Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2421 E. 2019/2109 K. 15.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2421 Esas
KARAR NO : 2019/2109
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/01/2017
NUMARASI : 2014/1216 2017/13
DAVANIN KONUS: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 2013 yılı Ocak ayından itibaren ticari ilişki başladığını, Ocak 2013 – Nisan 2014 arası davalının toplam 23.017,57 TL cari hesaptan borcu bulunduğunu, hiçbir ödeme yapmadığını, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibi neticesinde davalının kısmi ödeme yaptığını ve borcun 19.480,76 TL’lik kısmına itiraz ettiğini ve bu kısım için takibin durmasına yol açtığını belirterek itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki ilişkinin münakit sözleşmeler kapsamında yürütüldüğünü, müvekkilince sözleşmeye dayalı olarak kesilen faturaların davacı tarafından itiraza uğramadan kesinleştiğini, cari hesap kat edilmeden alacağın icra takibine konu edilemeyeceğini, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, sözleşmenin 10.maddesine göre anlaşmanın herhangi bir şekilde sona ermesi halinde satıcının tüm ürünleri almakla yükümlü olduğunu, yine 9.maddeye göre bozuk ürünler ile satılmayan ürünlerin satıcı tarafından iade alınacağını, davacının 25/11/2013 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 31/12/2013 tarihi itibariyle sona erdirileceğini bildirdiğini, müvekkilinin de 26/12/2013 tarihli ihtarname ile müvekkili nezdinde bulunan satılmamış ürünlerin iade alınmasının ihtar edildiğini, ancak davalının iade prosedürünü yerine getirmeden takip başlattığını, sözleşme uyarınca müvekkili defterlerinin delil niteliğinde bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı nezdinde iadeye konu malların bulunup bulunmadığı, davalının düzenlediği iade faturasının davacıya tebliğ edilip edilmediği noktalarında toplandığı, davalı tarafından düzenlenen iade faturasının davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı gibi tebliğine ilişkin belge de ibraz edilmediği, buna göre davalı tarafın düzenlediği faturaların dikkate alınmayacağı, davacının takip tarihi itibariyle 22.616,00 TL alacaklı olduğu, davalının ödediği 3.536,81 TL’nin mahsubu ile davacının bakiye 19.079,19 TL alacağının kaldığı gerekçeleriyle bu miktar üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkilinin 2014 Eylül ayında yapılan ödeme itibariyle davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin kesin delil niteliğini haciz defter ve kayıtlarında bulunan fatura bedellerinin davacıda kayıtlı olmamasının önemli olmadığını, sözleşmenin 9.maddesi gereğince davacının iade alma yükümlülüğünün bulunduğunu, buna rağmen davacının iade almaktan imtina ettiğini, cari hesap kat edilmeden ve mutabakat sağlanmadan cari hesaba dayalı iddiaların takibe konu edilmesinin doğru olmadığını, uyuşmazlığın davacının ticari defterlerinin hatalı ve usulüne uygun tutmamasından kaynaklandığını, müvekkili defterlerinin düzenli ve usulüne uygun bir şekilde tutulduğunu, buna göre müvekkilinin borcu olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından 20/08/2014 tarihinde 23.017/57 TL cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı ve davalının kısmi itirazı sonucu takibin durduğu, davalının itirazında 3.536,81 TL dışında kalan bakiye kısma, faiz tür ve oranına itiraz ettiği görülmüştür. Taraflar arasında 21/05/2013 tarihinde ekinde sipariş, iade ve lojistik bilgileri, ödeme vadesi ve satın alma koşulları, aktivite planlama bilgileri olan tedarikçi anlaşma formunun imzalandığı, satın alma şartlarının 9.maddesinde iade hususunun düzenlendiği, buna göre her türlü bozuk ürün ve ambalaj, etiket hatası, müşteri kaynaklı veya her ne sebeple olursa olsun satılmayan ürün veya son kullanma tarihi geçen ürünler satıcı tarafından iade alınacağı, satıcıya bildirim yapıldıktan sonra 15 gün içinde alınmayan iadelerin alıcı tarafından kargo ile gönderileceği, II/7 maddesinde ise uyuşmazlık halinde davalının defter ve kayıtlarının geçerli olacağının kabul edildiğinin hükme bağlandığı görülmüştür. Davacı tarafından 25/11/2013 tarihinde çekilen ihtarnamede; 31/12/2013 tarihi itibariyle ticari faaliyetin sona erdirileceğinin bildirildiği, ihtarnamenin 29/11/2013 tarihinde davalıya tebliğ edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacı defterlerinde takip tarihi itibariyle davalıdan 22.616,00 TL alacaklı bulunduğu, davalı defterlerinde ise takip tarihi itibariyle davacıya 7.333,31 TL borçlu bulunduğu, davalının 2014 yılı Eylül ayında icra dosyasına 4.100,00 TL havale yaptığı, icra kesintilerinden sonra davacıya ödenen 3.536,81 TL’nin davacı borcu olarak davalı defterlerine kaydedildiği ve 31/12/2014 tarihi itibariyle davalının davacıya 3.796,50 TL borçlu olduğunun görüldüğü, taraf defterleri arasındaki farkın 0.03 TL’lik kısmın 2013 yılı açılış kaydından kaynaklandığı, 2.451,31 TL’lik Aralık ayı verilen hizmet açıklamalı fatura ile 12.183,50 TL’lik hizmet faturasının davalıda kayıtlı olup davacıda kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, yine 647,94 TL’lik 2013 pirim farkı faturasının davalıda kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, 401,57 TL’lik iade faturasının ise davacıda kayıtlı olup davalı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, davalı tarafından düzenlenen faturaların davacıya tebliği ile ilgili herhangi bir belgenin sunulmadığı, buna göre davalının tanzim ettiği faturaların kabulü halinde takip tarihi itibariyle davalının davacıya 7.333,25 TL borçlu olduğu, bu faturaların kabul edilmemesi halinde ise davalının, davacıya 22.616,00 TL borçlu olduğu hususlarının bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki kısmi itirazın iptaline ilişkindir. Davacı tarafça düzenlenen satış faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın davalı tarafından düzenlenen hizmet ve pirim farkı faturalarının davacı defterlerinde kayıtlı olmamasından yine davacı tarafından düzenlenen 401.57,00 TL’lik iade faturasının ise davalı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı alınan bilirkişi raporu içeriğinden anlaşılmaktadır. Davalı tarafın düzenlemiş olduğu hizmet faturalarının içeriğindeki hizmetlerin verildiği, pirim farkı faturasına konu pirim farkı alacağına hak kazanıldığı davalı tarafça usulüne uygun delillerle kanıtlanamamıştır. Davalı taraf savunmasını daha çok taraflar arasındaki sözleşmenin 9.maddesinde yer alan iade yükümlülüğüne dayandırmıştır. Sözleşmenin iade hususunu düzenleyen 9.maddesinde her türlü bozuk ürün, ambalaj ve etiket hatası müşteri kaynaklı veya her ne sebeple olursa olsun satılmayan ürün veya kullanma tarihi geçen ürünlerin satıcı tarafından iade alınacağı, satıcıya bildirim yapıldıktan sonra 15 gün içinde alınmayan iadelerin alıcı tarafından kargo ile gönderileceği hükme bağlanmış ise de, davacının iade almaması halinde davalının iade edilecek malları kargo ile davacıya göndermesi gerektiği, oysa davalının bu gönderme işlemini yaptığının iddia ve ispat edilemediği dosya içeriğinden anlaşılmış olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Öte yandan davalı taraf istinafında davacının düzenlemiş olduğu 401,57 TL’lik iade faturasıyla ilgili açıkça bir istinaf talebinde bulunmamıştır. HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlarla sınırlı olarak yapılacağından ve ileri sürülmeyen bu husus kamu düzenine aykırılık teşkil etmediğinden dairemizce değerlendirilmemiştir. Yine davalı tarafça sözleşmede müvekkili defterlerinin esas alınacağının hükme bağlandığı ileri sürülmüş ise de, söz konusu ticari defterlerin tek taraflı olarak tutulduğu, bu tür kayıtların delil olarak değerlendirilebilmesi için diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtların buna aykırı olmaması veya hiçbir kayıt içermemesi, yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Davalı defterlerindeki borcunun olmadığına dair kayıtlar dayanak belgelerle tevsik edilemediğinden, bu yöndeki istinaf talebi de yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 1.303,30 TL harçtan, peşin alınan 326,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 977,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.15/10/2019