Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3030 E. 2019/868 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3030 Esas
KARAR NO : 2019/868
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/03/2017
NUMARASI : 2014/38 E. – 2017/34 K.
K.DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti ve Maddi Tazminat )
KARAR TARİHİ : 18/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; davacı-karşı davalının “Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği” üyesi olduğunu, sahibi olduğu müzik eserlerinin … birliği tarafından kayıt altına alındığını ve ayrıca birçok eserin noterde onaylatıldığını, davalı-karşı davacı şirketin sahibi olduğu .. televizyon kanalında büyük zaman ve emek vererek üretmiş olduğu “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…l”, “…”, “…” ve “…” isimli eserlerini haksız olarak kullandığını, davalı-karşı davacının, davaya konu eserlerin davacı-karşı davalıya değil, dava dışı… ait olduğunu iddia ettiğini, bu iddiasına dayanak olarak tek bir delil göstermediğini, davalı-karşı davacının 05.03.2013 tarihinde gönderilen ihtarnameye vermiş olduğu cevap ile cevap dilekçesindeki ifadelerinin birbirinden çok farklı olduğunu, reklam müziği ve tv-dizi müziği üreten bestecilerin eserlerine belirleyici isim olarak, markaya, diziye vb. konu olan müzikle alakalı isimler koyduklarını, bu yüzden … kullanılan müziğin belirleyici isim kısmında, … yazmasının doğal olduğunu ve hak ihlalinden söz edilemeyeceğini, davacı-karşı davalıya ait dava konusu müzik eserlerinin FSEK kapsamında musiki eseri olduğunu belirterek, davacı-karşı davalının manevi ve mali haklarına vaki tecavüzün ref’ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 4.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 5.000,00 TL tazminatın davacıya ödenmesine, karşı davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; Davacı-karşı davalının seslendirme çalışmalarında yer almak üzere dava dışı … tavsiyesi üzerine davalı-karşı davacı şirkette istihdam edildiğini, davacı-karşı davalının müvekkili şirket çalışanı dava dışı … ait olan ve kendisinin istihdam edilmesinden çok daha önce bestelendiğinin ispatı kabil olan eserleri kendi adına tescil ettirdiğini ve akabinde de müvekkili şirkete derdest davayı açtığını, davacı-karşı davalının, 24.04.2012 tarihinden 31.12.2012 tarihine kadar “seslendirme” işleri ile ilgili olarak müvekkiline ait şirkette çalıştığını, ayrıca davacının müvekkili şirketin ismi ile müzik eseri tescil ettirmesinin, davalı-karşı davacının marka hakkına tecavüz olduğunu, davacı-karşı davalının keşide ettiği ihbarnamede, herhangi bir eser ismi ve bilgisi verilmeksizin genel olarak kendisine ait olduğu iddia edilen 14 adet eserin kullanıldığı iddiasının dile getirildiğini, davalı-karşı davacı şirketin de keşide edilen cevabi ihtarnamede, davacı-karşı davalının istihdam edilme sebebine yer verilerek talebe konu edildiği şekilde bir yayının bulunmadığı bildirimi ile yetinildiğini, davacı-karşı davalının, beyanları arasında çelişki bulunduğu yönündeki iddiasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, ayrıca davacı-karşı davalının, müvekkili şirkette çalıştığı dönemde kullanılan müzikler üzerinde hiç bir hak talebi olmamasına ve kullanıma herhangi bir itirazı bulunmamasına rağmen, daha sonra derdest davadaki iddialar ile ortaya çıkmış olmasının TMK’nun 2. maddesi uyarınca hukuken himaye göremeyeceğini belirterek, dava konusu eserler …. ait olmasına rağmen davacı-karşı davalı tarafından usulsüz olarak ve davalı-karşı davacı şirkete ait markayı kullanarak kendi adına tescil ettirildiğinden, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak şartıyla 1.000,00 TL tazminata hükmedilmesini, asıl davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.İstanbul 2.FSHHM’nin 02.03.2014 tarihli 2014/38 E. – 2017/34 K. sayılı kararıyla; asıl davanın kısmen kabulüne, davalının davacıya ait müzik eserlerini izinsiz olarak kullanmak suretiyle yaptığı tecavüzün ref’ine, 75.000,00 TL maddi tazminat ile 1.000,00 TL manevi tazminatın davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, 4.000,00 TL maddi tazminat ile 1.000,00 TL manevi tazminata dava tarihinden itibaren, 71.000,00 TL maddi tazminata ise 15.11.2016 ıslah tarihinden itibaren mevduata uygulanacak en yüksek faiz oranında faiz uygulanmasına, davacının fazlaya ilişkin 29.000,00 TL’lik maddi tazminat talebinin reddine, karşı davanın reddine, karar verdiği anlaşılmıştır.Davacı-karşı davalı tanığı …; davacı-karşı davalıyı tanıdığını, davalı-karşı davacı şirkette ışık teknisyeni olarak bir süre çalıştığını, kendisinin ve davacı-karşı davalının Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olduğunu, davalı-karşı davacı şirkete ait televizyonda hafta içi her gün seslendirme programı yaptığını, bildiği kadarıyla davacı- karşı davalıya ait cıngılların davalı-karşı davacı tarafından izin alınmadan ve herhangi bir ücret ödenmeden kullanıldığını, ayrıca iş yerinde bulunduğu sırada düğün programında davacı-karşı davalının müzik eserlerinin çalındığını ve bunları davacı-karşı davalı ile paylaştığını beyan etmiştir.Davacı-karşı davalı tanığı …; Davacı-karşı davalıyı tanıdığını, kendisinin de müzisyen olduğunu, beste yaptığını, davacı-karşı davalı ile yaklaşık altı yıl önce tanıştığını, o dönemde aranjörlük yaptığını, aynı zamanda üniversitede okuduğunu, davacı-karşı davalının “…” isimli şarkısını yaklaşık üç yıl önce Fatih’te kendisine dinlettiğini, hatta demosunu kendisinin yaptığını, kendisine göre okuduğunu, hatta … bu eseri gönderip kendi sesinden dinlettiğini, o tarihte davalı-karşı davacı şirkette çalışmadığını, başka eserleri olduğunu da bildiğini beyan etmiştir.Davalı-karşı davacı tanığı …; Davalı televizyonda müzik direktörü olarak 9-10 ay arasında çalıştığını, davacıyı da aynı televizyona kendisinin aldığını, davacının televizyonda ses okumacısı olarak çalıştığını, kendisi işten ayrıldıktan sonra davacının 3-4 ay daha aynı yerde çalışmaya devam ettiğini, davacının televizyonda çalıştıkları dönemde seslendirdiği eserleri kendi adına tescil ettirdiğini, bu eserlerin cıngıl (jenerik) müzikler olduğunu, televizyonda çalınarak kamuya duyurulan müzikler olduğunu, bu müziklerin televizyon kanalında çalındığını, çoğunu kendisinin yaptığını, ” …” isimli eseri de kendisinin yaptığını, ancak mısralarını hatırlamadığını, eserin tonunu ve metro hızını da hatırlamadığını, kendilerinden herhangi bir program için müzik hazırlamaları istenildiğini, buna göre müzik hazırladıklarını beyan etmiştir.İlk derece mahkemesinin almış olduğu 23.10.2015 tarihli raporda; sunulan delillerin teknik olarak incelenmesi sonunda, dava konusu eserlerin … ait olduğunu, … isimli TV kanalının program ve jeneriklerinde kullanıldığını, FSEK kapsamında müzik eseri niteliğinde olduğunu, müziklerin bedelinin 25.000-35.000 TL civarında olduğunu, davalı-karşı davacının iddiasını ispatlayacak yeterli delil sunmadığını, davacının yaptığı işin, “seslendirme” olduğunu, davalı-karşı davacının FSEK 18.maddesi kapsamında eserleri kullanma hakkı bulunduğunun kabul edilmez olduğunu beyan etmiştir. İlk derece mahkemesinin almış olduğu, 01.08.2016 tarihli raporda; dava konusu jenerik müziklerin veya cıngılların müzik eseri olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacı-davalı tarafından, söz konusu müzik eserlerinin kendisine ait olduğunu ispatlamaya yarar sunulan belgeler dikkate alınarak yapılan incelemede, dava konusu müzik eserlerinin, davacı-karşı davalı tarafından vücuda getirildiği kanaatinin hâsıl olduğunu, davalı-karşı davacının eserlerin … ait olduğuna dair iddiasını ispatlayacak yeterli delil sunamadığını, davacı-karşı davalının bir süre davalı-karşı davacı şirkette çalıştığını, davacı-karşı davalının, ” …”, “…”, “… “, ” …”, “…”, ” …”, “…”, “… “, “… “, “…” şeklinde isimlendirdiği dava konusu müziklerin, davalı-karşı davacıya ait kanalda yayınlanan farklı programlarda kullanıldığının anlaşıldığını, dosyada bulunan “Belirli Süreli İş Sözleşmesi”nden, davacı-karşı davalının, “Seslendirme” ile ilgili olarak, 24.04.2012 tarihinde, bir yıl süre ile çalışmak üzere davalı-karşı davacının yanında işe başladığının anlaşıldığını, davacı-karşı davalı vekilinin, 23.10.2014 havale tarihli dilekçesine ekli belgeler arasında yer alan mail çıktısından, davacı-karşı davalının, yaklaşık 4 Temmuz 2012’den itibaren “kurumsal seslendirme”nin yanı sıra, “Müzik Direktörlüğü” de yaptığının anlaşıldığını, ayrıca yine mail çıktısından, davacı-karşı davalının, kendisine verilen ilave iş sebebiyle maaş artışına gidilmesini talep ettiğinin de görüldüğünü, bu durumda, her ne kadar iş sözleşmesinde, davacı-karşı davalının “Seslendirme” göreviyle ilgili işe başladığı anlaşılmakta ise de, daha sonra “Müzik Direktörlüğü” de yaptığının tespit edildiğini, FSEK’nun 18/2. maddesi uyarınca işçinin, vazifelendirildiği işler sonrası meydana getirdikleri eserlerin mali haklarının kullanma yetkisinin işverene ait olduğunu, ancak jenerik müzik veya cıngıl meydana getirilmesinin, ne seslendirme ne de müzik direktörlüğü işi ile ilgili olmadığını, davalı-karşı davacı vekilinin, davacı-karşı davalının işinin müzik direktörlüğü, yani davacı-karşı davalının işinin müzik üretmek olduğunu iddia etmekteyse de, müzik direktörlüğü yapan kişinin işinin, müzik üretmek değil, hangi müziğin hangi programa uyum sağlayacağına ilişkin yapılacak seçimlerden ibaret olduğunu, bu nedenle, jenerik müziklerin veya cıngılların yapımı işinin, FSEK’nun 18/2. maddesi kapsamında değerlendirilebilmesinin mümkün olmadığını, netice itibariyle, davalı-karşı davacının, TV programlarında kullanmış olduğu 10 adet jenerik müzik veya cıngıl sebebiyle, davacı-karşı davalının maddi ve manevi haklarını ihlal ettiği sonucuna varıldığını, davaya konu müziklerin toplam satış bedelinin, 25.000,00-50.000,00 TL aralığında olabileceğini, karşı davanın konusu olan “marka hakkına tecavüz” iddiası bakımından yapılan incelemede, davacı-karşı davalının, … kanalında kurumsal müzik olarak kullanılan bir eserden, “…” olarak söz etmesinin, marka hakkına tccavüz oluşturmayacağını, nitekim somut olayda, … markasının amacına uygun bir kullanımı söz konusu olup, bu kullanım markasal nitelik taşımadığından, marka hakkına tecavüzden de söz edilemeyeceğini bildirmişlerdir.Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davacının, manevi ve mali haklarına vaki tecavüzün ref’i davası açtığını, mahkemenin tecavüzün hali hazırda devam edip etmediğini araştırmadığını, raporlarda tecavüzün varlığı ile ilgili herhangi bir tespitin bulunmadığını, müvekkilinin dava açıldığı sırada iddia edildiği gibi devam eden izinsiz kullanıma ilişkin delil sunulmadığını, davacıya ait olduğu iddia edilen hangi eserin, haberi ve rızası olmadan, bedel ödenmeden kaç kez ve hangi tarihe kadar …’de yayınlandığının somut ve kesin olarak ortaya çıkarılmadığını, davacı-karşı davalının 24.04.2012-31.12.2012 döneminde müvekkili şirkette hizmet akdi ile çalıştığını, izinsiz kullanımdan söz edilemeyeceğini, 31.12.2012 tarihinden sonra müvekkiline ait kanalda müzik eserlerinin yayınlandığının somut olarak ispatlanamadığını, davanın reddi gerektiğini, -… isimli eserin müvekkilinin kanalında, “…” programında 06.08.2012 tarihinden itibaren kullanıldığını, eserin tescil tarihinin Eylül 2012 olduğunu, davacının eseri izinsiz olarak adına tescil ettirdiğini, -…kurumsal müziğinin davacının işe girmesinden önce 19.03.2012’de kullanıldığını, -Bilirkişi raporlarında, davacının seslendirme görevi dışında müzik direktörü görevinin hatalı tespit yapıldığını, bu görevde çalıştığı kabul edilmese dahi davacının işi nedeniyle meydana getirdiği eserin sahibinin müvekkiline ait olduğunu, müzik direktörü görevinin hatalı tespit edildiğini, -Programlarda söz konusu eserleri kullananın bizzat davacının kendisi olduğunu, kullanılacak müziğe kendisinin karar verdiğini,-Dava tarihi itibariyle devam eden haksız kullanım bulunmadığından FSEK 66 ve 68.maddeleri gereğince hüküm kurulmaması gerektiğini, -Eserlere fahiş değer takdir edildiğini, -Mahkemenin karşı davalarında, “…markanın amacına uygun bir kullanımı olduğunu, ve marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği…” gerekçesiyle red kararı vermiş ise de; soyut gerekçe ile reddedildiğini, müvekkilinin kurumsal kimliğinin müzik eserinin ismi olarak izinsiz kullanımının marka hakkının ihlali olduğunu, beyanla kararın asıl ve karşı dava yönünden bozulmasını istemiştir. Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davaya konu eserlerin sayısı, bu eserlerin ticari nitelikleri ve kullanıldığı yerlerin dikkate alındığında hükmedilen bedelin oldukça düşük olduğunu, mahkemenin müvekkiline ait 10 adet müzik eserinin bedelinin hesabında bilirkişi raporlarındaki alt sınır olan 25.000 TL’yi esas almasının hakkaniyete ve sektör rayicine aykırı olduğunu, birinci bilirkişi raporunda 25.000- 35.000 TL, ikinci raporda ise, 25.000-50.000 TL rayiç belirlendiğini,Müvekkilinin eserlerinin … kanalının jenerik müziği olarak kullanıldığını, kullanımın senkronizasyon niteli taşıdığını, sundukları emsal faturalardan mahkemenin 10 adet eser için esas aldığı 25.000 TL’nin çok düşük olduğunu, mahkemenin takdirinin, tecavüz fiilini caydırıcı bir yaptırım olmadığı kanaatinde olduklarını, rayiç bedelin 35.000 TL kabulü ile ıslah ile artırdıkları bedelin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, -Mahkemenin takdir hakkını kullanarak eser bedellerini alt sınırdan hesap etmesi sebebiyle, reddedilen kısım yönünden vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, kısmen red kararının kaldırılarak, davanın kabulüne, bilirkişi raporu uyarınca ıslah edilen müddeabihin reddedilen kısmına karşı vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesine dair kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
G E R E K Ç E : Davacı vekilinin, müvekkilinin hak sahibi olduğu 10 adet müzik eserinin davalı şirketin … isimli kanalında izinsiz olarak kullanıldığından bahisle davalı – karşı davacının tecavüzünün men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, davalı-karşı davacı vekilinin karşı dava da; davacının davaya konu müzik eserleri üzerinde hak sahibi olmadığını, çalıştığı dönemde hiçbir hak talebinin bulunmadığını, kullanıma itiraz etmediğini, işten ayrıldıktan sonra dava açmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının müvekkilinin markasını kullanarak adına tescil ettirdiğini beyanla tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin, asıl dava da, ıslah talebini dikkate alarak davanın kısmen kabulüne, tecavüzün ref’i ile 75.000,00 TL maddi tazminat ve 1.000,00 TL manevi tazminatın davalı-karşı davacıdan tahsiline karar verdiği, karşı davayı ise reddettiği, her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Taraf vekillerinin dilekçelerindeki beyan ve kabullerden davacının 24.04.2012 – 31.12.2012 tarihleri arasında davalı şirkette çalıştığı, iş sözleşmesinden “seslendirme” görevinde bulunduğu, daha sonra 04 Temmuz 2012 tarihinden itibaren seslendirme görevinin yanında, “müzik direktörlüğü” de yaptığı, ilk derece mahkemesi tarafından alınan 01.08.2016 tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu jenerik müzik veya cıngıl meydana getirilmesinin, müzik direktörlüğü görevine dahil olmadığının, ancak yapılan işin “hangi müziğin, hangi programa uyum sağlayacağına ilişkin yapılacak seçimi” kapsadığının beyan edildiği, davalı- karşı davacı vekilinin ise bilirkişi raporundaki görev tanımına itiraz ettiği ayrıca davacı-karşı davalının çalıştığı dönem süresince kendisine ait olduğunu iddia ettiği, müzik eserlerinin kullanılmaması yönünde işveren davalıya herhangi bir ihtarda bulunmadığını, işten ayrıldıktan sonra kullanılmamasını ihtar ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır.Davalı-karşı davacının hak sahibi olduğunu beyan ettiği, müzik eserlerinin bir kısmının noter tespit tutanakları dosya kapsamında bulunuyorsa da; davaya konu “…”, “…”, “…” ve “….” isimli eserlerin kayıt yada tespit belgelerinin bulunmadığı, karşı davacının …markasının tescilli olup olmadığı, marka üzerinde hak sahibi olup olmadığı, davacının marka ihlalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmediği , dosyada alınan bilirkişi raporunun da hem asıl dava hem de karşı dava yönünden hükme dayanak yapmaya elverişli olmadığı görülmüştür.Davalının marka tescil kaydı ile yukarıda bahsi geçen eserlerin … davacı adına kayıtlı olup olmadığının, kayıt tarihlerinin ve kaydedilen müzik eserinin varsa CD kaydı ve notalarıyla birlikte celbinin sağlanarak, Marka vekili bilirkişi, Bilişim uzmanı bilirkişi, televizyon yayınları ve görev tanımları konusunda uzman bir bilirkişi ile edisyon konusunda uzman bir bilirkişiden oluşturulacak heyetten, karşı davaya konu marka ihlal iddiası, asıl davada; dosyaya davacı ve davalı tarafça sunulan harddisk ve flashdisk kayıtlarının incelenerek, davacının eser sahibi olup olmadığı, müzik eserlerinin davalı kanalında yayın tarihleri, yayın tarihi itibariyle davacının mali ve manevi haklarının ihlal edilip edilmediği, kaç kez ihlal edildiğinin incelenerek ve müzik direktörünün görev tanımı belirlendikten sonra tanıtım, jenerik müziği üretiminin görevine dahil olup olmadığının tespiti ile davaya konu müzik eserlerinin rayiç kullanım bedelinin, gerektiğinde edisyon şirketlerinden emsal araştırması yapılarak, alınacak bilirkişi raporundan sonra karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamında alınan eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayanarak karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı kanaatiyle, davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın eksiklikler giderildikten sonra karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine, bu aşamada davacı-karşı davalının istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İstanbul Anadolu FSHHM’nin 02.03.2017 tarihli, 2014/38 E. – 2017/34 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Eksikliklerin giderilerek bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınarak karar verilmesi için dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-Davacı-karşı davalının istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 3-Davalı-karşı davacının, istinaf talebi kabul edildiğinden, davacı-karşı davalının istinaf sebepleri incelenmediğinden, talep halinde peşin harçların iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 18/04/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.