Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2755 E. 2019/2249 K. 25.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2755 Esas
KARAR NO : 2019/2249
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2017
NUMARASI : 2016/839 2017/214
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
KARAR TARİHİ: 25/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, taraflar arasında 08/01/2010 tarihinde düzenlenen protokol gereğince gayrimenkul satış sözleşmesinin ve senedin muvazaalı ve bedelsiz olduğunu, ancak davalının müvekkili aleyhine bonoya dayalı takip başlattığını, takibin kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek müvekkilinin icra takibi ve dayanağı senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında davacının hissedarı bulunduğu taşınmazla ilgili müvekkilinin ortağı ve yetkilisi olduğu inşaat şirketi arasında 2009 yılında gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmasından başlayarak henüz nihayete ermemiş ticari ilişki bulunduğunu, davacının sorunlarına çözüm bulmak amacıyla muhtelif protokoller düzenlendiğini, davacının 08/01/2010 tarihli protokole dayanmasının haksız olduğunu, bu protokolde 2.500.000,00 TL’lik senedin bedelsiz olduğu yazıldıktan sonra paragrafın sonunda “ancak yukarıda belirtilen bono ile …’in ileride aşağıdaki şekilde doğması muhtemel iki adet alacağı teminatlandırılmıştır.” cümlesinin eklendiğini, dolayısıyla aynı maddenin altında a-b şeklinde açıklanan iki durumun gerçekleşmesi halinde müvekkilinin doğacak alacaklarının teminatını oluşturacak şekilde bu senedin düzenlendiğini, müvekkilinin protokole uygun bir şekilde takip başlattığını, davacının da süresinde takibe itiraz etmediğini, müvekkilinin takipte talep ettiği miktar kadar protokol hükümleri gereğince alacağı bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; tarafların aralarında akdettikleri gayrimenkul satış sözleşmesi ve davalı lehine düzenlenen 2.500.000,00 TL bedelli emre yazılı senedin bedelsiz ve muvazaalı olduğu, senedin tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığı, muvazaalı olarak düzenlenen belgelerde tarafların gerçek iradesinin dikkate alınması gerektiği, bu belgelerden gayrimenkul satım sözleşmesinin hiçbir hüküm doğurmaksızın geçersiz olduğu, burada tarafların sadece kambiyo senetlerine dayalı yapılacak bir icra takibinin görünürdeki sebebini oluşturmak amacında oldukları, doğması muhtemel ve fakat henüz doğmamış ve dolayısıyla miktarı belirlenmemiş bir alacak için teminat amacıyla bir kambiyo senedi düzenlenmesinin mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, takibin iptaline, tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; 08/01/2010 günlü protokolün bir inanç anlaşması olduğunu, protokolün c maddesindeki bent gereğince takip başlatıldığını, bilahare müvekkilinin gördüğü lüzum üzerine protokoldeki a ve b bentlerinde yazılı edimleri yerine getirmeyerek takipten feragat etme kararı aldığını, protokole uygun olarak aldığı bu karar karşısında söz konusu icra takibinin karşılıksız kaldığını, ancak sözleşmenin c bendinde yazılı olduğu şekilde takipten feragat esnasında ödenmesi gereken 87.200,77 TL harç ve takip için tayin edilen vekile ödenen KDV dahil 9.360,00 TL’nin kendisine ödenmesine ve eş zamanlı olarak senet aslının teslim alınmasını, aksi halde bu tutar kendisine ödenmezse bu miktarın takipte isteneceğinin ihtarname ile davacıya bildirildiğini, davacının ihtarnameye ses çıkarmadığını, müvekkilinin bunun üzerine 96.560,00 TL’lik kısım dışında takipten feragat ettiğini, devam edilen alacağın dosya harç ve vekalet ücreti olduğunu, ortada muvazaa olmayıp inanç sözleşmesi mevcut olduğunu, alacağın likit olduğunu bildirmiştir. Davalının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında 14/01/2011 tarihinde 2.500.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 2.520.251,60 TL üzerinden davacı aleyhine kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı, takibin dayanağının 08/01/2010 tanzim tarihli – 31/12/2010 vade tarihli – 2.500.000,00 TL bedelli nakden kaydıyla düzenlenmiş bono olduğu, keşidecisinin davacı, lehtarın ise davalı olduğu görülmüştür. 08/01/2010 tarihinde taraflar arasında düzenlenen protokolde taraflar arasında düzenlenen 08/01/2010 tarihli gayrimenkul satım sözleşmesinde davacının taşınmazdaki hissesini davalıya devrettiği iddiasının bulunmadığı, yine sözleşmenin 3.maddesinde belirtildiği şekilde 2.500.000,00 TL satış bedelinin davalı tarafından ödenmediği, yine 08/01/2010 tanzim tarihli – 31/10/2010 vade tarihli, 2.500.000,00 TL’lik senedin de bedelsiz olduğu, davacının gerek söz konusu senet nedeniyle, gerekse elden davacıya ödendiği belirtilen 2.500.000,00 TL davalıya borcu bulunmadığı, gayrimenkul sözleşmesinin hiç hüküm doğurmayacağının kabul ve taahhüt edildiği, ancak yukarıda belirtilen bono ile davalının ilerde aşağıdaki şekilde doğması muhtemel 2 adet alacağının teminatlandırıldığı, bu muhtemel alacakların a) davacı ile Alman RWW GMBH firması arasındaki davanın Beyoğlu 2.ATM’de derdest olması nedeniyle davacının tehir-i icra kararı alabilmek için vermek zorunda kalabileceği banka teminat mektubunun davalı tarafından bankalardan temin edilerek davacıya verilmesi, b) taşınmazda İnci Arpad tarafından aile konutu şerhinin kaldırılması karşıtı İnci Arpad’dan davalı veya … İnşaat A.Ş tarafından bila bedel bir daire devredilmesi halinde davacının, davalıya oluşabilecek alacaklar kadar borçlu olacağı ve bu miktarlar yönünden senedin teminat niteliğinin kalkacağı, c) davalı, a ve bentlerinde belirlenen edimleri yerine getirmek istemezse davacının kendisini zorlayamayacağı, bu durumda davalının söz konusu 2.500.000,00 TL’lik takipten feragat etmek ve bonoyu da iade etmekle yükümlü olacağı, bu durumda ödenmesi gereken feragat harçları doğduğu takdirde davacı tarafından karşılanacağı, III) davalının bonoyu vadesinde takibe koyacağı, takip masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafından ödeneceğini, IV) gayrimenkul satış sözleşmesinin bu sözleşmenin ayrılmaz ve tamamlayıcı parçasının olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasındaki 08/01/2010 tarihli adi yazılı olarak düzenlenmiş gayrimenkul satış sözleşmesinde davacının satıcı, davalının alıcı olarak yer aldığı, davacının İstanbul/Şişli’deki hissesini davalıya 2.500.000,00 TL bedelle satışının kararlaştırıldığı, satış bedelinin alıcı tarafından satıcıya muhtelif tarihlerde peyder pey ödendiği, satıcının aile konutu şerhinin kaldırılması dahi her türlü takyidattan ari olarak en geç 31/12/2010 tarihine kadar tapuda taşınmazı devretmemesi halinde 2.500.000,00 TL’yi iade edeceğinin kararlaştırıldığı, satıcının bu sözleşmedeki borçlarının teminatı olarak alıcıya 2.500.000,00 TL bedelli bonoyu düzenleyip verdiğinin hükme bağlandığı görülmüştür. Davalı tarafından davacıya gönderilen 27 Ocak 2017 tarihli ihtarname fotokopisinin incelenmesinde; 08/01/2010 tarihli protokolün c bendi gereği icra dosyasından feragat etme kararı aldığını, protokolün a ve bentlerindeki edimlerin tarafından yerine getirilmeyeceğinin belirtildiği, takipten feragat esnasında ödenmesi gereken 87.200,77 TL harç ve avukata ödenecek 9.360,00 TL olmak üzere toplam 96.560,00 TL’nin 2 gün içinde ödenmesi, bakiyesi için takipten feragat edileceğinin bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf takibe konu senedin muvazaalı ve bedelsiz olduğunu iddia etmiştir. Davalı taraf ise protokoldeki a-b bentlerindeki iki durumun gerçekleşmesi nedeniyle bononun alacaklarının teminatını oluşturacak şekilde senedin düzenlendiğini ve müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu savunmuştur. Taraflar arasındaki 08/01/2010 tarihli protokolde; taraflar arasındaki 08/01/2010 tarihli gayrimenkul satım sözleşmesinin ve yine bu sözleşmede belirtilen 2.500.000,00 TL bedelli bononun geçersiz olduğu hükme bağlanmıştır. Geçersiz olduğu baştan tarafların kabulünde olan senede dayalı olarak hak talep edilemez. Öte yandan protokolün a-b bentlerindeki hallerin gerçekleşmesi durumunda takip ve dava konusu senedin teminat senedi olarak kullanılacağı belirtilmiş ise de davalı, alacağını takipten feragat etmesi nedeniyle ödediği harç ve vekalet ücreti olduğunu belirtmiş olup bu alacak kalemleri protokolün a-b maddeleri kapsamında değildir. Dolayısıyla davalının bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Protokolün c maddesinde feragat harçlarının davacı tarafından karşılanacağı hüküm altına alınmış ise de, bunun senetten karşılanacağı yolunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 6.596,01 TL harçtan peşin alınan 1.650,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.946,01 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/10/2019