Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3095 E. 2020/761 K. 23.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3095 Esas
KARAR NO : 2020/761
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2017
NUMARASI : 2014/1209 2017/152
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada TL ve EURO hesapları bulunduğunu, söz konusu hesaplardaki paraların davalı bankanın şube müdürü … tarafından sahte imzalarla ve usulsüz işlemlerle zimmete geçirildiğinin gerek ceza soruşturmasında, gerekse BDDK tarafından düzenlenen raporlarla tespit edildiğini, şube müdürü ve kardeşi hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açıldığını, çalışanının eylemlerinden dolayı davalı bankanın BK 55 ve 100.maddeleri uyarınca sorumlu olduğunu, müvekkilinin hesaplarında bulunan 2.606,903,07 TL, 210.800,00 TL ve 4000 EURO tutarındaki mevduatların tahsili gerektiğini, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalı haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, …. hakkında açılan ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, icra inkar tazminatının koşullarının bulunmadığını, çelişkili ve ticari hayatın olağan akışına aykırı işlemler bulunduğunu, dava konusu işlemlerde davacı tarafın müterafik kusuru bulunduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalı bankanın Hasanpaşa Şubesi eski müdürü … tarafından davacının, davalı bankadaki hesaplarına usulsüz, sahte imza ile bilirkişi raporunda belirtilen miktarda para çektiği, güven kurumu olan bankanın müşterisine karşı zararı gidermekle yükümlü bulunduğu ve davalı banka çalışanının kusurlu ve hukuka aykırı eylemiyle davacının zararı arasında illiyet bağı bulunduğu, davacının uğradığı zararda davalının doğrudan sorumlu bulunduğu, olayda davacının müterafik kusurunun bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, toplam 3.304.710,09 TL üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağa takipten itibaren avans faizi yürütülmesine ve davalının %20 oranında icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; gerek kök, gerekse ek raporda bilirkişinin sahtecilik işlemlerine konu dekont örneklerini dava dosyasına sunulmadığından, bu dekontlardaki miktarı alacak tutarından düştüğünü, kök rapora itiraz dilekçesinde dekontların bir kısmının 02/02/2015 tarihli dilekçe ekinde dosyaya sunduklarını, ayrıca mahkemenin … yazı yazdığını ve dosyayı bilirkişiye tevdi ettiğini, ek raporda ise bilirkişinin sunulan dekontları dikkate almadan ve yeniden hesaplama yapmadan asıl alacağa 2.404.093,93 TL olarak hesapladığını, dekontların bilirkişi tarafından incelenmediğini, bu durumun ek rapora itiraz dilekçesinde tekrar ederek dekont örneklerini sunduklarını, ancak sunulan dekont örneklerinin mahkemece dikkate alınmadığını, kaldı ki 5.411 sayılı kanunun 42.maddesi uyarınc a her türlü belge aslının banka tarafnıdan saklanması gerektiğini, yine davalı bankanın müdürü …. usulsüz işlemlerin ortaya çıkmaması için müvekkilleri tarafından gönderilen talimatları banka içinde yok ettiğini, kendisinin banka içinde sahte imzalı talimatlar ürettiğini ve ayrıca bu sahte talimatların anlaşılmasını gizlediğini, bu durumun BDDK raporu, ceza dosyasına sunulan rapor ve diğer raporlarla ayrı ayrı tespit edildiğini, huzudaki dava konusu aynı olayla ilgili olarak görülen diğer davalarda, davalı banka müdürünün gerçekleştirdiği sahtecilik ve zimmet eylemleri nedeniyle banka mudilerinin hesaplarından çekilen paraların tamamının faizi ile birlikte ödenmesine karar verildiğini v ebu kararların bir kısmının Yargıtay’dan onanmak suretiyle kesinleştiğini bildirmiş ve dilekçesi ekinde bir kısım Yargıtay ilam mahkeme karar fotokopilerini sunduğu görülmüştür. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; dava dosyasına sunulan aynı ihtilaf konusu ile ilgili davacı şirketin sahiplerinin akrabası ve aile şirketleri tarafından açılan davada Yargıtay 11. HD’nin iki ayrı dosyada bozma kararı verdiğini, bozma kararında belirtilen gerekçelerin itiraz olarak ileri sürüldüğünü, ancak bunların mahkemece değerlendirilmeden karar verildiğini, hükme esas alınan raporda dava konusu edilen tutarların davacıların akrabası, ticari ilişkide olduğu kişi veya şirketlerin hesabına gönderildiğinin saklandığını, bu hususun araştırılmadığını, bu para çekim işlemlerine davacı tarafın rıza gösterip göstermediğinin tartışılmadığını, yine ceza davasında bu davaya konu miktarların bulunup bulunmadığı, bununla ilgili inceleme yapılmadığını, ceza davasının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılmadığından hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verildiğini, gerçekten de davacıların işbu davadaki talepleri aynı zamanda müşteki oldukları İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nde değerlendirilmiş ve henüz bu ceza davasının kesinleşmemiş olduğunu, ceza davasında belirtilen zarar miktarı ile hukuk davasında talep edilen ve hüküm altına alınan zarar miktarının birbirinden farklı olup bu hususun yerel mahkemece dikkate alınmadığını, davacının hesaplarından çıkan bedellerin ailenin diğer üyelerine veya ticari ilişkisi bulunduğu kişi veya şirketlere gitmiş olduğunun bilirkişi raporu ile belirlenmesine karşı yerel mahkemenin bu hususu araştırmadan hüküm kurduğunu, davacı şirketin usulsüz çekilen bedellere bir itirazının olmadığını, dava konusu işlemlerde icazetin olup olmadığının araştırılmadığını, yine bu durumun müterafik kusur kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde müterafik kusur sayılmamasının doğru olmadığını, ayrıca %20 icra inkar tazminatı şartlarının olayda gerçekleşmediğini bildirmiştir. Davaya dayanak yapılan İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası fotokopisinin incelenmesinde; davacının, davalı aleyhine 13/05/2013 tarihinde 2.785.621,07 TL asıl alacak, 1.030.431,76 TL işlemiş faiz, 9.360,00 TL asıl alacak (4.000 EURO’nun TL karşılığı) 3.462,37 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.828.875,20 TL alacağın asıl alacağa takipten itibaren avans faizi işletilmek suretiyle tahsilinin istendiği, davalı tarafın takibe süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür.Şüpheliler …. hakkında zincirleme nitelikli zimmet ve suça iştiraktan kamu davası açıldığı, davacı şirketin de iddianamede mağdur olarak yer aldığı, yargılamanın İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığı görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 14/01/2015 tarihli 3 kişilik bilirkişi heyeti raporunda; davacı hesabına davacının bilgisi ve onayı haricinde yatırılan 70.000 USD’den 5.000 USD’nin düşülerek 65.000 USD’nin TL karşılığının düşüldüğü, ayrıca davacı firmanın hesaplarına bilgileri olmaksızın yatırılan tutarların düşüldüğü, yine 14 adet görülmeyen dekontların toplamı 287.422,07 TL’nin düşülmesi sonucu davacının isteyebileceği tutarın 2.354.093,93 TL asıl alacak, yine 8.260,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 3.236.214,54 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Tarafların itirazı üzerine ve mahkemece 10 adet dekontla ilgili olarak davalı bankaya yazılan müzekkere cevabı da dikkate alınmak üzere ek rapor alınması istendiği, bilirkişiler tarafından hazırlanan 18/08/2015 tarihli ek raporda ise davacıların 2.404.093,93 TL ve 8.260,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 3.304.710,09 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği, dosyaya sadece 20.sıradaki dekontun bir fotokopisinin sunulduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı bankanın mahkemeye gönderdiği 13/04/2015 tarihli yazısı içeriğinde 5 adet dekontun adli emanete alındığı, 5 dekontun ise aslının bankada muhafaza edildiği ve suretinin gönderildiği bildirilmiş olup yazı ekinde 5 adet dekont fotokopisinin sunulduğu görülmüştür.Davacı tarafından dosya istinaf aşamasındayken dairemize gönderilen 19/11/2018 tarihli dilekçede; daha önce Yargıtay’dan geçen kararlara yönelik karar düzeltme başvurularının reddedildiğine ilişkin karar düzeltme red kararlarının fotokopilerinin sunulduğu görülmüştür.Davacı tarafından davalıya gönderilen 27 Aralık 2010 tarihli ihtarnamede; 13083185 numaralı TL mevduat hesabında bulunan 2.606.903,07 TL, yine 13862855 numaralı TL mevduat hesabında bulunan 210.800,00 TL ve 14786695 numaralı EURO mevduat hesabında bulunan 4.000 EURO’nun kendisine ödenmediği, banka çalışanlarınca usulsüz işlemler yapıldığı, müvekkili hesabına 75.212,00 TL ve 65.000 USD yatırılmış olduğundan bu meblağın mevcut alacakdan mahsup edilmesini istediği, belirtilen tutarların ise ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödenmesinin istendiği, ihtarnamenin banka genel müdürlüğüne 29/12/2010’da, Hasanpaşa Şube Müdürlüğü’ne ise 10/01/2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. İstinaf aşamasında bir kısım dekontlar yönünden eksik inceleme yapıldığı anlaşıldığından, bilirkişi heyetinden ek rapor alınması cihetine gidilmiş ve bilirkişiler tarafından hazırlanan 05/07/2019 tarihli rapor içeriğinde; davacı tarafın alacağının takip tarihi itibariyle toplam 3.629.957,18 TL olarak hesaplandığı görülmüştür.Yine istinaf aşamasında İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi kararının akıbeti araştırılmış, mahkemece verilen 21/04/2014 günlü kararın Yargıtay 7.Ceza Dairesi’nce, müştekiler vekillerinin temyiz incelemesinin reddine, katılan … A.Ş’nin temyiz incelemesinin reddi ile hükmün onanmasına, sanık … müdafinin temyiz istemi hakkında ise düzelterek onama kararı verildiği, kararın 30/10/2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalı bankadaki TL ve EURO hesaplarından davalı banka müdürünün sahte imzalarla ve usulsüz işlemlerle çekilen paraların zimmetine geçirildiğini iddia etmiş ve bu konuda başlatılan takipte itirazın iptalini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında da alınan bilirkişi raporundan ve dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere davalı banka çalışanının sahte ve usulsüz işlemler yapılmak suretiyle davacı tarafın hesaplarından paraların çekildiği anlaşılmıştır. Zaten konuyla ilgili ceza mahkemesi kararı da mevcut olup verilen bu kararın temyiz incelemesinin Yargıtay 7.Ceza Dairesi’nce yapıldığı ve kararın kesinleştiği dairemizce yapılan araştırma sonucunda anlaşılmıştır. Davacı tarafın istinaf talebi, bir kısım dekontların dikkate alınmadığı yolundadır. Davacı tarafın bu istinaf sebebi dairemizce yerinde görülerek dikkate alınmayan dekontlar yönünden dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişi heyeti tarafından sunulan 05/07/2019 tarihli raporda; bu dekontların da dikkate alındığı ve davacı tarafın takip tarihi itibariyle toplam 3.629.957,18 TL davalıdan alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Dairemizce alınan rapora karşı gerek davacı vekilince, gerekse davalı vekilince itirazda bulunulmuş ise de, söz konusu rapor olayın oluşuna ve dosya kapsamına uygun bulunduğundan, taraf vekillerinin rapora karşı itirazları yerinde görülmemiştir. Dairemizce alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tarafın istinaf talebi kısmen kabul edilmiştir. Davalı tarafın istinaf talepleri ise; aynı ihtilaf konusuyla ilgili davacının akrabaları tarafından açılan benzer davada Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin bozma kararı verdiği ve kendilerinin de bozma kararında belirtilen gerekçeleri itiraz sebebi olarak ileri sürdüklerini, bu sebeplerin değerlendirilmediğini ileri sürmüş iseler de, kesinleşen ceza mahkemesi kararı içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalı çalışanının sahte ve usulsüz işlemler yapılarak davacının hesabından paralar çekildiği, davacı bankanın objektif özen yükümlülüğünün bulunduğu, dolayısıyla çalışanının verdiği zarardan sorumlu olduğu, öte yandan ceza mahkemesi kararı kesinleşmiş olmakla, ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılmasına dair istinaf sebebinin yerinde olmadığı, ayrıca bankalar, kısmi kusurları nedeniyle verdikleri zararın tamamından sorumlu oldukları, bu nedenle müterafik kusur bulunup bulunmadığının sonuca etkili olmadığı, davacının bu işlemlere onayının olmadığı, ayrıca onay ya da icazet verildiği hususunun davalı tarafından ispatlanamadığı gözetildiğinde, davalı tarafın istinaf talepleri yerinde değildir. Ayrıca söz konusu alacak bankacılık işleminden kaynaklandığından, likit nitelikte olup davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Kaldı ki benzer birçok davada da Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce onama kararları verildiği ve bu kararlara karşı yapılan karar düzeltme istemlerinin de aynı dairece reddedildiği dosyaya sunulan kararlardan anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul, kısmen reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin ise reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,3-İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2017 gün, 2014/1209 Esas, 2017/152 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe itirazının kısmen iptali ile takibin 2.641.516,00 TL asıl alacak, 977.125,72 TL işlemiş faiz ve 8.260,00 TL asıl alacak, 3.055,46 TL işlemiş faiz toplamı 3.629.957,18 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacak tutarlarına takipten itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine,5-Alacak likit olduğundan, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6-Alınması gereken 247.962,37 TL harçtan, peşin alınan 46.243,35 TL harç ve icra dosyasında alınan 19.144,30 TL harç toplamı 65.387,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 182.574,72 TL harcın davalıdan alınarak, hazineye irad kaydına,7-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 2.700,00 TL bilirkişi gideri, TL 112,00 TL. tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.812,00 TL’nin davanın kabul edilen kısmına isabet eden 2.665,91 TL’si ile 46.267,65 TL harç gideri toplamı 48.933,56 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı lehine davanın kabul edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 124.924,57 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,9-Davalı lehine davanın red edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 22.374,26 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,10-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iadesine, 11-İstinaf aşaması yönünden davalıdan alınması gereken 225.744,75 TL harçtan, peşin alınan 56.436,18 TL harcın mahsubu ile bakiye 169.308,57 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 12-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 73,90 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 159,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 14-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 15-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/03/2020