Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2761 E. 2019/2891 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2761 Esas
KARAR NO : 2019/2891
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/12/2016
NUMARASI : 2014/32 2016/212
BİRLEŞEN İSTANBUL 1.FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN 2014/90 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
DAVA: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/02/2014
KARAR TARİHİ: 30/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı …vekili, müvekkili şirketin temsilcisi olduğu Libya menşeili … firmasının Ağustos 2009 tarihinde Trablus/Libya’da … projesinin anahtar yapım teslimini üstlendiğini, … bu proje kapsamındaki işlerin bir kısmını ihracatçısı ve temsilcisi sıfatıyla müvekkilinin yürüttüğünü, müvekkilinin, işvereni … , yüklenici ise davalı olan … Alüminyum Giydirme cephe işleri sözleşmesini 17/02/2010 tarihinde imzaladığını, sözleşme kapsamında davalının yüklenici sıfatıyla işlerini icra etmeye başladığını ve karşılığında bir miktar avans ödemesi de aldığını, ancak Libya’da meydana gelen iç karışıklıklar nedeniyle 2011 Şubat – 2013 Ocak arasında projeye ara verildiğini, Ocak 2013 tarihi itibariyle … ile dava dışı … Ltd’in mücbir sebeplerin ortadan kalkmasıyla yarım kalan işlerin devamı için sözleşme akdettiklerini, durumun davalıya bildirildiğini, ancak davalının işe başlamadığını, bunun üzerine … projesi Alüminyum Cephe Giydirme işleri sözleşmesinin müvekkilince 18/02/2013 tarihli ihtarname ile haklı sebeple temsilci sıfatıyla feshedildiğini, bu sözleşmeyle ilgili davaların Ankara 10.ATM’nin 2013/374 esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, fesih sonrası … projesi kapsamında Alüminyum Giydirme Cephe işleri için dava dışı .. Ltd. Şti firmasına işin müvekkilince ihale edildiğini, davalı şirketin ise sözleşmenin feshinden sonra kötüniyetli olarak 06/06/2013 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde beyana dayalı olarak … adlı projeyi IEE/1887 no ile isteğe bağlı kayıt tescil işlemini yaptırdığını, davalının amacının müvekkili şirketi zora sokarak Libya’daki projeyi engellemek olduğunu, sonrasında ise davalının bu belgeye dayalı olarak delil tespitleri yaptırdığını ve suç duyurularında bulunduğunu, oysa bu projenin davalıya ait olmadığını, eser sahibinin davalı olmadığını, proje isminin müvekkilinin sözleşmelerde kullandığı … ait olduğunu, bu durumun sözleşmelerden de anlaşıldığını, … isimli projenin konsept dizaynı … tarafından … Ofisine yaptırıldığını, 2008 senesinde … ile … arasında … yatırımının … sözleşmesi imzalandığını, ayrıca … 2008 Ocak ayında … projesinin broşürünü yayınladığını, yine 04/09/2009 tarihinde …. ile … arasında … Separeble Portion1 sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasındaki 17/02/2010 tarihli sözleşmenin özel koşulları olarak düzenlenen metinlerinin ana başlığının … Tripoli Libya olduğunu, sözleşmenin konusunun da “… Alüminyum Cephe Giydirme İşleri” olarak belirlendiğini, sözleşme dökümünları başlıklı 2/d bendinde; projenin sözleşmenin ayrılmaz parçaları arasında sayıldığını, sözleşme hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere davalının bu projenin Alüminyum Cephe Giydirme İşlerinin imalat ve montajını yüklendiğini, dolayısıyla sahiplik iddia edeceği herhangi bir dayanak bulunmadığını, davalının bu projenin ismini ve işlevini kendisine aitmiş gibi göstermek suretiyle hem projenin uygulanmasını engellediğini, hem de müvekkilinin imalat takvimini sekteye uğrattığını belirterek, davalının tescil ettirdiği ” … ” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesi eserinin sahibi olmadığının tespitine ve Kültür Bakanlığı Telif Haklar Genel Müdürlüğü’nün 06/06/2013 tarih IEE/1887 sayılı kayıt tescil belgesinde …. isminin davalı tarafından haksız olarak kullanıldığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş vekili, 5846 Sayılı FSEK’e göre “… ” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ve projesinin müvekkili adına tescil edildiğini, ayrıca endüstriyel tasarım olarak da tescil yaptırdıklarını bildirerek davanın reddini istemiş, karşı davasında ise davacı-karşı davalının müvekkilinin Alüminyum Giydirme Dış Cephe Giydirme projesinin aynısını yaptığını, müvekkiline ait manevi ve mali haklara tecavüz edildiğini belirterek “…” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ve projesine yönelik tecavüzün ref’ine ve men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen İstanbul 1.FSHHM’nin 2014/90 Esas sayılı dosyasında açılan davada; davacı …vekili, asıl davadaki iddialarını tekrar etmiş, davalı tarafından gerçekleştirilen fillerin haksız rekabet oluşturduğunu belirterek haksız rekabetin tespitine, men’ine, davalı tarafın web sayfasındaki referanslar kısmında yer alan … isimli projenin kaldırılmasına, hüküm özetinin aynı web sayfasında yayınlanmasına, şimdilik 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili birleşen davada, davacı ile … ile davalı arasında sözleşme imzalandığını, müvekkilinin bu işin asıl sahibi … ile bütün bu sözleşmelerden önce davaya konu projeyi yaptığını ve …’a teslim ettiğini, diğer sözleşmelerin ise daha sonra yapıldığını, sonradan Alüminyum dış cephe yapım işinin müvekkiline verildiğini, müvekkilinin dış cephe uygulamasını yaptırdığını, ancak sonradan sözleşmenin feshedildiğini, konuyla ilgili Ankara Ticaret Mahkemesinde dava açtıklarını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davaya konu Alüminyum giydirme cephesinin ana mimari projeye bağlı oluşturulan basit çizimlerden dolayı hususiyet taşıyan çizimler olduğu, bu özelliği itibariyle FSEK’in 6.maddesi anlamında işleme eser olduğu, … ile asıl işveren … arasında Libya’da yapılması kararlaştırılan … projesinin ticaret merkezi, otel, konut ve ofis yapılarından oluştuğu, projenin işveren …. adına tasarımının … tarafından yapıldığı, davaya konu edilen dış cephe çizimlerinin ise hak sahibinin davalı olduğu, buna göre davalının kayıt tescil başvurusunda hak sahibi olduğu, işleme eser mahiyetindeki projenin … adlı mimarlık ve şehircilik ana projesine bağlı olarak oluşturulduğunu ortaya konmak adına ana projenin adının ve hak sahiplerinin kim olduğunun belirtilmeden proje adı olarak “… ” olarak belirtilmesinin iltibas sayılacağı gerekçeleriyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabul, kısmen reddine, Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nde tescil edilen … adlı mimarlık ve şehircilik tasarımı projesinin davalının hak sahibi olduğu, işleme eser niteliğinde olup eser sahipliğine yönelik talebin reddine, ancak projenin … ana projesinin bağlantısı ortaya konulmadan ana projenin adının ve hak sahibinin kim olduğu belirtilmeden … olarak tescil edilmesinin ihlal olduğunun tespitine, karşı dava yönünden ise davalı – karşı davacıya ait tasarımların kullanımının ispat edilememesi nedeniyle karşı davanın reddine, birleşen dava yönünden ise Anayasa’nın 36.maddesine göre herkesin yasal vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak savunma hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılması nedeniyle karşı taraf zarara uğrasa bile hak arama özgürlüğünün üstün bir hak olarak hukuka uygunluk nedeni sayıldığı, davalı tarafın sahip olduğu eser dolayısıyla bir takım hukuki girişimlerde bulunmasının Anayasa hakkının kullanılması mahiyetinde olup yerinde olmayan birleşen davanın reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı – karşı davalı vekili istinaf sebebi olarak; asıl davadaki taleplerinin bu projenin eser sahibinin davalı olmadığının tespiti ve …. isminin davalı tarafından kullanılmasının haksız olduğunun tespitine ilişkin olduğunu, yerel mahkemenin davalının aslında eser sahibi olmadığını kabul ettiğini, oysa kendilerinin bu projenin işleme eser sahibinin davalı olmadığına yönelik bir talep olmadığını, kaldı ki davalının işleme eser sahibi de olmadığını, ikinci bilirkişi raporunda davalının işleme eser niteliğindeki projesini … Alüminyum Giydirme Cephe Projesi olarak belirtmesi gerekirken, proje adı olarak … adı ile tescil ettirmesinin hukuka aykırı olduğunu, dolayısıyla davanın tümden kabul edilmesi gerektiğini, davalının kötüniyetli ve kasıtlı davrandığını ve projeyi “… Mimarlık ve Şehircilik Projesi” olarak tescil ettirdiğini, davalının kendisine ait olduğu alüminyum giydirme dış projesini neden bu şekilde tescil ettirdiğini açıklayamadığını, söz konusu projenin işleme eser olarak da kabul edilemeyeceğini, davalının oluşturduğu çizimlerin işleme eser niteliği özgünlüğüne sahip çizimler olmayıp mimari proje ile verilen veriler doğrultusunda uygulamaya yönelik işler çerçevesinde oluşturulan çizimler olduğunu, bu konudaki bilirkişi raporunun denetime elverişli bulunmadığını, bu konuda birinci ve ikinci bilirkişi raporları arasında çelişkiler bulunduğunu, mahkemenin çelişkileri gidermeden hüküm kurmasının doğru olmadığını, mahkemenin davalının asıl hak sahibinin kim olduğunu belirtmeden proje adı olarak … adını kullanmasının ihlal olduğunu tesit etmesine rağmen müvekkili lehine maddi ve manevi tazminata hükmetmemesinin kendi içinde çelişki ve hukuka aykırı olduğunu, davacının eylemlerinin hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirmesinin mümkün olmadığını, ilk bilirkişi raporunda davalının fiillerinin TTK’nun 55.maddesi kapsamında başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma kapsamında değerlendirilebileceği, ikinci bilirkişi raporunda ise bu durumun TTK’nun 55/1-a-4 bendi gereğince iltibas sayılacağı tespitinde bulunduğunu, davalının hem delil tespitleri yaptırdığını, hem suç duyurularında bulunduğunu, mal tedariği sağlayan şirketler ihtarnameler gönderdiğini, bütün bunların haksız rekabet sayılması gerektiğini ve kötüniyetli eylemler olduğunu, buna rağmen mahkemenin maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin hiçbir inceleme yaptırmadığını, bu durumun kararın bozulmasını gerektirdiğini, davalının eylemleri ile müvekkilinin saygınlığını ve itibarını doğrudan zedelemeye çalıştığını, mahkemenin bilirkişi raporlarının aksine hüküm tesis etmesinin doğru olmadığını bildirmiştir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf sebebi olarak; asıl davada ana projenin adının ve hak sahibinin kim olduğu belirtilmeden projenin … olarak tescil edilmesinin ihlal olduğu yönündeki tespitinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın hak sahibi olduğu herhangi bir proje ve eser bulunmadığını, dolayısıyla davanın ikamesinin usule aykırı olduğunu, ayrıca müvekkilinin özgün bir işleme eser niteliğindeki projeyi bu şekilde tescil ettirmesinin hukuka uygun olduğunu, projenin isminden ziyade içerdiği unsurlar yönünden eser niteliği taşıdığını, “….” isimli binanın yapısına özel tasarlanmış bir proje olduğunu, dolayısıyla bu eserin üçüncü kişilere pazarlanmasının da mümkün olmadığını, zaten ticari amaçlarla kullanılmayacağını, dolayısıyla herhangi bir ihlal bulunmadığını, karşı dava yönünden verilen red kararının doğru olmadığını, mahkemenin bu konuda eksik inceleme sonucu hatalı karar verdiğini, … tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin müvekkilinin projesine milimi milimine benzerlik taşıdığını, muvafakatleri dışında bu eserin kullanıldığını, … yapının kullanımının karşı tarafça da ikrar edildiğini, … yapı aleyhine açtıkları ceza davasının derdest olduğunu, Düzce 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/11 D.iş sayılı doyasında … yapı aleyhine yaptırdıkları delil tespiti sonucu alınan bilirkişi raporunda; kısmi farklılıklar bulunmasına rağmen Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden alının IEE/1887 nolu kayıt tescil belgesine göre temel benzerlik bulunduğunun tespit edildiğini, mahkemece aldırılan 08/09/2016 tarihli rapordaki değerlendirmeleri kabul etmediklerini, müvekkilinin tasarımlarının dava konusu projeye özel olarak hazırlandığını, müvekkiline ait işleme eser niteliğindeki alüminyum dış cephe tasarımlarının karşı tarafça haksız rekabete yol açacak şekilde kullanıldığını, birleşen dava yönünden ise verilen kararın doğru olduğunu bildirmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazı ekinde sunulan kayıt tescil belgesinin incelenmesinde; 06/06/2013 tarihinde IEE/1887 tescil numaralı “…. ” adlı eserin davalı adına tescil edildiği, üretim tarihinin 23/08/2010, ilk aleniyet tarihinin ise 06/10/2010 olarak gösterildiği görülmüştür. 17/02/2010 tarihli sözleşmenin … ve davacı ile davalı arasında imzalandığı, sözleşmenin konusunun … Alüminyum Giydirme Cephe İşleri olduğunun sözleşmenin kapağında belirtildiği, yapılacak işlerin sözleşmenin 1/e maddesinde; bu sözleşmede yer alan ve sözleşmenin özel koşullarında belirtilen yüklenicinin işveren için tedarik etmesi, inşa etmesi ve teslim etmesi gereken işler olarak belirtildiği, mal sahibinin … olarak gösterildiği, sözleşmenin 5.1.1 maddesinde; yüklenicinin işbu sözleşme kapsamında yapmakla yükümlü olduğu iş, imalat ve montaja ait tasarım çalışmalarının yapılması ve sorumluluğu kendisine aittir. 5.1.2 maddesinde ise; yüklenicinin söz konusu tasarım işleri için görevlendireceği teknik personelin yeterli ehliyet ve deneyimde olduğunu garanti ettiği, bu kişilerin çalışmalarının sözleşme boyunca işverenin tasarım danışma grubunu denetleyeceğinin hükme bağlandığı, işverenin …, ihracatçı firmanın davacı, yüklenicinin de davalı olduğunun belirtildiği, ayrıca sözleşme özel koşullarının 8.maddesinde; anılan etap işlerine ait tasarım, tasarım onaylarının alınması, malzeme temini ve montajının yüklenicinin yükümlülüğünde olduğunun belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalı – karşı davacının projesinin davacı- karşı davalı tarafından kopya edildiği sonucuna varılamayacağı, davacı – karşı davalının kullandığı projenin davalı – karşı davacının projesiyle berzerlikler taşısa da, bu benzerliklerin kaçınılmaz, teknik sorumluluklardan kaynaklanmış olduğu, neticeten projelerin aynı iş için yapılmış olmasını bu benzerlikleri zorunlu kıldığı, davalı – karşı davacının ve davalı – karşı davacının projelerinin / çizimlerinin (giydirme cephe sisteminin uygulama ve montaj detaylarına ilişkin çizimleri) gerçek anlamıyla mimari proje olarak değerlendirilemeyeceği, zira asıl projenin … bir bütün olarak tasarlayan … tarafından gerçekleştirilen proje olduğu ve bu projede dış cephenin zaten belirlenmiş olduğu, bir mimari projede dış cephenin olmayacağının düşünülemeyeceği, bu itibarla cephe sistemi çizimlerinin mimari proje olmadığı, neticeten bu çizimlerin eser olarak korunan mimari proje olarak değerlendirilemeyeceği, davalı – karşı davacının Kültür Bakanlığı nezdinde bu projeyi tescil ettirmesinin 3.kişiler nezdinde projeyi hak sahibi kendisiymiş gibi göstermesinin ticari dürüstlük kuralına uygun olmadığı, bu durumun haksız rekabet olarak değerlendirilebileceği, örneğin TTK’nun 55/c bendinde düzenlenen başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak kapsamında görülebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 08/09/2016 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda ise; … ile asıl işveren … Ltd arasında Libya ‘da yapılması kararlaştırılan … projesinin ticaret merkezi, otel, konut, ofis yapılarından oluştuğu ve işveren … adına mimari proje tasarımının … Ltd (…) tarafından yapıldığının anlaşıldığı, ana mimari projenin hak sahipliği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, 17/02/2010 tarihli alüminyum giydirme cephe işleri sözleşmesinin tasarım başlıklı 5.1 maddesindeki yüklenicinin işbu sözleşme kapsamında yapmakla yükümlü olduğu iş, imalat ve montaja ait tasarım çalışmalarının yapılması hükmü ve genel sözleşme içeriği dikkate alındığında hak sahibinin davalı olduğu kanaatine varıldığı, zaten taraflar arasında dış cephe çizimlerinin davalıya ait olmadığı yönünde bir uyuşmazlık bulunmadığı, eser üzerindeki hakkın eserin doğduğu anda oluştuğu, davaya konu alüminyum giydirme cephesinin ana projeye bağlı olarak oluşturulan basit çizimlerden ziyade hususiyet taşıyan çizimler olduğu, bu özellikleri itibariyle FSEK’in 6.maddesi kapsamında işleme eser niteliğinde bulunduğu, davaya konu dış cephe çizimlerinin hak sahibinin davalı olduğu, davalının kayıt tescil başvurusunda hak sahibi olduğu işleme eser mahiyetindeki projenin … adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ana projesine bağlı olarak oluşturulduğunu ortaya konmak adına ana projenin adının ve hak sahipliğinin kim olduğunu belirtmeden proje adı olarak … olarak belirtmesinin FSEK’in 83 hükmü atfı nedeniyle TTK’nun 55/1-a-4 bendi gereğince iltibas sayılacağı, karşı dava yönünden ise davalı – karşı davacının işleme eser niteliğindeki alüminyum dış cephe tasarımlarının davacı – karşı davalı ile … arasında haksız rekabete yol açacak şekilde kullanılmadığı, bahse konu davalı – karşı davacının tasarımı ile … arasında kullanılan alüminyum profil endüstriyel kalıp tasarımlarının birbirlerinden tamamen farklı olduğu, davalı karşı davacının tasarımlarından faydalanılmadığı, bu nedenle davalı – karşı davacının karşı davasında haklı olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde dava dışı … ile … arasında düzenlenen 26 Haziran 2009 tarihli sözleşmenin ingilizce metninin sunulduğu görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan 5 Şubat 2013 tarihli ihtarnamede; davacı tarafından davalıya … projesindeki işlerin yeniden başlatıldığı, buna göre 7 gün içerisinde iş programının bildirilmesinin istendiği, 18 Şubat 2018 tarihli ihtarnamede ise; sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Asıl dava, davalının kötüniyetli olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde tescilini yaptırdığı … adlı mimarlık ve şehircilik tasarım projesi eserinin sahibi olmadığının tespiti, davalının … ismini kullanmasının haksız olduğunun tespiti, karşı dava davacı-karşı davalının dava konusu “…” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ve projesine yönelik tecavüzün ref’i ve men’i, birleşen dava ise davalının fiillerinin haksız rekabet olduğunun tespiti, men’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacının hak sahibi olduğu herhangi bir proje ve eser bulunmadığını ileri sürmüştür. Asıl davada davacı-karşı davalı vekilince sunulan dava dilekçesinde; davalı – karşı davacının … Alüminyum Giydirme Cephe İşleri Projesinin sahibi olduğunu, ancak … Mimarlık projesinin dava dışı … ait bir proje olduğu beyan edilmiştir. Bu durumda 5684 Sayılı FSEK’in 83/1-2 maddesi gereğince husumet hususunun mahkemece değerlendirilmesi gerekir. Öte yandan mahkemece birleşen dava reddedilmiş ise de, birleşen davanın davacısı tarafından dosya içerisine sunulan özellikle birleşen dosya davalısı şirketin dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti’ne 30/10/2013 tarihli ihtarname çekerek … adlı tasarım ve projenin kendilerine ait olduğu belirtilerek muhatap hakkında yasal yollara başvurulacağının belirtildiği ve bu konuda sözleşme yapmasının istenmediği, yine dava dışı … A.Ş tarafından asıl ve birleşen davanın davacısına ve dava dışı …San ve Tic. Ltd. Şti’ne çekilen 12 Kasım 2013 tarihli ihtarnamede; birleşen dosya davalısı … A.Ş’nin kendilerine ihtarname göndererek tasarım konusu imalat, satış vs faaliyetlerinin durdurulmasını talep ettiğini, yine birleşen dosya davalısı … A.Ş tarafından dava dışı … Ltd. Şti’ne çekilen 30/12/2013 tarihli ihtarname ile projenin kendilerine ait olduğu belirtilerek tasarımla ilgili hakların ihlal edilmemesi konusunun bildirildiği, yine birleşen dosya davalısı … A.Ş ile dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti arasında düzenlenen 13/11/2013 tarihli protokolde dava konusu projeyle ilgili tüm hak ve yetkilerin … A.Ş ‘ye ait olduğu belirtilerek asıl ve birleşen dosya davacısı tarafından sipariş edilerek … imalat yaptırıldığı belirtilerek bundan sonrası için hakların ihlal edilmemesinin istendiği, yine asıl ve birleşen dosya davalısı … A.Ş tarafından dava dışı … Ltd. Şti aleyhine Düzce 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/11 esas sayılı dosyasında tasarım tescili ve tecavüz tespiti istemiyle talepte bulunulduğu, bu dosyaya sunulan 07/02/2014 tarihli bilirkişi raporunda endüstriyel tasarıma tecavüzün söz konusu olmadığının tespit edildiği yolunda görüş bildirildiği, yine asıl ve birleşen dava davalısı … A.Ş tarafından asıl ve birleşen dosya davacısı ile davacının Libya’daki şirketi aleyhine İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2013/142884 sayılı soruşturma dosyasında suç duyurusunda bulunulduğu, soruşturma sonunda 24/01/2014 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, ayrıca İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2013/176653 sayılı soruşturmasında 20/12/2013 tarihinde İstanbul 26.Sulh Ceza Mahkemesi’nce arama ve el koyma kararları verildiği, yine asıl ve birleşen dosya davalısı ….A.Ş vekilinin İstanbul 3.FSHHM’nin 2014/1 D.İş sayılı dosyasında tespit talebinde bulunduğu, tespit sırasında bilgisayarlardan diskteki belgelerin ve maillerin kopyasının alındığı, yine İstanbul 1.FSHHM’nin 2013/58 D.iş sayılı dosyasında asıl ve birleşen dosya davalısı … A.Ş’nin asıl ve birleşen dosya davacısı aleyhine delil tespiti istediği ve depoda incelemeler yapılmasının talep edildiği, dosyaya sunulan raporda tespit isteyene ait tasarıma ait malzeme bulunamadığı yolunda rapor verildiği görülmüştür. Her ne kadar ilk derece mahkemesince birleşen davada, birleşen dava davalısının hak arama hürriyeti kapsamında haklarını kullandığı, durumun haksız rekabet oluşturmadığı yolunda bir gerekçe ile birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin gerekçesinde yukarıda özetlenen birleşen dava davacısının delillerinin tartışılmadığı, sadece hukuki girişimlerin Anayasal hakkın kullanılması mahiyetinde kabul edilerek karar verildiği görülmüş olup söz konusu bu deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dairemizce 6102 Sayılı TTK’nun 54/1 ve 2 maddelerinin ihlali niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde, öncelikle ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın davalısının asıl davaya yönelik husumet itirazı üzerinde durularak birleşen dava yönünden asıl ve birleşen davanın davacısının birleşen davadaki ileri sürülen hususların haksız rekabet oluşturduğu gözetilerek ve birleşen davada tazminat taleplerinin de bulunduğu dikkate alınarak bu konuda yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi için HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir. Dairemizin bu kabulü doğrultusunda asıl ve birleşen davanın davacısının asıl davaya yönelik asıl ve birleşen davanın davalısının ise karşı davaya yönelik istinaf istemlerinin bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/12/2016 gün, 2014/32 Esas, 2016/212 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıdaki gerekçede belirtilen hususlarda değerlendirme yapılmak ve deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, 4-Kaldırma ve iade kararının niteliğine göre taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 5-Talepleri halinde istinaf peşin harçlarının yatıran tarafa iadesine, 6-Davacı-karşı davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 171,40 TL (85,70X2) istinaf yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 202,90 TL’nin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, 7-Davalı-karşı davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 171,40 TL (85,70X2) istinaf yoluna başvurma harcının davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.30/12/2019