Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2240 E. 2019/1894 K. 27.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2240 Esas
KARAR NO : 2019/1894
İNCELENEN KARARI
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2016
NUMARASI : 2016/209 E. – 2016/826 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 27/09/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, müvekkilinin faturadan kaynaklanan alacağının tahsili için başlattığı icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ikametgahı icra dairelerinin ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının satmış olduğu kimyasal maddenin istenilen işlevi yerine getirmediğini, ayıplı çıktığını, bu hususta satıcı firmayla defalarca görüşüldüğünü, müvekkilinin mağdur edildiğini, teknik destek talebinin geri çevrildiğini, dava konusu malın halen müvekkilinde saklanıldığını, inceleme yapıldığında işe yaramadığının tespit edileceğini, alacağın likit olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında kimyasal madde satımına dair ticari ilişki bulunduğu, dava konusu malın satışına ilişkin fatura ve irsaliyenin 27/04/2015 tarihli olduğu, davalının malın ayıplı olduğuna dair davacıya bildirim yaptığı konusunda delil sunmadığı, tanık dinletme talebinin ise yerinde olmadığı, ayıp ihbarını süresinde yaptığını da ispatlayamadığı, fatura bedelinden sorumlu olduğu, alacağın likit olduğu, davalının akdi ilişkiyi inkar etmediğinden İstanbul Anadolu İcra Dairesi ve Mahkemelerinin TBK’nun 89.maddesi uyarınca yetkili olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 2.582,78 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına ve davalının % 20 oranında inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı istinaf sebebi olarak, müvekkilinin ikametgahı Gebze İcra Dairesi ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın usulden reddi gerektiği, satılan ürünün ilk etapta ayıplı olduğunun anlaşılamayacağını, ürünün kullanılıp neticeleri beklenmeden ayıplı olup olmadığının anlaşılabilir olmadığını, kullanımdan sonra ayıplı olduğunun farkedildiğini ve davacıyla iletişime geçtiklerini, tanık dinletme talebinin kabul edilmediğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, kimyasal maddenin halen müvekkilinde olup üzerinde inceleme yapılsaydı durumun ortaya çıkacağını, bilirkişi incelemesi yapılmamasının doğru olmadığını, alacağın kesin ve likit olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine 22/10/2015 tarihinde 1 adet faturaya dayalı olarak 2.582,98 TL’si asıl alacak olmak üzere 2.676,60 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının Gebze İcra Dairesinin yetkili olduğundan bahisle ve malın ayıplı olduğuna dair itirazda bulunduğu görülmüştür.
Faturanın 27/04/2015 tarihli ve 2.582,78 TL bedelli olduğu görülmüştür.
Mahkemece, 11/10/2016 tarihli celsede davacının tanık dinletme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalıya faturalı mal sattığını, bedelini alamadığını iddia etmiş. Davalı taraf ise, satılan malın ayıplı olduğunu savunmuştur.
Davada, akdi ilişki inkar edilmediğinden ve alacak bir miktar para borcuna ilişkin olduğundan davacının ikametgahı Tuzla olduğundan İstanbul Anadolu İcra Daireleri ve Mahkemeleri yetkili olup, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Davalı, malı aldığını ancak ayıplı çıktığını savunmuştur. Ayıp iddiasıyla ilgili olarak ispat külfeti davalı yandadır. Davalının süresinde ve usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlaması gerekir. Taraflar arasındaki ilişki ticari satım ilişkisidir. Somut olayda; süresinde ve 6102 sayılı TTK’nun 18/3 maddesinde ön görülen şekilde (Noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi) ayıp ihbarında bulunulduğu hususu, davalı tarafça kanıtlanamamıştır. Dolayısıyla bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Öte yandan süresinde ve usulüne uygun ayıp ihbarı yapıldığı kanıtlanamadığından ilk derece yargılaması sırasında satım konusu mal üzerinde inceleme yaptırılmamasında da usule aykırı bir durum bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu husustaki istinaf talebi de yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 176,42 TL harçtan, peşin alınan 44,11 TL harcın mahsubu ile bakiye 132,31 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderleri olarak;
a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 24,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 27/09/2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.