Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2900 E. 2018/1151 K. 11.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/2900 Esas
KARAR NO : 2018/1151
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2017
NUMARASI : 2008/118 2017/27
DAVANIN KONUSU : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
KARAR TARİHİ : 11/05/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette bir süre pedagojik danışman olarak çalıştığını, davalı şirket yöneticisi …’ın hazırlanacak VCD için örnek bir çalışmayı müvekkiline verdiğini, müvekkilinin sadece maaşlı bir çalışan olarak kendisine verilen materyaller ve tanımlanan sahnelerin psikolojik olarak bir temele dayanmasını sağladığını, müvekkilinin hazırlanan eserde senarist, yönetmen ve müzik düzenlemelerini yapan kişi olarak gösterildiğini ve VCD eser işletme belgesi aldığını, müvekkilinin niye böyle yapıldığını sorduğunda davalı şirket yetkilisinin bunların formalite olduğunu söylediğini, davalı şirketin yapımcı, müvekkilinin ise eser sahibi gözüktüğünü, bu arada dava dışı ….A.Ş tarafından müvekkili ve davalı aleyhine açılan davanın aleyhlerine sonuçlandığını ve ayrıca müvekkili hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin dahi bebekler VCD ürünü ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, davalı şirketin dahi bebekle ilgili VCD ‘leri kendisinin geliştirip piyasaya sürdüğünü beyan ettiğini, müvekkilinin katıldığı programlarda kendisini psikolojik danışman olarak gösterdiğini, hiçbir zaman eser sahibi olduğunu belirtmediğini belirterek müvekkilinin “dahi bebek-mantık” , “dahi bebek – yaratıcılık” adlı belgesel eğitici filim tarzı eserlerle ilgili olarak eser sahibi olmadığının tespitine, söz konusu filmlerle ilgili Kadıköy 12.Noterliğince düzenlenen 06/08/2013 tarihli muvafakatnamenin iptaline, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca düzenlenen eser işletme belgelerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin çocuk eğitimi ve gelişimi sektöründe faaliyette bulunduğunu, davacının başında bulunduğu bir ekip tarafından çalışmalara başlandığını, eserlerdeki senaryoların davacı tarafından yazıldığını ve filmlerin çekildiğini, davacının bu eserin sahibi ve yaratıcısı sıfatıyla tanıtımlara katıldığını, dava dışı firma tarafından açılan davada, davacının ve müvekkilinin kendileri tarafından tutulan vekil aracılığıyla savunduğunu, davacının kayıt ve eser sahibi olduğunu ve haklarını üstün bir şekilde müvekkiline devrettiğini, muvafakatnamenin 06/08/2003 tarihli olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı her ne kadar muvafakatnamenin iptalini istemiş ise de, 818 Sayılı BK’nun 31.maddesi uyarınca bu durumun bir yıllık hak düşürücü sürede ileri sürülmesi gerektiği, muvafakatnamenin 06/08/2003 tarihli olup, davanın 14/04/2008 tarihinde açıldığı, muvafakatnamenin zorla alındığının ispat edilemediği, davacı tanıklarının bu yönde beyanda bulunmadığı, davacının saikte hataya düştüğünü ileri süremeyeceği gerekçeleriyle muvafakatnamenin iptaline ilişkin davanın reddine, 06/01/2017 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu video bantlarının FSEK kapsamında sinema eseri kapsamında olabileceği ancak bu korumadan yararlanmanın FSEK’te aranan eser şartlarının yerine getirilmesi şartına bağlı olduğu, FSEK 1/b maddesinde düzenlenen sahibinin hususiyetini taşıma şartını yerine getirilmediği, ancak davacının dava konusu video bantlarının eser niteliğinde bulunmadığı sahibinin hususiyetini taşınmadığının davacı tarafça ileri sürülmediği, bu nedenle 06/01/2017 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı, davacının 27/02/2013 tarihli bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere eserlerin yönetmenliği ve müzik düzenlemelerini yaptığına dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, davacının bu konularda eğitim ve bilgisinin bulunmadığı anlaşılmış ise de, dava konusu iki adet film tarzındaki eserin senaristi ve senarist sıfatıyla eser sahibi olduğu anlaşılmakla davacının eser sahibi bulunmadığının tespiti davasının reddine, davacının 08/09/2003 tarihli video eseri işletme belgesi iptal talebinin de idari işlem mahiyetinde olması nedeniyle reddine karar verilmiş ,kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak, dava konusunun hatalı tespit edildiğini, 18/04/2017 tarihli dilekçe ile tashih talebinde bulunduklarını, ancak mahkemenin bu konuda bir karar vermediğini, bu nedenle istinaf talebinde bulunduklarını, mahkeme kararında dava konusunun hataen FSEK’ten kaynaklanan haklara tecavüzün önlenmesi, ve tazmini yazıldığını, müvekkili aleyhine 3 kat vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın üç ayrı dava olmadığını, yargılama sırasında üç adet rapor alındığını, bu raporlardan 27/02/2013 tarihli, 07/09/2015 tarihli ve 29/04/2016 tarihli raporlarda kısmen lehe görüş bildirildiğini, 16/01/2017 tarihli raporda ise, tamamen lehe görüş bildirildiğini ancak mahkemenin tüm talepleri reddettiğini, mahkemece eğer bilirkişi raporuna itibar edilmiyorsa bunun gerekçelerinin ortaya konması gerektiğini ve başka bir heyetten rapor alınması gerektiğini, Yargıtay uygulamasının bu yönde olduğunu, mahkemece alınan 27/02/2013 tarihli kök rapor ve 07/09/2015 tarihli ek raporda müvekkilinin senaryo yazarı olduğundan bahisle eser sahipliğinin devam edeceği yolunda görüş bildirilmiş ise de, itiraz üzerine alınan son raporda müvekkilini senaryo dahil hiçbir konuda eser sahibi olamayacağı görüşünün bildirildiğini, bu anlamda müvekkili lehine usuli doğmuş hak doğduğunu, yine mahkemenin videoların sahibinin hususiyetini taşımadığı yönünden iddia bulunmadığı gerekçesiyle lehe raporu dikkate almamasının doğru olmadığını, bu konuda dosya içerisinde birçok deafa iddiaların ileri sürüldüğünü, mahkemece hatalı tespit yapıldığını, dava konusu videoların eser mahiyetinde olmadığını, sahibinin husisiyetini taşımadığı, bilakis taklit olduğunun İstanbul 4. FSHHM’nin 2014/199 esas, 2015/30 karar sayılı dosyası ile tespit edildiğini, bu dosyanın kesinleştiğini, mahkemenin bu durumları gözden kaçırdığını, zaten bilirkişilerin de videoların sahibinin hususiyetini taşımadığını tespit ettiğini, kaldı ki bu konunu hiç müvekkilince belirtilmemiş olsa bile mahkemenin bu konuda değerlendirme yapması gerektiğini, mahkemenin taraflar arasındaki sözleşmesinde iş kapsamının red gerekçesi yaptığını, oysa somut olayda iş ilişkisinin sözleşmede belirlenen şekilde gelişmediğini, davalı şirket sahibi Alhan Yılmaz’ın yurtdışından aldığı bir CD’yi müvekkiline göstererek bu CD’nin türkçe versiyonu yapmak istediğini belirttiğini, müvekkilinin hiçbir zaman senaryo yazmadığını, müzik bestesi ve yönetmenlik de yapmadığını, müvekkilinin pedagog olduğunu, dava konusu muvafakatnamenin sorumluğa yol açan bir belge olmayıp prosödür gereği imzalattırıldığının söylendiği, müvekkilinin de iş akdi kapsamında işverene bağlılık ve güvenle işi de kaybetmemek amacıyla gerçeğe aykırı muvafakatnameyi imzalamak zorunda kaldığını, muvafakatnamenin şekil şartlarını taşımadığından geçersiz sayılması gerektiğini, kanunda yazan bir senelik sürenin bu bakımdan geçerli olmadığını, mahkemenin hak düşürücü süre tespitinin yasaya aykırı oludğunu, 818 sayılı BK’nun 31.maddesinin sözleşmeden kaynaklanan edimin yerine getirilip getirilmemesi hususunda dava açılmış olsaydı o zaman gündeme geleceğini, anılan maddenin bu davada uygulanabilir olmadığını, muvafakatnamenin müvekkilinden işveren dayatmasıyla alındığını, müvekkilinin dayatma ve işinden olmama kaygısıyla muvafakatnameyi imzaladığını, iş akdi ile kurulan ilişkide tarafların eşit olmadığı ve işçinin korunması gerektiğini, mahkemenin belgenin geçerlilik şekil şartlarını taşıyıp taşımadığı yolunda herhangi bir değerlendirme yapmadığını, 27/02/2013 tarihli bilirkişi raporunda bilirkişilerin mali hakların tek tek sayılıp gösterilmesi gerektiğini, somut olayda buna uygun düzenlenmeyen belgenin geçersiz olacağı ve yapımcı mali haklarının iktisap edilmeyeceğinin tespit edildiğini, eser işletim belgesinin idari işlem olup iptali için dava açılabileceğini, bu konuda yargılama yapabilecek mahkemelerin FSHHM mahkemeleri olduğunu, fikir ve sanat eserlerinin teyit ve tescil yönetmeliğinin 13.maddesi uyarınca iptalinin mümkün olduğunu, mahkemenin kendini görevli saymıyorsa talebi reddetmesinin doğru olmadığını, yine tefrik edip görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, yaklaşık 9 yıl sonra bu talebin reddinin usul ekenomisine aykırı olduğunu, müvekkilinin ciddi zarara uğradığını bildirmiştir.
İptali istenen VCD eser işletme belgelerinin 09/09/2003 tarihli ve 2003/641 ve 642 sayılı oldukları, yapımcının davalı, eser sahibi yönetmenin müzik bestecisi ve senaryo yazarının da davacı olduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin konusunun sözleşmenin 2.maddesinde işverenin çocuklar için bir proje başlattığı, davacının bu projede proje yönetmeni unvanı ile çalışacağı ve sigortalı olarak çalışacağı 3/b maddesinde ise, VCD’nin senaryosunu yazmak , konu ile ilgili materyalları toplamak ve pazarlama ve etkinlikleri sürdürmek olarak gösterilmiştir.
İptali istenen 06/08/2003 tarihli muvafakatname ile davacının, dava konusu filmlerin senaristliğini, yönetmenliğini ve müzik düzenlemelerini yaptığını ve bunlarla ilgili sayı ve süre ile sınırlandırılmamış biçimde VCD, DVD CD ROM ve video kaset olarak teknik olanaklar ile yayınlanmasına, yurt içi ve yurt dışına devir haklarını davalıya devrine muvafakat verildiği görülmüştür.
Kadıköy 1.İş mahkemesinde davacı tarafından davalı aleyhine kıdem, ihbar ve ücret alacağı için dava açıldığı, yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair 01/06/2010 tarihinde karar verildiği görülmüştür.
2003/18126 sayılı davalıya ait dahi bebek markasının 28,41 ve 42.sınıflarda 14/07/2003 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça sunulan davacıya ait 20/02/2004 tarihli hazırlık ifadesinde; davacının ürünlerin yönetmeni, müzik bestecisi ve senaryo yazarı olarak eser işletme belgelerinde eser sahibi olarak gözüktüğünü, ürünlerin senaryosunu, müzik bestesini ve yönetmenliğini hiç kimsenin ürününden kopya ve taklit yaparak meydana getirmediğini, eserlerin kendine özgü eserler olduğunu ifade etmiştir.
İstanbul 4.FSHHM’nin 2014/99 esas 2015/30 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı – karşı davalının … A.Ş; davalılar karşı davacıların ise … A.Ş ve…oldukları, davacının akıllı bebekler isimli eserin çoğaltma ve yayınlanma haklarının kendisine devredildiğini, davalıların ise müvekkilinin haklarını taklit ederek ve iltibasa yol açacak şekilde akıllı bebekler isimli VCD’leri piyasaya sürdüklerini belirterek tecavüzün men’i ve tazminat davası açtığı, karşı davada ise davacının sahte lisans ve eser hırsızlığı yaptığı belirterek lisans sözleşmesinin ve eser işletme belgesinin iptalinin istendiği, yargılama sonunda ilk önce davacı tarafın hazırladığı akıllı bebekler ve filmler ile davalının hazırladığı dahi bebekler filmler arasında berzerlik olmakla beraber filmlerde işlenen temaların bütün dünyada okul öncesi çocuklar için temel eğitim konuları, kavramları teknikleri içerdiği, filmler arasında bir benzerlik bulunmadığı, 13/04/2012 tarihli raporda ise davalılara ait eserin taklit, fikir ve konsept olarak ithal niteliğinde olduğu gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne ve karşı davanın da reddine karar verildiği, yargıtay 11.hukuk Dairesince verilen bozma kararında davacının dava tarihinde dava açma hakkı bulunmadığı gerekçesi ile asıl dava yönünden birleşen dava yönünden ise yeni bir rapor alınmasının istendiği, bozma sonrası yapılan yargılamada ise asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 11.HD’sinin asıl dava yönünden onama kararı verdiği, karşı dava yönünden ise bozma kararı verdiği, bu bozma sonrası yapılan yargılama sonunda asıl dava ilgili karar kesinletiğinden karar verilmesine yer olmadığına ve karşı dava yönünden ise bilirkişi ücreti yatırılmadığından ve karşı davacının davasını ispat edemediği gerekçeleriyle karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 27/02/2013 günlü bilirkişi raporunda; dava konusu dahi bebek mantık ve dahi bebek yaratıcılık adlı eserlerin senaryolarının davacı tarafından vücuda getirildiği, davacının her ne kadar ödeme yapılmadığını ileri sürmüş ise de FSEK 48.maddesi gereğince bu tür devirlerin karşılıksız yapılmasının da mümkün bulunduğu, bu nedenle iddianın kabule şayan olmadığı, davacının senaryolarının orjinal olup olmadığı hususunun İstanbul 4. FSHHM mahkemesinde incelendiği, ancak davacının talepleri arasında böyle bir talebin bulunmadığı, davacının müzik eserleri ve yönetmenlik konusunda herhangi bir dahilinin ve sıfatının bulunmadığı, muvafakatnamedeki senaristlik dışında yönetmenlik ve müzik düzenleme ibarelerinin gerçeği yansıtmadığını, bu iki ibarenin hükümsüz sayılmasının düşünülebileceği, yine aynı gerekçelerle eser işletme belgelerinin davacının senaryo ile ilgili sorumluluklarına halel gelmemek kaydıyla müzik ve yönetmenlikle ilgili kısımların hatalı olduğundan bu belgelerin iptaline karar verilebileceği yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 07/09/2015 tarihli ek bilirkişi raporunda; 27/02/2013 tarihli kök rapordaki görüşlerin tekrar edildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 29/04/2016 tarihli raporda ise; davacının dahi bebekler adlı eserin program konseptini akışını ve metinlerini hazırlayan kişi olduğu, 06/08/2003 günlü muvafakatnamedeki senaristlik dışında kalan yönetmenlik ve müzik düzenlemeleri ibarelerinin gerçeği yansıtmadığı, yine dava konusu eser işletme belgelerindeki yönetmen ve özgün müzik bestecisi ibarelerin çıkarılarak söz konusu kayıt ve tescillerin bu şekilde düzeltilmesine karar verilebileceği yolunda görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 06/01/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; dava konusu video bantlarının FSEK kapsamında sinema eseri kategorisinde korunabileceği, ancak bu korumadan yararlanmanın FSEK’te aranan şartların yerine getirilmesine bağlı olduğu, iş bu davada FSEK’in 1/b maddesindeki sahibinin hususiyetini taşıma şartlarının yerine gelmediği, dava konusu videoların sahibinin hususiyetini taşımadığı ve davacının bu durumda eser sahibi olmadığının tespiti ve eser işletme belgelerinin iptalini isteyebileceği yolunda görüş bildirilmiştir.
GEREKÇE:
Dava, eser sahibi olmadığının tespiti, muvafakatnamenin iptali ve eser işletme belgelerinin iptaline ilişkindir. Gerek yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundan, gerekse dosya kapsamından ve taraflar arasındaki iş sözleşmesinden davacının sadece dava konusu filmlerdeki senaryoları yazdığı, gerek eğitim durumu, gerekse dosya kapsamındaki diğer delillerden davacının söz konusu filmlerin yönetmenliğini ve kullanılan müziklerin bestecisi olmadığı kanaatine varılmıştır. Esasen ilk derece mahkemesince de davacının, dava konusu eserlerin yönetmenliğini ve müzik düzenlemelerini yaptığına dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı, davacının bu konularda eğitim ve bilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir. Gerek alınan bilirkişi raporları, gerekse mahkemenin az önce belirtilen kanaati gözetildiğinde, davacının yönetmen ve müzik bestecisi olmadığının tespiti istemlerinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE,
2-İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/02/2017 gün, 2008/118 Esas, 2017/27 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın kısmen kabulü ile; davacının, dava konusu eserlerin yönetmeni ve özgün müzik bestecisi olmadığının tespitine,
4-Davacının sair taleplerinin reddine,
5-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan, peşin alınan 14,00 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 21,90 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-Davacının kabul edilen istemi yönünden 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddine karar verilen iki ayrı dava yönünden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre 3.145,00’er TL’den toplam 6.290,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-İlk derece yargılamasında davacı tarafından yapılan 14,00 TL başvuru harcı, 253,00 TL posta ve tebligat gideri ve 3.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.067,00 TL’nin red ve kabul oranına göre 1/3’ü olan 1.355,66 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-İlk derece yargılamasında davalı tarafından yapılan 20,00 TL posta ve tebligat gideri ile 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.520,00 TL’nin red ve kabul oranına göre 2/3’ü olan 1.013,33 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, geri kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Talebi halinde istinaf peşin harcının davacıya iadesine,
11-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ve 47,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 132,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.11/05/2018