Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2679 E. 2019/2172 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2679 Esas
KARAR NO : 2019/2172 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2016
NUMARASI : 2014/565 E., 2016/572 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı ile l8.09.2012 tarihinde ilk gaz alım tarihi olan 04.10.2012 tarihinden başlamak üzere 5 yıl süreli … satış ve kiralık … tesisi teslim sözleşmesi imzaladığını, davalının sözleşme hükümlerine riayet etmeyerek 13.03.2014 tarihli bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirdiğini bildirdiğini, sözleşmenin süresinden önce davalının kusuru ile sona ermesi sebebiyle müvekkilinin fesih tarihinden sözleşmenin bitimine kadar kalan süre için elde edeceği kardan yoksun kaldığını, sözleşmenin 3.1. maddesi gereğince davalının … alımından vazgeçse ve emtiayı iade etse dahi sözleşmenin olağan sona erme tarihine kadar geçecek süre için cezaî şart ödemekle yükümlü olduğunu belirterek kâr mahrumiyeti olarak bilirkişi tarafından hesaplandığında arttırılmak üzere şimdilik 5.000 TL nin tahsiline, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart olarak toplam (dava tarihindeki döviz kuru üzerinden 38.200 TL. olarak harcı yatırılmış olan) 13.200 EURO’ ııun karar tarihindeki TCMB kuru üzerinden hesaplanacak şekilde olmak üzere, şimdilik toplam 43.200,80 TL’nin fesih ihtarnamesinin tebliği tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı üzerinden faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 14. Maddesi gereğince, sözleşmenin başlama tarihinin tarafların imzalama tarihi olan 18.09.2012 olduğunu, sözleşmenin son gaz alımın 13.01.2014 tarihinin değil, fesih açıklamasıyla sona erdiğini, dolayısıyla cezaî şartın 44 ay üzerinden hesaplanamayacağını, söz konusu sözleşmenin bir tip sözleşme olduğunu, cezaî şarta ilişkin sözleşme hükmünün genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi ve dolayısıyla yazılmamış sayılması gerektiğini, sözleşmeyi feshetmesinin sebebinin davacı şirketin İddiasının aksine davacının aynı bölgedeki başka firmalara farklı fiyatlar uygulamasına dayalı haksız rekabet olduğunu, istenilen cezaî şartın müvekkilinin mahvına sebep olacak miktarda olduğunu, kâr kaybının ise davacı tarafın ispat edememesi hâlinde talep edemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini; aksi kanıya varılması hâlinde davacının istediği cezaî şart ve kâr mahrumiyetinin yazılmamış sayılarak davanın reddine karar verilmesini; yine aksi kanıya varılması hâlinde cezaî şart miktarının yeniden mahkemece düzenlenmesini ve kâr mahrumiyetine ilişkin talebin de reddine karar verilmesini istemiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “davacı ile davalı arasında … satışına ve kiralık … tesis teslimine ilişkin sözleşme akdedildiği, sözleşmenin 14.maddesine göre sözleşmenin imza tarihinde yürürlüğe gireceği, müşteriye ilk … teslimatı yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl süre ile geçerli olacağı, sözleşmenin imza tarihinin 18/09/2012 olduğu, ancak davalı tarafından 13/03/2014 tarihli irade açıklaması ile … tankının iadesi için gerekli çalışmalara başlanılması talebinde bulunulduğunu, bunun üzerine davacı tarafın 11/04/2014 tarihli Beyoğlu …. Noterliğine ait … yevmiye nolu ihtarname ile davalının irade açıklamasının fesih iradesini içerdiği, sözleşmenin fesh edilmiş olması nedeniyle sözleşmede öngörülen cezai şartın ödenmesi, aksi takdirde cezai şartın ve kar kaybının giderilmesi için dava açılacağı ihtarında bulunulduğunu, davalı tarafın, davacının sözleşmeye aykırı şekilde ürün fiyatlarında artış yapılmış olduğu gerekçesiyle sözleşmeyi haklı olarak feshettiği, bu nedenle cezai şartı ödemeyeceğini cevabi ihtarname ile bildirdiği, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi kuran sözleşme imzalandığı, taraflar arasındaki sözleşmede … AŞ nin üstlenmiş olduğu asli edim … satışı ve … tesisinin kiraya verilmesi sürekli nitelikte olduğu, olağanüstü fesih belirli veya belirsiz süreli ve sürekli borç ilişkisinin haklı bir sebebin ortaya çıkması halinde vaktinden önce ileriye etkili olarak sona erdirme imkanı tanıdığı, sürekli borç doğuran bir sözleşmenin olağanüstü sebeple fesih edilebilmesi için fesih hakkını kullanacak taraf bakımından hukuki ilişkinin devamını çekilmez hale getiren bir olgunun varlığı arandığı, davalı tarafın, tacir sıfatına haiz olduğu, bu nedenle basiretli tacir gibi hareket etmesi gerektiği, sözleşmenin 8.2.maddesinde davacı tarafın yeni … fiyatını belirleme hakkına sahip olduğu açıkça öngörüldüğü, davacının diğer firmalara uyguladığı fiyatlar incelendiğinde; davacının davalı ile dava dışı diğer şirketlere uygulamış olduğu birim fiyat artışları hemen hemen aynı olduğu, bu nedenle davalının fesih gerekçesi olarak ileri sürdüğü haksız rekabet iddiası haklı sebep olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla davalının sözleşmeyi feshi haklı olmadığı, sözleşmenin feshinin haklı olmadığı tespit edilmekle; davacının cezai şart talebi değerlendirildiğinde; Sözleşmenin 3.1.maddesinde “… Müşteri yukarıda tanımlanan tesisi iade etse dahi , sözleşme süresi sonuna kadar kalan süre için , aylık KDV hariç 300 Euro üzerinden hesaplanacak bedeli de cezai şart olarak nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde bir ifade yer aldığı, davalı tarafın sözleşmenin tip sözleşme olduğunu , cezai şarta ilişkin bu hükmün genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi ve dolayısıyla yazılmamış sayılması gerektiğini belirterek davacının istediği cezai şart ve kar mahrumiyetinin yazılmamış sayılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, talimat yolu ile alınan bilirkişi raporu incelendiğinde; bu hükümlerin genel işlem şartı olduğu, bu nedenle cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün yazılmamış sayılma yaptırımının tabi olması gerektiği sonucuna varılmış ise de; sözleşmeyi imzalayan her iki tarafın da tacir olduğu, sözleşmenin niteliği gereği davalının sözleşmeyi inceleyerek, kendisine uyan ve uymayan noktaları tespit ederek menfaatine ise sözleşmeyi imzalayacağı , değilse imzalamak zorunda olmadığı bu nedenle sözleşme tipi gereğince davacının önceden tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükmü olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılarak cezai şarta ilişkin hükmün BK nun 20.maddesine göre genel işlem şartı sayılamayacağı sonucuna varıldığı, BK nun 179.maddesinde , birbirinden farklı üç çeşit cezai şart düzenlendiği, ilk olarak BK 179/1 de düzenlenen seçimlik cezai şartın kararlaştırılması durumunda BK nun 179/2 de öngörülen ifaya eklenen cezai şart kapsamındaki “ifanın zamanında veya yerinde yapılmaması” şeklindeki borç ihlalleri haricindeki bütün borca aykırılıklarda aksi kararlaştırılmış olsa dahi alacaklı ya ifayı ya da cezayı isteyebilecekleri, BK 179/2 gereğince “ifaya eklenen cezai şart ” borcun belirlenen zamanda veya sözleşmede kararlaştırılan yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa, alacaklı hem gecikmiş ifayı hem de cezayı isteyebileceği, bu iki ihtimal dışında kalacak ifa hallerinde BK 179/2 değil BK 179/1 uygulanacağı, “Dönme cezası” nın düzenlendiği BK 179/3 e göre ise , borçlunun kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi , dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu, ispat etme hakkı saklı olduğu, borçlunun dönme cezası sayesinde gerekçe göstermeksizin sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için , bu ceza miktarını ödemiş veya ödemeyi teklif etmiş olması aranmadığı, ayrıca uyuşmazlık halinde borçlu kararlaştırılan miktarı ceza koşulu değil, dönme cezası olduğunu ispat etmek zorunda olduğu, davalı tarafça söz konusu cezai şartın dönme cezası niteliğinde olduğu iddia edilmediği, ayrıca ifanın zamanında veya yerinde yapılmaması şeklindeki borç ihlalleri haricindeki bütün borca aykırılıklarda seçimlik cezai şart (BK 179/1) söz konusu olduğu için burada da seçimlik cezai şarta ilişkin değerlendirme yapılması gerektiği, sözleşmenin 3.1.maddesinde müşterinin … kullanımında kısmen veya tamamen vazgeçmesi durumunda sözleşme süresinin sonuna kadar kalan süre için aylık KDV hariç 300 Euro üzerinden hesaplanacak bedelin cezai şart olarak ödemeyi kabul edeceğinin öngörüldüğü, davalı tarafından … tankının iadesi için gerekli çalışmalara başlanması talebiyle yapılan ihtarın tarihinin 13/03/2014 olduğu, davacı tarafından seçimlik cezai şarta ilişkin olarak değiştirici yenilik doğuran hak olan ve karşı tarafa vermesi gereken secim hakkını kullandığına ilişkin ihtarname 11/04/2014 olduğu, buna göre ceza şartın hesaplanması halinde başlangıç tarihi olarak … kullanımından vazgeçme iradesinin açıklandığı tarih olarak 13/03/2014 tarihinin esas alınması gerektiği, son … alım tarihinin tespitinin isabetli olmadığı, cezai şartın kapsamının belirlenebilmesi için hükümde yer alan “sözleşme süresi sonuna kadar kalan süre için ” ifadesinden ne anlaşılması gerektiğinin , yani sözleşmenin ne zaman sona ereceğinin tespiti de gerektiği, taraflar müşteriye ilk … teslimatı yapıldığı tarihten itibaren yürürlüğe girmesinde anlaştıkları için sözleşmenin ilk teslimat tarihi olan 04/10/2012 tarihinden itibaren hesaplanacak olan 04/10/2017 tarihinde sona ermesi gerektiği, bu itibarla 13/03/2014 tarihinden 04/10/2017 tarihine kadar cezai şartın hesaplanması gerekeceği, buna göre 42 ay ve 21 gün için KDV hariç 300 Euro üzerinden hesaplanacak bedel 12.800 Euro + KDV olduğu, davalı tarafın kendisinden cezai şart talep edilemeyeceğini, ayrıca talep edilen cezai şartın ekonomik mahvına sebep olacağını ileri sürdüğü, hesaplanan cezai şartın TL karşılığı dava tarihi olan 18/07/2014 tarihli TCMB kur listesine göre efektif satış durumuna göre 1 Euro = 2,8863 TL olup, buna göre çevrildiğinde 36.973,50 TL yaptığı, davalı tarafın tacir olması neticesinde, tespit edilen cezai şart miktarı değerlendirildiğinde davalının ekonomik mahvına sebep olacağı iddiası doğru olmadığı, bu nedenle cezai şartın indirilmesi gerekmediği, davacı tarafın, cezai şart ile birlikte kar kaybı da talep ettiği, kanun koyucunun sözleşme cezasının alacaklının zararı olmasa bile istenebileceği hükmünü (BK 180/1) cezayı aşan zararın tazminin istenebilmesine ilişkin hükümle tamamladığı (BK 180/2), buna göre alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa, alacaklı ancak borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmesi halinde aşan miktarı isteyebileceği, eldeki davada ceza miktarı olan 36.973,50TL yi aşan kısmının tazminini isteyebileceği, kar kaybı talep edilebiliyor ise , davacı tarafın başka bir firma ile aynı nitelikte bir sözleşme yapabilmesi için gerekli makul sürenin tespit edilerek kar kaybı miktarının belirlenmesi gerektiği, çünkü davacının BK 52.maddesi uyarınca zararın artmasını önlemesi gerektiği (BK 114/2), bilirkişi heyetince davacının bu sözleşmenin feshinden sonra aynı yerde başka biriyle aynı türden sözleşme kurabilmesi için gerekli süre 75 gün olarak belirlenerek davacının kar mahrumiyet miktarı 9.216,51 TL olarak bulunduğu, buna göre cezai şart miktarı kar mahrumiyet miktarından fazla olduğundan cezayı aşan zarar bulunmadığı, kar mahrumiyeti ile ilgili davacının talepte bulunamayacağı sonucuna varıldığı, sözleşmenin 3.1 maddesi incelendiğinde; fesih halinde cezai şartın istenebilmesi hükme bağlanmış olmasına karşın kar kaybı istenebileceğine dair bu maddede hüküm olmadığı, davacının davalıya gönderdiği ihtarnamede de davacı cezai şartın ödenmesini, aksi takdirde kar kaybı için dava açacaklarını bildirmediği, bunlardan hareketle de davacının cezai şarta ilaveten kar kaybı isteyemeyeceği sonucuna varıldığı, davacı tarafça gönderilen 16/04/2014 tarihli ihtarnamede cevazi şartın ödenmesi için 3 gün süre verilmiş olup, buna göre davalının 20/04/2014 tarihinde de temerrüde düştüğünün anlaşıldığı, toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporu da göz önünde bulundurularak davalının sözleşmeyi fesihte haklı olmadığı, davacının cezai şart talebinde bulunabileceği, sözleşmedeki buna ilişkin hükmün genel işlem şartı sayılamayacağı, davalı tarafın tacir olması, incelenen ticari defter ve belgelerine göre cezai şartın tenkisinin gerekmediği, sözleşmede cezai şart ile birlikte kar kaybının da talep edilebileceğine dair hüküm bulunmadığı, davacının kar kaybı miktarının cezai şart miktarını aşmadığı, bu nedenle davacının kar kaybı talebinde bulunamayacağı” gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 36.973,50 TL nin 20/04/2014 tarihinden itibaren değişen oranda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:1-Davalı şirketin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinin ilk derece mahkemesince kabul edilmemesinin doğru olmadığına ilişkin istinaf : Davalı vekili dilekçesinde özetle “…davacının diğer satış yaptığı şirketlere nazaran daha yüksek zam oranları ile karşılaşmıştır. Davacı eşit kategoride bulunan şirketlere karşı eşit fiyatlandırma yapmamıştır. Bu nedenle sözleşme müvekkil şirket tarafından haklı nedenle feshedilmiştir. Dağıtıcı pozisyonunda ki davacı şirket eşit kategoride bulunan şirketlere karşı farklı fiyatlandırmalar ve zamlar uygulamıştır. Bu durum 5307 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’na aykırılık arz etmektedir. Ayrıca Dağıtıcı Davacı şirket 2013/Haziran döneminde gaz satışı yaptığı şirketlerin hepsine indirim uygulamışken, müvekkile zam yapmıştır. Bu yaptırım müvekkil şirketin diğer şirketler ile rekabet gücünü kırmayı amaçlamaktadır. Yine Davacı şirket tarafından yasal düzenlemelere aykırı olarak yapılan zamlar, müvekkil şirketin rekabet halinde bulunduğu diğer şirketlere yapılan indirimler göz önünde bulundurulduğunda, müvekkil şirketin çok büyük bir kar marjı mağduriyetine uğradığı açıktır. Sözleşme müvekkil şirket açısından sürdürülmesi beklenilmez bir hal almıştır. Bu nedenle müvekkil şirket sözleşmeyi haklı nedenle feshetmiştir. …” denilmektedir.2- Sözleşmenin cezai şartı düzenleyen hükümlerinin genel işlem koşulu olması nedeni ile dikkate alınmaması gerektiği yönündeki istinaf : Davalı vekilince dilekçesinde “… bilirkişi raporunda da bu noktaya değinilmiş ve tek tarafa cezai şart öngören, borçlu ile müzakere edilmeden konulan bu maddelerin genel işlem koşulu özelliği taşıdığı ve cezai şartın yazılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği tespitinde bulunulmuştur. Ancak Yerel Mahkeme gerekçesinde müvekkilin bir tacir olduğuna atıfta bulunarak T.B.K ‘nın 20.21. ve 25. Maddelerine göre değerlendirme yapılamayacağını belirtmiştir….” denilerek cezai şartla ilgili maddelerin uygulanmaması gerektiğini, kararın bu nedenle de hatalı olduğunu beyan etmiştir.3- Cezai şartın takdirinde davalının ekonomik mahvına neden olacağı halde aksi yönde rapor düzenlenmiş ve hükme esas alınmış olduğu yönündeki istinaf : Davalı vekili bu hususta dilekçesinde “…. cezai şartın belirlenmesinde, müvekkil şirketin ekonomik mahvına yol açmaması gözetilmelidir. Nitekim Yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporunda hiçbir araştırma verisi sunulmadan, dosya üzerinden cezai şart bedelinin, müvekkil şirketin ekonomik mahvına neden olmayacağı belirtilmiştir. Ancak bu tespitini herhangi bir araştırmaya dayandıramamıştır. ….” denilerek kararın hatalı olduğunu iddia etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava haklı nedenle fesih gerekçesine dayalı cezai şart ve kar mahrumiyeti alacaklarına ilişkindir.İlk derece mahkemesince sözleşmenin davacı yanca haklı nedenle feshedildiğine ilişkin tespitle alakalı olarak “….olağanüstü fesih belirli veya belirsiz süreli ve sürekli borç ilişkisinin haklı bir sebebin ortaya çıkması halinde vaktinden önce ileriye etkili olarak sona erdirme imkanı tanıdığı, sürekli borç doğuran bir sözleşmenin olağanüstü sebeple fesih edilebilmesi için fesih hakkını kullanacak taraf bakımından hukuki ilişkinin devamını çekilmez hale getiren bir olgunun varlığı arandığı, davalı tarafın, tacir sıfatına haiz olduğu, bu nedenle basiretli tacir gibi hareket etmesi gerektiği, sözleşmenin 8.2.maddesinde davacı tarafın yeni … fiyatını belirleme hakkına sahip olduğu açıkça öngörüldüğü, davacının diğer firmalara uyguladığı fiyatlar incelendiğinde; davacının davalı ile dava dışı diğer şirketlere uygulamış olduğu birim fiyat artışları hemen hemen aynı olduğu, bu nedenle davalının fesih gerekçesi olarak ileri sürdüğü haksız rekabet iddiası haklı sebep olarak değerlendirilemeyeceği,….” kanaati ile sonuca varıldığı görülmüştür.Sözleşmenin 8.2 maddesinde davacı yana keyfi fiyat belirleme gibi bir hak tanımamış, fiyat artışının ilave vergi,rüsum harç ve mükellefiyetler ile EPDK düzenlemeleri çerçevesinde fiyat değişikliği uygulayabileceği, kesinleşmeyen durum varsa geçici fiyat uygulanacağı, kesinleşmeye göre mahsuplaşma yapılacağı düzenlenmiştir. Bilirkişi raporunda fiyat artışlarının sözleşmenin 8.2 maddesindeki düzenlemeye göre tartışılıp irdelenmediği ve bu hususta bir kanaat içermediği görülmektedir. Ayrıca farklı şirketlere farklı fiyat uygulamasının makul göründüğüne ilişkin bilirkişi görüşünün tek dayanağı davacı vekilinin maliyet açıklamalarıdır. Bu açıklamaların teyidi de dosyada belgelendirilmiş ve denetlenebilir bir duruma gelmemiştir. Bu nedenle feshin haklı bir fesih mi yoksa haksız bir fesih mi olduğu yönündeki mahkeme sonucu da eksik inceleme ile oluşturulmuştur.Sözleşmenin ceza hükümlerinin genel işlem koşulları açısından incelenmesinde de tarafların tacir olmaları nedenine dayalı olarak sırf bu gerekçe ile incelenmemiştir. Oysaki sözleşmenin TBK nun yürürlüğünden sonraki bir sözleşme olması nedeni ile genel işlem koşulları denetimine tabi bir sözleşme olması, genel işlem koşullarının tacirler arasındaki sözleşmeler açısından da uygulanabilirliğinin bulunması karşısında bu husustaki mahkeme görüşü de yerinde değildir.Cezai şartın tenkisine ilişkin mahkeme gerekçesi yine sadece davalının tacir olması nedenine dayalı yapılmış olmakla objektif kriterler ile tartışılmamıştır.Bu nedenle davalı yanın istinaf başvurusu yerinde olmakla ; öncelikle fesihte haklı olan tarafın tespitine ilişkin olarak tarafların akdi ilişki boyunca ürün alımları, ürün alımlarına hangi fiyatın uygulandığı , fiyat artışının 8.2 maddedeki hangi gerekçe ile olduğu , aynı bölgede davacıdan aynı ürünü temin eden dava dışı şirketler ile yapılan sözleşmelerin mal alım miktarı, depolama, yol uzaklığı ,sevkiyat adedi vs. maliyeti etkileyen unsurlar açısından denetime elverişli şekilde mukayesenin yapılarak sonuca varılması açısından ek rapor veya yeni rapor alınması ile ; davacının talep edebileceği cezai şarta ilişkin olarak bir hesaplama yapılması durumunda ise ticari mahvına neden olup olmayacağının ayrıca objektif kriterlere göre tespiti yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden davalı yanın istinaf başvurusunun kabulü ile açıklanan eksikliklerin giderilip yerinde değerlendirilmesi için dosyanın iadesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1-Davalı yanın istinaf başvurususun KABULÜNE ; İlk derece mahkemesinin kararının 18/10/2016 tarih ve 2014/565 Esas 2016/572 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ; Yargılama yapılması açısından dosyanın HMK 353/ 1-a -6 maddesi gereğince GÖNDERİLMESİNE 2-İstinaf peşin harcının davalı yana iade edilmesine 3- İstinaf yargılama gideri olarak ; başvuru harcı 85,70 TL, 2 tebligat gideri 22,00 TL, posta gideri 27,40 TL olmak üzere toplam 135,10 TL yargılama giderinin davacı yandan alınıp davalı yana verilmesine 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a 6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere ve oy birliğiyle karar verildi . 17/10/2019