Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3152 E. 2020/1300 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3152 Esas
KARAR NO: 2020/1300
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2017
NUMARASI: 2014/1318 2017/75
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR TARİHİ: 13/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … A.Ş vekili asıl davada; davalılar ile diğer dava dışı borçlular hakkında alacağın tahsili için icra takibi başlattıklarını, ancak advalıların itirazları sonucu takibin durduğunu, davalılardan … Ltd. Şti’nin müvekkilinden aldığı mallar karşılığında 5 adet senet verdiğini, ancak senet bedellerini ödemediğini, diğer davalıların davalı … Ltd. Şti’nin aldığı veya alacağı her türlü emtia karşılığı ve üçüncü kişilerden olan alacakların temlik alınması suretiyle oluşan borçlardan dolayı kefil olduklarını belirterek itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, müvekkillerinden … ve … yönünden geçersiz kefalet nedeniyle talepte bulunamayacağını, 6098 Sayılı TBK’nun 598/3 maddesinin kefalet sözleşmesi için azami bir süre getirdiğini, buna göre sözleşmenin zamanaşımına uğradınığını, yine kefalet sözleşmelerinin belirlilik ilkesine aykırılık nedeniyle geçersiz olduğunu, sözleşmedeki alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerektiğini, kefaletnamenin sonradan doldurulduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Davacı … A.Ş vekili birleşen davada; dava dışı … Ltd. Şti’nin müvekkiline borcu nedeniyle senetler verdiğini, davalıların ise dava dışı şirketin borçlarına kefil olduklarını, senetlerin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili birleşen davada; müvekkilinin takibe konu edilen senetlerde imzasının bulunmadığını, ayrıca müvekkilince davacıya herhangi bir kefaletname verilmediği gibi … A.Ş’ye de kefaletname verilmediğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, kefaletnamenin TBK’nun 583.maddesi uyarınca şekil bakımından geçersiz olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili birleşen davada; kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, yine kefalet sözleşmesinde alacaklı olan şirketin davacı şirket olmadığını, kefalet sözleşmesinin zamanaşımına uğradığını, yine kefalet sözleşmesinin belirlilik ilkesine aykırılık nedeniyle geçersiz olduğunu, ayrıca genel işlem koşulu niteliğinde olmasından dolayı da geçersiz olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının asıl ve birleşen davanın davalıları aleyhine senetlere dayalı olarak icra takibi başlattığı, senetlerin davalı şirket tarafından davacı lehine malen kaydıyla düzenlendiği, herhangi bir ciro işlemi görmediği, dolayısıyla mücerretlik ilkesinin somut olayda söz konusu olmadığı, davacı defterlerinde senetlerin düzenleme tarihi olan 18/03/2014 günü itibariyle davacının davalıdan 310.575,48 TL alacaklı olduğu görülse de, bu tarih itibariyle senetlerin davacı defterler kayıtlarına girmediği, senetlerin bu haliyle davacılehine alacak hakkı doğduğu, davalı şirketin asıl borca ilişkin itiraz ve def’i ileri sürmediği, bu nedenle davacının davalı şirketten takip tarihi itibariyle senette yazan miktar kadar 289.325,69 TL asıl alacağının bulunduğu, senetlerin vade tarihlerinden takip tarihine kadar olan dönem için taleple bağlı kalınarak davacının 6.482,15 TL işlemiş faize hak kazandığı, alacağın likit olduğu gerekçeleriyle asıl davanın davalı … Ltd. Şti yönünden kabulüne, asıl davanın davalısı olan …’in 25/08/1995, …’nün 21/02/2003, … ve …’in ise 13/06/2012 tarihli, birleşen dosya davalısı …’in 25/02/1992, …’ın ise 31/02/1991 tarihli kefalet sözleşmelerini imzaladıkları, bu sözleşmelerin belirlilik ilkesine aykırı olmaları nedeniyle geçersiz oldukları, ayrıca TBK’nun 598/3 maddesinde kefalet sözleşmesinin azami 10 yıl için geçerli olduğu, bu hükmün 818 Sayılı BK’da yer almadığı, uygulama kanunun 5/2 maddesi gereğince 10 yıllık geçerlilik süresi dolan kefaletler için azami sürenin TBK’nun yürürlüğe girmesinden itibaren 1 yıl daha uzayacağının hüküm altına alındığı, bu durumda davalılar …, …, … ve … yönünden sorumluluklarının 01/07/2013 tarihinde sona erdiği, icra takibinin ise 25/08/2014 tarihinde yapıldığı, ayrıca sözleşmelerin geçersiz olduğu gerekçeleriyle gerçek kişi davalılar hakkındaki asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Asıl ve birleşen davanın davacı vekili istinaf sebebi olarak; kararın hukuka aykırı olduğunu, kararın hüküm kısmında davalı … Ltd. Şti yönünden itirazın iptaline takibin devamına karar verildiğinin belirtildiğini, ancak kısa kararda da, gerekçeli kararda da miktarın belirtilmediğini, kararın hüküm kısmına bakıldığında davanın kabul edilmiş gibi bir izlenim oluştuğunu, gerekçe kısmına bakıldığında ise davanın borçlu şirket yönünden kısmen kabul edildiğinin anlaşıldığını, kararın hüküm kısmının f bendinde mahkeme masrafları sayıldıktan sonra kabul edilen kısma isabet eden miktarın gösterildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının, davalı borçludan protesto giderini isteyemeyeceğinin belirtildiğini, mahkemenin hüküm kısmındaki mulaklığı gidermesi gerektiğini, ihtiyati haciz vekalet ücreti ile ihtiyati haciz giderinin de alacak miktarına katılması gerektiğini, mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, diğer davalılar hakkındaki red gerekçesinin ise iki sebebe dayandığını, sözleşmenin belirlilik ilkesine uygun olduğunu, mahkemenin hatalı bilirkişi raporuna göre hüküm kurduğunu, borcun türünün, sebebinin ve kapsamının gösterilmesinin asıl borcun ferdileştirilmesi için yeterli olduğunu, cari hesaba verilen kefaletin geçerli olduğunu, ayrıca kefaletname metinlerinde senetli ve senetlerle oluşacak borç için kefalet verildiğinin belirtildiğini, TBK’nun 598/3 maddesindeki sürenin hak düşürücü süre değil, süreye bağlı bir hak olduğunu, dolayısıyla uygulama Kanunu’nun 5.maddesinin TBK’nun 598/3 maddesine uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda ve kararda süresiz kefaletnamelerin hangi tarihte süresinin dolacağına dair bir görüş belirtilmediğini, bir kısım doktrine göre 10 yıllık sürenin önceki kanunda öngörülmemesi nedeniyle TBK’nun yürürlülük tarihi olan 01/07/2012’den başlatılması gerektiğini bildirmiştir. Asıl davanın davalıları ile birleşen dava davalısı … vekili istinaf sebebi olarak; asıl davanın davalısı olan müvekkilleri …, …, … ve … lehine asıl davada vekalet ücretine hükmedilmediğini, sanki birleşen davanın davalısıymış gibi tek bir vekalet ücretine hükmedildiğini, ayrıca 20 yıldan fazla süre geçtikten sonra kefiller aleyhine takip yapılmasının kötüniyet olduğunu, bu nedenle kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Birleşen dosya davalısı … vekili istinaf sebebi olarak; mahkemenin kötüniyet tazminatına hükmetmemesinin doğru olmadığını, ayrıca asıl ve birleşen davada ayrı ayrı vekalet ücretine hükmetmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını bildirmiştir. Asıl ve birleşen davanın davacısı tarafından asıl ve birleşen davanın davalıları aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 289.325,69 TL’si asıl alacak, 6.482,00 TL işlemiş faiz, 500,00 TL protesto gideri, 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 71,10 TL ihtiyati haciz gideri olmak üzere toplam 296.678,94 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak senetlerin ve kefaletnamelerin gösterildiği görülmüştür. İcra takibine dayanak senetlerin 18/03/2014 tanzim tarihli, vadelerinin ise 31/05/2014 tarihli, 14/06/2014 tarihli, 21/06/2014 tarihli, 05/07/2014 tarihli, 39.325,69 TL, 64.000,00 TL, 64.000,00 TL, 62.000,00 TL 60.000,00 TL bedelli oldukları görülmüştür. Kefaletnamelerin incelenmesinde ise; … ve … tarafından verilen kefaletnamenin 13/06/2012 tarihli olduğu, davalı … Ltd. Şti’nin davacı …’den aldığı ya da alacağı her türlü emtia karşılığı her ne sebeple olursa olsun borçlandığı, borçlanacağı, ödemekle yükümlü olduğu veya olacağı gerek senetlerle, çeklerle, cari hesap sözleşmeleri, defter kayıtları, temliknamelerle veya diğer her türlü belgelerle sabit olan borçlardan dolayı 800.000,00 TL’ye kadar davacıya kadar müteselsil kefil ve borçlu olduğunun kabul edildiği, metnin altında müteselsil kefil, müşterek müteselsil borçlu ifadelerinin yer aldığı, metin altında adı geçenlerin isim ve adresleri ve imzalarının el yazısı ile yazılmış olduğu görülmüştür. …’in kefaletnamesinin 25/08/1995 tarihli olduğu, … Ltd. Şti’nin … A.Ş’den yaptığı, yapacağı her türlü kredili mal alımından dolayı senetli veya senetsiz borçlandığı veya borçlanacağı 250.000,00 USD’ye kadar müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunun yazılı olduğu görülmüştür. … tarafından verilen kefaletin ise; 21/02/2003 tarihli olduğu ve … A.Ş’den davalı … Ltd. Şti’nin aldığı veya alacağı emtia karşılığı borçlandığı, borçlanacağı senetler, cari hesap sözleşmeleri ve her türlü belgelerle sabit olan borçlardan dolayı 200 Milyar TL’ye kadar müteselsil kefil ve müşterek borçlu olunduğunun beyan edildiği görülmüştür. … ve … tarafından verilen 25/02/1992 ve 31/12/1992 tarihli kefaletlerin ise … A.Ş’den … Ltd. Şti’nin yaptığı, yapacağı her türlü kredili mal alımında, ayrıca senetli veya senetsiz borçlandığı, veya borçlanacağı meblağın 350.000,00 USD’ye kadar olan kısmı için verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/09/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı defterlerinin incelendiği, buna göre takip tarihi itibariyle davacının, davalı şirketten bakiye 289.825,69 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalının defter ibraz etmediği, takip konusu senetlerin düzenleme tarihinin 18/03/2014 olup bu tarih itibariyle davacının davalı şirketten 310.575,48 TL alacaklı olduğu, senetlerin tanzim tarihi itibariyle senetlerin defter kayıtlarına girmediği, yani ödeme olarak borçtan düşmediği, vade tarihlerinde kayıt işlemine sokularak davalıyı senet bedeli olan 289.825,69 TL kadar borçlandırdığının görüldüğü, ayrıca 25/06/2014 tarih itibariyle davacının, davalı şirketten sadece 400,00 TL bakiye alacağının bulunduğu, bunun ise mal satışından değil protesto masrafından kaynaklanan alacak olduğunun anlaşıldığını, davacı defterlerinde senet nedeniyle borç bakiyesinin bulunmadığı, bu nedenle davacının senet bedellerini davalıdan talep edemeyeceği kanaatine varıldığı, bununla beraber senetlerin mevcut bir borç için verildiği ilkesinden hareketle davacının bu senetler nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu kanaatine varılır ise davacının 6.482,15 TL işlemiş faiz isteyebileceği, 500,00 TL protesto masrafının davalıdan talep edilebileceği, ihtiyati haciz ve vekalet ücreti ve giderinin ise istenip istenemeyeceğinin, zamanaşımının, kefalet sözleşmesinin ve kefillerin sorumluluğunun hukuki değerlendirme kısmında tartışıldığını, kefalet taahhütnamelerinin ise kefaletin geçerlilik şartlarından biri olan belirlilik ilkesine aykırı bir şekilde ferdileştirilmemiş soyut borçlara ilişkin bulunması nedeniyle geçerli olmadığı, bir an için geçerli olduğu varsayılsa bile yürürlülük kanunun 5/2 maddesi gereğince 01/07/2013 tarihinde davalı kefillerin sorumluluğunun sona erdiği, takibin ise 25/08/2014’de yapılması nedeniyle davacıya karşı kefillerin bir sorumluluğunun bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 07/06/2016 tarihli ek raporda ise; davacının kök rapora itirazlarının yerinde görülmediği, kök rapordaki görüşleri aynen muhafaza ettikleri yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Hem kısa kararda, hem de gerekçeli kararda; asıl davada davalı … Ltd. Şti yönünden kurulan hükümde ” … Ltd. Şti yönünden davanın kabulü ile…. yapılan itirazın iptali ile takibin devamına denildiği” , gerekçeli kararın asıl dava ile ilgili 1/F bendinde; davacı tarafın yaptığı yargılama gideri yönünden kabul ve redde göre ayrım yapıldığı görülmüştür. Birleşen dava ile ilgili gerekçeli kararda ise; 3 nolu bentte 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 4 nolu bentte ise davalı … Ltd. Şti dışındaki diğer davalılar için 23.309,54 TL vekalet ücretine hükmedildiği, mahkemenin daha sonra 16/03/2017 tarihli maddi hata şerhi başlıklı açıklamada; AAÜT’nin 3/2 maddesi gereğince gerek asıl, gerekse birleşen dava hakkındaki dava reddedilen tüm davalılar yönünden 4 nolu bentteki vekalet ücretinin takdir edildiği, 3 nolu bendin ise sehven yazıldığı belirtilerek 3 nolu bendin hükümden çıkarılmasına denildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Asıl dava ve birleşen dava İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Asıl ve birleşen davanın davacısı şirketle asıl davanın davalısı … Ltd. Şti arasında ticari ilişki bulunduğu, davacının bu ilişki çerçevesinde aldığı senetlere ve kefaletnamelere dayalı olarak her iki davanın davalıları aleyhine icra takibi başlattığı, davalıların itirazları üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Takip ve dava konusu senetlerin keşidecisinin davalı … Ltd. Şti olduğu, kefaletnamelerin incelenmesinde ise, davalılar … ve … tarafından verilen kefaletnamenin 13/06/2012 tarihli olup 800.000,00 TL’ye kadar borçlu şirketin senetlerle olan borçlarından dolayı müteselsil kefil oldukları, davalı …’in imzaladığı kefaletnamenin 25/08/1995 tarihli ve 250.000,00 USD’ye kadar limitli, davalı … tarafından verilen kefaletin ise 21/02/2003 ve 200 Milyar TL’ye kadar, birleşen davanın davalıları … ve … tarafından verilen kefaletin ise 25/02/1992, 31/12/1992 tarihli olup 350.000,00 USD limitli olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince asıl dava, sadece davalı şirket yönünden kabul edilmiş, kefil olan diğer davalılar yönünden reddedilmiş, yine birleşen dava ise kefiller hakkında olup mahkemece reddedilmiştir. Mahkemenin her iki davanın kefil olan davalıları hakkındaki red gerekçesi, gerek TBK’nun 598/3 maddesindeki 10 yıllık süre nedeniyle, gerekse sözleşmede belirlilik ilkesine aykırı olmaları nedeniyle geçersiz olduklarına dayanmaktadır. 818 Sayılı BK’da olmayan ancak 6098 Sayılı TBK’nun 598/3 maddesinde, kefaletin 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefilin ancak 10 yıllık süre doluncaya kadar takip edilebileceğinin hükme bağlanmıştır. Söz konusu bu sürenin niteliği hakkında uygulama ve yargı kararlarında farklı görüşler mevcuttur. Öte yandan 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü ve uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5.maddesinde hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreler öngörülmüş olup 5/2 maddesinde, hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa hak sahipleri TBK’nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar hükmü mevcuttur. Yine aynı kanunun 6.maddesinde bu kanunun 5.maddesi uygun düştüğü ölçüde Türk Borçlar Kanununda öngörülen diğer süreler hakkında da uygulanır şeklinde düzenleme mevcuttur. Buna göre şayet TBK’nun 598/3 maddesindeki süre hak düşürücü veya özel zamanaşımı süresi olarak değerlendirilirse TBK’nun yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıllık ek süre mevcuttur. Yine TBK’nun 598/3 maddesinde öngörülen sürenin zamanaşımı yahut hak düşürücü süre olmadığı, bu sürenin bir hakkın istenebilmesi için öngörülen bir süre şeklinde yorumlandığı takdirde ise bu durumda da 6101 Sayılı Kanunun 6.maddesi gündeme gelecektir. Bir başka ifadeyle bir yıllık ek sürenin uygulanması, yani bir yıllık ek sürede kefiller hakkında talepte bulunulması gerektiği sonucu çıkarılabilecektir. Somut olayda ise dava konusu takip 25/08/2014 tarihinde yapılmıştır. Buna göre TBK’nun 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girdiği gözetildiğinde, asıl dava davalıları … ve …, birleşen davalılar … ve … tarafından söz konusu alacağın TBK’nun 598/3 ve 6101 Sayılı Kanunun 6.maddesi hükümleri gözetildiğinde istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesinin bu davalılar hakkındaki red kararı süre gerekçesi yönünden yerindedir. Ne var ki; asıl davanın davalıları olan … ve … tarafından verilen kefaletname 13/06/2012 tarihli olup ayrıca verilen kefaletnamede de 800.000,00 TL’ye kadar limit öngörülmüş olup bu davalılar yönünden davanın kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu belirlilik ilkesinin mevcut olmadığından bahisle haklarındaki davanın reddi doğru değildir. Öte yandan ilk derece mahkemesinin asıl davada davalılar …, … ile birleşen davada davalılar … ve … yönündeki kefaletnamelerin belirlilik ilkesine aykırı oldukları gerekçesi de yerinde değildir. Açıklanan bu yönlerden davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Öte yandan davacı vekili, hüküm altına alınan tutarın gerekçeli kararda açıkça belirtilmediğini, bilirkişi raporunda protesto giderinin istenemeyeceğinin belirtildiğini, mahkemenin hüküm kısmının muğlak olduğunu belirtmiş ise de, ilk derece mahkemesince kararda icra dosyasına atıf yapıldığından bu yöndeki istinaf talebi mahkemenin kabul şekli itibariyle yerinde değildir. Ayrıca ilk derece mahkemesince asıl davayla ilgili kurulan 1/A bendinde tam kabulmüş gibi hüküm kurulduğu, 1/F bendinde ise yargılama giderlerinde paylaştırma yapıldığı, bu durumun birbiriyle çeliştiği anlaşıldığından bu yöne ilişkin davacı vekilinin istinaf talebi yerindedir. Öte yandan kabul şekli itibariyle de ilk derece mahkemesinin kararın son sayfasına maddi hata şerhi şeklinde hükümde düzeltme yapması da hüküm dokunulmazlığının ihlali olup bu durum usule aykırıdır. Asıl davanın davalıları ile birleşen dava davalısı … vekili ile birleşen dava davalısı … vekili verdikleri ayrı ayrı istinaf dilekçelerinde, kötüniyet tazminatı ve vekalet ücretine yönelik istinaf talebinde bulunmuş olup hakkında dava reddedilen kefiller için bağımsızlıkların koruyan asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinden tek bir vekalet ücreti hükmedilmesi doğru değildir.Ancak kötüniyet tazminatı verilmesine ilişkin istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacı bir kısım davalı kefiller yönünden takibinde haksız ise de, kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Bilindiği üzere HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf incelemesi tarafların ileri sürdüğü istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık olduğu durumlarda re’sen yapılır.Davacı vekilinin takip talebinde asıl alacağın %11,75 oranından az olmamak üzere artan oranlarda avans faizi işletilmesini istediği görülmüş olup avans faiz oranının değişken olduğu gözetildiğinde, hem avans faizi talep edip hem de belli bir oranın üzerinde talep etmek çelişkili talep niteliğinde bulunup bu şekildeki talep usule aykırıdır. Nitekim takipten sonraki dönemlerde, örneğin 14/12/2014’ten 31/12/2016’ya kadar olan dönem içerisinde avans faiz oranı %10,50’ye, 31/12/2016’dan 29/06/2018’e kadar olan dönem için %9,75’e ve nihayet 13/06/2020’den itibaren ise %10 oranına indiği görülmüştür. Dolayısıyla alacağın takip tarihinden tahsiline kadar olan süreçte zaman zaman avans faiz oranının davacının talebinde belirttiği %11.75 oranının altına indiği, dolayısıyla bu şekildeki bir talebin usule aykırı olduğu dairemizce kabul edilerek bu husus dairemizce yeniden kurulan hükümde re’sen dikkate alınmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının (karar ekindeki maddi hata şerhi bölümüyle birlikte) kaldırılmasına karar verilerek kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen dava davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Asıl dava davalıları ve birleşen dava davalısı … vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 3-Birleşen dava davalısı … vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE, 4-İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/01/2017 gün, 2014/1318 Esas, 2017/75 Karar sayılı kararının maddi hata şerhi bölümüyle birlikte KALDIRILMASINA, 5-ASIL DAVADA, a-) Asıl davanın, davalılar … Ltd. Şti, … ve … yönünden kısmen kabulü ile; İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasında davalılar … Ltd. Şti, … ve … tarafından 289.325,69 TL asıl alacak, 6.482,15 TL işlemiş faiz, 500,00 TL protesto gideri, 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 71,10 TL ihtiyati haciz gideri olmak üzere toplam 296.678,94 TL’ye yaptıkları itirazın iptali ile takibin bu miktarlar üzerinden asıl alacak olan 289.325,69 TL’ye takipten itibaren yıllık %11,75 ve değişen oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle tahsilde tekerrür olmamak üzere icra takip talebindeki diğer koşullarla birlikte devamına, b-) Asıl davanın, davalılar … ve … bakımından REDDİNE,c-) Kötüniyet tazminatı talebinin reddine, d-) Asıl alacak 289.325,69 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılar … Ltd. Şti, … ve …’den alınarak davacıya verilmesine, e-) Alınması gerekli 20.266,13 TL harçtan, peşin alınan 3.583,25 TL’nin mahsubu ile bakiye 16.682,88 TL’nin davalılar … Ltd. Şti, … ve …’den alınarak hazineye gelir kaydına, f-) Davacı tarafça sarf edilmiş, 25,20 TL başvurma harcı, 3.583,25 TL peşin harç, 3,80 TL vekalet pulu, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 304,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 5.916,25 TL’nin davalılar … Ltd. Şti, … ve …’den alınarak davacıya verilmesine, g-) Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca belirlenen 29.217,53 TL vekalet ücretinin davalılar … Ltd. Şti, … ve …’den alınarak davacıya verilmesine, h-) Hakkında dava reddedilen davalılar … ve … yararına AAÜT uyarınca belirlenen 29.217,53 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, 6-BİRLEŞEN DAVADA, a-) Birleşen davanın REDDİNE, b-) Kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE, c-) Alınması gereken 54,40 TL harçtan, dava açılırken yatırılan 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, d-) Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, e-) Birleşen dava davalıları kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden birleşen dava değeri üzerinden AAÜT uyarınca belirlenen 28.702,80 TL vekalet ücretinin birleşen dava davacısından alınarak birleşen dava davalıları … ve …’ya verilmesine, 7-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 8- İstinaf aşamasında asıl ve birleşen dava davacısı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 33,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 118,70 TL’nin davalılar … Ltd. Şti, … ve …’den alınarak asıl ve birleşen dava davacısına verilmesine, 9- İstinaf aşamasında Asıl dava davalıları ve birleşen dava davalısı … tarafından yapılan yargılama gideri olan 207,00 TL (85,70+121,30) istinaf yoluna başvurma harcı ile 20,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 227,00 TL’nin asıl ve birleşen dava davacısından alınarak asıl dava davalıları ve birleşen dava davalısı …’ye verilmesine, 10- İstinaf aşamasında birleşen dava davalısı … tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, 11-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 12-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi13/07/2020