Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2724 E. 2019/2298 K. 30.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2724 Esas
KARAR NO : 2019/2298 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMES: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2017
NUMARASI : 2015/167 E. – 2017/43 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 2007/44078, 2011/99469 tescil numaralı “…” markalarının 23, 24, 25 ve 35. sınıflarındaki emtiayı kapsayacak şekilde sahibi olduğunu, davalının 2013/55891 tescil numaralı “…” markasının, kendisine ait markalarla iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, “…” markasının “….” markalarının esaslı unsurlarından biri olan “…” kelimesinin çok benzeri olan “…” ibaresini içerdiğini, tek bir harf farkının ayırt edicilik özelliği sağlamadığını, iştigal alanlarının da benzer olması dolayısıyla iltibasın varlık bulduğunu, “…” ibaresinin tek başına tescilli olmasının gerekmediğini, Yargıtay HGK’nın daha önceki tarihli bir kararında “benzerlik iki işaretin içerdiği unsurlardan birinin veya birkaçının ya da hepsinin varlığı nedeniyle ortaya çıkabilir” şeklinde hüküm tesis ettiğini belirterek, davalıya ait 2013/55891 numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın dava konusu markasını parçalara ayırarak benzerlik kıyaslamasına sokmasının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacının yakın tarihlerde yapmış olduğu TPE marka başvurularında “…” ibaresinin esaslı unsur olduğu bir tek marka tescilinin dahi olmadığını, davacının davalının marka müracaatına karşı önce TPE markalar dairesi nezdinde, daha sonra da TPE Yeniden İnceleme Değerlendirme Kurulu nezdinde, 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi uyarınca “markalar arasında karışıklığa sebep olacak derecede benzerlik bulunduğu” iddiası ile itirazda bulunduğunu, ancak TPE Yeniden İnceleme değerlendirme Kurulunun 19.04.2015 tarihli kararında davalı marka ile davacı markası arasında karıştırmaya sebep olacak düzeyde benzerlik bulunmadığından bahisle davacının talebinin reddedildiğini, bu red kararına karşı dava açma hakkı mevcut iken davacı tarafın dava açmadığını, davalının bu süreçte “…” markasına yatırımlar yaptığını ve dolayısıyla davacının kötüniyetli olarak derdest davayı ikame ettiğini, davacının markasının esaslı unsurunun “…” ibaresi değil, “…” olduğunu, dava konusu markaların görsel, işitsel, fonetik olarak birbirinden farklı olduğunu, özellikle bayan müşterilerin alışveriş konusundaki alışkanlıkları da göz önünde alındığında markaların karıştırma ihtimalinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/03/2017 tarihli 2015/167 Esas-2017/43 Karar sayılı kararıyla; “davalının “…” markasının, davacının markalarından esas unsur yönünden sadece “J” harfiyle ayrıldığı, bu farkın tefrik edici etkiyi sağlamaktan uzak olduğu, “…” markası ile karşılaşan vasat dikkat, zeka ve bilgi seviyesindeki bir müşterinin bu markayı davacının markasının esas unsuru olan “…” markası ile karıştırması, “..” markasının yeni bir versiyonu veya serisi olarak algılamasının mümkün olduğu, tarafların markalarının aynı sınıflarda tescilli olmaları, tüketici kitlelerinin aynı olması, benzer kanallarla pazarlanmaları, birlikte kullanılmaları ve birbirlerini tamamlamaları dikkate alındığında, vasat dikkat, zeka ve bilgi seviyesindeki bir müşterinin gözde ve zihinde yaratılan izlenime göre markaları karıştırma ihtimali bulunduğu, markaların yazım şekillerinin birbirinden farklı olmasının, davacıya ait markalardaki “…” sözcüğü ile davalıya ait “…” markasının arasındaki benzerliği ortadan kaldırmadığı , benzerlik algısını arttıran bir diğer unsur da; tescil edildikleri sınıflar ile bağı bulunmayan ve Türkçe anlamı olmayan davacı markalarının yüksek ayırt ediciliğe sahip olduğu ” gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar verilmiştir.Davalı vekilinin 04/04/2017 tarihli istinaf dilekçesinde; müvekkilinin markasının 35. Sınıfta da tescilli olduğunu, davacı markalarının 35. Sınıfta tescilli olmadığı gözetilmeksizin tümden hükümsüzlük kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin ” vasat, dikkat , zeka, bilgi seviyesindeki tüketici kitlesini” nazara almasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, markaların tescil sınıfları ve tarafların sundukları ürünler nazara alındığında ” tüketici kitlesinin modayı takip eden bayanlar” olduğunun açık olduğunu, bayanların alışveriş alışkanlıklarında çok ufak ayrıntıları dahi gözden kaçırmadıklarını, hitap ettiği tüketici kitlesinin “ortalamanın dahi üzerinde dikkat ve zeka, kavrayışa sahip tüketiciler olduğunu, yargıtay kararlarında da ortalama dikkat, zeka ve bilgi seviyesinin dikkate alınması gerektiğine işaret edildiğini, markaların tescil edildiği haliyle kıyaslanması bütünsellik ilkesinin ihlal edilmemesi gerektiğini, görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığını, … ibaresinin “Canım, birtanem, bir kap dolusu nesne “anlamlarına geldiğini, davacının … ibareli tescilli markasının bulunmadığını, markasının … olduğunu, davadan sonra … ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, 24/11/2016 tarihinde dosyanın bilirkişi heyetine teslim edildiğini, 12/12/2016 tarihinde rapor sunulmasının eşine rastlanır bir durum olmadığını, bilirkişilerin dinlenmesi taleplerinin kabul edilmediğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak yeniden rapor alınmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin 09/05/2017 tarihli dilekçesi ile; davacının dava açıldıktan sonra yapmış olduğu 2016/58131 numaralı … ibareli marka başvurusuna yapmış oldukları itirazın, TPMK tarafından müvekkilinin … markası ile davacının … ibareli müracaatı arasında iltibas yaratacak derecede benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini beyan ettiği görülmüştür.Taraflara ait TPE kayıtlarından,davacı adına … nolu “…” markasının 23, 24, 25 ve 26. sınıflarda 07.08.2008 tarihinde, 2011/99469 nolu “…” markasının 35. sınıfta 03.04.2013 tarihinde TPE nezdinde tescil edildiği, davalı adına 2013/55891 nolu “…” markasının ise 25. ve 35. sınfta 23.11.2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince ; bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişilerin dosyaya sundukları 31/08/2016 ve 19/12/2016 tarihli raporlarda; hükümsüzlüğü talep edilen davalı adına tescilli … tescil numaralı “…” markasının, davacı adına tescilli … tescil numaralı markalar ile karıştırılma ihtimali bulunduğunu beyan ettikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davacı adına 14.08.2007 başvuru tarihli 23, 24, 25 ve 26. sınıflarda tescilli “…” markası ile, 25/11/2011 başvuru tarihli 35. Sınıfta tescilli 2011/99469 nolu “…” markalarına dayanarak, davalı adına 25. Ve 35. Sınıflarda tescilli 2013/55891 nolu “…” markasının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkini talep ettiği, ilk derece mahkemesince, davacı markalarının asıl unsurunun … ibaresi olduğu … ibaresinin aidiyet kazandırdığı, Türkçe anlamı olmayan … ibaresinin ayırt ediciliğinin yüksek olduğu, davalı markasının sonuna getirilen “…” harfinin davalı markasına ayırt edicilik kazandırmadığı, markaların tescil sınıflarının aynı olduğu, 556 Sayılı KHK 8/1-b maddesi ve 42/1-b maddesi gereğince hükümsüzlük koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davalı markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verdiği davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu müvekkilinin markasının 35. Sınıfta da tescilli olduğunu, davacı markalarının 35. sınıfta tescilli olmadığı gözetilmeksizin tümden hükümsüzlük kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ileri sürdüğü anlaşılmışsa da; davacı adına tescilli 2011/99469 başvuru numaralı Mila By Nova markasının 35. sınıfta tescilli olduğu gibi bu hizmet sınıfında tescil edilen alt sınıfların da davalı markası ile ortak olduğu, davalı vekilinin mahkemenin ” vasat, dikkat, zeka, bilgi seviyesindeki tüketici kitlesini” nazara almasının usul ve yasaya aykırı , tüketici kitlesinin dikkat düzeyi yüksek modayı takip eden kadınlar olduğunu ve markaların benzer olmadığını ileri sürmüşse de ; taraf markalarının 25. sınıfta “Koruyucu amaçlı olanlar hariç, her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler,çoraplar, Ayak giysileri, Baş giysileri” emtiaları olduğu, ürün grubunun ortalama halk kitlesine hitap ettiği, markaların tescil sınıflarının aynı olması, Mila ibaresinin ileri sürülen anlamı itibarıyla Türkiye’de bilinir olmadığı, görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu göz önüne alınarak ileri sürülen istinaf sebebinin yerinde olmadığı, mahkeme gerekçesinde beyan edilen hükümsüzlük gerekçelerinin yerinde olduğu, bilirkişilerin dinlenmemesinin sonuca etkili olmadığı kanaatiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan;42,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 30/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.