Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2202 E. 2018/2567 K. 30.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2202 Esas
KARAR NO : 2018/2567
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/01/2017
NUMARASI : 2016/117 E. – 2017/2 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/11/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, 25.06.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle “davalının TPE nezdinde 7 ve 17.sınıflarda tescilli KSM + şekil markasını 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince kullanmadığını, kullanılmayan bu markası yönünden müvekkilinin … başvuru sayılı KSM ibareli marka başvurusunun reddedildiğini, kullanılmayan markanın kullanılmadığı sınıflarda iptali gerektiğini” iddia ile davalıya ait … no’lu KSM + şekil markasının rulmanlar, bilyalı ve masuralı yataklar emtiası yönünden iptalini ve sicilden terkinini istemiştir.
Davalı vekili cevabında, “müvekkilinin rulmanlar ve bilyalı ve masuralı yataklar emtiası yönünden herhangi bir maka kullanımlarının olmadığının doğru olmadığını, ancak bu ürünler dışında 7.sınıfta markayı uzun yıllardır kullandığını, eğer sadece 7.sınıftaki rulmanlar, bilyalı ve masuralı yataklar emtiası yönünden marka iptal edilecekse davayı kabul etmediklerini” beyanla davanın sadece 7.sınıftaki rulmanlar, bilyalı ve masuralı yataklar bakımından iptali ile sonuçlandırılmasını, aleyhlerine yargılama gideri ve avukatlık ücreti hükmedilmemesini, eğer tüm 7.sınıf yönünden iptal kararı verilmesi söz konusu ise davanın reddini istemiştir.
Mahkeme 16.01.2017 tarihinde, “tarafların karşılıklı kabul beyanları ile TPE’de davalı adına 7 ve 17.sınıflarda … tescil no’lu KSM ibareli markası, rulmanlar, bilyalı ve masuralı yataklar ürünleri yönünden iptaline karar verilmesi gerektiğini” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescill… no’lu KSM ibareli markanın 7.sınıftaki rulman, bilyalı ve masuraları yataklar emtiası yönünden iptaline, 1.430,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderlerinin 1/2 oranında taraflar arısında paylaştırılmasına karar vermiş ve 24.02.2017 tarihli kesinleşme şerhi ile bu kararı kesinleştirmiştir.
Davacı vekili 27.02.2017 tarihli tavzih dilekçesi ile “mahkemenin hüküm fıkrasındaki rulmanlar, bilyalı ve masuralı yataklar ürünleri için davalı markasının kullanmama nedeniyle iptaline karar verildiğini, hükmün bu kısmının kendi talepleriyle birebir aynı olduğunu, ancak kararın başında kısmen kabul ibaresinin yer aldığını ve müvekkili aleyhine avukatlık ücreti takdir edildiğini, yargılama giderlerinin 1/2 oranında paylaştırıldığını, bunun hatalı olduğunu iddia ile kararın dilekçede yazılı olduğu gibi tavzihini istemiştir.
Davalı tavzih kararı üzerine verdiği 31.03.2017 harç tarihli istinaf dilekçesi ile “mahkemenin tavzih dilekçesi üzerine kararı tümden değiştirdiğini, kısmen kabulden tam kabulü dönüştürdüğünü bu şekilde bir tavzih yapılamayacağını, eğer davacı taraf kararda bir yanlışlık olduğunu düşünüyor ise bunun süresinde istinaf dilekçesi vererek dile getirebileceğini, ancak bunu yapmadığını ve kararın kesinleştiğini, yapılan çok yanlış ve usule aykırı olduğunu, kaldı ki, kısmen kabul kararı verilmesi gerektiğini” iddia ile tavzih kararının kaldırılmasını, kök hükmün süre yönünden onaylanmasını ve tavzihten önceki hale dönüştürülmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, “mahkemenin başlangıçta hatalı karar verdiğini, ancak tavzih kararıyla hatalı kararın düzeltildiğini karar ile talebin aynı olduğunu, mahkemenin hüküm fıkrasında kısmen kabul biçiminde karar vermesinin, gerekçe ile çeliştiğini, tavzih kararı ile bu çelişkinin giderildiğini, tavzih dilekçesinin davalıya tebliğ edildiğini, ancak davalı tarafın bu dilekçeye cevap dahi vermediğini, hükümdeki yanlışlığın, kendilerine piyangodan bir vekalet ücreti sağlaması nedeniyle bu açık hatayı bir fırsat olarak değerlendirmeye çalıştıklarını ve bunun da avukatlık meslek etiği ile bağdaşmadığını” beyanla davalının talebinin reddini istemiştir.
Her ne kadar mahkemece, 20.03.2017 tarihinde tavzih kararı adı altında “Mahkememizin 16/01/2017 tarih ve 2016/117 Esas, 2017/2 Karar sayılı kararının, “Davanın kısmen kabulüne” şeklinde olan hüküm kısmından “kısmen” ibaresinin çıkartılarak “Davanın kabulüne” şeklinde tavzihine, hükümde yer alan 4-numaralı “Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca 6.maddesi gereğince ön inceleme aşamasından önce davacının davalının kısmi kabul beyanını kabul ettirdiğinden 1.430,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” hükmün tamamen çıkartılmasına, hükümde yer alan 5-numaralı “Davacı tarafça, ilk masraf 29,20 TL, 4 tebligat gideri 44,00 TL, 2 müzekkere gideri 20,80 TL’ olmak üzere toplam 94,00 TL’nin 1/2 oranında 47,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına” ibaresinin, “Davacı tarafça, ilk masraf 29,20 TL, 4 tebligat gideri 44,00 TL, 2 müzekkere gideri 20,80 TL’ olmak üzere toplam 94,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi” şeklinde tavzihine, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tavzih kararının tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.” biçiminde karar oluşturulmuş ise de, mahkemece verilen 16.01.2017 tarihli kararın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği ve mahkemece 24.02.2017 tarihinde kesinleşme şerhi verildiği, bu aşamada mahkemenin kararını esaslı biçimde değiştirir şekilde tavzih kararı veremeyeceği, 6100 sayılı HMK’nın 305/2 maddesi gereğince, hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların tavzih yoluyla sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği, öte yandan her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nce mülga 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin iptaline ilişkin karar yargılama sırasında yürürlüğe girdiğinden davanın yasal dayanağı ortadan kalktığı için reddine karar verilmesi ve avukatlık ücreti ile yargılama giderlerinin de davadaki tarafların haklılık durumlarına göre karara bağlanması gerekli ise de, somut olayda da davalı taraf cevap dilekçesinde Rulmanlar, Bilyalı veya Masuralı Yataklar emtiası yönünden açılan davayı kabul ettiği için dava tarihinde davacı taraf davayı açmakta haklı olup, cevap dilekçesi ile birlikte dava kabul edildiği için buna göre davacı lehine avukatlık ücreti takdiri gerekli ise de, mahkeme kararına karşı taraflarca süresi içinde istinaf isteminde bulunulmadığından bu konuda karar verilmesi mümkün görülmemiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
1-Davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile mahkemece hukuka aykırı olarak verilen 23.03.2017 tarihli TAVZİH KARARININ HMK’nın 305/2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Mahkemece verilmiş olan ve kesinleşen 16.01.2017 TARİHLİ KARAR ile ilgili olarak süresinde istinaf isteminde bulunulmadığından 16.01.2017 tarihinde verilmiş olan esasa dair kararla ilgili olarak istinaf incelemesi yapılamayacağından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı 32,20 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 117,90 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 30/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.