek zorunda kaldığını; muhtemelen davalı firmanın ithal edip, satıcısı olduğu, bu kimyasal üründe muhteviyat değişikliği yapıldığını ancak kendisine bu hususun bildirilmediğini, durumun davalı şirkete açıklandığında ürün içindeki riskli su seviyesi konusunda kendilerine çelişkili beyanda bulunulduğu, sorunu çözmek için yetkin bir tavır sergilemediklerini, bu nedenle söz konusu zararlarından sorumlu olduklarını belirterek; fazlaya dair haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik 10.000,00 EURO maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bilahare talebini 17/02/2016 tarihinde 293.241,92 EURO’ya yükselterek ıslah harcını da karşılamıştır.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; yetki ve husumet itirazında bulunmuş, yetkili mahkemelerin İzmir olduğunu bildirmiş, sadece … DFL 325 Lak maddesinin ithalatçısı olduklarını, bunun yanında depolama ve müşteriye teslimi ile sorumlu olduklarını, ürünle ilgili kullanım klavuzu ve bilgilendirme broşürlerinin içerikleri ile birlikte üretici firma tarafından hazırlandığını; kendilerini sadece hazırlanan bu broşürleri bastırdıklarını ve alıcılara dağıttıklarını bu nedenle tazminattan kendilerinin değil üretici firmanın sorumlu olabileceğini; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, kaldı ki, müvekkiline ithalatı ve müşteriye sorunsuz teslim aşamalarını yerine getirdiğini, buna rağmen ve kendi vazifesi değilken basiretli bir tacir gibi davranıp uygulama konusunda alınan … ve … firmalarının yönlendirmelerini uygulama konusunda, davacıya yardımcı olduklarını, test yaptıklarını, ancak davacı şirketin prosesini kontrollü bir şekilde yapmadığını, kayıtlarını tutmadığını, yapması gereken yatırımlardan kaçındığını, sorunun oluştuğu zamanki prosesle ilgili kayıtlara ulaşılamadığını, söz konusu zararın da davacının kontrolsüz bir proses uygulamasından kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : lk derece mahkemesince; “davalı şirketin ilk derece mahkemesi yargı sınırları içinde bulunan Üsküdar ilçesinde tescilli şubesinin bulunduğu, dava konusu uyuşmazlığın da bu şubeyle davacı arasındaki işlemlerden kaynaklandığı, HMK’nun 14/1 maddesi uyarınca bu durumda şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkili olduğu sebebiyle yetki itirazının ilk celse reddedildiği, ayıplı olduğu iddia edilen malın davalı şirket tarafından yurt dışından ithal edildiği, davacı şirkete teslim edildiği, davacı şirketin de bu mamulü Almanya’daki … firmasının ürettiği parçalar üzerine tatbik ettiği, ve hatta 2011 yılında tatbik edilen bu koruyucu kimyasal madde nedeniyle problem yaşandığının ihtilafsız olduğu, söz konusu mamulün, formülü ticari sır vasfında olduğu için mamulün formülünün elde edilmesi, bu yönden incelenmesinin mümkün olmadığı, fakat bu mamulün 2011 yılında kullanıldığı ve Man tarafından üretilen makine parçalarında sorun çıktığı, bu sorun nedeniyle bu kimyasal kaplamaların … şirketi tarafından söktürüldüğü, yeniden kaplama ve boyama işlemleri yaptırıldığı, davacının sunduğu 55 adet faturadan anlaşılmakta olup, faturalarda söz konusu problemden dolayı sökülme ve boyanmaya tabi olan parçalar üretim tarihleri ve işlem nedenleri tek tek yazılı olduğu, ilk derece mahkemesince bu faturalar ve ticari kayıtlar üzerinde konusunda uzman 5 kişilik bilirkişi heyetince hazırlanan raporda, bilirkişi heyetinin gerek Man firmasıyla yapılan görüşmede, gerekse dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davalı tarafından ithalatı yapılan bu üründe konsantrasyon değerinin 17-19 değerinde 9-11 aralığına düşürülmesi ve alıcıya bilgi verilmemesinin suyun Lak yapışmasında önemli bir parametre olduğu, boyamada yapışmayı engelleyici bir yüzeyin ortaya çıkaracağını, korozyon ile ilgisinin de olacağı, banyo prosesindeki kontrasyon değerleri ile ilgili olarak davalı firmanın ve … şirketinin bu konudaki tavsiyelerine davacı firmanın uyduğu, kendisine verilen ve formülü gizli olan …325 kod numaralı kimyasal formülasyonun aynen uyguladığı, davalı …San. Ve tic. AŞ nin ve … firmasının yerinde bir inceleme yapmaya gerek duymamış oldukları, bu hususta hassasiyet göstermedikleri, davacı firmaya mamulün üretiminde yapılan değişikliklerin gereği gibi bildirilmediği bu nedenle davacının söz konusu zararda bir kusurunun olmadığı, kaplama hatası nedeniyle oluşan zarardan davacının sorumlu tutulamayacağı, zarardan davalının sorumlu olduğu yolundaki raporları kabulünün şayan bulunduğu; formülün ticari sır olması nedeniyle daha ileri bir incelemenin yapılması mümkün görülmediği; davalı firmanın sadece ithalatçı ve teslimde aracı bir firma olmadığı, aksine satış bedelini tahsil eden satıcı firma olduğu, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nun 219. Maddesi gereğince davacının zararından sorumlu olduğu; gerek dinlenen tanık beyanlarından ağırlıklı olarak ve gerekse dosyaya sunulan faturalardan; davacı tarafın bu ayıplı mal nedeniyle ilişkide bulunduğu … firmasının Almanya’da yaptırdığı eski hale getirme bedeli olan 293.241,92 EURO’yu ödemek zorunda kaldığı, bu parayı ithalatçı ve satıcı olan davalıdan istemekte haklı bulunduğu” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı yanın istinaf taleplerinde özetle; müvekkili davalının imalatçı değil, ithalatçı firma olması nedeni ile; ürünün üretimi, içeriği, kullanımı vb. teknik konularda hiçbir yetki ve sorumluluğu bulunmadığını, ürünü ithal edip, son kullanma tarihinden önce kullanıcıya ulaştırmış olmak dışında bir sorumluluklarının olmadığını bu hususun ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını , oluşan zararın davacı yanın uygulama hatasından kaynaklandığı, davacı yanın kendilerince defalarca sistemlerini iyileştirmeleri konusunda uyarılmalarına rağmen bu konuda hiç bir düzelme yapmadıklarını, bunu doğrulayan delillerin mahkemece dikkate alınmadığını , müvekkilinin ilgili maddenin üretim bilişenlerini bilmediğini, bunun bir ticari sır olduğunu davacının da teyit ettiğini, buna rağmen sorumlu tutulduklarını, ayrıca dosyada üründe ayıp bulunduğuna dair bir tek bilimsel görüş olmamasına rağmen davacı beyanlarına istinaden rapor düzenlendiğini , zarar miktarının da afaki olduğunu, dava dışı … firmasının tüm faturalarının zarar olarak kabul edildiği ve bu durumun hakkaniyetli olmadığını kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı yan da katılma yoluyla kararı istinaf etmiş ve davanın belirsiz alacak davası olduğunu bu nedenle müddeabihi artırmaları durumunda ilk dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ,ancak mahkemenin kısmi dava kabul ederek ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılarak faize dava değerinin tamamı üzerinden dava tarihinden itibaren hükmedilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava satılandaki ayıp nedeni ile satıcıya karşı açılmış tazminat isteminden ibarettir.Tarafların tüm delilleri ilk derece mahkemesince toplanmış ve lak boyamada kullanılan davalının satışını yaptığı ürünün dava dışı … firmasının ürünlerinde meydana gelen ayıba neden olup olmayacağı, oluşan ayıbın uygulama hatasından meydana gelip gelmediği yönünde rapor ve ek rapor alınmıştır.Heyette taraf iddia ve savunmalarını değerlendirecek nitelikte teknik bilirkişiler mevcut olup, yabancı dildeki belge ve yazışmaların Türkçe tercümeleri de bulunmakla denetime elverişli görüş alınmıştır.Buna göre ; dava dışı … şirketinin ürünlerinin davacı tarafından lak kaplama işinin yapıldığı ve bu iş için davalı firmanın ithal ettiği davaya konu … 325 kod numaralı kimyasal ürünün kullanıldığı, yazışmalar incelendiğinde üründeki su yoğunluğunun farklılığı konusunda hataların çıktığı, dava dışı üretici firma ve dava dışı … ın belirlediği su oranları değişikliğinden sonra sorunun çözüldüğü görülmektedir. Bu durumda da kullanılan … DFL 325 kod numaralı kimyasal ürünün formülasyonundaki değişikliğin üretime yansıdığı anlaşılmakta, bilirkişilerin konu ile ilgili bilimsel tespitleri de bu görüşü doğrulamaktadır. Bu nedenle ürün formülasyonundaki değişiklik uygulamaya ayıp olarak yansımaktadır. Her ne kadar formülü ticari sır olsa da; formülasyondaki değişikliğin uygulamada hata ortaya çıkarmaması için olması gereken /tavsiye edilen uygulama yöntem değişikliğinin de ürünle birlikte kullanıcıya bildirilmesi şarttır. Davalı yan ürünün ithalatçısı ve aynı zamanda iç pazarda satışını yapan firma olmakla ortaya çıkan bu durumdan sorumludur.Zararın incelenmesi yöntemi olarak,; dava dışı … firmasının davacı alacağından kesinti yaptığı ve lak uygulama düzeltimine dair faturalardan oluştuğu, bu kesintilerin davacı yan zararını oluşturduğu, faturalar arasında gecikme/ eksik üretim/ farklı bir ayıp konusunda düzenlenmiş bir fatura olmadığından ilgili 55 adet faturanın tamamının bu uygulama nedeniyle davacının zararının oluşturduğu kabul edilmekle davalı yanın istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Dava tazminat davası olarak belirsiz alacak davası açılmaya elverişli dava türü olsa da ; davacı zararını dava dışı MAN firmasının yaptığı kesintiler olduğunu beyanla davasının dayanağını dava dilekçesinde belirlemiş ve sınırlandırmıştır. Tüm faturalar da defterinde kayıtlı olmakla davacı dava tarihi itibari ile tazminat miktarını bilebilecek durumdadır. Bu nedenle açılan davaya ” belirsiz alacak davası” değil ” kısmi alacak davası” nitelendirmesi yapılması gerektiği, davacının kısmi dava açma yolunu tercih ettiği, bu durumda bedel artırımının belirsiz alacağı belirleme değil, dava değerini artırma yani teknik anlamda ve gerçek bir ıslah olarak kabul edilmesi gerektiği , bu nedenle de mahkemenin kısmi açılan davada ilk kısmına dava tarihinden ıslah edilen kısma ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütmesinin doğru ve yerinde bir uygulama olduğu kabul edilerek davacı yanın istinaf talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı ve davalı yanın istinaf taleplerinin HMK 353/b-1 maddesi gereğince AYRI AYRI REDDİNE 2- Davacı yanca yatırılması gereken 44,40 TL karar harcından eksik yatırıldığı anlaşılan 13,00 TL harcın davacıdan alınıp Hazineye gelir yazılmasına 3-Davalı yanca yatırılması gereken 65.603,10 TL harçtan peşin yatırılan 16.400,95 TL kısmın mahsubu ile bakiye 49.202,15 TL nisbi harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 4- Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına 5-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına 6- Kullanılmayan istinaf avansının karar kesinleştiğinde yanlara iadesine Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı ve oy birliğiyle karar verildi. 15/11/2019