Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2867 Esas
KARAR NO : 2019/2425
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2017
NUMARASI : 2014/30 E. – 2017/9 K.
DAVA: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08/11/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde ; müvekkili firmanın 1990 yılından itibaren inşaat sektöründe faaliyete başladığını 2005 yılından itibaren aktif olarak inşaat sektöründe hizmet verdiğini, …. markasının inşaat alanında tanınmışlığının bulunduğunu, davalının 37 sınıfta … tescil nolu “… + şekil” markasını 2011 yılında devraldığını, markayı kullanmadığını, devralma amacının müvekkiline ait markaların kullanılmasını engellemek olduğunu, bu nedenle … tescil nolu markanın kötü niyetli devralma ve kullanmama sebebiyle hükümsüzlüğüne, ticaret unvanının terkinine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; müvekkilinin 1992 yılında kurulmuş inşaat sektöründe faaliyet gösteren firma olduğunu, dava konusu markayı inşaat hizmetlerinde kullandığını, davacının internet sitesinde alan adı dışında kullanılmadığını, sadece 2011 yılındaki … rezidans projesinde kullanıldığını, 556 sayılı KHK’nın 14 anlamında tescil edildiğinden farklı şekilde kullanılmasının ikrar sebebi olamayacağına dava konusu markayı 3. Kişiden devralmasının kötü niyetli tescil sebebiyle hükümsüzlüğünü talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen 2014/109 Esas sayılı dosyasında; davalı-birleşen davanın davacısı vekilinin; “…” markası üzerinde gerçek sahibi olduğunu iddia ederek … inşaatın markasının 37 sınıfta tescilli olmadığından onun bu hizmetlerdeki marka kullanımının kendisinin marka hakkını ihlal ettiğini, … tescil nolu “… + şekil” markası ile 2010/60248 tescil nolu “… A.Ş + şekil” markasına dayandığını, müvekkiline ait …tescil nolu markada bulunan … ibaresi ile davalının … işareti arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, markaların tescil edildiği tarih göz önüne alındığında 37 sınıfta gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalının müvekkilinin inşaat sektöründeki tanınmışlığından faydalanmak istediğini, marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalının tecavüzün durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Birleştirilen davanın davalısı-asıl davanın davacısı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2005 yılından beri inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini … ibaresini tüm ticaret faaliyetlerinde markasal olarak kullandığını, davacının eskiye dayalı ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin tanınmışlığını bildiğini, iltibasın söz konusu olmadığını, davacının uzun süre sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığını bu nedenle davanın reddini talep etmiştir. Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/01/2017 tarihli 2014/30 Esas- 2017/9 Karar sayılı kararıyla; “asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına Türk Patentte tescilli… markanın kullanmama sebebiyle iptaline, markanın hükümsüzlüğüne ilişkin talebin reddine, davalının ticaret unvanının terkinine ilişkin talebin reddine, birleşen davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı- birleşen davanın davalısı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; markanın tescilinin ardından kötüniyetle devralınmasının da bir hükümsüzlük nedeni olarak öngörülmesi gerektiğini, somut uyuşmazlıkta davacının … markasının sektörel tanınmışlığının sağlandığını, basında önemli yer tutan tanıtımların davalı tarafından bilinmemesinin mümkün olmadığını kaldı ki tarafların 2005 yılından bugüne ulaşan ticari ilişkileri dikkate alındığında davalının, davacıyı ticari faaliyetlerde engellemeye ve onun itibarından yararlanmaya yönelik devralma eyleminin kötüniyetli olduğunu, davalı-karşı davacının, yıllardır aynı piyasada birlikte faaliyet göstermelerine karşı müvekkiline rağmen, markasal haklarını kötüye kullandığını, müvekkilinin kendi markasının tescilini engelleyerek/engellemeye devam ederek ticari zararına sebep olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında açıkça davalı-karşı davacının ilk hareketinin 7 yıl sonra gerçekleştiğini, davalı-karşı davacının basiretli tacir olarak davranmakla yükümlü olup dürüstlük kuralı dikkate alındığında müvekkilinin … ibaresini kullanmasına örtülü rıza gösterdiği kabul edilmesine karşın hiçbir şekilde kötüniyet vurgusu yapılmadığını, davalının kötüniyetli olduğunun dikkate alınarak mahkeme kararının asıl dava yönünden kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı- birleşen davanın davacısı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; esas dava yönünden 556 sayılı KHK m. 42/1 (c) hükmünün 24.07.2014 T. Tarih ve 29070 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.2014 T. 2013/147 E. 2014/75 K. sayılı kararı ile, 556 sayılı KHK m. 14 hükmünün 06.01.2017 T. 29940 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 T. 2016/148 E. 2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edildiğini, davanın hukuki dayanaksız kaldığını, Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerine göre verilen iptal kararının hatalı olduğunu,-Müvekkilinin faaliyetlerinde … ibaresini kullandığını, markasının ana unsurunu değiştirmeden kullanım yoluna gittiğini, mahkemenin markanın kullanılmadığına yönelik tespitin de hatalı olduğunu, müvekkilinin inşaat sektöründe faaliyet gösterirken … markasının varlığı sebebiyle kendi adına marka tescili alamadığını, bu nedenle eski marka sahibi ile anlaşarak markayı devraldığını, iptali istenen markanın asıl unsurunun … ibaresi olduğunu, markanın ayırt edici unsurunu değiştirmeksizin kullanımının KHK 14 anlamında kullanım olduğunu, asıl davanın reddi gerektiğini, -Birleşen dava açısından; davacı ile davalının daha önce ticaret yaptıklarının tespitine itirazlarının bulunmadığını, müvekkilinin markasının 37. Sınıfta tescilli olduğunu, müvekkilinin davalının 37.sınıfta markasına tecavüz ettiği iddiasında olduğunu, davanın 2014 yılında açıldığını, taraflar arasındaki ticaretin markanın kullanılmasına icazet şeklinde yorumlanamayacağını, 2012 yılından sonra yapılan uyarıdan sonra 2014 yılında dava açılmış olmasının müvekkilinin hak kaybına uğrayacağı bir süre olmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Ticaret sicil kayıtlarından; birleştirilen davanın davacısı şirketin 03/11/1992 tarihinde ticaret siciline aynı unvan ile tescil edildiği görülmüştür.TPMK kayıtlarından davacı şirket adına en eskisi 15/07/2005 başvuru tarihli “…” ibareli 19/36/37 ‘inci sınıflarda tescilli marka ile yine 37. Sınıfta tescilli şekil+… ibareli … başvuru numaralı,şekil+… ibareli …başvuru numaralı, şekil+… ibareli … başvuru numaralı, markaların tescilli olduğu görülmüştür.TPMK kayıtlarından davalı şirket adına 37. Sınıfta tescilli davaya konu … başvuru numaralı marka, 2010/61248 başvuru numaralı şekil+ … A.Ş. Markası ‘nın tescilli olduğu görülmüştür.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin asıl davada; davalının 2005/59197 nolu “… + şekil” markasının kullanmama ve kötü niyetli devralma nedeniyle hükümsüzlüğü talebinde bulunduğu, birleşen davada davacı asıl davada davalı vekilinin; 2005/59197 başvuru numaralı markasından kaynaklanan haklarına dayanarak, davacı- birleşen davanın davalısının 37. Sınıfta müvekkilinin inşaat sektöründeki tanınmışlığından faydalanmaya çalıştığını ileri sürerek markaya tecavüzün tespiti, meni ve ref’ini talep ettiği görülmüştür.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; kötüniyetle tescil edildiği iddia edilen davaya konu 2005/59197 başvuru numaralı markanın 37. Sınıftaki hizmetler ile sınırlı olmak üzere 12/05/2011 tarihinde dava dışı … devralındığı, markanın tescil başvuru tarihinde kötüniyetli tescil edildiğinin ispatlanamadığı gibi, davalı şirketin, inşaat ve taahhüt işleri konularında faaliyet gösterdiği, dava konusu markadan başka tescilli 37. Sınıfta “logo+ … A.Ş ” markasının bulunduğu, devralınan marka ile davacının markasından haksız yararlanma , gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapma yahut şantaja yönelik başvurularda bulunma gibi kötüniyetli davranışlarda bulunduğunun ispatlanamadığı, davalı markasının kullanılmamasının tek başına yedekleme amacı güdüldüğünü göstermeyeceği, kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluşmadığına dair mahkeme karar ve gerekçesinin yerinde olduğu kanaatiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı – birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; birleşen dava yönünden sessiz kalmak suretiyle hak kaybı koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürdüğü anlaşılmışsa da; tarafların 2005 yılından itibaren çeşitli tarihlerde ticari ilişki içinde oldukları, aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, davalı-birleşen davanın davacısının, davacı markalarından ve markaların kullanıldığından haberdar olmadığını ileri sürmesinin TTK hükümlerine göre tüm iş ve işlemlerinde basiretli davranmakla yükümlü olması nedeniyle kabul edilebilir olmadığı, davalının 2008 yılında … Esenyurt Projesindeki kullanımının davalı marka tescilinden önce olduğu anlaşılıyorsa da, 4 yıl sonra Bakırköy …. Noterliğinin 22/05/2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiği ve ihtardan iki yıl sonra da dava açtığı, davalı – birleşen davanın davacısının vekilinin … ibaresi üzerinde tescilsiz hak sahibi olduğunu ileri sürdüğü ve mahkemece bu iddianın yerinde olduğu kabul edilmişse de; davalı-birleşen davanın davacısının, markaya tecavüz davası yönünden sessiz kalmak suretiyle dava açma hakkını yitirdiği kanaatiyle birleşen dava yönünden istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Asıl davaya yönelik davalı – birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunda , davaya konu markayı kullandığını ve KHK 14. Maddenin Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edildiğini ileri sürdüğü, ilk derece mahkemesince karar gerekçesinde; markanın kullanılmamasından dolayı 556 Sayılı KHK 42. Madde gereğince hükümsüzlük ve 14. Maddesi gereğince iptal davası açılabileceğine dair yasal düzenlemelerin Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla iptal edildiği ve yargılama sırasında iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğinin ancak 14. Maddenin iptal kararından 4 gün sonra yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 9.madde hükümlerinin uygulanarak yasal boşluğun doldurulacağına karar verildiği anlaşılmışsa da; mahkeme kararının yerinde olmadığı, her davanın açıldığı tarihteki yasal düzenlemelere göre çözümlenmesi gerektiği, yasa hükümlerinin geriye yürütülemeyeceği, davanın dayanağı 556 Sayılı KHK 42. Madde ve 14. Maddelerin Anayasa Mahkemesinin kararları ile iptali nedeniyle yasal boşluk oluştuğu, davanın reddine karar vermek gerekirken, dava tarihinden sonra 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanarak davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine , mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine ancak yargılama giderleri yönünden dava tarihindeki haklılık durumu incelenerek, dosya kapsamına sunulan deliller ve mahkemece alınan bilirkişi raporlarından, davalı tarafça iptali istenen 2005/59197 numaralı markayı dava tarihinden geriye doğru 5 yıl süreyle kullandığını ispatlayamadığı, sunulan ticari kayıtlardaki ticari ünvan kullanımı ve … A.Ş olarak kullanımın dava konusu markanın kullanıldığını ispatlamadığı, davalının tescilli “logo+ …. A.Ş ” markalarını kullandığı kanaatiyle asıl davada yapılan yargılama giderlerinin davalı- birleşen davanın davacısından tahsil edilerek davacı- birleşen davanın davalısına ödenmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Davalı-birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunun birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince REDDİNE,3-Davalı-birleşen davanın davacısı vekilinin, asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,-Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/01/2017 tarihli 2014/30 Esas- 2017/9 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,4-Asıl davanın REDDİNE,-Asıl davada ilk derece mahkemesince yapılan yargılama giderleri;a-Alınması gereken 44,40 TL, maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 19,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,b-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Davacı tarafça, ilk masraf 25,20 TL, 23 tebligat 226,75 TL, 3 müzekkere gideri 26,40 TL, bilirkişi ücreti 1.391,65 TL olmak üzere 1.670,00 TL’nin 1/2 oranında 835,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, d-Davalı tarafça, 2 tebligat 16,00 TL, bilirkişi ücreti 3.008,35 TL olmak üzere toplam 3.024,35 TL’nin 1/2 oranında 1.512,18 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, artan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Birleşen davanın REDDİNE, -Birleşen davada ilk derece mahkemesince yapılan yargılama giderleri;a-Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile kalan 19,20 TL’nin birleşen davanın davacısından alınarak Hazineye irad kaydına, b-Birleşen davanın davalısı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Birleşen davanın davacısı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf yargılaması yönünden;a-Davacı … yönünden, Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, b-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı … SAN.ve TİC.A.Ş. tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,c-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 71,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 156,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 08/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.