Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2262 E. 2018/1526 K. 29.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/2262 Esas
KARAR NO : 2018/1526
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2016
NUMARASI : 2012/255 E. – 2016/263 K.
DAVANIN KONUSU : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ : 29/06/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 15.11.2012 tarihli dava dilekçesinde, ” yazar …’un mirasçılarıyla yapılan sözleşme kapsamında … adlı eserin mali hak sahibi olduğunu, davalının izinsiz olarak bu eserin basım ve dağıtımı yapmak suretiyle müvekkilinin işleme, çoğaltma ve yayma haklarını ihlal ettiğini, davalının haksız yayınlarından dolayı 2006 yılında da dava açıldığını ve İstanbul 1.FSHHM 2006/183 E.sayılı kararıyla davanın kabul edildiğini, o dava devam ederken, davalının 11.05.2006’da 30.000 adet, 15.11.2006’da 10.000 adet olmak üzere toplam 40.000 adet daha hukuka aykırı baskı yaptıklarını gördüklerini, 70 yıllık koruma süresinin sona erdiği, 01.01.2007 tarihine kadar yapılan tüm basımların hukuka aykırı olduğunu, davalının koruma süresi dolmasına az bir süre kala bu eseri kötüniyetli olarak basıp dağıttığını, muhtemelen lisanssız bandrol kullanıldığını ve bu yolla haksız kazanç elde edildiğini aynı eserle ilgili başka yayınevlerine karşı açılan davalarda belirlenen rakamlara göre eserin satış fiyatının 14 – 18 TL arası olduğunu ve 25.000 baskı için elde edilen gelirin 57.250,00 TL (İstanbul 2.FSHHM’nin 2006/533 E.) olduğunu, buna göre hesaplama yapıldığında 40.000 adetlik baskı için müvekkilinin zararının bundan çok daha fazla olduğunu, FSEK 68.maddesine göre 3 kat bedel talep ettiklerini” iddia ile şimdilik 5.000 TL maddi tazminatın, yayın tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 08.11.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 110.400,00 TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili cevaben, “davanın açıldığı tarihten çok önce zamanaşımı süresinin dolduğunu, zira İstanbul 1.FSHHM’de görülen 2006/183 E.sayılı dosyadaki belgelerden, müvekkilinin 11.05.2006 tarihinde 30.000 adet, 15.11.2006 tarihinde ise 10.000 adet olmak üzere toplam 40.000 adet bastığını bildiğini ve o tarihten bu yana 6 yıl geçtiğini, 818 sayılı BK’na göre zamanaşımının dolduğunu, davacının 10 yıllık azami zamanaşımı süresine de sığınamayacağını, zira o tarihte savcılığa da şikayette bulunduğu için zararı ve tazminat yükümlüsünü bildiğini, zarara ve faile ıttıla tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin geçtiğini, geçmişte İstanbul 1.FSHHM’de görülen davada bandrol bilgilerine göre davacının, 40.000 adet’lik baskıyı en geç yazının havale tarihi olan 10.07.2007’de öğrenmiş oluşu nedeniyle 5 yıl 4 ay’dan fazla süre geçtiği için de zamanaşımının dolduğunu, davacının hak arama özgürlüğünü kötüye kullandığını, dava konusu eserin M…. tarafından günümüz Türkçesine çevrildiğini ve bu kişinin müvekkiline yayın yetkisi verdiğini, bu kişinin işleme eser sahibi olduğunu, davacının o dönemde de bunu bilmesine karşın dava açmaktan çekindiğini, bu kişiyi şikayet etmediğini, bu kişi ile davacı arasında bir anlaşma olmuş olabileceğini, müvekkili ile … arasında FSEK 52.maddesine uygun bir telef sözleşmesi bulunduğunu, bu kişinin 1970’li yıllardan beri …’ın tashih çalışmalarına katıldığını, bu kişinin meydana getirdiği işleme eserin başka yayınevleri tarafından da yayınladığını, davacının, …n işleme eserinin üstünlüğünü kabul ederek, geçmişte bu eserin yayınından vazgeçtiğini, müvekkilinin basıp satışa sunduğu … isimli eserin, davacının … mirasçılarıyla yaptığı sözleşmeye konu … adlı eser olmadığını, müvekkilinin … ile yaptığı 04.01.1997 tarihli sözleşmeye göre kitabı küçük ebatlarda basıp satışa sunduğunu, bu kişinin oluşturduğu işleme eserin orjinal eserden bağımsız bir eser olduğunu, müvekkilinin yayınlarının hukuka uygun olduğunu, savcılık tarafından yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile yayınların hukuka uygun olduğu belirlenerek takipsizlik kararı verildiğini, davacının haklarının ihlal edilmediğini, davanın .. .’a ihbarı gerektiğini,” savunarak davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili, davanın FSEK 68.maddesi çerçevesinde ve TBK 72.maddesi gereği 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, geçmişte İstanbul 1.FSHHM’de görülen dava ile bu davaya konu baskıların tamamen farklı olduğunu, ilk dava devam ederken, ilk davaya konu edilmeyen 40.000 adet’lik baskı için bu davanın açıldığını, davalı ile … arasındaki 1997 tarihli sözleşmenin, koruma sürelerine ilişkin 1995 tarihli yasa değişikliği dikkate alındığı için geçersiz olduğu, koruma sürelerinin 70 yıla çıkarıldığını ve tüm hakların yasal mirasçılara döndüğünü, bu kişinin eseri işleyebilmek için izin alması gerektiğini” savunmuştur.
Mahkemece Kültür Bakanlığı bandrol kayıtlarını celbedip, bilirkişi incelemeleri yaptırdıktan sonra 20.12.2016’da “davanın kısmen kabulüne, 24.624,57 TL’nin 11.05.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı her iki taraf vekili de istinaf isteminde bulunmuşlardır.
Davacı vekili istinafında, “bilirkişi raporlarının yanlış ve çelişkili olduğunu, bu çelişkiler giderilmeden 25.08.2016 tarihli ek rapor hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kapanış tasdiki olmadığı için delil niteliği taşımayan davalı defterlerine dayalı ek bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, HMK’nın 222/4 maddesi gereği, açılış ve kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtlarının sahibi aleyhine delil oluşturacağını, tazminat hesabının yapılan satış üzerinden değil, alınan bandrol üzerinden yapılması gerektiğini, raporda 35.000 adetlik satış üzerinden 1782 adedinin satışına ait defter ve belge kaydının bulunmadığını tespit edildiğini, bununla birlikte 35.000 adet üzerinden hesaplama yapıldığını, alınan bandrollere rağmen 5.000 adet bandrolün yok sayıldığını, 40.000 bandrol alındığına göre kalan bu 5.000 adedin de satılmış olabileceğini, alınan bandrol adedine göre hesaplama yapılmasının Yargıtay 11.HD’nin 2014/4608 E.2015/2633 K.sayılı kararıyla da kabul edildiğini, satış adedi üzerinden değil, bandrol adedi üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, FSEK 68.maddesine göre rayiç bedel tespiti yerine, davalının delil niteliği bulunmayan defterleri esas alınarak hesaplama yapıldığını, FSEK 68.maddesine göre birim fiyat üzerinden değil, rayiç bedele göre hesaplama yapılması gerektiğini, kaldı ki 2006 yılındaki rayiç kitap fiyatının 2,76 TL olarak kabul edilmesinin de yanlış olduğunu, kök raporda kitabın fiyatının 10, 00 TL olarak belirlenmesine rağmen davalı defterleri incelendikten sonra 2,76 TL kitap fiyatı belirlenmesinin doğru olmadığını, İstanbul 4.FSHHM’nin 2006/999 E., 2010/165 K.sayılı kesinleşmiş kararında Safahat isimli eserin rayiç bedelinin 14-18 TL arasında belirlendiğini, gene ek raporda esas alınan %10 yayıncı telif oranın da sektör teamüllerini yansıtmadığını, bu oranın … kitabı için %20 olduğunu, geçmişte İstanbul 1.FSHHM’de görülen 2014/174 E., 2014/213 K.sayılı davada da bu oranın %20 olarak kabul edildiğini” iddia ile istinaf konusu karar kaldırılarak 08.11.2016 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili istinafında, dava tarihinden çok önce zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının hak arama özgürlüğünü kötüye kullandığını, eğer işleme eser sahibi … bu eseri izinsiz olarak işlemişse bu kişiye karşı dava açılması gerektiğini, müvekkilinin işleme eser sahibi … ile yaptığı, 04.01.1997 tarihli sözleşmeye göre… adlı öğrenci kitabının küçük ebatlarda basımı için 300.000.000 TL bedelle anlaştığını, bilirkişi raporlarında da kullanımının izinsiz olmadığının belirtildiğini, …’ın eserin küçük boyutta basımı için müvekkiline izin vermesinden sonra, 2013 tarihinde büyük ebatta basım için de davacıya izin verdiğini, eser bir işleme eseri olduğundan varsa sorumluluğu …’a ait olması nedeniyle husumetin müvekkiline yöneltilemeyeceğini, 2006 yılı net kitap satışına göre kârlılık oranı %7,72 olduğundan 3 kat hesabının 6.336,72 TL üzerinden yapılması gerektiğini, buna rağmen 8.208,19 TL üzerinden hesap yapılmasının hukuka aykırı olduğunu” iddia ile kararın bozulmasını ve davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili 14.03.2017 ibraz tarihli ek istinaf dilekçesinde ise, “mahkemenin 17.02.2017’de Maddi Hatanın düzeltilmesine dair karar verdiğini ve kararın 4.bendinde avukatlık ücretiyle ilgili olarak geçen “davacı” ibaresinin, “davalı” olarak değiştirildiğini, bunun HMK’nın 183.maddesine aykırı olduğunu” iddia ile kararın kaldırılmasını, davanın ıslah dilekçesi doğrultusunda kabulünü istemiştir.
Davacı vekili, davalı istinafına cevabında, “davalının istinafının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dava FSEK 68.maddesine göre açıldığından zamanaşımının 10 yıl olduğunu hak arama özgürlüğünün kötüye kullanıldığı iddiasının doğru olmadığını, ceza davasının açılmasının hukuk davası açılmasına engel oluşturmadığını, ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk mahkemesini bağlamadığını, ilk davaya konu edilmeyen fakat yargılama sırasında ortaya çıkan yeni hukuki eylemler için yeni bir dava açılmasının hukuka uygun olduğunu, her ne kadar davalı …’ın işleme eserini bastığını iddia ediyor ise de, davalının işleme eseri dışında arapça orjinal eseri de basması nedeniyle bu iddianın mesnetsiz olduğunu, kaldı ki, koruma sürelerinin uzatılmasına dair 1995 tarihli yasa değişikliği nedeniyle 1997 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunu,… ile … mirasçıları arasında bir sözleşme olmadığından davalının işleme eser savunmasının da doğru olmadığını, koruma süresi 70 yıla çıkarıldığına göre işleme hakkı mirasçılarda olduğundan …’ın sahip olmadığı bir hakkı devretmesinin de mümkün olmadığını, yapılan yayından davalının sorumlu olduğunu, aynı haksız eylemin başlarınca da yapılmasının, davalının eylemini hukuka uygun hale getirmediğini,” iddia ile davalının istinaf isteminin reddini, müvekkilinin istinaf istemlerinin kabulü ile 08.11.2016 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulünü istemiştir.
Her ne kadar davalı vekili yukarıda yazılı nedenlerle istinaf isteminde bulunmuş ise de, talebin FSEK 68.maddesine dayalı olmasına bağlı olarak 10 yıllık sözleşme zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı, davalının, dava dışı … . ile yapmış olduğu sözleşmenin davalıya bir hukuki koruma sağlamayacağı, bu 3.kişinin çalışmasının işleme eser olduğu kabul edilse dahi, işleyenin asıl eser sahibinin (ya da somut olayda mirasçılarının) izni olmadan işleme eserden doğan mali hakları kullanmayacağı, hakkı kötüye kullanmasının söz konusu olmayıp, hak sabinin hak sahibinin, zamanaşımı süresi içinde dava açabileceği, husumetin doğru yöneltildiği, dava konusu baskıların, koruma süresi dolmadan yapıldığı, davalının eyleminin davacıların FSEK’ten kaynaklanan mali haklarını ihlal eder mahiyette olduğu, buna göre ilk derece mahkemesinin kararına karşı yapılan davalı istinafı yerinde olmadığı anlaşılmakla, davalı tarafın istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Her ne kadar davacı vekili yukarıda yazılı nedenlerle istinaf isteminde bulunmuş ise de, alınan bandrol miktarına göre hesaplama yapılmasının zorunluluk olmadığı, somut olayda yapılan defter incelemesi sonucunda belirlenen baskı ve satış adedinden hareketle bulunan rakam da esasında yaklaşık bir rayiç bedel olduğu, her ne kadar rayiç bedel tespitinin, taraflar arasında sözleşme yapılsa idi kararlaştırılacak farazi bedel rakamı olarak ve ihlal sonrası gerçekleşen satışlara göre belirlenen rakamın da FSEK 68.maddesi anlamında farazi sözleşme bedeli tespitinde dikkate alınabileceği, bilirkişi raporu ile belirlenen farazi sözleşme bedelinin somut olaya ve dosya kapsamına da uygun olduğu, farazi bedel tespitinde herhangi bir yanlışlığın bulunmadığı kanaatine varılmakla, davacı tarafın istinaf isteminin dahi reddi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Yukarıda açıklanan gerekçe ile gerek davacı tarafın gerekse davalı tarafın yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Davacı yönünden, alınması gereken 35,90 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,50 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı yönünden, alınması gereken 1.682,08 TL harcın, peşin alınan 420,52 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.261,56 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
İstinaf yargılama giderlerinin davacı avansından karşılanmış olduğu anlaşılmakla, yapılan 51 TL tebligat-posta giderinin, 1/2 oranında takdiren 25,50 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Artan avans giderlerinin, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 29/06/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.