Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3094 E. 2020/762 K. 23.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3094 Esas
KARAR NO : 2020/762
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2017
NUMARASI : 2014/1210 2017/153
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada TL, EURO ve USD hesapları bulunduğunu, söz konusu hesaplardaki paraların davalı bankanın şube müdürü … tarafından sahte imzalarla ve usulsüz işlemlerle zimmete geçirildiğinin gerek ceza soruşturmasında, gerekse BDDK tarafından düzenlenen raporlarla tespit edildiğini, şube müdürü ve kardeşi hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açıldığını, çalışanının eylemlerinden dolayı davalı bankanın BK 55 ve 100.maddeleri uyarınca sorumlu olduğunu, müvekkilinin hesaplarında bulunan 568.329,54 TL, 4.000,00 EURO ve 154.169,00 USD tutarındaki mevduatların TL karşılığının tahsili gerektiğini, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalı bankanın haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, …. hakkında açılan ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, icra inkar tazminatının koşullarının bulunmadığını, çelişkili ve ticari hayatın olağan akışına aykırı işlemler bulunduğunu, davacının aradan uzun zaman geçtikten sonra itirazda bulunduğunu, dava konusu edilen bedellerin gönderildiği diğer kişilerin davacı ile yakın akraba olduklarından, davacının iddialarının samimi olmadığını, davacının gerekli yükümlülüklerini yerine getirmediğinden dava konusu işlemlerde davacı tarafın müterafik kusuru bulunduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davalı bankanın Hasanpaşa Şubesi eski müdürü … tarafından davacının, davalı bankadaki hesaplarına usulsüz, sahte imza ile bilirkişi raporunda belirtilen miktarda para çektiği, güven kurumu olan bankanın müşterisine karşı zararı gidermekle yükümlü bulunduğu ve davalı banka çalışanının kusurlu ve hukuka aykırı eylemiyle davacının zararı arasında illiyet bağı bulunduğu, davacının uğradığı zararda davalının doğrudan sorumlu bulunduğu, olayda davacının müterafik kusurunun bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, toplam 1.010.282,81 TL alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacağa takipten itibaren avans faizi yürütülmesine ve davalının %20 oranında icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; 14/01/2015 tarihli kök raporda alacak miktarından düşülmesi gerektiği ileri sürülen işlemlere ilişkin dekontların mahkemenin müzekkeresi üzerine davalı banka tarafından dosyaya sunulduğu ve ek rapor alındığı, ancak bilirkişilerin bu iki dekontu dikkate almadan ek rapor verdiğini, söz konusu dekontların 14/12/2015 tarihli dilekçesi ekinde yeniden sunduklarını, kaldı ki 5411 Sayılı Kanunun 42.maddesi gereğince her türlü belge aslının saklanması ve muhafazasının bankanın sorumluluğunda olduğunu, davalı bankanın müdürü … usulsüz işlemlerin ortaya çıkmaması için müvekkilleri tarafından gönderilen talimatları banka içinde yok ettiğini, kendisinin banka içinde sahte imza talimatları ürettiğini, bu nedenle dekontların tamamına ulaşılamadığını, ancak durumun BDDK raporu, ceza dosyasına sunulan rapor ve diğer raporlarda ayrı ayrı tespit edildiğini, huzurdaki dava konusu aynı olayla ilgili olarak görülen diğer davalarda, davalı banka müdürünün gerçekleştirdiği sahtecilik ve zimmet eylemleri nedeniyle banka mudilerinin hesaplarından çekilen paraların tamamının faizi ile birlikte ödenmesine karar verildiğini v ebu kararların bir kısmının Yargıtay’dan onanmak suretiyle kesinleştiğini bildirmiş ve dilekçesi ekinde bir kısım Yargıtay ilam mahkeme karar fotokopilerini sunduğu görülmüştür. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; dava dosyasına sunulan aynı ihtilaf konusu ile ilgili davacının akrabaları tarafından açılan davada Yargıtay 11. HD’nin iki ayrı dosyada bozma kararı verdiğini, bozma kararında belirtilen gerekçelerin itiraz olarak ileri sürüldüğünü, ancak bunların mahkemece değerlendirilmeden karar verildiğini, hükme esas alınan raporda dava konusu edilen tutarların davacının ticari ilişkide olduğu kişi veya şirketlerin hesabına gönderildiğinin saklandığını, bu hususun araştırılmadığını, bu para çekim işlemlerine davacı tarafın rıza gösterip göstermediğinin tartışılmadığını, yine ceza davasında bu davaya konu miktarların bulunup bulunmadığı, bununla ilgili inceleme yapılmadığını, ceza davasının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılmadığından hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verildiğini, gerçekten de davacıların işbu davadaki talepleri aynı zamanda müşteki oldukları İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nde değerlendirilmiş ve henüz bu ceza davasının kesinleşmemiş olduğunu, ceza davasında belirtilen zarar miktarı ile hukuk davasında talep edilen ve hüküm altına alınan zarar miktarının birbirinden farklı olup bu hususun yerel mahkemece dikkate alınmadığını, davacının hesaplarından çıkan bedellerin ailenin diğer üyelerine veya ticari ilişkisi bulunduğu kişi veya şirketlere gitmiş olduğunun bilirkişi raporu ile belirlenmesine karşı yerel mahkemenin bu hususu araştırmadan hüküm kurduğunu, davacının usulsüz çekilen bedellere bir itirazının olmadığını, BDDK’nın 05/07/2010 tarihli soruşturma raporunda bu hususun açıkça belirtildiğini, yine bu raporda yapılan işlemlerin davacının onayı/bilgisi dahilinde yapılıp yapılmadığının mevcut kayıtlara göre BDDK tarafından tespitinin mümkün olmadığının belirtildiğini, dava konusu işlemlerde icazetin olup olmadığının araştırılmadığını, davacının şirket ortağı olup basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, hesapları üzerinde gerekli basireti ve itinayı göstermediğini, yine bu durumun müterafik kusur kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde müterafik kusur sayılmamasının doğru olmadığını, ayrıca %20 icra inkar tazminatı şartlarının olayda gerçekleşmediğini bildirmiştir. Davaya dayanak yapılan İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı icra dosyası fotokopisinin incelenmesinde; davacının, davalı aleyhine 13/05/2013 tarihinde 1568.329,54 TL asıl alacak, 210.231,33 TL işlemiş faiz, 9.360,00 TL asıl alacak (4.000 EURO’nun TL karşılığı) 3.462,37 TL işlemiş faiz, 275.962,51 TL asıl alacak (154.169,00 USD’nin TL karşılığı), 102.081,55 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.169.427,30 TL’nin takipten itibaren avans faizi işletilmek suretiyle tahsilinin istendiği, davalı tarafın takibe süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür.Şüpheliler …. hakkında zincirleme nitelikli zimmet ve suça iştiraktan kamu davası açıldığı, davacı şirketin de iddianamede mağdur olarak yer aldığı, yargılamanın İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığı görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 14/01/2015 tarihli 3 kişilik bilirkişi heyeti raporunda; davacının toplam 38 adet işlemde bilgisinin olmadığını iddia ettiği, bunlardan 03/12/2007 günlü 52.000 TL bedelli, 01/08/2008 günlü 25.300,00 TL’lik para çekme işlemlerin dekontları görülmediğinden ve imzaların karşılaştırılması imkanı bulunmaması nedeniyle işlemlerin toplamı olan 77.300,00 TL’nin toplam alacak miktarından düşülmesi neticesinde davacının isteyebileceği toplam tutarın takip tarihi itibariyle 1.010.282,81 TL olduğu, asıl alacak miktarlarına avans faizi işletilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Tarafların itirazı üzerine ve mahkemece 2 adet dekontla ilgili olarak davalı bankaya yazılan müzekkere cevabı da dikkate alınmak üzere ek rapor alınması istendiği, bilirkişiler tarafından hazırlanan 18/08/2015 tarihli ek raporda ise, davacının alacağının kök rapordaki miktarla aynı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı bankanın mahkemeye gönderdiği 13/04/2015 tarihli yazısı içeriğinde 2 adet dekontun adli emanete alındığının bildirildiği ve dekont örneklerinin sunulduğu görülmüştür. Davacı tarafından dosya istinaf aşamasındayken dairemize gönderilen 19/11/2018 tarihli dilekçede; daha önce Yargıtay’dan geçen kararlara yönelik karar düzeltme başvurularının reddedildiğine ilişkin karar düzeltme red kararlarının fotokopilerinin sunulduğu görülmüştür.Davacı tarafından davalıya gönderilen 27 Aralık 2010 tarihli ihtarnamede; 13083185 numaralı TL mevduat hesabında bulunan gerek TL, gerek USD ve EURO mevduat hesaplarında bulunan miktarların kendisine ödenmediğini belirterek bu tutarların ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde kendisine ödenmesini istediği, ihtarnamenin banka genel müdürlüğüne 29/12/2010’da, Hasanpaşa Şube Müdürlüğü’ne ise 10/01/2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. İstinaf aşamasında bir kısım dekontlar yönünden eksik inceleme yapıldığı anlaşıldığından, bilirkişi heyetinden ek rapor alınması cihetine gidilmiş ve bilirkişiler tarafından hazırlanan 05/07/2019 tarihli rapor içeriğinde; davacı tarafın alacağının takip tarihi itibariyle toplam 1.116.176,93 TL olarak hesaplandığı görülmüştür.Yine istinaf aşamasında İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesi kararının akıbeti araştırılmış, mahkemece verilen 21/04/2014 günlü kararın Yargıtay 7.Ceza Dairesi’nce, müştekiler vekillerinin temyiz incelemesinin reddine, katılan …. A.Ş’nin temyiz incelemesinin reddi ile hükmün onanmasına, sanık …. müdafinin temyiz istemi hakkında ise düzelterek onama kararı verildiği, kararın 30/10/2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalı bankadaki TL, EURO ve USD hesaplarından davalı banka müdürünün sahte imzalarla ve usulsüz işlemlerle çekilen paraların zimmetine geçirildiğini iddia etmiş ve bu konuda başlatılan takipte itirazın iptalini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında da alınan bilirkişi raporundan ve dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere davalı banka çalışanının sahte ve usulsüz işlemler yapılmak suretiyle davacı tarafın hesaplarından paraların çekildiği anlaşılmıştır. Zaten konuyla ilgili ceza mahkemesi kararı da mevcut olup verilen bu kararın temyiz incelemesinin Yargıtay 7.Ceza Dairesi’nce yapıldığı ve kararın kesinleştiği dairemizce yapılan araştırma sonucunda anlaşılmıştır. Davacı tarafın istinaf talebi, bir kısım dekontların dikkate alınmadığı yolundadır. Davacı tarafın bu istinaf sebebi dairemizce yerinde görülerek dikkate alınmayan dekontlar yönünden dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişi heyeti tarafından sunulan 05/07/2019 tarihli raporda; bu dekontların da dikkate alındığı ve davacı tarafın takip tarihi itibariyle toplam 1.116.176,93 TL davalıdan alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Dairemizce alınan rapora karşı gerek davacı vekilince, gerekse davalı vekilince itirazda bulunulmuş ise de, söz konusu rapor olayın oluşuna ve dosya kapsamına uygun bulunduğundan, taraf vekillerinin rapora karşı itirazları yerinde görülmemiştir. Dairemizce alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tarafın istinaf talebi kısmen kabul edilmiştir. Davalı tarafın istinaf talepleri ise; aynı ihtilaf konusuyla ilgili davacının akrabaları tarafından açılan benzer davada Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin bozma kararı verdiği ve kendilerinin de bozma kararında belirtilen gerekçeleri itiraz sebebi olarak ileri sürdüklerini, bu sebeplerin değerlendirilmediğini ileri sürmüş iseler de, kesinleşen ceza mahkemesi kararı içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalı çalışanının sahte ve usulsüz işlemler yapılarak davacının hesabından paralar çekildiği, davacı bankanın objektif özen yükümlülüğünün bulunduğu, dolayısıyla çalışanının verdiği zarardan sorumlu olduğu, öte yandan ceza mahkemesi kararı kesinleşmiş olmakla, ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılmasına dair istinaf sebebinin yerinde olmadığı, ayrıca bankalar, kısmi kusurları nedeniyle verdikleri zararın tamamından sorumlu oldukları, bu nedenle müterafik kusur bulunup bulunmadığının sonuca etkili olmadığı, davacının bu işlemlere onayının olmadığı, ayrıca onay ya da icazet verildiği hususunun davalı tarafından ispatlanamadığı gözetildiğinde, davalı tarafın istinaf talepleri yerinde değildir. Ayrıca söz konusu alacak bankacılık işleminden kaynaklandığından, likit nitelikte olup davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Kaldı ki benzer birçok davada da Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce onama kararları verildiği ve bu kararlara karşı yapılan karar düzeltme istemlerinin de aynı dairece reddedildiği dosyaya sunulan kararlardan anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul, kısmen reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin ise reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,3-İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2017 gün, 2014/1210 Esas, 2017/153 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün…. esas sayılı dosyasında takibe itirazının kısmen iptali ile takibin 568.329,54 TL asıl alacak, 210.231,33 TL işlemiş faiz, 8.260,00 TL asıl alacak, 3.055,46 TL işlemiş faiz; 238.191,10 TL asıl alacak, 88.109,50 TL işlemiş faiz toplamı 1.116.176,93 TL alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacak tutarına takipten itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine, 5-Alacak likit olduğundan, hüküm altına alınan alacağın % 20 ‘si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6-Alınması gereken 76.246,04 TL harçtan, peşin alınan 14.123,79 TL harç ve icra dosyasında alınan 5.847,10 TL harç toplamı olan 19.970,89 TL harcın mahsubu ile bakiye 56.275,15 TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,7-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 2.700,00 TL bilirkişi gideri, 136,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 2.836,00 TL nin davanın kabul edilen kısmına isabet eden 2.706,86 TL si ile 14.148,09 TL harç gideri toplamı olan 16.854,95 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı lehine, davanın kabul edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 71.866,19 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,9-Davalı lehine davanın red edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 7.722,55 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,10-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iadesine, 11-İstinaf aşaması yönünden davalıdan alınması gereken 69.012,41 TL harçtan, peşin alınan 17.253,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 51.759,31 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
12-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 59,90 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 145,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 14-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 15-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/03/2020