Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2222 E. 2019/1930 K. 30.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2222 Esas
KARAR NO : 2019/1930
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2016
NUMARASI : 2014/1485 E. – 2016/875 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/09/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, müvekkili ile davacı arasında 18/09/2010 tarihli ve 5 yıl süreli istasyonlu bayilik sözleşmesi, otogaz bayilik sözleşmesi ve 01/09/2010 tarihli 5 yıl süreli protokol imzalandığını, taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkili tarafından ticari koşullarda anlaşma sağlanamaması ve Sağlık Emniyet Çevre Ve Güvenlik koşullarına uyulmaması sebebiyle 21/03/2014 tarihli ihtarname ile fesh edildiğini, sözleşmenin 13/a maddesi uyarınca sözleşmeye aykırılık halinde müvekkilinin sözleşmeyi fesh hakkının olduğunun, 14/a maddesi gereğince bayinin 100.000 USD cezai şart ödemesi gerektiğini ayrıca kar mahrumiyeti alacaklarının oluştuğunu belirterek 100.000 USD cezai şart alacağının ve 52.962,00 TL kar mahrumiyetinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, Serik Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının sözleşmeyi tek taraflı fesh edebilmek için sebep uydurduğunu, feshin hukuken geçerli olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştirMahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacı yanın TS 11939 nolu standartlara aykırılık tespit edildiği gerekçesiyle sözleşmeyi fesh ettiği, fesih tarihinde ilgili standartların da yürürlükten kaldırıldığı ve farklı standartlarla revize edildiği, bu standartlarında yayımı tarihinden önce kurulmuş ve faaliyet gösteren istasyonları kapsamayacağının ilgili tebiğde yazılı olduğu, işin mahiyeti gereği standartlara bağlı olmasa bile tarafların iş güvenliği gibi hususları gözetmesi gerektiği, bu kapsamda davacının ileri sürdüğü hususların delillendirilmediği, kaldı ki akde aykırı bir durumun olması halinde bile bu konudaki aykırılığın giderilmesi için makul bir süre verilip sonucunun beklenmesi, giderilmediğin tespiti ve delillendirilmesi halinde ise akdin feshinin gündeme gelmesi, sözleşmenin normal bitiş süresine kısa bir zaman kala yapılan bu feshin ve gerekçesinin haklı olmadığı dolayısıyla davacının taleplerinin yerinde görülmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf sebebi olarak; raporun hüküm kurmaya elverişli olmayıp eksik ve hatalı incelemeler içerdiğini, feshin haklı olduğunu emniyet kurallarına uyma yükümlülüğünün ihlalinin haklı fesih sebebi olduğunu, bahsi geçen TS 11939 emniyet standartalarının yürürlükten kalktığı belirtilmişse de tarafların yüksek koruma önlemleri alarak faaliyetlerine devam etmesi gerektiği, somut olayda emniyet standartlarına uymayarak taraflar arasındaki sözleşmenin süresinden önce sona ermesine sebebiyet verdiğini, mahkemenin delilleri yeterince değerlendirmediği, davanın standartlara ve emniyet kurallarına uymadığının dosyaya sundukları delillerle ispatladıklarını, istasyonda bulunması gereken yangın söndürücülerin 2008 yılından beri gerekli bakım ve yenileme işlemlerinin yapılmadığı, nefesliklerin kolon içinden geçtiği, kolonun ortasına hava pencerelerinin konulduğu, altında ise koltuk ve masaların bulunduğu, istasyon içinde alkonllü içeçek bulunduğu, açık fiş, priz bulunduğu, jeneratör ve kompresör odasının malzeme odası gibi kullanıldığı ve içinde madeni yağ, karton ve bisiklet gibi malzemelerin bulunduğu, kanopi altında sigara içildiği, çaydanlık, fiş, kablo vb. aletlerin açıkta bulunduğunu, mahkemenin keşif yaparak bu ihlalleri tespit edebileceği halde yazılı şeklide karar vermesinin doğru olmadığını bildirmiştir.Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 18/09/2010 tarihinde 5 yıl süreli olarak imzalandığı görülmüştür.Davacı tarafından davalıya gönderilen 21 Mart 2014 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesinin geçerli koşullarda anlaşma sağlanamaması ve Sağlık Emniyet Çevre Ve Güvenlik koşullarının uyulmaması dolayısıyla fesh edildiğinin bildirildiği fesh ihtarnamesinin 24/03/2014 tarihinde davalı tarafa tebliğ edildiği görülmüştür.Davacı tarafından dosyaya bir kısım renkli fotoğrafların sunulduğu görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 15/05/2016 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; TS 11939 Emniyet kurallarının 8 Mart 2012 tarihinde kabul edildiği, 30/06/2012 tarihli resmi gazatede yayınlandığı ve 15 gün sonra da yürürlüğe girdiği, konuyla ilgili 26 Aralık 2013 tarihli resmi gazatede yayınlanan tebliğe göre TS 11939 standartı hükümlerinin bu tebliğin yürürlüğe girdiğinden önce faaliyette bulunduğunu belgeleyen LPG istasyonlarını kapsamayacağı yine … sayılı tebliğin yürürlükten kaldırıldığı, dosyada bayinin hangi konularda aykırı davranışlarda bulunduğu, yeterli somut delilerin bulunmadığı, davacının elemanlarının rutin ziyaretler sırasında görülen aksaklıkları sözlü ve yazılı olarak iletmeleri gerektiği, bayilik ilişkisinin 18/09/2010’dan 21/03/2014 tarihinde kadar devam ettiği, davacının iddialarının somut olarak delillendiremediği, dolayısıyla sözleşmenin feshinin haklı olmadığı, mahkemenin aksi kaanatte olması halinde davacının sözleşmenin 20.maddesi gereğince 12.840,27 TL talep edebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinin haksı nedenle feshi nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili talebine ilişkindir. Davacı tarafça çekilen ihtarnamede davalının sağlık, emniyet, çevre ve güvenilik koşullarına uymadığı ve bayilik sözleşmesinin ticari koşullarından anlaşma sağlanamadığı ileri sürülmüştür. Somut olayda ispat külfeti davacı yanda olup sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispatlaması gerekir. Davacı yanca, ileri sürülen sağlık, emniyet, çevre ve güvenlik koşullarıyla ilgili TS 11939 nolu standart fesih tarihinden önce kaldırılmış ve farklı bir standartla revize edilmiştir. Öte yandan dayanılan standartlar da, standardın yayım tarihinden önce kurulmuş ve faaliyete geçmiş istasyonları kapsamamaktadır. Kaldı ki, davacı tarafça dosyaya sunulan deliller, özellikle fotoğraflar da davacının iddialarını kanıtlamaya yeterli değildir. Yine fesih ihtarnamesinde yer alan ticari koşullarda anlaşma sağlanamaması hususlarıyla ilgili dosyaya delil de sunulmuş değildir. Ayrıca dava tarihinden önce söz konusu ihlal edildiği belirtildiği hususlarla ilgili olarak bir tespit de bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Fesih tarihi itibariyle ihtarnamede belirtilen hususlar delillendirilemediğinden mahkemece keşif yapılmamasının doğru olmadığına dair istinaf sebebi de yerinde değildir.
Hal böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içeresinde Yargıtay ile ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verilmiştir.30/09/2019