Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3124 E. 2019/2420 K. 08.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3124 Esas
KARAR NO : 2019/2420 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2016
NUMARASI : 2014/270 E. – 2016/123 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Tespiti, Ref’i, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/11/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde ; müvekkili …’in iç içe geçmiş 5 adet hilalden oluşan ve tamamen kendi özgün tasarımı olan logoyu 2007 yılından itibaren kullanmaya başladığı, logonun aynı zamanda müvekkilinin hissedarı olduğu …Tic. Ltd. Şti.ne ait … ve … nolu tescilli marka başvurularına da konu edildiğini ve tescil edildiğini, davalı …’in müvekkili …’den izin almadan orijinal logoyu TPE nezdinde … nolu marka başvurusuna konu ettiğini, … markası ile müvekkiline ait markaların neredeyse birebir aynı olduğunu, buna karşın marka tescil başvurusunun 556 sayılı KHK nın 7. ve 8/1. Maddeleri kapsamında reddi gerekirken marka başvurusunun kabul edilerek tesciline karar verildiğini, davalı …’in farklı bir logo çalışması yaptırmak yerine müvekkili …’e ait logoyu esas alarak üzerinde fark edilemeyecek derecede küçük değişiklikler yapılarak tasarlandığını, logoyu oluşturan iç içe geçmiş 5 adet hilalin renklerini siyahtan kırmızı ve griye çevirerek marka olarak tescil ettirdiğini ve ticari faaliyetinde kullandığını, davalı ile yapılan görüşmelerde logonun lisans bedeli üzerinde bir uzlaşma sağlanamadığını, telif haklarını devralmak ya da tecavüze son verme yönünde herhangi bir adım atılmadığını, bu durumun … kötü niyetini ortaya koyduğunu belirterek, öncelikle logonun kullanımının tedbiren durdurulmasını, müvekkiline ait özgün tasarım ürünü logoyu içeren davalı tarafa ait … tescil nolu markanın 556 sayılı markaların korunması hakkında KHK nın 42. Maddesi gereğince hükümsüzlüğüne bu markaya kötü niyetle tescil ettiren ve kullanılan davalı tarafın özgün tasarımı ve 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununun kapsamında telif hakları müvekkile ait olan iç içe geçmiş 5 tane hilalden oluşan güzel sanat eseri niteliğindeki logoya vaki tecavüzün tespitine, ref’ine ve men’ ine, şimdilik 10.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatı işleyecek avans faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili 5.02.2015 tarihli cevap dilekçesinde: müvekkili şirketin kullanacağı logoyu konunun uzmanı tarafından alınan şekiller arasında … markasının ilk hecesi olan “…” ile uyumlu ve bu markayı çağrıştıracak bir tanesi olarak belirlendiğini ve bu şekil üzerinden çalışmaya devam edildiğini yapılan teknik çalışmalar neticesinde belirlenen şeklin tescilinden önce ayrıca marka vekilleri tarafından araştırma yapıldığını benzer marka tespit edilmemesi üzerine Türk Patent Enstitüsü başvurulduğunu itiraz gelmemesi üzerine de davaya konu markanın 14.9.2010 tarihinde … adına tescil edilerek kullanılmaya başlandığını, markaya askı ve ilan sürecinde davacı … tarafından herhangi bir itiraz yapılmadığını bu durumun davacının kötü niyetini açıkça ortaya koyduğunu, müvekkiline ait markayı logonun hilalleri bakımından şişkin ve dolgun, iç kesimleri renkliyken …’e ait logonun ise oldukça küçük, renksiz ve dolgun olmayan, hilal ay olarak nitelendirilemeyecek bir forma sahip olduğunu … markasında yer alan hilallerin konumları ve yönlerinin davacı logosundan iltibasa yer vermeyecek derecede farklı olduğunu ayrıca müvekkili markasının davacının markasından farklı sınıfta tescilli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul(Kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/12/2016 tarihli 2014/270 Esas-2016/123 Karar sayılı kararıyla;” tarafların logolarının/şekil markalarının birbirine benzer nitelikte olsalar da aynı olmadıkları, farklı oldukları, davanın logosunun davacının logosundan alıntı ve taklit olmadığı ve aralarındaki farklılıkların birbirinden ayırt edilebilmelerini sağlayabileceği, iç içe geçmiş 5 adet hilallerden oluşan logo marka/eserleri arasında benzerliklerin ve farklılıkların bulunduğu, benzer tasarım fikirlerinden hareketle yapıldıkları, daha önce bu konuda yapılmış çok sayıda benzer görsellikte çalışmaların bulunduğu ve her iki tasarımında kendilerinden önce yapılmış sözü geçen tasarım fikirlerinden esinlenilerek gerçekleştirildikleri, ayırt edici ve sahiplerin hususiyetlerini taşıyıcı birbirlerinden farklı özelliklerinin bulunduğu ve her birinin bireysel olarak oluşturdukları farklılıklar nedeniyle ne birbirlerinden, ne de kendilerinden önce yapılmış logolardan alıntı ve taklit sayılamayacakları, tarafların logo şekil markalarının/eserlerinin sahiplerinin özelliklerini taşıyan ayırt edici özellikleri ve farklılıkları olması, ayrıca markaların farklı mal ve hizmetlerde tescilli olmaları nedeniyle birbirleriyle karıştırılma tehlikesi ve ihtimali bulunmadığı ” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporlarının hükme esas alınacak nitelikte olmadığını, logolar arasındaki benzerliğin esinlenme seviyesinde değil, taklit derecesinde olduğunu, her iki logoda da en dıştaki büyük hilalin ağzı açık Türk Bayrağında ve sair birçok kullanımda olduğunun aksine sağa değil sola baktığını, logoların en çok göze batan ve en büyük parçalarının neredeyse birebir aynı olduğunu, her biri diğerinin içinden başlayıp ağzını kapatacak biçimde içeriye kıvrılan 4 adet hilalin daha mevcut olduğunu, müvekkiline ait logodaki hilallerin soldan sağa doğru, karşı tarafın logosundaki hilallerin ise sağdan sola doğru ancak aynı mantıkla sıra takip ettiğini, müvekkiline ait logonun taklit edildiğinin açık olduğunu, mahkemenin esinlenme düzeyinde benzerlikten bahsetmesinin isabetsiz olduğunu, davalı tarafın müvekkiline ait logoyu bilmeden tasarlamış olamayacağının kolayca anlaşıldığını, davalının intihal nedeniyle sorun yaşayacağını öngörerek her iki logonun renklerini , hilallerin uzunluğu ve kalınlığını ve iç içe kıvrılma yönlerini farklılaştırdığını, davalının sulh görüşmelerinde haksız olduğunu kabul ettiğini, 75.000TL ödemeyi kabul ettiğini, müvekkilinin logosuna benzer çalışmaların daha önce de yapıldığına dair kabulün hatalı olduğunu, müvekkilinin tamamen özgün bir logo tasarladığını davalının da logoyu küçük değişiklikler yaparak aynen kullanmayı tercih ettiğini, dosyada sundukları hukuki görüşe mahkemenin hiç değinmediğini, karşı tarafça sunulan mütalaada da logoların büyük oranda benzer olduğunun kabul edildiğini, ayırt ediciliğin sadece … ibaresiyle meydana getirildiğinin ifade edildiğini, davalının basiretli tacir olma yükümlülüğünü yerine getirmediğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekilinin istinafa cevabında, davacı iddialarının yerinde olmadığını, uzlaşma talebinin söz konusu olmadığını, davacının 1.000.000 TL bedel talep ettiğini, haksız çıkar sağlama gayretine girdiğini,İstanbul Anadolu C.Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiğini beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından dosya kapsamında alınan 12.01.2016 tarihli raporda; tarafların amblemlerinin incelenmesinde, dönerek küçülerek iç içe geçen daire parçalarının sonuçta çok farklı konumlarda ve çok farklı dönüşlerle birbirlerinden çok ayrı görüntüler arz ettiğini, davacı ve davalı tasarım-marka ve logoların ayrı ayrı ve bağımsız eser oldukları, grafik eser olarak nitelendirilebileceği, bilgilenmiş kullanıcı nezdinde davalının logosu ile davacının eseri arasında İltibas ve İntihalin olamayacağı, davalı tarafın davacının logosunu veya … numaralı şekil markasını kullanmadığı beyan edilmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından dosya kapsamında alınan 31.05.2016 tarihli raporda; her iki eserinde iç içe geçen birden fazla hilaller olarak benzer oldukları, tasarım fikri bakımından yeni olmadıkları, ancak bu durumun her birinin değişik özellikleri sebebiyle ayrı ayrı eser sayılmaları ve taraflardan her birinin kendisine ait logo bakımından eser sahibi sayılmasına engel olmadığı ve her iki tarafa ait logo eserlerinde ayrı ayrı sahiplerinin farklı özelliklerini taşıdıkları, dolayısıyla tarafların her ikisinin logolarının-şekil markalarının da FSEK anlamında ayrı ayrı güzel sanatlar eserleri, grafik tasarım eserleri olduğu , tarafların iç içe geçmiş beş adet hilallerden oluşan logo/marka/eserleri arasında benzerliklerin ve farklılıkların bulunduğu, benzer tasarım fikirlerinden hareketle yapıldığı, daha önce bu konuda yapılmış benzer görsellikte çalışmaların bulunduğu ve her iki tasarımın da kendilerinden önce yapılmış sözü geçen tasarım fikirlerinden esinlenilerek gerçekleştirildikleri ve her birinin bireysel olarak oluşturuldukları, farklılıklar nedeniyle ne birbirlerinden, ne de kendilerinden önce yapılmış logolardan alıntı ve taklit sayılamayacakları, her ikisininde ayırt edebilmeyi ve karıştırmayı önleyici özelliklerinin bulunduğu beyan edilmiştir.Hükümsüzlüğü istenen davalı markasının 2009/63714 başvuru numaralı 04/37/39 sınıflarda tescilli şekil markası olduğu görülmüştür.Davacı adına 35/38/41’inci sınıflarda tescilli … başvuru numaralı şekil+… STUDIO ibareli marka ile, davacının hissedarı olduğunu beyan ettiği … Tic.Ltd.Şti adına 35/41’inci sınıflarda tescilli şekil+… markasının tescilli olduğu görülmüştür.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkilinin 5846 sayılı FSEK hükümlerine göre hakları kendisine ait olan logonun davalı tarafça … numaralı markada kullanıldığını beyanla, davalı markasının hükümsüzlüğünü ve telif haklarına tecavüzün tespiti, meni ve refi ile maddi, manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince tarafların logolarının benzer olsa da aynı olmadığı, farklı oldukları, alıntı taklit olmadığı ve markaların farklı mal ve hizmetlerde tescilli olması nedeniyle birbirleriyle karıştırma ihtimali bulunmadığından hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.Davanın hukuki dayanağı, 556 Sayılı KHK 8/3 maddesinde “Tescil için başvuru yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir” hükmünün ve 556 Sayılı KHK 42/1-b maddesinde, 8. Madde de sayılan hallerin bulunması halinde markanın hükümsüzlüğünün istenebileceğinin düzenlendiği anlaşılmakla; ilk derece mahkemesinin gerekçesinde beyan edilen taraf markalarının tescil edildiği mal ve hizmetlerin farklı olmasının, ileri sürülen hükümsüzlük nedeni karşısında incelenmesi gerekmediği kanaatine varılmıştır.Davacı tarafça, tescilli …. sayılı markada ve davacının hissedarı olduğunu beyan ettiği şirket adına tescilli … sayılı markada yer alan iç içe geçmiş hilal şekillerinden oluşan logo üzerinde FSEK kapsamında hak sahibi olduğunun ileri sürüldüğü, dosya kapsamında grafik tasarım uzmanı bilirkişilerin bulunduğu iki ayrı heyetten alınan bilirkişi raporlarında, tarafların logo tasarımlarının grafik eser sınıfına girdiği, her iki logonun da bu konuda yapılmış benzer görsellikte çalışmalardan esinlenerek oluşturulduğu ancak davalı vekilinin istinaf dilekçesinde de kabul ettiği üzere “dönerek küçülerek iç içe geçen daire parçalarının farklı renk ve boyutta oldukları gibi, çok farklı dönüşlerle” birbirinden çok ayrı görüntüler arz ettiği, her birinin bireysel farklılıkları nedeniyle kendilerinden önce yapılmış logolardan alıntı ve taklit sayılamayacağının beyan edildiği, dosyaya davalı tarafça daha önce tescil edilmiş hilal şekillerinden oluşan logo görsellerinin sunulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bilirkişi raporlarının yeterli olmadığı, davalı markasındaki logonun taklit olduğuna ve kendi logosu olmaksızın tesadüfen oluşturulmasının mümkün bulunmadığına yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, davacı tarafça HMK 293. madde kapsamında sunulan uzman görüşünün takdiri delil olduğu, bağlayıcılığı bulunmadığı, hakimin hukuki görüşünü gerekçesinde açıkladığı, uzman görüşüne mahkeme gerekçesinde yer verilmemesinin sonuca etkili olmadığı, kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine ancak mahkeme gerekçesi düzeltilmekle, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, tarafların usuli kazanılmış haklarının saklı tutularak, vekalet ücreti yönünden önceki hükmün aynen tekrarına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1- Davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin REDDİNE, kararın gerekçesi düzeltilmekle, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince, İstanbul(Kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/12/2016 tarihli 2014/270 Esas-2016/123 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,-DAVANIN REDDİNE,2-İlk derece yargılaması yönünden;-Peşin yatırılan 597,72 TL harçtan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 553,32 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, -Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.200 TL ücreti vekaletin, davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, -Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3- İstinaf yargılaması yönünden;-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 08/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.