Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2459 Esas
KARAR NO : 2019/2148
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2017
NUMARASI : 2016/392 2017/135
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin davalıya faturalı mal teslim ettiğini, 36.195,70 TL tutarlı faturalara ilişkin davalının bir kısım ödeme yaptığını, ancak faturaların büyük bir kısmının ödenmediğini, bu ndenle müvekkilinin cari hesaplarının 28.817,16 TL alacağı oluştuğunu, bu alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının dosyaya irsaliye sunmadığını, dava konusu faturaların müvekkili defterlerinde kayıtlı olmadığını, davacının tanık dinletme talebine muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının 2 adet faturaya dayandığı sevk irsaliyeleri ile faturaların birbirini teyit ettiği, irsaliyelerden davalı yetkilisi … teslim alan adına imzasının bulunduğu, davalının ödemeleri mahsubu sonucunda davacının bakiye 26.907,98 TL alacağının kaldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalının itirazının 26.907,98 TL üzerinden iptaline ve %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; mahkemenin dilekçeler teatisi aşaması tamamlanmadan ön inceleme günü vererek ön inceleme duruşması yaptığını, ilk celsede dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verildiğini, bu durumun savunma hakkını kısıtladığını, davacının dilekçelerinde irsaliyeden hiç bahsetmediğini, raporun hükme esas alınacak nitelikte olmadığını, müvekkili defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, buna göre müvekkilinin davacıdan 9.285,60 TL alacaklı olduğunu, bilirkişi incelemesi tarihine kadar dosyada mevcut olmayan irsaliyelerin hükme esas alındığını, bu nedenle sonradan ibraz edilen irsaliyelere itiraz ettiklerini ve delil olarak hükme esas alınmamasını talep ettiklerini, aksi halde dahi verdikleri beyanları mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkilinin İsveç’teki bir firmadan gelen siparişler için davacı ile model çalışması yaptığını, modellerin uygun görülmesi üzerine davacı tarafından imalata geçildiğini, ancak müvekkilince yurtdışına gönderilen malların, yurtdışındaki müşteri tarafından ayıplı olduğunu elektronik posta ile bildirildiğini, davacının malları hem süresinde teslim etmediğini, hemde siparişe uygun imal etmediğini, alıcı firmanın malları kabul etmediğini, bir kısım mallar için indirim istediğini, diğer malların tamamını da iade ettiğini, ayıpları gösteren fotoğraf ve yazışmaların dosyaya mübrez olduğunu, müvekkilinin ayıp iddiaları ile ilgili İsveç’e giderek malları kontrol ettiğini, ayıpları yerinde inceleyerek davacıya bildirdiğini, dava konusu faturaların 28.11.2014 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, müvekkilinin de 04.12.2014 tarihinde faturaları iade ettiğini, malların yurtdışında olduğunu bildirdiklerini, müvekkilinin ayıplı imalat nedeniyle zarara uğradığını, rapora itiraz ettiklerini, yeni bir rapor aldırmak istediklerini, ancak mahkeme bu hususların değerlendirilmediğini bildirmiştir.Davacı tarafından, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında; 28.817,16 TL’nin tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalının borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, takibin dayanağının fatura olarak gösterildiği, icra dosyasında 2 adet fatura ile 2 adet irsaliye fotokopilerinin bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 19.08.2016 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasında tekstil ürünü alım satımına dair 2014 yılında ticari ilişki kurulduğu, davacının takibe konu faturaların ve faturalara ait irsaliyeleri davalı yetkilisine imzalattığı, davalının ödemeleri sonucunda davacının 26.907,98 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirilmiştir.Dava konusu faturaların 30.09.2014 tarihli 28.179,84 TL bedelli ve 03.10.2014 tarihli 10.911,52 TL bedelli tekstil ürünlerine ilişkin olduğu, faturalarla ilgili irsaliyelerin incelenmesinde ise; teslim alan kısımlarında … isminin yazılı olduğu ve tarihleri ile içeriklerinin faturalarla aynı olduğu görülmüştür.Davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı sunulan itiraz dilekçesinde; müvekkilinin ticari defterlerinin 9.285,60 TL alacak gösterdiğini, buna rağmen bilirkişinin müvekkili aleyhine görüş belirttiğini, irsaliyenin sonradan sunulması nedeniyle dikkate alınmaması gerektiğini, aksi halde dahi müvekkilince hatalarla ilgili davacıya elektronik posta gönderildiğini, malların yurtdışı firma tarafından alınmadığını, bir kısım mallar için indirim isteyip diğer malları iade ettiğini, durumun davacıya bildirildiğini, davacı tarafından düzenlenen faturaların 28.11.2014 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, müvekkilince süresinde 04.12.2014 tarihli ihtarname ile iade edildiğini, iadeye ilişkin ihtarnameye davacının cevap vermediğini, müvekkilinin zarara uğradığını bildirmiş, ayrıca dilekçesi ekinde bir kısım fotoğraflar ve elektronik postalar sunduğu görülmüştür.Davalı tarafından davacıya gönderilen 04.12.2014 tarihli ihtarnamede; malların ayıplı olduğunu ve faturalara itiraz ettiklerini ve uğradıkları zararın tahsilini istedikleri bildirdikleri görülmüştür
GEREKÇE:Dava, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalının aldığı mal bedellerini ödemediğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davaya dayanak yapılan icra dosyasının incelenmesinde; takip dayanağı olarak fatura gösterildiği ve icra dosyası içerisinde de iki adet fatura ile iki adet irsaliye fotokopilerinin bulunduğu görülmüştür. Mahkemece her ne kadar bilirkişi raporu hükme esas alınmış ise de, davalı tarafından bilirkişi raporuna gerekçeleri gösterilmek suretiyle ayrıntılı şekilde itiraz edilmiştir. Davalı tarafından sunulan itiraz dilekçesi ekinde yer alan ihtarname içeriğinden davalının takibe dayanak yapılan 30/09/2014 tarihli ve 03/10/2014 tarihli faturaların 28/11/2014 tarihinde kurye ile kendilerine ulaştırdıklarını belirterek 04/12/2014 tarihli ihtarname ile bu faturalara itiraz ettikleri, gönderilen malların ayıplı olduğu yolunda beyanda bulundukları, yine itiraz dilekçesi ekinde ayrıca bir kısım elektronik postalar ile fotoğraflar sundukları görülmüştür. Esasen davalı taraf, rapora itirazlarında da dava konusu malların ayıplı olduğu yolunda savunmada bulunmuştur. Bu durumda mahkemece davalının ayıp savunması üzerinde durularak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin açıklanan yönlerden kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2017 tarih, 2016/392 esas, 2017/135 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıdaki gerekçede belirtildiği üzere davalının ayıp savunması üzerinde durularak ve tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Bu aşamada davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 6-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 20,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 105,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/10/2019