Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2289 E. 2021/1372 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2289 Esas
KARAR NO: 2021/1372
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2016
NUMARASI: 2014/852 2016/954
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında bayilik sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin 12.maddede düzenlendiği şekilde feshedilmeyerek kendiliğinden yenilendiğini, taraflar arasında düzenlenen 01/01/2013 – 31/12/2013 tarihli sözleşme ile müvekkilinin faaliyet alanının sınırlandırıldığını, sözleşmenin bitimine 3 ay kala bildirimde bulunulmadığı için 31/12/2014 tarihine kadar yenilendiğini, bu durumun 11/02/2014 tarihli yazıdan da anlaşılacağı üzere davalının kabulünde olduğunu, müvekkilinin edimlerini tam olarak yerine getirdiğini, ciro hedeflerine ulaşması sonucunda pirimle ödüllendirildiğini, davalının 02/01/2014 tarihli gönderdiği yazıda sözleşmenin 31/03/2014 tarihinde feshedilmesinin düşünüldüğünü belirttiğini, müvekkilince cevabi olarak verilen 16/01/2014 tarihli ihtarnamede davalı tarafın görüşmeye çağrıldığını, ancak davalının 11/02/2014 tarihli yazıyla sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi yönden zarara uğradığını belirterek sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespiti ile belirsiz alacak davası olarak 10.000,00 TL maddi , 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında 1 Ocak 2013-31 Aralık 2013 dönemi için bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereğince davacının yeteri kadar satış elemanı, araç, iş yeri, depo alanı ve satış yeri oluşturmakla yükümlü kılındığı, yine davacının müşteri ile ilgili aksiyonlarını davalıya bildirmekle yükümlü olduğu, satış raporlarını davalıyla paylaşması gerektiğini, yıllık ve üç aylık satış planları hazırlayıp davalıya iletmesi gerektiğini, ayrıca müvekkili ile rekabet etmeyeceğini, davalının direk satış yaptığı müşterilere satış yapmayacağı ve yaptırmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, davacının belirtilen bu edimlerine aykırı hareket etmesi, mali vecibelerini zamanında ikmal etmemesi, haksız rekabette bulunması halinde sözleşmenin feshedileceğini kabul ettiğini, taraflar arasındaki 1 Ocak 2013 tarihli sözleşmeyle önceki sözleşmelerin iptal edildiğini, buna rağmen davalının 1 Ocak 2013 ila 11 şubat 2014 arasında kendisinin de aynı çatı altında olduğu dava dışı şirketlerle faaliyetlerine devam ettiğini, bölge sınırlaması, rekabet etmeme kuralları, başka firmaya ait benzer ürünlerin alımı ve pazarlanması kurallarının ihlal edildiğini, müvekkilinin çıkarlarının gözardı edildiğini, davacı ve tüm grup şirketlerinin birlikte hareket ederek grup şirketlerinin ürettiği ya da ithal ettiği rakip ürünlerin yer aldığı kataloglarda görüleceği üzere davalının ürettiği kimyasalların muadili üretilerek veya satın alınarak satışının yapıldığını, davacının satış bölgesinde yeteri kadar satış elemanı, araç, iş yeri, depo alanı ve satış yeri oluşturmadığını, kendi faaliyetleri ve müşterileriyle ilgili aksiyonları davalıya bildirmediğini, satış raporlarını paylaşmadığını, bu ihlallerin ciroya da yansıdığını, 2013 yılındaki cironun 2012’ye göre düştüğünü bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalı tarafından davacı grup şirketlerinin aynı kimyasal ürünleri sattığının kanıtlandığı, dava dışı şirketlerin kataloglarının bu hususu teyit ettiği, davalının, karşı tarafın sözleşmenin 3 ve 4.bentlerindeki sorumluluğunu yerine getirmediği şeklindeki savunmalarına davacının karşı çıkmadığı, bu konuda delil ve belge sunmadığı, sözleşmedeki yükümlerine uygun olarak belirtilen bilgileri davalıyla paylaşmadığı, bu durumun bilirkişi raporuyla da tespit edildiği, dolayısıyla yeniden rapor almaya gerek görülmediği, davalının sözleşmeyi feshinde haklı olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davalının delil listesi ekinde yer alan evrakları tebliğ ettirmediği gibi bu konuda ibraz ettikleri belge ile bunun tebliğini istediklerini, irsaliyelerin Herkim firmasına ait olmadığının açıkça görüldüğünü, mahkemenin 24/05/2016 tarihli duruşmada davalının inceleme günü sunulan 04/04/2016 tarihli dilekçesi ve eklerinin dikkate alınmaması, bu tarih öncesinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler kapsamında rapor vermesini istediğini, ancak bilirkişinin davalı vekilinin 04/04/2016 tarihli dilekçesine atıf yaptığını, davalı vekilinin bu belgelerin önceden sunulduğunu ispat edemediğini, ayrıca davalı vekilinin 06/12/2016 tarihinde kendilerine tebliğ dahi edilemeyen 2 adet belge daha ibraz ettiklerini, bu belgelerin ne zaman, kimler tarafından üretildiği ve imzalandığının şüpheli olduğunu, süresinde ibraz edilmemiş olduğunu, sayfaların tarihlerinin 23 Mayıs 2013 ve 22 Temmuz 2013 olduğunu, bunların sunulmasına muvafakat etmediklerini, mahkemenin bu hususları araştırmadığını, ancak bu belgelerin rapora esas alındığını, raporun da hükme dayanak yapıldığını, bu usule aykırılıklar nedeniyle kararın kaldırılması gerektiğini, raporun ihtilaf aydınlatmaktan uzak olduğunu, gerekçe içermediğini, davalının iddialarının tekrardan ibaret olduğunu, anılan şirketlerin varlığının davalının iddialarını ispatlar nitelikte olmadığını, davalının ortak yöneticilere sahip olduğunu iddia ettiği diğer şirketlerin davalının uzun süredir bilgisi dahilinde olup aynı sökterde olan tacirlerin birbirlerinden, birbirlerinin ürününden haberdar olmamalarının inandırıcı olmadığını, kaldı ki davalının sözleşme süresince müvekkili ve adı geçen firmalara hiçbir şekilde ürün gamını değiştirmediklerini, buna rağmen bu şirketlerin deri kimyasalları sattığını bilmiyorduk demenin hakkaniyete uygun düşmediğini, müvekkili ve davalının, davalı ile müvekkili şirket ortaklarının yer aldığı farben firması ile ticari ilişkilerinin uzun dönemdir devam ettiğini, hatta davalının … şirketindten hem mal aldığını, hem de sattığını, hukukçu ve mali müşavir bilirkişinin kimyasallarla ilgili fatura içeriklerini inceleyerek davalının grup şirketleri aynı kimyasal ürünleri sattığına ilişkin irsaliyeleri ibraz ettiği şeklinde görüş bildirdiklerini anlayamadıklarını, davalının haksız rekabet ididası kapsamında sunduğu irsaliyelerin UYAP’ta okunaksız olduğu, taleplerine rağmen tebliğ edilmediğini, sunulduğunda da davalı tarafça kapatılan kısımları haricinde irsaliyelerin Herkim firmasına it olmadığının açıkça görüldüğünü, bu evrakların bir kısmının müvekkiline değil dava dışı … ve 2012 yılına ait olduğunun görüldüğünü, oysa dava konusu dönemin 01/01/2013 tarihli sözleşme dönemine ilişkin olduğu, 01/01/2013 tarihinden itibaren geçerli sözleşme bölge belirlenerek imzalanmış olup irsaliyelerdeki ürünlerin bu bölgelere satılıp satılmadığının anlaşılamadığını, buna rağmen bilirkişilerin okunaksız ve tasdiksiz belgeleri incelemeksizin delil olarak kabul etmelerinin doğru olmadığını, davalının fesih talep edilen ilk yazısında müvekkilinin sözleşmeye aykırı davranışlarını gösteremediğini, deri sektöründeki bazı gelişmeleri bayilik ilişkisini etkilediğinden ikale teklif ettiğini, nitekim davalının bu tarihte fesih gerekçesi olmadığının bilincinde olduğunu, talimatla alınan bilirkişi incelemesinde bilirkişi tarafından talep edilen … kimya ile imzalanan sözleşmelerin davalı vekili tarafından dosyaya ibraz edilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, davalının müvekkili ile sözleşme ilişkisini bitirmeden … kimya ile sözleşme imzaladığını, hiç kimsenin kendi kötüniyetinden faydalanamayacağını, raporun özentisiz hazırlandığını, sözleşme kapsamında inceleme yapılmadığını, müvekkilinin sözleşmede belirtilen bölgeler haricindeki yerlere mal satma serbestisinin bulunduğunu, müvekkilinin sadece davalının bayiliğini yürütmediğini, davalının 06/12/2016 tarihinde ibraz ettiği yazıların usuli ve maddi anlamda kabulünün mümkün olmadığını, gerekçeli kararda bir kısım tanık ifadelerine yer verilmiş ise de, bu ifadelerin esasa dair kısımlarının değerlendirme dışı bırakıldığını, raporda ise tamamı lehe olan ifadelerin hiç değerlendirilmediğini, tanık ifadelerinin tamamının müvekkili lehine olup bilirkişilerin ve mahkemenin bu ifadelerden müvekkili lehine sonuç çıkaramamalarının anlaşılamadığını, bu durumun kabul edilir nitelikte olmadığını, davalının tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere fesih süresini kaçırdığını, bu nedenle yenilenen sözleşmenin feshinin gerekçelerinin geçersiz olduğunu, bilirkişinin duruşmada dinlenilmesi talebinin red olunmasının da doğru olmadığını, dosyanın itirazları doğrultusunda yeni bir bilirkişiye gönderilmesi gerektiğini bildirmiştir. Taraflar arasında 1 Ocak 2013 ila 31 Aralık 2013 arasında geçerli olmak üzere 1 yıl süreli sözleşme imzalandığı, sözleşmede taraflardan birinin sözleşmenin bitiş tarihinden en az 3 ay önce yazılı olarak karşı tarafa bildirim yapacağı, bu şekilde sözleşmenin feshedileceği, aksi halde sözleşmenin birer yıllık sürelerle otomatik olarak uzayacağının hükme bağlandığı, taraflar arasındaki daha önceki tüm sözleşmelerin iptal edildiği belirtilmiştir. Sözleşmenin 2.maddesinde; bayinin sözleşmeye aykırı hareket etmesi, mali vecibelerinden birini yerine getirmemesi, haksız rekabette bulunması, teminatların zamanında tebliğ edilmemesi, sözleşmenin ruhuyla bağdaşmayacak hal ve hareketler halinde davalının ihbar ve ihtara hacet kalmaksızın sözleşmeyi feshedeceğinin yazılı olduğu görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 28/12/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davalı firmanın 2013 ve 2014 yılı defterlerinin delil niteliğinde olduğu, davalı firmanın davacı ve dava dışı firmalarla 2013 ve 2014 yıllarında yapmış olduğu ticari hareketliliğin tablo halinde gösterildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 17/08/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalının, davacının sözleşmeye aykırı davrandığı, gerekli bilgileri vermediği, satış raporlarını 3 ayda bir paylaşmadığını ileri sürdüğü, davacının da bunun aksini kanıtlayacak bir belge ibraz etmediği, davalı vekilince delil olarak sunulan davacı şirket CEO’su …’nın dosyada mübrez 24/12/2013 tarihli mailinde “23/12/2013 tarihi itibariyle davalının davacıyla anlaşmasını tek taraflı feshettiğini bildirdiği”nin yazılı olduğu, davalının 04/04/2016 tarihli dilekçesi ekinde davacının grup şirketleri vasıtasıyla aynı ürünleri sattığını bildirdiğini, buna göre davacının sözleşmede belirtilen bölgeler haricinde Gaziantep ve Tuzla gibi yerlere de satış yaptığının görüldüğü, davalı şirketin 2013 senesinin sonunda davacı ile çalışmasını sonlandırıp 2014 başından itibaren … firmasıyla çalıştığının talimatla alınan bilirkişi raporundan anlaşıldığı, davacının 2013 yılı satışlarının 27.165.897,37 TL olup 2014 satışlarının ise 16.305.728,83 TL olduğunu, buna göre davacının 2014 satışlarının 2012’e göre azaldığı, ancak bunun tamamının davalının 2014’deki satışlarını kesmesinden kaynaklandığının söylenemeyeceği, çünkü davalının 2013 satışlarının 3.919.916,23 TL olup davacı …’in aynı yıl satışlarının 27.165.897,37 TL olduğunu, buradan da davacının sadece davalıyla çalışmadığı, başkaca firmalarla iş yaptığının anlaşıldığı, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre haksız bir feshin söz konusu olmadığı, buna göre davacının tazminat taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin 04/10/2016 tarihli dilekçeyle bir kısım belgeler sunarak rapora itiraz ettiği ve yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmasını istediği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalının taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak feshettiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek tazminat talebinde bulunmuş, davalı taraf ise sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Somut davada uyuşmazlık sözleşmenin haklı nedenle feshedilip feshedilmediği noktasındadır. Buna göre sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği hususunun davalı tarafından ispatlanması gerekir. Taraflar arasında 1 Ocak 2013 ila 31 Aralık 2013 tarihleri arasında geçerli olmak üzere bir yıl süreli sözleşme imzalandığı, taraflardan birinin sözleşmenin bitiş tarihinden en az üç ay önce karşı tarafa yazılı bildirim yapmak suretiyle sözleşmeyi feshedeceği, aksi halde sözleşmenin kendiliğinden birer yıllık sürelerle uzayacağının hükme bağlandığı, sözleşmenin ikinci maddesinde ise, davacının sözleşmeye aykırı hareket etmesi, mali vecibelerinden birini yerine getirmemesi, haksız rekabette bulunması, teminatların zamanında tevdi edilmemesi, sözleşmenin ruhuyla bağdaşmayacak hal ve hareketler halinde davalının hiçbir ihbar ve ihtara hacet kalmaksızın bayilik sözleşmesini sona erdirebileceğinin düzenlendiği görülmüştür. Davalı tarafça dosyaya sunulan delillerden, davacı şirket CEO’su … 24/12/2013 tarihli elektronik posta yazısında “23/12/2013 tarihi itibariyle …, … bayilik anlaşmasını tek taraflı feshettiğini bildirdi” şeklinde yazılı olduğu görülmüştür. Buna göre davalı tarafın cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu davacının gerekli bilgileri vermediği, satış raporlarını üç ayda bir davalı ile paylaşmadığı, satış planlarının yapılmadığı, hedeflerin belirlenmediği, yine davacının davalı ile rekabet etmeyeceğini, davalının direk satış yaptığı müşterilerine satış yapmayacağı ve yaptırmayacağını kabul ettiği, davacının bu edimlerine aykırı hareket ettiğini ileri sürmüş olup bu hususların üzerinde durulması gerekir. Satış raporlarının üç ayda bir davalıyla paylaşılması, satış planlarının ve gerekli bilgilerin davalıya verildiği hususunda davacı tarafça dosyaya bir bilgi ve belge sunulmamıştır. Öte yandan davacı tarafın hükme esas alınan bilirkişi raporlarına itirazlarının değerlendirilmesi bakımından istinaf aşamasında bilirkişi heyetinden ek rapor alınması cihetine gidilmiş, alınan bilirkişi raporunda davacı şirketle aynı yerde faaliyet gösteren ve ek bilirkişi raporunda da ayrıntılar belirtildiği üzere yönetim kurulu üyeleri ve imza yetkililerinin ayrı veya bir kısmı aynı olan bu nedenle de davacı ile grup şirket olarak değerlendirilen …. A.Ş, …. Ltd.Şti, ….A.Ş, … A.Ş ve … San ve Tic. A.Ş’nin sözleşmeye konu ürünleri üreterek pazarlandığı, davacının kendisine tanınan bölge dışında da davalı şirkete ait ürünleri satarak sözleşmeyi ihlal ettiği belirlenmiştir. Her ne kadar davacı vekilince söz konusu ek rapora da itiraz edilmiş ise de, rapor içeriği gözetildiğinde bu itirazlar yerinde görülmemiştir. Yine bahse konu bu ek raporun ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğu gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/07/2021