Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3101 E. 2018/1360 K. 08.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/3101 Esas
KARAR NO : 2018/1360
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2016
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 08/06/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı …vekili asıl davada; müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin davalının şirketin gönderdiği ihtarname ile 28/06/2011 itibariyle faaliyette bulunmayacağını bildirmesi üzerine sona erdiğini, müvekkilinin sözleşmeler nedeniyle edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini ve davalı tarafın işlettiği istasyona 19.007,39 TL tutarında sabit yatırım yaptığını, sözleşmelerin süresinden önce sona ermesi nedeniyle yatırımların geçersiz ve müvekkilinin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmı tutarında davalının sebepsiz zenginleştiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bu tutarın 28/06/2011 tarihi itibariyle güncellenmiş değeri olan 13.980,67 TL’nin 28/06/2011’den itibaren değişen oranlarda avans faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili; 30/06/2006 tarihinde … ile yapılan bayilik sözleşmesinin 2007 yılında …’ın mirasçısı oğulları tarafından kurulan …Ltd. Şti’ne devirle yeni bir sözleşme yapıldığını, …’ın da 07/04/2009 tarihinde vefat ettiğini, ayrıca şirkette ortak olmadığını ve yeni bayilik sözleşmesine de imza atarak taraf olmadığını, bu nedenle davanın … yönünden ve eşi … yönünden davaya dahil edilmemeleri ve husumetten reddini istediklerini, sökülebilen yatırımlarla ilgili olarak davacının varsa zararını ispat etmesi gerektiğini, bina ve saha betonlarının müvekkili tarafından sözleşme tarihinden önce 2004 yılında yaptırıldığını, bazı yatırımların ise davacıya teslim edildiğini, davacının iddia edilen tutarda sabit yatırımı bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davacı …vekili birleşen davada; asıl davadaki iddialarını tekrar ederek İstanbul 9. ATM’nin 2011/552 esas sayılı dosyasında açtıkları davada, davalı …’ın vefat ettiğini, bu nedenle bu davayı mirasçılarına açmak durumunda kaldıklarını belirterek 13.980,67 TL’nin 28/06/2011 tarihinden itibaren avans faizi ile davalılardan tahsilini ve her iki dosyanın birleştirilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı tarafça yapıldığı iddia edilen yatırımların dava konusu istasyon üzerine yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra davalı yanın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, anılan sabit yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı hususunda keşif yapıldığı, buna göre davacı şirket tarafından 2008 yılında yapıldığı belirlenen sabit yatırımların dava konusu istasyon üzerinde yapıldığı, ancak akdin feshinden sonra davalı tarafın bu kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam etmediği, zira halen faal olan şirketin otomasyon ve yazılımı kullandığı, saha betonu gibi sabit yatırımları da gerek tadilat yaparak, gerek tamiratla yenilemiş olduğu, dolayısıyla dava konusu edilen sabit yatırımların taşınmaza değer katmadığı gerekçeleriyle asıl davanın davalısı şirket ile birleşen davanın davalıları hakkındaki davanın reddine, asıl davadaki davalı …’ın ise dava tarihiden önce vefat ettiği ve taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, kararı asıl ve birleşen davanın davacı vekili istinaf etmiştir.
Asıl ve birleşen davanın davacı vekili istinaf sebebi olarak; tarafların 28/06/2006 tarihinde 15 yıl süre ile bayilik konusunda anlaştıklarını ve aynı süre ile intifa hakkı tesis edildiğini, müvekkilinin davalıya ait istasyonda 15 yıl süre ile ürünlerinin satılacağı düşüncesiyle 19.007,39 TL yatırım yaptığını, raporun tamamen varsayıma dayalı olduğunu, saha betonunun 2004 yılında yapıldığının belirtildiğini, daha sonra müvekkilince 2008 yılında saha betonlama işleminin yapıldığının tespit edildiğini, ancak bu yatırımların taşınmaza değer katmadığı belirlemesinin yapıldığını, bu belirlemenin tamamen yoruma dayalı belgeye ve maddi verilere dayanmayan varsayımlardan ibaret olduğunu, zira her davanın dava tarihi itibariyle sonuç doğurduğunu, saha betonunun yıpranmış, çökmüş olabileceğini, bu konudaki yorumların kabul edilemeyeceğini yine bir kısım yatırımların müvekkiline iade edilmediğini, buna rağmen talebin değerlendirilmemesinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davalının bayilik sözleşmesinin 28/06/2011 de sona erdiğini, 05/07/2011 de ise başka bir firmanın bayiliğini yapmaya başladığını, dolayısıyla sabit yatırımın kullanılmadığı iddiasının doğru olmadığını, bayilik sözleşmesine protokol gereğince müvekkili defter ve kayıtlarının kesin delil olduğunu, diğer davalılar ….’un da taşınmaz malikleri olup, yapılan yatırımlar neticesinde taşınmaz değer kazandığından sözleşmenin erken feshi nedeniyle haksız zenginleştiklerini, ayrıca davalı … Kuyumculuk Ltd. Şti için 1.800 TL vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, davalı vekili Av. ….’nun 09/12/2013 tarihli dilekçesi ile vekillikten istifa ettiğini, dolayısıyla vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu bildirmiştir.
Davacı ile davalılardan … arasında 30/06/2006 tarihinde 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin imzalandığı görülmüştür. Yine davacı şirket ile davalı … arasında düzenlenen protokolde davalının taşınmazı üzerinde davacı lehine 15 yıl süre ile intifa hakkı tesis ettirmeyi ve bayilik sözleşmesi imzalamayı kabul ettiği görülmüştür.
Davalı şirket tarafından davacıya çekilen 21/02/2011 tarihli ihtarname ile intifa süresinin 28/06/2011’de sona ereceği, buna göre bayilik sözleşmesini yenilemeyeceklerini beyan ettiği görülmüştür.
Davacı vekilince sunulan sabit yatırım listesinde otomasyon dağıtım panosu, otomasyon pompa ekipmanı, fiş yazıcı, otomasyon alt yapı ve betonlama ve yazılım ile otomatik pompa ekipmanı, ayrıca LPG Yazılımı, LPG net ekipmanı ve dispanser olduğu görülmüştür.
Davalı …’ın 28/06/2006 tarihinde taşınmazı üzerine davacı lehine 28.000 TL bedel karşılığı, 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında keşif yapılarak alınan bilirkişi raporunda; dava konusu istasyonda LPG bölümünde İpragaz marka tank ve akaryakıt ve LPG pompası ve ekipmanları bulunduğu, ayrıca otomasyon sisteminin çalışır vaziyette olduğu, fiş, yazıcı ve UPS cihazının devre dışı olduğu, … ait kanopi ilavesi ve tadilatının akaryakıt tankının 31/12/2004 tarihinde dava dışı bir şirkete fatura karşılığı yaptırıldığı, 29/08/2011 tarihinde pompa takımları ve ekipmanlarının dispanserlerin ve ekipmanlarının sahada montajlandığı belirtilmiştir.
Davacı vekilinin 24/06/2014 havale tarihli dilekçesi ile; yapılan sabit yatırımlara ilişkin faturaları sunduğu görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 27/03/2015 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda ise; asıl ve birleşen davadaki davacı talebinin yerinde olmadığı yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 28/09/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda ise; Yargıtay 19.HD’sinin içtihatları doğrultusunda yapılan değerlendirmede; davacının böyle bir talepte bulunma hakkı olmadığı, zira sözleşmenin 5 yıl süre için yapıldığı, yatırım bedelinin 15 yıllık intifa hakkı süresince sözleşme ilişkisinin devam edileceğine güvenilerek verildiğinin ileri sürelemeyeceğini, ayrıca davacının yapmış olduğu yatırımların bayilik sözleşmesinin bir gereği olarak sözleşme süresine bakılmaksızın davacı tarafından yapılması gerektiği ve zorunlu olan yatırımlar olduğu, bu nedenle talebin yerinde olmadığı, Yargıtay kararı doğrultusunda yapılan incelemede ise; davacı yanca yapılan yatırımların taşınmaza değer katmadığı ve davalı nezdinde sebepsiz zenginleşme oluşturmadığı, davacının taleplerinin yerinde olmadığı bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 29/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise; inşaat yatırımları açısından yapılan değerlendirmede istasyon üzerindeki saha betonu tadilatının söz konusu olduğu, saha betonunun üzerinden ağır tonajlı araçlar geçmesi nedeniyle 2-3 yılda yapılan bir tamirat olduğu, davalının 2011 yılında fesihten sonra yeni akaryakıt şirketi ile çalışmaya başlaması nedeniyle saha betonu üzerinde yeni saha betonu atılmasıyla altta kalan bu sabit yatırımın davalıya yararının olmayacağı, bu sebeple taşınmaza değer katmadığı, makine ve teçhizatlar bakımından yapılan değerlendirmede ise işletmede kullanılan bilgi teknolojisi araçlarının sayı ve güncel olmaları bakımından TP şirketine ait olduğu, dolayısıyla dava konusu edilen bilgi teknolojisinin ekonomik olarak taşınmaza bir değer katmadığının belirlendiği, yine fiş yazıcı, otomasyon ve UPS’nin işletmede kullanılmadığının tespit edildiğini, davalı … tarafından davacı şirkete ait pompaların ve bazı cihazların tutanakla davacı şirkete teslim edildiği, fiş, yazıcı ve UPS cihazının ise davacı tarafından geri alınmadığı ve depoda durduğu, davalı tarafından kullanılmayan bu cihazların işletmeye bir yararı olmadığından taşınmaza kattı bir değerin bulunmadığı yolunda görüş bildirilmiştir.
Asıl davaya cevap dilekçesinin ekinde sunulan Çardak Sulh Hukuk Mahkemesi’nden verilen 2009/79-73 E.K sayılı veraset ilamına göre …’ın 07/04/2009 tarihinde vefat ettiği, mirasçı olarak eşi Nejla, kızı Hülya ve oğulları Hasan ile Ersin’in kaldığı görülmüştür.
Dosyanın incelenmesinde intifanın 25/04/2012 tarihinde terkin edildiği görülmüştür.
23/09/2011 tarihli servis raporu başlıklı belge ile davalıya ait istasyondaki kabin, monitör ve bir kısım menkullerle pompa ve tankın demontajının yapıldığı, pompa ekipmanları, pompa söküm işlemlerinin yapıldığı, pompa ekipmanları pompanın üzerinde firmasına gittiğinin yazılı olduğu, yine istasyonda UPS ve fiş yazıcının bulunmadığının yazılı olduğu, 22/07/2011 tarihli arıza kontrol formunda ise bir adet dispenser ile bir adet panonun alındığının yazılı olduğu görülmüştür.
Davalı tarafça sunulan 31/12/2014 tarihli faturada, kanopi ilavesi ve tadilatı, akaryakıt tesisatı yapımı, elektrik tesisatı tadilatı, saha beton tadilatı ve akaryakıt tankı konulu davalıya düzenlenmiş 43.660.000.000,00 fatura olduğu görülmüştür.
GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, davacı tarafından davalı yana ait taşınmaz üzerinde bulunan istasyon için yapılan sabit yatırım bedellerinin dikey ilişkinin sona ermesi nedeniyle kullanılmayan kısmına ilişkin karşılığının tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf sabit yatırım olarak pompa, tank, dispenser ve otomasyon, saha betonu gibi giderler yaptığını ileri sürmüştür. Davalı taraf ise bir kısım menkullerin davacı tarafından sökülüp alındığını, sahadaki betonun ise ilk olarak kendileri tarafından yapıldığını, daha sonra da tadilat olduğunu savunmuştur. Dosya içeriğinde bulunan 23/09/2011 tarihli servis raporu başlıklı belge ve 22/07/2011 tarihli arıza kontrol formu başlıklı belgelere göre davalı tarafça pompa, tank, dispenser vs. davacı tarafa tutanaklarla teslim edildiği anlaşılmıştır. Öte yandan otomasyon sisteminin ise bir kısmının da söküldüğü anlaşılmaktadır. Her ne kadar UPS ve fiş yazıcının bulunmadığı belirtilmiş ise de, gerek davalı vekilinin 08/07/2013 tarihli dilekçesinde davacıya ait fiş yazıcı ve otomasyon UPS’nin kendilerinde olup davacı tarafça işe yaramayacağı düşüncesiyle teslim alınmadığını ileri sürdüğü, davacı tarafından ise bu konu ile ilgili açık ve net bir şekilde beyanda bulunulmadığı, kaldı ki bunların sabit yatırım niteliğinde bulunmadığı, menkul olup ariyetlerin iadesine ilişkin düzenlemeler kapsamında iadesinin istenebilecektir. Kaldı ki istasyonda başka bir dağıtıcı firmanın bayiliğinin devam ettiği ve davacıya ait otomasyon sisteminin kullanılmadığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık esas itibariyle daha çok saha betonuna ilişkin yatırımlardan kaynaklanmaktadır. Davalı taraf istasyona saha betonunu kendilerinin yaptırdığını savunarak 31/12/2004 tarihli içeriğinde saha betonu tadilatı da bulunan faturayı ibraz etmiştir. Yine mahallinde yapılan keşifler sonucu alınan bilirkişi raporunda 2011 yılında davalı tarafın yeni dağıtıcı firma ile çalışması nedeniyle eski saha betonu üzerine yeni saha betonu atıldığının anlaşıldığı, bu itibarla önceki saha betonunun taşınmaza değer katmadığı yolunda görüş bildirildiği, bu görüş ve tespitin de dosya kapsamına uygun bulunduğu, taraflar arasındaki intifanın ise asıl davanın açıldığı tarihten sonra terkin edildiği gözetildiğinde asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın asıl ve birleşen davanın davacısından alınarak hazineye irad kaydına,
3-Asıl ve birleşen davanın davacısı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.08/06/2018