Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2988 E. 2019/2435 K. 08.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2988 Esas
KARAR NO : 2019/2435 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2017
NUMARASI : 2014/63 E. – 2017/25 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (şikayet hakkının kötüye kullanılması nedeniyle Maddi ve manevi tazminat)
KARAR TARİHİ 08/11/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili adına tescilli markaların eşarp ürünlerinin üretimi satış ve pazarlaması alanında faaliyet gösterdiğini … ve … ibareli markaların 2002 yılından itibaren tescilli olduğu davalının müvekkili firmanın müşterileri olan firmalar hakkında Bakırköy CBS ve İstanbul CBS şikayet hakkını kötüye kullanarak markaların taklit edildiği iddia ederek arama ve el koyma kararıyla müvekkili firmaya ait ürünlerin haksız bir şekilde toplatıldığını, daha önce satmış olduğunuz ürünlerin müvekkili firmaya iade edildiğini bundan dolayı ticari itibarının büyük oranda zedelendiğini, Bakırköy ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma ile ilgili takipsizlik kararı verildiğini, davalının müvekkilinin faaliyet alanı içerisinde bir faaliyetinin bulunmadığını, İstanbul CBS’nin 2012/51317 Sor. Sayılı dosyasında 12.000 adet ürüne el konulduğunu, el konulan ürünlerin iade edilmesine rağmen ticari değerini yitirdiğini, bu nedenle 10.000,00 TL maddi ve 90.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 22/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebinin 511,929 TL’ye çıkartılması konusunda ıslaha karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin affedilecek bir kusuru bulunmadığını, müvekkilinin hak arama talebiyle şikayette bulunduğunu, arama ve el koyma kararı vermeye yetkili olmadığını, bu nedenle husumet yönünden talebin reddine karar verilmesini, tazminat talebinin 2 yıllık zaman aşımı süresi içerisinde talep edilmediğini, müvekkilinden kaynaklanan zararın oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.02.2017 tarihli, 2014/63 E. – 2017/25 K.sayılı kararıyla; “davacı adına TPE’de … esas ibareli eşarp sınıfında 1992 tarihinden itibaren tescilli markaları bulunduğu, davalının da sonradan hükümsüz sayılan 25.sınıfta kullanmadığı, …ibareli markasının şikayet tarihi itibariyle mevcut olduğu, davalının basiretli bir tacir gibi davranması gerekirken kullanmadığı marka tescil hakkına dayalı olarak suç duyurusunda bulunmasının dürüstlük kuralına uygun olduğu söylenemeyeceği, her ne kadar tescilli markasına dayansa da ürünlerinde davacının bir marka tescili olduğunun bilincinde olduğu, davacının faaliyet alanı ve tescilli markaları bulunmasına rağmen el koyma isteminde bulunmasının taşkın bir hak kullanımı olup iyi niyetle bağdaşmadığı, davalının hukuki çekişmenin çözümü için uygun davalar açma imkanı olduğu halde, davacının ticari faaliyetlerini şikayet yoluyla şaibe altına sokmasının haksız rekabet oluşturduğu,” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, TTK. 56 maddesi uyarınca arama el koyma nedeniyle davacının uğradığı zarar iade faturaları sebebiyle kar kaybı 17.626,89 TL, el konulan ürünlerin değer kaybı 28.765,18 TL’den toplam 46.492,07 TL maddi tazminatın davalının şikayet hakkının kötü niyetle kullanması sebebiyle el konulan eşarpların sayısı markanın itibarı göz önüne alınarak hak ve nasfet gereğince 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde, kök ve birinci ek raporda; müvekkilinin zararının 511.929,57 TL olduğunun açıkça tespit edildiğini, hukuki ve mali bilirkişinin 2.ek ayrık raporunda da, müvekkilinin firma zararının aynı miktar olduğunun belirlendiğini, mahkemenin tekstil mühendisi tarafından verilen bilirkişi 2.ek ayrık raporu doğrultusunda hukuka aykırı hüküm verdiğini, mahkeme tarafından hükmedilen zararın müvekkili firmanın ticari itibar kaybını dahi karşılar nitelikte olmadığını, tekstil mühendisi bilirkişinin, müvekkili firmanın 2011 yılında 365.939,99 TL kâr ettiği, ancak haksız eylem ve işlemlerin gerçekleştiği 2012 yılında 20.005,87 TL zarar ettiği, haksız eylem ve işlemlerin sona ermesinden sonra 2013 yılında 504.557,08 TL kâr ettiğini dikkate almayarak, subjektif değerlendirmeler ile müvekkili firma zararının 46.492,07 TL olabileceği değerlendirmesinde bulunduğunu, mahkemenin çelişkiyi gidermeden hüküm kurduğunu, büyük oranda ticari itibar kaybına uğradıklarını, mahkeme tarafından itibar kaybına yönelik herhangi bir değerlendirme de bulunmadığını, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin hak arama hürriyete ve şikayet hakkının hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığına dair kanunların hiç uygulanmadığına, müvekkilinin, karşı tarafın markasının da tescil olduğunu, yasal makamlara bildirerek, bilirkişi eşliğinde hakim ve savcı kararı ile hakkını kullandığını, mahkemenin kendi kişisel kanaati ile soyut ve gerekçesiz karar verdiğini, dosyaya ibraz ettikleri hukuki mütalaadan hiç bahsedilmediğini, dosyadaki raporların çelişkili iken çelişki giderilmeden, somut ve denetlenebilir tazminat hesabı yapılmadan karar verildiğini, hukuka aykırılık konusunda hiçbir gerekçe taşımayan ve sadece basiretli tacir genel hükümle hareketle haksızlık olduğu yönündeki rapora göre karar verildiğini, hükme esas alınan 2.ek ayrık raporu kabul etmediklerini, birçok zarar kalemin kök ve ek raporda sadece davacı beyanına dayanılarak hesap yapılarak düzenlendiğini, esasen hukuka aykırılık bulunmadığından zararında bulunmadığını, ikinci ek rapordaki 511.929,57 TL, ve 2.ek ayrık rapordaki 46.492,07 TL, tazminat hesabını kabul etmediklerini, haksız, fahiş ve hukuka aykırı olduğunu, gerekçeli kararda müvekkilinin markasının da tescilli olduğunun, davacının tescilli marka sahibi olsa dahi, markayı başkasının markasına benzetmek suretiyle tecavüz gerçekleştirdikleri iddiasının karşı tarafın markası olduğunu bildirdiklerini, işlemlerde bilirkişinin hazır olduğunun ve ipek ürünlere hiçbir işlem yapılmadığının incelenmediğini, hak arama özgürlüğünün mahkemenin keyfi yorumu ile engellenmesinin hukuka aykırı ve subjektif olduğunu, süre itirazlarının hatalı olarak reddedildiğini, HMK 399.madde de; tazminat davası açma hakkının hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren 1 yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiğini, hem BK hem de HMK bakımından dava zamanaşımı süresinin sonunda açıldığını, lehlerine belirlenen vekalet ücretinin ıslah edilen rakam üzerinden hesaplanması gerekirken, dava dilekçesindeki rakam esas alınarak eksik hesaplandığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalının zamanaşımı itirazının, mahkemece ” BK. 7 maddesi gereğince tazminat istemi görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve herhalde fiilen işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, zamanaşımı süresinin davalının şikayeti üzerine verilen takipsizlik kararı ile başlayacağından kovuşturmaya yer olmadığına dair İstanbul CBS 28/05/2012 – Bakırköy CBS 02/05/2012 tarihte kararı verdikleri gerekçesiyle” zamanaşımı itirazının reddine karar verildiği görülmüştür.Dosya içerisine celp edilen Bakırköy 1.FSHHM’nin 2012/122 E.sayılı dosyasında; davacı … Tic Ltd. Şti’nin 13.04.2012 tarihinde davalıya ait 193357 (1988/007598) başvuru numaralı, 2003/36586 başvuru numaralı … sözel markalarının 25.sınıfta “Baş giysileri” (Eşarp dahil) emtia yönünden 556 sayılı KHK 42/1-c maddesi, KHK 14.madde hükümlerine göre kısmi hükümsüzlüğünü talep ettiği, mahkemenin 26.02.2013 tarihli 2013/98 K.sayılı kararıyla; davanın kabulüne, markaların kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verdiği, kararın Yargıtay 11.HD’nin 18.11.2013 tarihli 2013/6765 E. – 2013/20755 K.sayılı kararıyla; onanarak kesinleştiği, yargılama sırasında 25.12.2012 tarihli ön inceleme duruşmasında; davalı vekilinin “bizim dava konusu 25.sırada başörtüleri, fularlar, şallar, baş giysileri yönünden herhangi bir üretimimiz, satışımız ve markasal kullanımımız yoktur, bizim itirazımız davacı tarafından KRC markamıza iltibas yaratır şekilde kendi ürünlerinde kullanmasına ilişkindir.” dediği görülmüştür.TPMK’dan celp edilen, müzekkere cevabından, davacı adına 2002/06110 tescil nolu … markasının 24, 25 sınıfta 22/03/2002 tarihinde, 138374 tescil nolu … markanın 25 sınıfta 1992 tarihinde tescil edilmiş olduğu, Bakırköy FSHHM’nin 2012/122 Esas 2013/98 Karar sayılı ilamı ile davalı adına TPE’de tescilli 193357 ve 2003/36586 nolu markaların 25 sınıfta yer alan baş giysileri emtiası yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiş olduğu, kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisinde bulunan, İstanbul CBS ‘nin 2012/51317 soruşturma numaralı dosyası incelendiğinde; davalının davacı hakkında marka hakkına tecavüzden dolayı şikayette bulunduğu İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/158 D.İş dosyasında arama kararı verildiği 13.012 adet eşarba el konulduğu, davacının itirazı üzerine İstanbul 2.FSHCM’nin 2012/70 D.İŞ dosyasında itirazın kabulüne karar verildiği, İstanbul CBS ‘a kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiği, Bakırköy CBS 2012/31998 Sor. Sayılı dosyasında davalı tarafından 05.04.2012 tarihli şikayet nedeniyle 344 adet eşarp ve şal ürünlerine el konulduğu, Bakırköy 21. ASCM’nin 2012/109 D.iş dosyasında 13/04/2012 tarihinde el koymanın kaldırıldığı ve savcılıkta kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, İstanbul CBS’nin 2012/62198 S.sayılı dosyasında; 11.04.2012 tarihli şikayet üzerine KRC ve KRC Sport marka etiketini taşıyan eşarp ürünlerine arama ve el koyma kararı verildiği, Savcılığın 02.09.2013 tarihli kararıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, Bakırköy CBS’nin 2012/43235 S.sayılı dosyasında; 11.05.2012 tarihli şikayet üzerine, arama ve el koyma kararı verildiği, Savcılığın 28.05.2012 tarihli kararıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, Bakırköy CBS’nin 2012/43225 S.sayılı dosyasında; 11.05.2012 tarihli şikayet üzerine arama ve el koyma kararı verildiği, Savcılığın 06.06.2012 tarihli kararıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, görülmüştür. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan, hukukçu ve mali müşavir bilirkişilerin 29/09/2015 tarihli raporunda; davacının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeyle 2011 yılı faaliyet karın 365.939,99 TL, 2012 yılı faaliyet zararın 20.205,87 TL, 2013 yılı faaliyet karının 504.557, 08 TL olduğu haksız arama ve el koymadan 511.929,57 TL zararın bulunduğunun beyan edildiği, Davalı vekilinin rapora itirazı üzerine mali müşavir bilirkişiden alınan 03.03.2016 tarihli ek raporda; davacı şirketin davaya konu ürünlerle ilgili iptal uğramış olduğu zararın 80.000,00 TL, işçilikte uğradığı zararın 28.189,50 TL, desen bölümü personel işçiliği için 21.987,81 TL, proforman faturalar nedeniyle 33.820,50 TL, el koyma sonrasında fiyatları düşürmek zorunda kaldığından mahrum kaldığı kar marjının 281.008,22 TL olduğu beyan edilmiş olup, toplam zararın 618.532,89 TL olduğu bilirkişi …tarafından beyan edilmiştir. Davalı vekilinin ek rapora itirazı üzerinde, bilirkişi heyetine tekstil mühendisi bilirkişi dahil edilerek ek rapor alınmasına karar verildiği, mali müşavir bilirkişi ve hukukçu bilirkişinin kök rapordaki görüşlerini tekrarladıkları, Ayrık rapor veren tekstil mühendisi … tarafından verilen raporda; davacı tarafın talep ettiği baskı kalıpları yönünden baskı kalıplarının iptal edilip edilmesi tamamen bir ticari karar niteliğinde olduğu, iptal edildiğini ve katalogda belirtilen 45 adetten 27 adedinin … markalı olduğu 18 adetinin ise markasız olduğu, bazı desenlerin iptal edilmediği, el koyma işlemi ile kalıpların iptal edilmesi arasında doğrudan bir bağlantı bulunmadığı, desen isçiliğine ödenen ücretininde el koyma işlemiyle bir bağlantısının bulunmadığı, proforma faturalar yönünden mahrum kaldığı kar iddiası tek taraflı bir beyan olup, 2012 yılında bir önceki yıla göre net satış tutarının %16 artmış olması sebebiyle satışların düştüğüne dair iddianın kanıtlamadığı, iade faturaların dolayısıyla gördüğü zarar değerlendirildiğinde fazladan iade aldığı tespit edilmiş olmakla, mahrum kar kaydının 17.626,89 TL el konulan ürünlere değer kaybı nedeniyle uğradığı zararın 28.765,18 TL olduğu bildirilmiş olup, davalının haksız arama ve el koyma nedeniyle uğramış olduğu zararın 46.492,07 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekilinin 22.03.2016 tarihli ıslah dilekçesinde; maddi zararın HMK 107/2 maddesi gereğince artırarak 601.929,00 TL’ye çıkardığını beyan etmiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin, dava dilekçesinde; davalı firmanın hukuka aykırı arama ve el koyma talepleri nedeniyle müvekkili firmanın uğradığı maddi ve manevi zararları ile ticari itibarının zedelendiğini ileri sürerek uğranılan zararın tazmini talebi ile dava açtığı, ilk derece mahkemesince başvuruya konu kararda; davalının kullanmadığı marka tescil hakkına dayalı olarak suç duyurusunda bulunmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve davacının faaliyet alanı ile tescil markaları bulunmasına rağmen el koyma isteminde bulunulmasının taşkın bir hak kullanımı olduğu, iyi niyetle bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdiği, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür.Dosya kapsamında TPMK’dan celp edilen kayıtlardan; davacı şirket adına 22.03.2012 başvuru tarihinden itibaren 24/25.sınıflarda koruma altında olan… markası ile 22.10.1992 tarihinden itibaren koruma altında olan 25.sınıfta tescilli 138374 başvuru numaralı … markasının tescilli olduğu, Bakırköy 1.FSHHM’nin 2012/122 E. – 2013/98 K.sayılı dosyasında; davacı şirket tarafından davalı aleyhine 1988/007598 ve 2003/36586 başvuru numaralı KRC markalarının 25.sınıfta “Baş giysileri (Eşarp dahil)” emtiasında 556 sayılı KHK 42/1-c ve 14.madde gereğince hükümsüzlüğü talebiyle 13.04.2012 tarihinde dava açılarak, hükümsüzlük kararı alındığı, davalı vekilinin yargılama sırasında hükümsüzlüğü istenen emtia grubunda üretim, satış ve markasal kullanımının bulunmadığını beyan ile kabul ettiği, davalı şirketin İstanbul CBS ve Bakırköy CBS nezdinde, bir kısmı hükümsüzlük davasından önce bir kısmı ise davadan sonra olmak üzere markaya tecavüz iddiasıyla arama ve el koyma talepli şikayet dilekçeleri verilerek, davalı ürünlerinin üçüncü şahıslara ait mağazalardan toplatılmasını sağladığı görülmüştür. Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa’nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde de, “Herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu” belirtildikten başka, 17. maddesinde de, “Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu” da düzenleme altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya gelmesi halinde bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2011/7229 Esas-2012/14993 Karar sayılı kararında; “…Bir hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği, diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikâyet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikâyet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır… ” şeklinde gerekçeye yer verilerek, orta düzeydeki kişilerin davalı gibi hareket edip etmeyeceği kriterine göre değerlendirme yapılması gerektiğine işaret edildiği, somut olayda davalı tarafın markası 25. Sınıfta “baş giysileri” emtiasında tescilli ise de, markasını bu sınıfta hiç kullanmadığı, züccaciye emtiası üretim ve satışı faaliyet alanında iştigal ettiği ve tekstil sektöründe hiç faaliyet göstermemesine, davacının tescilli markası bulunmasına rağmen, İstanbul ve Bakırköy Savcılıklarına arka … yapmış olduğu şikayet başvuruları ile, davacının müşteri adreslerinde arama ve el koyma işlemleri yaptırmasının hak arama hürriyetinin kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu ve fiilinin haksız rekabet teşkil ettiği kanaatiyle ilk derece mahkemesinin bu yöndeki kabulü yerinde bulunmuş, davalı vekilinin müvekkilinin yasal hakkını kullandığına yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.İstanbul ve Bakırköy C. Başsavcılıkları tarafından 28/05/2012 ve 02/05/2012 tarihlerinde takipsizlik kararları verildiği, bu tarihlerde arama ve el koyma işlemlerinin haksızlığının anlaşıldığı, davanın iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde 03/04/2016 tarihinde açıldığı, davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan kök rapor, 1.ek rapor ile ayrık rapor arasında hesaplanan maddi zarar miktarları yönünden bariz farklılıklar bulunduğu, bilirkişi raporlarına taraflarca itiraz edildiği, ilk derece mahkemesince itirazlar giderilmeden ve mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 2. Ek rapor ile tekstil mühendisi tarafından düzenlenen ayrık rapor arasındaki çelişkiyi gidermeden, yeterli gerekçe açıklanmadan tekstil mühendisi tarafından düzenlenen ayrık rapora göre karar verdiği göz önüne alınarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun tazminat miktarlarına yönelik olarak kısmen kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın tazminat talepleri yönünden yargılamaya devam edilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, başvuru kabul sebebine göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusu bu aşamada incelenmemiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜNE,2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,3-Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 06/02/2017 tarihli 2014/63 Esas – 2017/25 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,- Dosyanın yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak, a)Davacı avansından 22,00 TL (posta-teb-müz) masrafı kullanıldığı,b)Davalı avansından ise 24,00 TL kullanıldığı anlaşılmakla, 1,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 08/11/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.