Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2894 E. 2018/2574 K. 30.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2894 Esas
KARAR NO : 2018/2574
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2017
NUMARASI : 2015/154 E. – 2017/37 K.
DAVANIN KONUSU : Marka (Manevi Tazminat İstemli) Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ : 30/11/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, “müvekkiline ait TSE belge, marka ve logosunun davalıya ait www…..com adlı web sitesimde haksız olarak kullanıldığını ve bu durumun Anadolu FSHHM 2015/64 Değ.iş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, tespit raporunda TSE marka logosunun web sitesindeki her sayfanın alt bölümünde yer aldığını, bu web sitesinin 16.01.2011 tarihinden itibaren yayında olduğunun tespit edildiğinin ve geçerliliği bulunmayan … başlıkları altında düzenlenmiş 2 ayrı TSE belgesinin de fotoğrafının sitede yer aldığının tespit edildiğini, bu belgelerin geçerlilik süresinin 1 yıl olduğunu ve geçerlilikleri bulunmadığını, böylece davalının kullanımının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, müvekkilinin maddi ve manevi zarar gördüğünü, TSE Belgelendirme Yönergesi’nin 45.maddesine göre emsal belge tavan kullanım ücretinin 2 katından az olmamak üzere maddi, 3 katından az olmamak üzere manevi tazminat talep edebileceğini, tecavüze konu ürünlerden birinin B standardına, diğerinin ise C standardına tabi olduğunu, bunların yıllık marka kullanım tavan ücretlerinin 2940 TL ve 3760 TL olduğunu” iddia ile davalının, müvekkiline ait TSE markasına tecavüz ve haksız rekabetinin tespitini ve men’ini, şimdilik 15.812 TL maddi, 23.718 TL manevi tazminatın, film gerçekleştiği 16.01.2011 tarihinden itibaren ticari iş avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, masrafı davalıdan alınarak hükmün gazetede ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevaben, “taraflar arasında halen ayakta bulunan bir lisans sözleşmesi olduğunu, 09.03.2006 tarihli bu TSE Markasını Kullanma Tip Sözleşmesi’nin 5.maddesine göre taraflarca 1 ay önceden sözleşme feshedilmez ise aynı şartlarda yenileneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmeye dayalı kullanımın marka hakkına tecavüz oluşturmayacağını, eğer davacı taraf sözleşme bedelini tahsil edemediği iddiasında ise bunu dava konusu yapması gerektiğini, marka tecavüzü iddiasının haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirketin gayri faal olduğunu, aktif bir marka kullanımının söz konusu olmadığını, sadece internet sitesinden yola çıkılarak dava açılmasının haksız olduğunu, tazminat taleplerinin de mesnetsiz olduğunu, istenen maddi ve manevi tazminat rakamlarının hesaplama yöntemini kabul etmediklerini” savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece TSE belgelerinin ve marka tescil belgelerinin dosyaya girmesinden ve bilirkişi raporu ve ek rapor alındıktan sonra 28.03.2017 tarihinde, “sözleşmenin davacı kurum tarafından feshine dair bildirimin, davalı şirket çalışanı …a tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, ancak 22.10.2018 tarihinde yapılan tebligatın, Tebligat Kanunu 12-13.maddeleri, Tebligat Tüzüğü’nün 17-18.maddelerine uygun olmadığını, 7201 sayılı TK 12-13 maddeleri ile Uygulama Yönetmeliği’nin 20-21.maddelerine göre tebligatın tüzel kişinin mümessillerinden birine yetkili kişiye yapılması gerektiğini, bu hususun tebligatın geçersiz olduğunu, sözleşmenin 5/2 maddesi gereğince sözleşmenin 1 yıl daha uzadığı, haksız kullanımın değil, sözleşmeye dayalı kullanımın söz konusu olduğu, sözleşme bedelinin ödenip ödenmediğinin, dava konusu ihtilafın çözümüne etkisi bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Davacı TSE vekili istinafında, “taraflar arasındaki sözleşmenin 06.10.2010 tarih ve 43 no’lu komisyon kararıyla feshedildiğini, böylece davalının TSE markasını kullanma yetkisinin sona erdiğini, fesih ve artık TSE markasının kullanılmamasına dair uyarı yazısının 22.10.2010 tarihinde davalı şirket çalışanı …’a teslim edildiğini, bu kişinin davalı çalışanı olduğunun SGK listesi, davalı vekilinin 14.02.2017 tarihli duruşmadaki beyanı ve dosya kapsamı ile sabit olduğunu, fesih bildirimi resmi bir tebligat olmadığından, Tebligat Kanunu’nda ki şekil şartlarına tabi olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanması ile ilgili yazışmaların Tebligat Kanunu anlamında bir tebligat olmayıp, iadeli – taahhütlü posta ya da kargo ile de iletilebilecek bir irade beyanı olduğunu, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun ise resmi işlemlerde uygulama yeri bulunduğunu kaldı ki bu yazışmaların bildirimi usulsüz olsa bile davalı tarafın sözleşmenin feshinden haberdar olduğunu, fesihten sonraki kullanım ücretlerine ilişkin yazışmaların da bulunduğunu, hatta delil tespitinden sonra alınan bilirkişi raporunun davalıya tebliğinden sonra dahi tecavüzün devam ettiğini, konuyla ilgili Yargıtay HGK kararını ve Yargıtay 12.HD kararını ibraz ettiklerini, marka hakkına tecavüzün açık olduğunu” iddia ile kararın kaldırılmasını, davanın kabulünü istemiştir.
Davalı vekili istinafa cevaben, “somut olayda Tebligat Kanunu ve Tebliğ Tüzüğü hükümlerinin uygulanamayacağına dair davacı iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, Tebligat Kanunu’nun 1.maddesi ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun ekinde II sayılı cetvelde Özel Bütçe Diğer İdareler başlığı altında, davacı kurumun adının da oluşu karşısında, fesih bildirimi tebligatın da Tebligat Kanunu hükümlerine tabi olduğunu, fesih beyanı usulüne uygun olarak tebliğ edilmedikçe feshin geçerli olmayacağını, yapılan tebligatın usule uygun olmadığını, Yargıtay 21.HD’nin bu yönde 2006/7005 E., 2006/8919 K.sayılı kararın bulunduğunu, tüzel kişilerde tebligat yapılamayacağını, müvekkilinin fesihten haberdar olduğu, iddiasının soyut ve mesnetsiz olduğunu, sözleşme uzadığı için müvekkilinin 16.06.2015 tarihli ödeme makbuzu ile davacıya İnceleme Hizmet Ücreti adı altında ödeme yaptığını, davalının sizleşme sürecinde fatura kesip, ücret tahsil etmekle sözleşme ilişkisine her halükârda devam ettirdiğinin açık olduğunu, kaldı ki müvekkilinin “ticari etki yaratacak biçimde” bir marka kullanımının mevcut olmadığını, müvekkilinin üretim faaliyetlerini durdurmuş olduğunu, internet sitesindeki yayının tek başına ticari bir etki yaratmayacağını, davacının ödemeleri ihtirazi kayıt koymadan tahsil ettiğini, dolayısıyla davanın MK 2’ye aykırı ve kötüniyetli olduğunu” iddia ile istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
09.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda, “davalıya ait internet sitesindeki kullanımının ticari etki yaratacak biçimde olduğu, davalı kullanımın meşru bir bağlantı içermediği, ürün belgelendirme yönergesi hükümlerine göre maddi tazminat hesabı yapılması gerektiği, ancak heyette mali müşavir bulunmadığını, somut olayda her ne kadar haksız rekabete göre ayrıca tazminat talebinde bulunulmuş ise de, burada “taleplerin yığılması” değil, “taleplerin yarışması” durumunun söz konusu olduğu” görüşü açıklanmıştır.
02.08.2016 tarihli ek raporda ise, “fesih beyanı tebligatında bir usulsüzlük tespit edilemediği, feshin davalının hakimiyet alanına ulaştığı 22.10.2010 tarihinden itibaren geleceğe etkili olarak hüküm ve sonuç doğrulduğunu, web sitesinde ürün tanıtımının da yapılmış oluşu nedeniyle kullanımın ticari etki yaratacak biçimde bir kullanım olduğu” görüşü açıklanmıştır.
Bilgisayar uzmanı akademisyen bilirkişi tarafından düzenlenmiş olan bila tarih ve 2015/64 Değ.iş sayılı bilirkişi raporunda, “tespit konusu www….com adlı web sitesinin erişime açık ve kullanımda olduğu, web sitesinde sayfaların altında TSE marka logosunun bulunduğu ve kalite belgelerimiz başlığı altında 2 adet TSE belgesinin yer aldığı, internet sitesinin arşiv kayıtlarının da incelendiği ve TSE marka ve logolarının 16 Ocak 2011 tarihinden beri yayında olduğunun tespit edildiği, whois sorgulamasına göre alan adı sahip ve sorumluların isim, adres bilgilerinin raporda gösterildiği” biçiminde açıklama yapıldığı görülmektedir.
Her ne kadar mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacıya ait garanti markası olan TSE markalarının davalı tarafından kullanımına imkân sağlayan sözleşmenin davacı kurum tarafından feshedildiği ve fesih bildiriminin davalı şirkete ulaştığı, andan itibaren sözleşmenin sona erdiği, bu tarihten sonraki kullanımın, davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, fesih bildiriminin iadeli-taahhütlü mektupla yapılmasının mümkün olduğu ve bu fesih bildirimini, davalı şirkete anlaştığı ve alan kişinin de şirket çalışanı olduğu noktasında da herhangi bir çekişmenin bulunmadığı, dolayısıyla mahkemece davacıya ait TSE markanın kullanıma dair lisans ücreti hesabı için ek bilirkişi incelemesi yaptırılarak, tazminat talepleri hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilerek, bu husustaki esaslı eksikliğin giderilmesi bakımından, karar kaldırılarak, dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesi yönünde karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2015/154 E., 2017/37 K.sayılı, 28.03.2017 tarihli kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı 28,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 113,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 30/11/2018 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.