Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2993 E. 2019/2354 K. 01.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2993 Esas
KARAR NO : 2019/2354 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2016
NUMARASI : 2014/1002 E., 2016/747 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/11/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkili şirket arasında … ili, … ilçesi, … Köyünde kain ve tapu sicilinde … ada, … parselde bulunan taşınmaz üzerinde mevcut akaryakıt satış ve servis istasyonun işleticiliğinin davalıya tevdii hususlarını düzenleyen Protokol ve eki nitelindeki 07.05.2007 tarihli … Bayilik Anlaşması akdedildiğini, anılan Protokol ve Bayilik Anlaşması ile; “…Fiilen akaryakıt satışına başlandığı tarihin Bayilik Anlaşmasının başlangıç tarihi olacağı, toplam 1.200.000 USD+ KDV tutarında peşin teşvik primi ödemesi yapılmasına, Protokol ve Standart Bayilik Sözleşmesi’nin 5 yıllık süresinden önce sona ermesine sebebiyet verildiği takdirde peşin satış teşvik primlerini herhangi bir ihtar veya ihbara gerek kalmaksızın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte derhal ve nakden BP’ye iade edilmesi hususlarında mutabık kalındığını, müvekkili şirketin anılan Protokol ve Bayilik Anlaşmasından doğan tüm edimlerini yerine getirdiğini ve 1.200.000 USD +KDV tutarındaki peşin satış teşvik primi bedelini 04.05.2007 ve 01.02.2008 tarihinde TL karşılığı olarak davalıya ödediğini, davaya konu akaryakıt istasyonunda fiili satış tarihi 14.09.2007 tarihi olup, dolayısı ile davalı şirket bu tarihten itibaren 5 yıl süre ile söz konusu Protokol ve Bayilik Anlaşması uyarınca sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmek durumunda olduğunu, ancak davalı tarafından keşide edilen Antalya …. Noterliğinin 20.02.2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla, taraflar arasındaki Protokol ve Bayilik Anlaşmasını 24.04.2012 tarihi itibarıyla Protokol ve Bayilik Anlaşmasının belirlenen süresinden 4 ay 20 gün önce sonlandırılmış olduğunu, Protokol uyarınca davalı şirkete toplam 1.200.000 USD + KDV tutarınca peşin satış teşvik primi ödemesi yapılmış olup protokolün yukarıda anılan hükmü gereğince davalının bu prim tutarını kendisine ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkil şirkete iade etmekle yükümlü olduğunu, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla; davalı tarafından süresinden önce sona erdirilerek ihlal edilen Protokol ve Bayilik Anlaşması kapsamında, Protokol’ün II G maddesinin 2. fıkrası (İşletici iş bu Protokol Ve Standart Bayilik Sözleşmesinin herhangi bir hükmünü ihlal ederek, iş bu sözleşmenin 5 yıllık süresinden önce sona ermesine sebebiyet verdiği takdirde işbu madde gereğince … tarafından ödenen “peşin satış teşvik primleri” ni herhangi bir ihbar ve veya ihtara gerek kalmaksızın, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte derhal ve nakden BP ye iade etmeyi kabul ve taahhüt eder.) uyarınca davalıya ödenen 1.200.000 USD + KDV tutarındaki peşin satış teşvik primi bedellerinin ödeme tarihlerinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davacı tarafın iddia ettiği gibi müvekkili şirket tarafından süresinden önce sonlandırılmadığını, taraflar arasında akdedilen dava konusu bayilik sözleşmesi 4054 sayılı rekabetin korunması hakkındaki kanun ve ilgili mevzuat uyarınca 24.04.2007 tarihinde sona ermiş olduğunu, 4054 sayılı yasanın “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar” başlıklı 4 maddesinde, “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” şeklinde olduğunu, bu durumda, belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme bozma amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran anlaşmaların yasaklandığını, davaya konu bayilik sözleşmesi de sadece davacı şirket mallarının satışını düzenlediği, başka dağıtıcının mallarının satışını yasakladığı için bu madde uyarınca yasal olmadığını, ancak aynı kanunun “Muafiyet” başlıklı 5. Maddesi ile bu duruma bir istisna getirdiğini, “ Kurul, aşağıda belirtilen şartların tamamının varlığı halinde (…) (*), teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4 üncü madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verebilir:a)Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkması,D) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması (Değişik 2. fıkra: 5388 – 2.7.2005/ m.l) Muafiyet belirli bir süre için verilebileceği gibi, muafiyetin verilmesi belirli şartların ve/veya belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanabilir. Muafiyet kararları anlaşmanın ya da uyumlu eylemin yapıldığı veya teşebbüs birliği kararının alındığı yahut bir koşula bağlanmışsa koşulun yerine getirildiği tarihten itibaren geçerlidir. Kurul, birinci fıkrada gösterilen şartların gerçekleşmesi halinde, belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarılabilir.” İlgili madde uyarınca Rekabet Kurumu 14.07.2002 tarihinde 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’ni yayınlamış, ilgili tebliğin 5. Maddesi uyarınca kanunla getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün belirsiz süreli olamayacağı veya 5 yılı aşamayacağının hüküm altına alınmış olduğunu,Rekabet Etmeme YükümlülüğüMadde 5-Bu Tebliğ ile tanınan muafiyet anlaşmada yer alan, aşağıda belirtilen yükümlülüklere uygulanmaz.A)Alıcıya getirilen belirsiz süreli veya süresi beş yılı aşan rekabet etmeme yükümlüğü, 4054 sayılı kanun ve ilgili mevzuat uyarınca 5 yılı aşacak şekilde bayilik ilişkisi tesis edilmesi yasal olarak mümkün olmadığını, ancak geçmiş yıllarda dağıtıcı firmalar her ne kadar bayilik sözleşmelerini 5 yıllık olarak düzenleselerde bayilerden 15-20 yıllık intifalar almak suretiyle fiiliyatta sözleşmelerin sürelerini 5 yılı aşacak şekilde tesis etmekte olduklarını, zira 5 yılın sonunda bayiler, intifa hakkı dağıtıcı firmada olduğu için mecburen 2.beş yıllık dönem için aynı dağıtıcı firma ile bayilik sözleşmesi imzalamak zorunda kaldıklarını, Rekabet Kurumu 12.03.2000 tarihinde ve sonrasında resmi internet sitesinde yayınlamış olduğu birçok kararında bu duruma müdahale etmiş, intifa sözleşmeleri ile bayilik sözleşmelerini bağlı sözleşme olarak kabul etmiş ve intifa sözleşmelerinin rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağına, 5 yıllık rekabet etmeme yükümlülüğünün başlangıç tarihinin, taraflar arasında süregelen rekabet yasağına dayalı dikey ilişkiye başlangıç teşkil eden ilk anlaşmanın yapıldığı tarih, rekabet yasağı içeren bayilik sözieşmesi ile birlikte intifa, tapuya şerh edilmiş kira gibi sözleşmelerin hepsinin aynı anda ortadan kalktığı tarihi ise rekabet yasağının sona erme tarihi olarak değerlendirmiş olduğunu, yukarıda anlatılanlar ve Rekabet Kurumu kararları ışığında dava konusu dikey ilişki incelenecek olursa; taraflar arasındaki dikey ilişkinin müvekkili şirketin 24.04.2007 tarihinde davacı lehine intifa hakkı tesis etmesi ile kurulmuş olduğunun görüleceğini, yani taraflar arasındaki 5 yıllık rekabet etmeme yükümlülüğünün 24.04.2007 tarihinde başladığını, doğal olarak da 5 yıl sonra 24.04.2012 tarihinde sona erdiğini, yani somut olayda müvekkilinin bayilik sözleşmesini süresinden önce sona erdirmesi gibi bir durum söz konusu olmadığını,her ne kadar davacı taraf dava dilekçesinde, bayilik anlaşmasının başlangıç tarihinin fiilen akaryakıt satışına başlanan tarih olarak belirlendiğini, bu nedenle müvekkili şirketin 14.09.2007 tarihi itibariyle 5 yıl boyunca sözleşmedeki sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini iddia etse de, bu iddiaların hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, çünkü Rekabet mevzuatı uyarınca 5 yıl olarak belirlenen ve rekabet etmeme yükümlülüğünü içeren sürenin, bayilerin başka dağıtıcıların mallarını satamayacakları süre olup, taraflar arasında imzalanan ilk sözleşme ile bu sürenin başladığını, bu sürenin başlangıç tarihinin fiili satış süresi veya EPDK’dan lisans alma süresi olarak belirlenmesi durumunda taraflar arasındaki rekabet etmeme yükümlülüğünün otomatikman 5 yılı aştığını ve bu durumun da yasaya aykırı olduğunu, davacının da bu durumuçok iyi bildiğini, zira davacının lisans tarihlerinin dikey anlaşmaların başlangıç tarihi olarak belirlenmesi konusunda bizzat rekabet kurumu nezdinde başvuru yaptığını ve rekabet kurumununda 26.08.2010 tarih ve 10-56/1076-405 sayılı kararı ile davacının bu talebini reddettiğini, gerekçe olarak da EPDK’dan lisans alma tarihlerinin dikey anlaşmanın başlangıç tarihi olarak belirlenmesi durumunda rekabet etmeme yükümlülüğünü içeren sürenin 5 yılı aşacağını ve bu durumun mevzuata aykırı olacağını belirtildiğini, Rekabet Kurulunun geçmiş tarihli kararlarında, akaryakıt bayilik sözleşmeleri ile birlikte akdedilen intifa veya tapuya şerh edilmiş kira sözleşmelerinden oluşan dikey anlaşmalar bakımından beş yıllık muafiyetten yararlanma sürelerinin hesaplanmasında hangi tarihlerin esas alınacağının açıklığa kavuşturulduğunu, buna göre taraflar arasında süregelen rekabet yasasına dayalı dikey ilişkiye başlangıç teşkil eden ilk anlaşmanın yapıldığı tarih beş yıllık muafiyetten yararlanma süresinin başlangıcı olarak esas alındığını, taraftar arasındaki rekabet yasağı içeren bayilik sözleşmesi ile birlikte intifa tapuya şerh edilmiş kira gibi sözleşmelerin hepsinin aynı anda ortadan kalktığı tarih ise rekabet yasasının sona erme tarihi olarak değerlendirilmekte olduğunu, bu noktada öncelikle, akaryakıt sektöründe düzenlenen dikey anlaşmalarda yer alan rekabet etmeme yükümlülüğün süresinin tespitinde, gerek 4054 sayılı Kanun gerekse ikincil mevzuat bakımından EPDK lisans tarihinin, dikey anlaşmanın ve veya anlaşma ile bayi üzerine getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün başlangıcı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeeeğinin tespit edilmesi gerektiğini, bu durumun somut dosya bakımından şu şekilde örneklendirilebileceğini, bayi ile başvuru sahibi BP arasında dikey anlaşmanın imzalandığı tarihten itibaren anlaşma her iki taraf açısından da tüm hüküm ve sonuçları ile başlayıcıdır, dolayısıyla söz konusu anlaşmanın imzalandığı tarihten itibaren bayinin BP ve rakip konumunda bulunan bir başka dağıtıcı ile dikey anlaşma yapması mümkün değildir. Dolayısıyla, anlaşma konusu malın bayiye tedariki başlamamış dahi olsa, bu durum mevcut anlaşma nedeniyle bayinin bir başka dağıtıcının sunduğu akaryakıtı satın almasının ve satmasının mümkün olmadığı gerçeğini değiştirmemeyeceğini, davacı …’nin talebinin bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecek olursa: bildirim konusu anlaşmalar bakımından istasyonun fiilen satışa başladığı tarihin veya hukuken satışa başlayabileceği tarih olan EPDK bayilik lisansı tarihinin Kanun ve Tebliğ’deki tanımlamalar dikkate alındığında dikey anlaşmanın yada anlaşmadaki rekabet ermememe yükümlülüğün başlangıç tarihi olarak nitelenmesinin mümkün olmadığını, bizzat davacı tarafından yapılmış bir başvuruda verilmiş bu kadar net bir karar varken, davacı taraf iddialarının anlaşılabilmesinin mümkün olmadığını, aslında davacınında bu durumu bildiği için 04.05.2002 tarihli vekâletname ile 03.05.2012 tarihinde dava konusu gayrimenkul “üzerindeki intifayı terkin ettiğini, taraflar arasındaki dikey ilişkinin hala devam ettiğini iddia etmediğini, aynı şekilde İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/163 E. Sayılı dosyası ile aynı alacağa ilişkin olarak farklı gerekçeler ile dava açtığını, dava şartları oluşmadığından davanın reddedildiğini, ayrıca davacı tarafın bir bedel talep edebileceğini kabul etmemekle birlikte 5 yıllık bir bayilik sözleşmesinde, sadece 4 ay 20 gün erken sonlandırma gerekçesi ile bütün yatırım bedelinin geri istenmesinde kötüniyet bulunduğunu ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenle açılan bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince verilen karada Davacı, davalı tarafından 29.02.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 24.04.2012 tarihinde sona erdirilmiş olduğunu, ancak sözleşmenin fiili başlangıç tarihinin Protokolün II Maddesinin A bendine göre 14.09.2007 olduğu ve bu nedenle sözleşmenin 4 ay 20 gün erken feshedildiğini, bu durumda protokolün II maddesinin g bendine göre davalının tahsil ettiği 1.200.000,00.-USD-KDV- 1.416.000,00-USD tutarındaki bedeli geri iade etmesi gerektiğini iddia ettiğini taraflar arasında akdedilen Protokolün II.maddesinin A bendi ne göre ” Fiilen akaryakıt satışına başlandığı tarih, taraflarca müştereken tanzim edilecek bir tutanakla tespit edilecek ve bu tarih İşleticilik/Bayilik Anlaşması’nın başlangıç tarihi olacaktır.” şeklinde düzenlenmiş olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan EPDK akaryakıt teslim formu ile davalıya fiili satış tarihinin 14.09.2007 olduğu anlaşılmaktadır, Protokol hükmü esas alındığında sözleşme tarihinin 14.09.2007 olduğu kabul edilecek ve sözleşme (24 04.2012-14 09 2012) 142 gün erken feshedilmiş kabul edilerek talep edeceği alacak miktarı, ödemiş olduğu 1.416.000,-USD’den kıstelyevm hesabı 142 güne tekabül eden miktar olacaktır. Bu durumda; 310.176,38 USD talep edebileceğini sektörel açıdan incelendiğinde davalı şirketin arsası üzerine davacı şirket lehine 16 yıl süreli 24.04.2007 tarihli intifa hakkı tesis edildiği, davacının, davalı ile akdettiği 07.05.2007 tarihli protokol çerçevesinde KDV dahil toplam 1.416.000,-USD davalıya ödediği, davalının bu ödeme karşılığında davacı adına 3 adet fatura düzenlediği, davalının, davacıya keşide ettiği 29.02.2012 tarihli ihtarname ile protokol ve sözleşmenin 24/04/2012 tarihinde sonlandırıldığının ihtar edildiği, davalı tarafından sözleşmenin süresinden önce haksız olarak feshedildiği, sözleşmenin başlangıç tarihinin fiili satış tarihi olan 14.09.2007 olduğu, bu durumda sözleşmenin hitam tarihinin 14.09.2012 olup, sözleşmenin Protokolün II maddesinin a bendine göre erken feshedildiği, bu durumda, davacının KDV dahil 110.176,38 USD’yi davalıdan talep edebileceği, bu nedenle davacının talebinin kısmen kabulüne ve 110.176,38 USD nin dava tarihinden itibaren işleyecek bankaların yabancı paralara ödedikleri en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı hem davacı yan hem de davalı yan istinaf etmiştir.Davacı yan istinaf dilekçesinde özetle “… Dosya kapsamı ile ortaya konduğu ve ilk derece mahkemesi tarafından da kabul edildiği üzere; prim ödemelerini düzenleyen, davalının açıkça kabul ettiği ve tacir olan tarafların sözleşme serbestisi ilkesine göre akdetmiş oldukları Protokol’de yer alan :“…Fiilen akaryakıt satışına başlandığı tarihin Bayilik Anlaşmasının başlangıç tarihi olacağı…(Protokol Madde II A)…toplam 1.200.000 USD+ KDV tutarında peşin teşvik primi ödemesi yapılması……Protokol ve Standart Bayilik Sözleşmesi’nin 5 yıllık süresinden önce sona ermesine sebebiyet verildiği takdirde peşin satış teşvik primlerini herhangi bir ihtar veya ihbara gerek kalmaksızın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte derhal ve nakden BP’ye iade edilmesi…” hususu kararlaştırıldığı halde mahkemenin kısıtlı dönem hesabı yapmasının tarafları tacir olan sözleşmeye uygun düşmediği Bu kapsamda davalı şirket Protokoldeki yükümlülüklerini bildiği halde ticari tercihini bu yönde kullanarak sözleşmeleri süresinden önde sona erdirmiş olmakla, Protokol uyarınca yüklendiği edimi eksiksiz olarak yerine getirmek durumundadır. Bu kapsamda davalının Protokol uyarınca tahsil ettiği bedelin iadesinde hakkaniyet ve MK 2 uyarınca indirime gidilmesinin hukuki ve maddi dayanağı bulunmamaktadır. Ayrıca davada hakkaniyet kapsamında bir indirim yapılmış olmakla davanın reddilen tutarı yönünden davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin kabul ve red oranına göre paylaştırılması açıkça usul ve yasaya aykırıdır…” denilerek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle ;mahkemenin dikey anlaşmanın başlangıç tarihini doğru saptamadığını ve bu nedenle de 5 yıllık süre hesabında yanılgıya düştüğünü zira 24.04.2007 tarihinde intifa hakkı kurulduğunu ve 5 yıllık muafiyetin bu hakla başladığını bu durumda muafiyet süresinin zaten 24.04.2012 tarihinde sona erdiği ,feshin süresinden önce olmadığı nedenle kararın kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava akdin erken feshi gerekçesine dayalı olarak açılmış ve verilen peşin satış teşvik priminin tahsili isteminden ibarettir.Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi gereğince, doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleyen, bozan ya da kısıtlayan anlaşmaların yasak olduğu, Rekabet Kurumu 2002/2 sayılı tebliğ ile rekabet etmeme yükümlülüğü içeren dikey anlaşmaların 5 yıl süreyi aşmama kaydıyla geçerli olduğunu düzenlemiştir. Rekabet Kurumu 2008 yılında aldığı bir kararla, akaryakıt sektöründe dikey anlaşmalar kapsamında yapılan intifa ve kira sözleşmelerinin de 5 yıl süre için muafiyetten yararlanacağını, 18.09.2005 tarihinden önce yapılan ve anılan tarih itibarıyla bakiye süresi 5 yılı aşan anlaşmaların 18.09.2010 tarihinde sona erdirilmesi gerektiği, Rekabet kurulunun 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğ çerçevesinde rekabet etmeme yükümlülüğü içeren anlaşmalar bakımından geçerli olan beş yıllık grup muafiyeti süresinin tespitinde, dağıtıcı ve bayi arasında kesintisiz olarak süregelen dikey ilişkinin değerlendirileceği ifade edilmektedir. Yine aynı dokümanda, dikey ilişkiden kastedilenin taraflar arasındaki bayilik, intifa hakkı, kira, emanet, kredi ve benzeri sözleşmelerden oluşan hukuki ve iktisadi ilişki bütünü olduğu belirtilmektedir.Rekabet Kurulu 5 yıllık sürenin hesaplanmasında bayilik sözleşmesi dışında bağlantılı kredi sözleşmelerine, ekipman sözleşmelerine, uzun süreli kira ve intifa hakkı tanıyan sözleşmelere ve bu sözleşmelerdeki ayni veya şahsi hakların bütününe bakarak 5 yıllık rekabet etmeme yükümlülüğünü belirlemektedir. Öncelikle bayilik ilişkisinin hangi tarihte başladığının belirlenmesi gerekecektir. Eldeki davada intifa hakkı tesisi rekabet yasağının belirlenmesinde tarafların ilk ilişkisi olup intiafa hakkı 24.04.2007 tarihlidir. Bu tarih esas alındığında sözleşmenin yenilenmeyeceğine dair bildirim tarihi olan 24.04.2012 tarihli davalı yan ihtarı 5 yıllık süre sonunda gönderilmiş bir ihtar olup, feshin süreden önce yapılmadığı görülmektedir.Bu nedenle davanın reddi yönünde karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi hatalı olmakla davalı yan istinaf başvurusu doğrultusunda ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılarak davanın reddi yönünde hüküm kurmak gerekmiştir. Bu nedenle de davacı yanın istinaf başvurusu incelenmemiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 -Davalı yanın istinaf başvurusunun KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/ b-2 madde gereğince KALDIRILMASINA HMK 353/ b-2 madde hükmü gereğince ilk derece mahkemesine açılan dava hakkına a- Açılan davanın yerinde görülmediğinden REDDİNE b- 44,40 TL red harcının peşin harçtan mahsubu ile fazla yatan harcın talebi halinde ve karar kesinleştiğinde davacı yana iade edilmesine c-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına d- Davalı yanca yapılan 62,00 TL posta ve tebligat giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine e-)Davalı yan kendini vekille temsil ettirmiş olmakla hüküm tarihindeki tarifeye göre hesaplanan 89.041,59 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine
f-)Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yanlara iade edilmesine İSTİNAF YARGILAMASINDA
2- Davacı yan istinaf başvurusu esastan incelenmemiş olmakla peşin harcının iadesine ve yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına 3-Davalı yanın istinaf başvurusu kabul edilmiş olmakla peşin harcının talebi halinde iadesine
4-Davalı yanın yaptığı istinaf gideri olan başvuru harcı gideri 85,70 TL , 1 tebligat gideri 11,00 TL ki toplam 96,70 TL den ibaret yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 5- Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı ve oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2019