Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2389 E. 2019/2080 K. 11.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2389 Esas
KARAR NO : 2019/2080
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2016
NUMARASI : 2013/243 E. – 2016/254 K.
DAVANIN KONUSU: 556-Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti ile Men ve Ref’i
KARAR TARİHİ: 11/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili … dünyanın önde gelen firmalarından biri olup tanınmış birçok markanın sahibi olduğunu, Türkiye’de gıda, kozmetik, temizlik bakım ürünleri guruplarında birçok tanınmış markasının bulunduğunu, bu markalardan biri olan … çay markasının ürünlerinden biri olan… adlı ürünün orijinal ve özgün ambalaj tasarımının fikir sahibi ve ilk kullanıcısı olduğunu, normal çayda kullandığı sarı renk ağırlıklı kompozisyonu ve … denilen çay türü için kullandığı siyah ağırlıklı kompozisyonunun tamamen müvekkilinin yaratımı olduğunu, müvekkilinin marka hakkı ile birlikte bu tasarımların da hak sahibi olduğunu, bu tasarımların uzun yıllara dayalı kullanımı ve reklamı ile müvekkili markasıyla özdeşleştiğini, davalının … isimli yiyecek sektöründeki markasının çay gurubu olan “…” ve “…” isimli poşet çay ürünlerinin ambalajlarının, müvekkilinin … ürün ambalajları ile ayniyet derecesinde benzediğini, bu nedenle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluştuğunu, davalını haksız kazanç elde ettiğini, bu kullanımlarla ilgili olarak daha önce de mahkememizde açılan ve TPE nezdindeki tescil başvuruları ile Ankara mahkemelerinde açılan davaların müvekkil lehine sonuçlandığını, ancak davalının hiçbir teknik, maddi ve ticari zorunluluk yokken ve sonsuz seçenek mevcut iken bu fiillerine devam ederek önemli kabul edilmeyecek küçük değişiklerle ve kötü niyetle kullanımı sürdürdüğünü iddia ederek, tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile durdurulmasını, tecavüz sonucu gerçekleşen haksız rekabetin ortadan kaldırılmasını, tecavüzlü ürünlere el konularak imhasını ile verilecek hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davada öncelikle yetki ve derdestlik itirazında bulunduklarını, müvekkilinin davacı şirketten sonra Türkiye’deki en büyük paya sahip firma olduğunu, 1985 yılından bu yana çay sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkili markasının tanınmış marka olduğunu, davacının iltibas saydığı ambalaj tasarımlarının davacı adına tescilli olmadığını, tam tersine müvekkilinin kullandığı marka ve ambalaj tasarımlarının tescilli olduğunu, bu tasarımlar arasında iddia olunan benzerliklerin bulunmadığını, davacının ise tescilli olmayan ve kullanmadığı ambalaj örneklerini karşılaştırmaya ve davaya esas tuttuğunu, öncelikle bu kullanımlarını ispat etmesi gerektiğini ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/12/2016 tarihli 2013/243 Esas-2016/254 Karar sayılı kararıyla; ” her ne kadar yapılan incelemelerde bilirkişilerin ağırlıklı olarak davacının tescilli … esas unsurlu … ve … + şekil unsurlu ve benzer markalarına ve bu ambalaj şekil markaları altında ürettikleri ürün ambalajlarına, davalıların … markaları ile tecavüzde ve haksız rekabette bulundukları yolunda görüş belirtilmiş ise de, davalıların dava tarihinden önce TPE nezdinde yaptıkları her iki şekil markasına uygun olarak ürün ambalajlarını yaptıkları ve dava açıldığı sırada başvuru halinde olan ve yargılama sırasında tescil edilen markalar doğrultusundaki kullanım sebebiyle tecavüz ve haksız rekabet iddialarının ise yasal hakka dayalı kullanım sebebiyle oluşmayacağı ” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin … olarak bilinen ambalaj kompozisyonları üzerinde öncelikle ve tek fikir sahibi olduğunu, ambalajlar üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, dilekçede yer verilen emsal Yargıtay kararlarında vurgu yapılan öncelik ilkesinin doğru şekilde uygulanması ile haksız sonuca yol açan mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini,-Mahkeme kararında etkili olan “tescil her zaman hukuka uygun sayılmalıdır” ilkesinin mutlak surette uygulanmaması gerektiğinin 16 Şubat 2012 tarihli ABAD kararı ile açıklığa kavuştuğunu, öncelik ilkesi çerçevesinde, farklı tarihli iki tescilin çatışması durumunda, sonraki tescilin ancak önceki tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde üstünlük elde edebileceğinin altının çizildiğini,-Davalının uzun süredir bilerek ve isteyerek müvekkilinin ambalaj örneklerini takip ederek , zaman zaman ayniyete yakın benzerlik zaman zamanda tecavüz teşkil eden benzerlik yaratıldığını, davalının kötüniyetli olduğunu,
-Davalı kullanımlarının tecavüz teşkil ettiğinin aşikar olduğunu,-Ürünlerin aynı türden üstelik marketlerde yan yana satılan çay ürünleri üzerinde kullanıldığını, haksız rekabet yaratıldığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin dava konusu emtialarına ilişkin TPE nezdinde tescil başvurusunun dava tarihinden önce yapılarak, başvurunun tescil ile sonuçlandığını, marka korumasının başvuru tarihinden itibaren başlayacağından artık tescilli bir markanın kullanılıyor olmasından dolayı artık marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olmayacağını, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde yer alan kötü niyet iddialarının hukuki mesnetten uzak olduğunu beyanla, davacı istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep ettiği , dilekçesinde ayrıca “temyiz taleplerinin kabulünü “de istediği anlaşılmışsa da, sehven yazıldığı, istinaf başvurusunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Davalı vekilinin derdestlik itirazının; mahkemenin 2014/175 Esas sayılı dosyasında, davacının tescilli markalarına davalı yanın … ürün ambalajlarının o tarihteki haliyle kullanmaları suretiyle tecavüz ve haksız rekabet iddialarında bulunulduğu, davalının bu ürün ambalajlarını değiştirerek kullandıktan sonraki fiiline dayalı olarak işbu davayı açtığı, bu davaya konu davalı fiilinin iddia edilen dosyadaki davalı fiilinden farklı ve değişik ambalajlara ilişkin olduğu gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince alınan 03/02/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davacı yan markaları ile davalının black label markalı ürün ambalajları karşılaştırma olarak incelenmiş, ambalajlardaki sarı rengin baskın, yeşil rengin ise tamamlayıcı olarak kullanıldığı, bu ambalajların tasarımlarını oluşturan ögelerde biçim, yapı, doku, renk, ambalaj üzerindeki konum ve oranlar itibariyle davacının markalarını kullandığı ürün ambalajlarının görsel olarak benzer olduğu, karıştırılmaya neden olabileceği, …. markalı ürün ambalajı ile davacı yanın aynı ibareli markası karşılaştırıldığında, ambalajların içerdikleri ürüne atıf yapacak biçimde siyah içerisine gri tonlamanın baskın kullanılan zemin ve doku yapısına sahip olduğu, yine ambalaj tasarımlarının biçim, yapı, doku, renk ve üzerindeki konum ve oran yapısı itibariyle karıştırılmaya müsait olduğu, tüketiciler nezdinde karıştırmaya neden olabileceği hususunda görüş belirttikleri anlaşılmıştır. Bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine, ilk derece mahkemesinin üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verdiği, iki tasarım uzmanı bilirkişinin 05/11/2015 tarihli raporunda; tasarım açısından geniş seçenek özgürlüğü bulunmasına rağmen davalının ürün ambalajlarının davacı ürün ambalajları ile ayniyet derecesinde benzer olmamasına rağmen, bilgilenmiş kullanıcı nezdinde iltibasa neden olacak şekilde benzer olduğunu beyan ettikleri , marka uzmanı bilirkişinin ayrık rapor düzenlediği davacı markaları ile davalı kullanımlarının işaretsel açıdan benzer olduğu, kapsadıkları ürünlerine aynı olduğu, sınıfsal incelemede de, ürünlerin ayniyet derecesinde benzediği, dolayısıyla marka hakkının ihlal edildiği ve davalının endüstriyel tasarımına dayalı kullanımı sebebiyle vaki itirazının yerinde olmadığı şeklinde görüş belirtildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince ikinci heyet raporunun denetime müsait olmadığı ve raporlar arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle üçüncü kez rapor alındığı 22/06/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı yanın lipton … tea + şekil markası ile lipton earl grey tea …k + şekil markasının davalının doğuş earl grey tea, doğuş black label tea ibarelerini markasal kullandığı ürün ambalajları suretiyle davacı yanın markalarına tecavüzde bulunduğu, ayrıca haksız rekabet fiilinin de oluştuğu, ancak çay emtiası için 30. Sınıfta davalının mevcut her iki marka başvurusunun tescil edilmesi halinde tecavüz ve haksız rekabet iddialarının yerinde olmayacağı yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı … + Ambalaj Şekil ibareli markanın 30. sınıfta 12/5/2009 tarihinden itibaren, 208117 sayılı… Şekil markasının aynı sınıfta 24/3/1999 tarihinden, .. sayılı … Şekil markasının aynı sınıfta 26/7/2002 tarihinden, 2003/11156 sayılı … ibareli markanın 5, 30 ve 32. sınıflarda 9/5/2003 tarihinden itibaren, … sayılı ….+ şekil markasının 30. sınıfta 2/4/2004 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu görülmüştür. TPMK kayıtlarından; .. sayılı “… şekil markasının, 2013/58288 sayılı … şekil markasının , .. sayılı…şekil markasının ve … sayılı … şekil markasının 02/07/2013 başvuru tarihinden itibaren 15/05/2015 tarihinde davalı adına tescil edildiği görülmüştür.Davanın 14/11/2013 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalının “…” ve “…” demlik ve bardak poşet ürün ambalajlarının, davacının tescilli şekil markalarına ve çay ambalajlarında kullanılan tasarımlara tecavüz ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’i, oluşan maddi durumun giderilmesi ve verilecek kararın ilanını talep ettiği görülmüştür. Davalının tecavüz iddiasına konu her iki ürün ambalajlarının şeklini içerir marka başvurularının, 02/07/2013 tarihinde TPMK nezdinde, dava açılmadan önce yapıldığı, yargılamanın devam ettiği aşamada ve incelemeler sırasında her iki marka başvurusunun devam ettiği ve yargılamanın son aşamasında 15/05/2015 tarihinde davalı adına tescil edildiği görülmüştür.Dava tarihinde yürürlükte olan 556 Sayılı KHK’nın 6. Maddesinde “marka korumasının tescil yolu ile elde edileceği” ve başvuru tarihinden itibaren markanın sahibine koruma sağlayacağı kabul edilmekle davalı yönünden, dava tarihinden önce yapılan marka başvurusunun, davalının kullanımını meşru ve hukuka uygun hale getireceği, 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren ve istinaf incelemesi sırasında yürürlükte olan 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 155. Maddesinde “Marka patent ve tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez ” hükmünün geriye yürütülemeyeceği, her davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan yasal mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği ABAD kararının, yasal düzenleme karşısında yorum yoluyla emsal teşkil etmesinin mümkün olmadığı gibi istinaf dilekçesinde yer verilen “öncelik hakkına” ilişkin Yargıtay kararlarının, hükümsüzlük davalarına ilişkin olduğu, davacının işareti ilk kullanan ve ayırt edicilik kazandıran kişi sıfatıyla hak sahipliğine yönelik iddiasının dinlenemeyeceği, davalının tescil kapsamındaki kullanımının kötü niyetli olduğu iddiasının da dinlenemeyeceği, ilk derece mahkemesinin kararının ve gerekçesinin yerinde olduğu kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4- Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 11/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.