Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2718 E. 2019/2248 K. 25.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2718 Esas
KARAR NO : 2019/2248
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2016
NUMARASI : 2015/176 2016/987
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, taraflar arasında 17/02/2014 tarihli leasing borçlarının geri ödenmesine ilişkin protokol gereğince 28/11/2011 tarihli finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan bakiye borcun tasfiyesinin sağlandığını ve bu protokol gereğince 150.000,00 TL + KDV bedeli toplam 177.000,00 TL’nin davalıya ödendiğini, ancak davalının bu ödemeye aykırı olarak KDV dahil 47.221,19 TL’lik fatura gönderdiğini, bu durumun doğru olmadığını, bunun üzerine ihtarname çekildiğini, ancak davalının olumsuz cevap verdiğini, 177.000,00 TL’lik fatura düzenlenmesi halinde KDV bedelinin 27.000,00 TL olacağını, oysa davalının düzenlediği fatura bedelinin 7.203,23 TL olduğunu, bu nedenle aradaki KDV farkının tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının ödediği tutarın öncelikli olarak cari borçlarına ve mevcut faturalanmış ancak tahsil edilmemiş kira, sigorta ve diğer masraflar ile bunlar üzerinden hesaplanan KDV tutarlarına mahsup edildiğini, bu mahsuplar yapıldıktan sonra kalan tutarın fatura tutarı kadar olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasındaki protokolde nakden yapılacak ödemeye karşılık faturalandırma yapılacağına ilişkin bir hüküm olmadığı, fatura tanzim edilirken kur farkları sigorta pirimlerinin dikkate alınması gerektiğini, finansal kiralama sözleşmesi gereğince davalı tarafça protokelden önce faturalar kesildiği, davacının talep ettiği faturanın düzenlenmesi halinde davacı tarafın borçlu duruma düşeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, davalının 1477.000,00 TL’lik fatura düzenlenmesi nedeniyle müvekkilinin bir kısım mali haklardan yararlanamadığını, davalının borçları mahsup etmesinin kabul edilemez nitelikte olduğunu, protokolde tüm borcun icra masraf ve harçları hariç 150.000,00 + KDV olduğunun açıkça ifade edildiğini, burada yani leasing de bir mal satışı olduğunda KDV doğacağını, protokoldeki miktarla ilgili olarak KDV kanunu uyarınca fatura kesilmesi gerektiğini, protokolde 27.000,00 TL KDV’nin açıkça ve ayrıca düzenlendiğini, müvekkilinin KDV için davalıya fazladan 19.796,77 TL ödeme yaptığını, toplam ödenen tutar içerisinde 27.000,00 TL’nin KDV olduğunu, dolayısıyla bu miktar için davalının fatura düzenlemesi gerektiğini, kaldı ki önceden müvekkili şirkete kesilmeyen fatura bedellerindeki KDV’lerin de müvekkilince ödendiğini, ödenen bu tutardan KDV’nin mahsup edilmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin dava konusunu anlamadığını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibinde 19.796,77 TL eksik ödenen KDV bedeli açıklamasıyla icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Taraflar arasında düzenlenen 27/02/2014 tarihli protokolün incelenmesinde; konusunun borçlu davacının 17/03/2014 mesai bitimine kadar 150.000,00 TL + KDV ‘yi finansal kiralama sözleşmesinden doğan borcuna mahsup edilmek üzere alacaklıya ödeyeceğinin hüküm altına alındığı, bu miktarı ödediği takdirde protokol içeriğinde belirtilen icra dosyalarındaki harçlar hariç olmak üzere kiracı borçlunun ibra edileceğinin hüküm altına alındığı görülmüştür. Taraflar arasında 28/11/2011 tarihli finansal kiralama sözleşmesinin düzenlendiği görülmüştür. Davacı tarafından davalıya çekilen 30/04/2014 tarihli ihtarname ile protokol gereği ödeme yapıldığı, ancak ödenen miktar tutarında fatura düzenlenmeyip KDV dahil 47.221,19 TL’lik fatura düzenlendiği belirtilerek ödenen miktar tutarınca fatura düzenlenerek gönderilmesinin istendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 19/09/2016 tarihli bilirkişi raporunda; protokolde sadece davacı tarafından yapılacak ödeme tutarının belirtildiği, protokolde davalının fatura düzenleneceğine dair hüküm bulunmadığı, şayet fatura düzenlenmesi halinde davacının cari hesap üzerinden davalıya 79.518,95 TL borçlu duruma düşeceği, protokolün daha önceden yapılmış olan ifadan kalan borcun tasfiyesi amacıyla düzenlendiği, davalı kayıtlarında takip tarihi itibariyle davacının hesabının herhangi bir bakiye vermediği, davacı kayıtlarına göre ise davalıdan takip tarihi itibariyle 30.463,09 TL alacaklı gözüktüğü belirtilmiş, ayrıca raporun sonuç kısmında mevcut faturalar dışında KDV Kanunu’nun vergiyi doğuran olay kısmını düzenleyen 10.kısmı uyarınca KDV konusu olabilecek başkaca bir mal teslimi veya hizmet ifasına dair somut bulgu ve bilgiye rastlanmadığı kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında leasing borçlarının kapatılmasına ilişkin 27/02/2014 tarihli protokolün düzenlendiği, protokolde; davacı borçlunun 17/03/2014 tarihi mesai bitimine kadar 150.000,00 TL + KDV’yi ödediği takdirde davacı borçlunun ibra edileceğinin hüküm altına alındığı görülmüştür. Taraflar tacirdir. TTK’nun 18.maddesi uyarınca tacirlerin fiil ve işlerinde basiretli davranmaları gerekir. Söz konusu protokolde ödenecek miktarın 150.000,00 TL + KDV olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla davacı tarafça ödenen 150.000,00 TL’yi aşan miktarın KDV olduğu bir bakıma tarafların kabulündedir. Davalı tarafından ise KDV dahil 47.221,19 TL bedelli fatura düzenlendiği görülmüştür. Davacı taraf, yapılan ödemenin 27.000,00 TL’sinin KDV olduğunu belirtmiş olup şayet 177.000,00 TL bedelli fatura düzenlenmiş olsaydı müvekkilinin bunu vergi dairesine bildireceği ve buna göre de hukuki menfaat elde edeceğini, davalının eksik miktarlı fatura düzenlemesi nedeniyle 19.796,77 TL KDV ödemesini vergi dairesine bildiremediği ve buna ilişkin mali düzenlemelerden faydalanamadığını iddia etmiştir.
Tarafların kabulünde olan protokol uyarınca yapılan ödeme 177.000,00 TL olup bunun 27.000,00 TL’sinin KDV olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece davalı tarafça KDV dahil 177.000,00 TL’lik fatura düzenlenmiş olsaydı davacının alacağı vergi iadesi veya başkaca bir mali hak bulunup bulunmadığı hususlarında vergi konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2016 tarih, 2015/176 esas, 2016/987 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıdaki gerekçede belirtildiği üzere bilirkişi raporu alınıp tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.25/10/2019