Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2857 Esas
KARAR NO : 2019/2432 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2016
NUMARASI : 2014/212 E. – 2016/126 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı adına 35,41,43 sınıf hizmetleri yönünden tescilli … nolu “…” ibareli markanın kelime anlamı bakımından 556 sayılı KHK’nın 7/1-a, c, ve f maddeleri gereğince tescili yapılamayacağından hükümsüzlüğüne, ayrıca 14. madde gereğince markanın kullanılması nedeniyle iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde : müvekkiline ait markanın ortalama tüketici nezdinde ilgili hizmetler için ayırt edici nitelikte olduğunu, kelimenin basit bildirici herkesin kullanımına açık ibare olmadığını, yanıltıcı niteliğinin bulunmadığını, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a, c, , f maddeleri aykırılık teşkil etmediğini, 14.madde gereğince iptal davası açmakta davacının hukuki menfaatinin bulunmadığını, kötü niyetli olup, markanın kullanıldığından dolayı davanın reddine talep etmiştir. Bakırköy (Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21.09.2016 tarih ve 2014/212 E. – 2016/126 K.sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne, davalı adına TPMK’da tescilli … tescil nolu markanın 7/1-d maddesi yönünden 42.sınıfta yiyecek içecek sağlanması hizmetleri yönünden 35.sınıfta müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi yönünden hükümsüzlüğüne, davalı adına tescilli … tescil nolu markanın 556 sayılı KHK’ nın 14.maddesi gereğince kullanmama sebebiyle iptaline, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir. TPMK’ya yazılan müzekkere cevaplarında; davalı adına 2003/22719 başvuru nolu … ibareli markanın 26/05/2006 tarihinde 35, 41, 43 sınıflarda 26.08.2003 başvuru tarihinden itibaren tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin kararında sehven, davaya konu markanın 42.sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması yönünden” hükümsüzlüğüne şeklinde karar verilmişse de; 42.sınıfta bu hizmet sınıfının bulunmadığını, markanında 42.sınıfta tescilli olmadığını, açık maddi hata yapıldığını, 43.sınıf yazılması gerektiğini, -Mahkeme hakiminin, bilirkişi raporuna başvurduğunu, ancak 19.02.2016 tarihli raporun aksi yönde karar vermesinin rapora itibar etmediğini gösterdiğini, mahkemenin uzmanlık gerektiren bir alanda bilirkişi incelemesi kararı verdikten sonra teknik incelemenin dışına çıkılarak, hükme esas alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yeni bir rapor yada ek rapor alınarak karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin … ve … esas unsurlu marka tescilleri bulunduğunu, -Ankara 2.FSHHM nezdinde görülen 2016/178 E.sayılı dosya kapsamında düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda “…” ibaresinin tescilli olduğu tüm sınıflar ve bu sınıflarda yer alan tüm hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalı adına Türkçe karşılığı …. olan … ibareli markanın hükümsüzlüğü talebiyle açtıkları davada alınan raporda; ibarenin 35.sınıfta ve 43.sınıfta KHK 7/1-c bendi uyarınca, emtialar yönünden cins/çeşit, vasıf bildirir ve tanımlayıcı nitelikte olduğu, KHK 7/1-d maddesi uyarınca; 35.ve 43.sınıflarda yer alan hizmetler yönünden serbest kullanımı bulunması gereken bir ibare olduğunu, 7/1-f bendi uyarınca 35.sınıfta ve 43.sınıf emtiaları yönünden tescil engelinin bulunması gerektiğinin beyan edildiğini, davaya konu Türkçe karşılığı … olan … ibareli markanın, yalnızca 7/1-d hükmü gereğince değil diğer talep konusu bendler bakımından da hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini,-Bakırköy 1.FSHHM’nin 2014/252 E.sayılı dosyada düzenlenen bilirkişi raporunun ve 12.11.2015 tarihli 2014/252 E. – 2015/191 K.sayılı kararının, bu davada da emsal nitelikte olduğunu, -Bakırköy 1.FSHHM’nin 2014/251 E.sayılı dosyada Türkçe karşılığı … olan “…” markası, düzenlenen bilirkişi raporunun ve mahkeme kararının, bu davada da emsal nitelikte olduğunu,-Dava konusu markanın, KHK 7/1-a,c,d,f maddeleri gereğince, tescilli olduğu tüm sınıflarda ve bu sınıflarda yer alan tüm emtia ve hizmetler için hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken mahkemece kısmen hükümsüzlük kararı verilmesinin yerinde olmadığını, markanın ayırt edicilik unsuru taşımadığını, cins, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer belirttiğini, -Mahkemece kurulan hükmün net olmayan çelişkili ibareler ihtiva ettiğini, kararın bu yönüyle de eksik ve hatalı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında, meskur ibarenin “ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir mezhep grubunu ayırt etmeye yarayan” bir ibare olduğunun açıkça kabul edildiğini, tüm hizmetlerde hükümsüzlük kararı verilmesi gerektiğini, halkı yanıltacak şekilde olduğunu, bilirkişi raporunda da bu hususların tespit edildiğini beyanla mahkeme kararının müvekkili şirket aleyhine olan kısımlar yönünden kaldırılmasına, davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığını, HMK’nın 282.madde gereğince hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendireceğini, raporun aksine karar verebileceğini, davacı vekilinin esasa yönelik istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığını, davacı tarafça istinaf talebinde bahsi geçen farklı dosyalara ait raporların mahkemedeki davada delillerin toplanması aşaması geçildiğinden dikkate alınmaması gerektiğini, kaldı ki, davaların halen devam ettiğini, farklı markalara ilişkin davalar olduğunu beyanla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; … markasının KHK 14.madde uyarınca iptalinin mümkün olmadığını, 14.maddenin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 E. – 2016/189 K.sayılı kararıyla iptal edildiğini, -Davacının, davaya konu marka unsurunu içeren başvurusu yada benzer bir markasının bulunmadığını, zarar gören kişi sıfatı olmadığından hukuki yararı bulunmadığını, -Davacı şirketin müvekkilinin, 2012/101819 ve 2012/101827 sayılı BİRA UZMANI marka başvuruları ile 2012/101832 ve 2012/101839 sayılı BİRA ÜSTADI marka başvurularının müvekkilinin önceki tarihli … markaları sebebiyle, TPE tarafından re’sen yapılan inceleme sonucunda reddedilmesi üzerine müvekkilinin 2012/14516 sayılı ve 35-41 ve 43.sınıflarda tescilli … markasının 7.madde sebebiyle hükümsüz kılınması talebiyle Bakırköy 1.FSHHM nezdinde 2014/252 E. ve … markalarının hükümsüzlüğü talebiyle sırayla Bakırköy 2.FSHHM’nin 2014/213 E. , 2014/211 E. ve Bakırköy 1.FSHHM’nin 2014/251 E.sayılı davalarını ikame ettiğini, davacının markaların yabancı dillerdeki ifadelerini hükümsüzlüğünü iddia ederken aynı markaları aynı hizmetler üzerinde tescil ettirmek için yabancı dillerdeki ifadelerini tescil başvurusunda bulunduğunu, davanın kötüniyetle açıldığını, -Markanın, 7/1-d maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, -35.sınıfta hangi hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verildiğinin tam olarak anlaşılamadığını, markanın 35.sınıfta diğer bir takım hizmetlerin yanı sıra “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların biraraya getirilmesi hizmetleri” için tescilli olduğunu, mahkeme kararının hükümsüzlüğüne karar verilen hizmetlerin kapsamı bakımından yeterli açıklıkla anlaşılamadığını, ibarenin ticari hayatında herkes tarafından kullanılan bir marka olmadığını, tescil engeli bulunmadığını, -Markanın 32.sınıfta ” …” emtiası üzerinde değil 35 – 41 ve 43.sınıflardaki hizmet sınıfları üzerinde tescilli olduğunu, mahkemenin değerlendirmesini ise adeta bira emtiası üzerinde tescilliymiş gibi yaptığını, dava konusu markanın 35 – 41 ve 43.sınıfta yer alan çok çeşitli hizmetler üzerinde tescilli olduğunu ve bu hizmetler bakımından belirli bir meslek grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan adlardan olmadığını, -Ülkemizde, İngilizce dilinin bilinirlik düzeyinin düşük olduğunu, -Müvekkilinin 2012/14516 sayılı … markasına karşı davacı … tarafından açılan Ankara 3.FSHHM 2015/70 E.sayılı dosyasında; Türkiye’de görevi sadece …olan bir meslek bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle hükümsüz kılınamayacağının tespit edildiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; davalı markasının kanunun ön gördüğü şekilde kullanılmadığı tespit edildiğinden davaya konu markanın iptaline ilişkin mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, -Davalı vekilinin, beyanlarının aksine … ve … olan davacı markasının bir meslek adı olduğunu, tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini beyan ettiği, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını tekrar ettiği görülmüştür.İlk derece mahkemesince hukukçu ve sektör bilirkişisinden alınan 18.08.2015 tarihli bilirkişi raporunda; KHK 7/1-c maddesi yönünden incelendiğinde; markanın, İngilizce kökenli bira anlamına gelen “…” ve “…” anlamına gelen “…” kelimelerinin birleşiminden oluştuğunu, bu haliyle … olarak çevrilebileceğini, ancak kelimelerin birleşmesiyle farklı anlamda bir işaret ortaya çıktığını, belli mal ve hizmetler yönünden örneğin; 32.sınıf yönünden tanımlayıcı olduğu kabul olunabilirse de, tescilli olduğu 35 – 41 ve 43.sınıf yönünden tanımlayıcı niteliğinin bulunmadığı, 7/1-d maddesi yönünden incelendiğinde; Ülkemiz ticari hayatında yaygın bir kullanıma sahip olmadığı, dava konusu işaretin tescil olduğu mal ve hizmetler dikkate alındığında, işaretin bu sektörlere ilişkin bir meslek ve ticaret grubunu ifade etmediği, KHK 7/1-f maddesi yönünden incelendiğinde; tescilli olduğu sınıflarla doğrudan ilişkili olmadığı, hemde yabancı bir dilin kelimelerinden oluştuğu, kişinin tercihini etkileyecek bir yanılgıya sevk edecek nitelikte bulunmadığını, davacıya ait markanın 556 sayılı KHK 7/1-a,c,d ve f anlamında hükümsüzlük sebeplerine ihtiva etmediği, markanın 5 yıllık ciddi kullanmama nedeniyle tescil olduğu tüm sınıf ve alt gruplar yönünden iptaline karar verilebileceği beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E : Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davalı adına 35 – 41 ve 43.sınıf hizmetler yönünden tescil edilmiş, 2003/22719 başvuru numaralı … ibareli markanın 556 sayılı KHK 7/1-a,c,f maddeleri gereğince hükümsüzlüğünü ve markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması nedeniyle KHK 14.madde gereğince iptaline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür. İlk derece mahkemesinin davalı markasının 7/1-a ve 1-c maddelerince; hükümsüzlüğü talebinin reddine karar verdiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmış, başvurunun incelenmesinde; KHK 7/1-a maddesinde, KHK 5.maddeye atıf yaptığı, 5.madde de; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini, mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama koşulunu yerine getiren işaretlerin tescil edilebileceğinin düzenlendiği, davacı vekilinin davalı markasının ayırd edicilik koşulu sağlamadığını ileri sürdüğü anlaşılmışsa da, davalı sözcük markasının marka olabilecek işaretlerden olduğu, tescil edildiği hizmetler yönünden de KHK 7/1-a ve 5.maddelerindeki ayırt edicilik koşulunu sağladığı, istinaf başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin davalı markasının KHK 7/1-c maddesinde düzenlenen “ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların” tescil olunamayacağı maddesine dayanarak hükümsüzlüğünü talep ettiği, yasal düzenlemenin amacının, herkesin kullanımına açık olması gereken bir takım işaretlerin, bireylerin tekeline verilmesinin önüne geçilmesi ve bu yolla kamu yararının sağlanması olduğu, davalı … markasının, bütün olarak anlamının bulunmadığı, kelime unsurlarına bölünmesi halinde dahi “…” anlamları itibarıyla da tescilli olduğu 35 – 41 ve 43.sınıflardaki hizmetler yönünden markanın tanımlayıcılığı bulunmadığı, kanaatine varılmakla davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK 43.madde de; “markanın hükümsüzlüğünü ilgili mahkemeden zarar gören kişiler, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili resmi makamların isteyebileceği” düzenlenmiştir. Uygulamada, KHK 7.madde de düzenlenen mutlak red sebeplerine dayalı olarak açılan hükümsüzlük davalarının kamu düzeni ile ilgili olduğu, mutlak red sebeplerinin ileri sürülmesi halinde, KHK 43.madde de düzenlenen zarar gören kişiler kavramının geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmekle, davacı tarafında davalı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiği göz önüne alınarak, zarar gören kişi sıfatıyla dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, kanaatine varılmıştır. Dava ve mahkemenin karar tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK 14.maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 E. – 2016/189 K.sayılı kararıyla; iptaline karar verildiği, davanın dayanağı yasal düzenleme iptal edildiğinden hukuki boşluk meydana gelmesi nedeniyle dava ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK hükümlerinin de geriye yürütülerek uygulanması ihtimali bulunmadığından , davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile KHK 14.madde gereğince markanın davalı tarafça kullanılmadığından iptaline ilişkin mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar vermek gerekmiştir. İlk derece mahkemesince, davalı adına tescilli 2003/22719 tescil numaralı markanın 7/1-d maddesi yönünden 42.sınıfta “yiyecek içecek sağlanması hizmetleri” yönünden, 35.sınıfta “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi” hizmet sınıfı yönünden hükümsüzlüğüne karar verildiği, kararın gerekçesinde; KHK 7/1-d anlamında, “ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir mezhep grubunu ayırt etmeye yarayan” ibare olduğu, beyan edildiği, kararda “meslek” sözcüğü yerine sehven “mezhep” sözcüğünün yazıldığının anlaşıldığı, ancak dava dilekçesinde davalı markasının 556 Sayılı KHK 7/1-d maddesine dayanarak hükümsüzlüğünün talep edilmediği, mahkemenin talep aşımı ile, markanın KHK 7/1-d maddesine göre hükümsüzlüğüne karar vermesinin usulüne uygun olmadığı gibi kabule göre de; … ibaresinin bütün halinde İngilizce karşılığının bulunmadığı gibi markadaki … ve … ibareleri ayrılarak Türkçeye çevrildiğinde … anlamına geldiğinin, İngilizce kelimelerden oluşan markanın hitap ettiği ortalama tüketici kitlesi tarafından anlamının bilinemeyeceği gibi KHK 7/1-d maddesi gereğince, 43.sınıfta yer alan (hükümde sehven 42.sınıf yazıldığı anlaşılmıştır.) yiyecek içecek hizmetlerinde, yaygın bir şekilde anlamı bilinen belirli bir meslek veya sanatı ifade eden bir ibare olmadığı, yine mahkemenin kararının gerekçesinde, davalı şirketin faaliyet alanı da değerlendirilerek doğrudan bağlantılı olduğu gerekçesiyle 35.sınıfta müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmişse de; markanın 35.sınıfta tescilli olduğu, hizmetlerde yaygın şekilde anlamı bilinen belirli bir meslek veya sanatı ifade eden bir ibare olmadığı, mahkemenin marka ve tescilli olduğu sınıflar yönünden inceleme yapmak yerine, davacının doğrudan faaliyet alanını gözeterek karar vermesinin de yerinde olmadığı kanaatiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davaya konu 2003/22719 başvuru numaralı markanın 556 Sayılı KHK 7/1-a-c-f maddeleri gereğince hükümsüzlüğü talebinin esastan reddine, markanın kullanılmadığından bahisle iptali talebinin, 556 Sayılı KHK 14. Maddesinin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 E. – 2016/189 K.sayılı kararıyla iptaline karar verilmesi nedeniyle reddine, karar vermek gerekmiş, davalı tarafın KHK 14. Maddeye dayalı iptal talebiyle açılan davada markanın kullanıldığına dair delil sunmadığı, yargılama sırasında davanın dayanağı yasal düzenlemenin Anayasa mahkemesi tarafından iptali ile davanın yasal dayanağı kalmadığından davanın reddine karar verilmekle bu kısma yönelik yargılama giderlerinin, davanın açılış tarihinde tarafların haklılık durumu gözetilerek, davalı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin esastan KABULÜNE, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Bakırköy (Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21.09.2016 tarih ve 2014/212 E. – 2016/126 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Davalı adına tescilli … başvuru numaralı markanın 556 Sayılı KHK 7/1-a-c-f maddeleri gereğince hükümsüzlüğü talebinin esastan REDDİNE-Markanın kullanılmadığından bahisle iptali talebinin, 556 Sayılı KHK 14. Maddesinin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 E. – 2016/189 K.sayılı kararıyla; iptaline karar verilmesi nedeniyle REDDİNE,3-İlk derece yargılaması yönünden; a-Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile kalan 19,20 TL noksan harcın davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına, b-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden (KHK 14. Md’ye dayalı iptal talebi yönünden) AAÜT uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Davacı tarafça, 21 tebligat 221,00 TL, 4 müzekkere gideri 39,00 TL, bilirkişi ücreti 2.700,00 TL olmak üzere toplam 2.960,00 TL yargılama giderinin 1/2 oranında 1.480,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, e-Davalı tarafça, 3 tebligat gideri 33,00 TL yargılama giderinin 1/2 oranında 16,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, artan kısmını davalı üzerinde bırakılmasına, f-Karar kesinleştiğinde harcanmayan avansın taraflara iadesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine,b-Davacı taraftan alınması gereken 44,40 TL istinaf maktu harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, c-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 87,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 30,40 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 117,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d-Davacı tarafından yapılan 32,40 TL tebligat ve posta giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 08/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.