Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/2131 E. 2019/830 K. 12.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2131 Esas
KARAR NO : 2019/830
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2017
NUMARASI : 2016/125 E. – 2017/26 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı taraf dava dilekçesinde; müvekkilinin TPE nezdinde tescilli bulunan ve tescil sürecinde olan … esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, müvekkilinin tüketici nezdinde edinmiş olduğu haklı itibari bilen kötü niyetli davalının kendisi ile aynı ticari çevrede müvekkil firma ticari faaliyetlerinin yoğun olarak İstanbul da bulunan bayileri vasıtasıyla sürdürdüğünü, müvekkilinin hak sahibi olduğu 24 ve 35 sınıflarda tescil müracaatına konu edilmiş olan 2011/103829 kod numaralı “…” ibareli marka tescil müracaatını kötü niyetli olarak gerçekleştirdiğini, her türlü maddi ve manevi hakları saklı kalmak kaydı ile davalıların TPE nezdinde tescilli bulunan kötü niyetli bir şekilde tescil müracaatına konu edilmiş olan 2011/103829 kod numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini, talep ve dava etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde; müvekkili adına tescilli “…” markasının 2011 yılından beri müvekkil tarafından kullanıldığını, davacı şirketin bundan haberdar olmasına rağmen şimdiye kadar ses çıkarmadığını, aradan uzun zaman geçtikten sonra müvekkilinin kullandığı markanın hükümsüzlüğünü dava etmesinin Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen “…Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklindeki iyi niyet kuralına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin kendi adına tescil ettirmiş olduğu markayı belirtilen nedenlerle uzun yıllardan beri kullanmakta olduğu müvekkil açısından değerli bir ekonomik durum oluştuğu, davacı tarafın ise sessiz kalmak suretiyle müvekkilin markayı kullanmasına razı olduğunu, bu nedenle davacının dava açma hakkı bulunmadığını, davacı markası ile müvekkiline ait marka karşılaştırıldığında ne kullanım kompozisyonu ne de markaları oluşturan renkler açısından ne de kelimeleri oluşturan harflerin fontu açısından görsel benzerlik bulunmadığının görüleceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davacı tarafa ait … markasının 23,24,25,26,35. sınıflarda 14.03.2008 tarihinden itibaren 10 yıl müddet ile markanın tescilli olduğu, 2010/664 sayılı … markasının bir çok sınıfta 15.10.2010 tarihinden itibaren 2012/60126 sayılı markanın 35. sınıfta 03.07.2013 tarihinden itibaren yine davacı tarafa ait tescilli tüm … ibaresini taşıyan markalar bulunduğu, seri olarak tescil edilen markaların sahibi adına geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır. Davalı adına tescilli … ibareli markanın 24 ve 25. Sınıflarda … sayılı markanın 02.12.2011 tarihinden itibaren 10 yıl müddet ile davalı adına tescilli olduğu geçerliliğini koruduğu gelen kayıtlardan anlaşılmıştır. Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/02/2017 tarihli 2016/125 Esas – 2017/26 Karar sayılı kararıyla; davalı tarafın sessiz kalmak suretiyle hak kaybı olduğunu ileri sürmüşse de; davalıya ait markanın 07/01/2013 tarihinde sicile kaydedildiği dikkate alındığında 5 yıllık yasal hak düşürücü süre dolmadığından yerinde olmayan talebin reddine karar verildiği, davacının daha önce tescilli markaları “… ” esas unsurlu olup davalı markası ise, “… ” ibaresinden oluşan sözcük markasıdır. Her iki marka da “… ” ibaresi ile başlayıp life ve time ibarelerinin ek konumunda olduğunu, tüketicilerin ticari marka ile karşılaştıklarında genellikle işaretin ilk unsuruna odaklanma eğiliminde olduğunu, somut olayda markaların ilk ibarelerinin … olup sonradan eklenen time ve life ibarelerinin ayırt edicilik kazandırmayan tamamlayıcı ibareler olduğunu, her iki marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde aynı sınıf ve emtia grubunda tescilli olması, eklenen ibarenin markaya bir ayırt edicilik sağlamadığı, markaların ilk ibarelerinin aynı olması, bir bütün olarak her iki markanın tüketici nezdinde seri marka imajı verecek aynı işletmeden gelen markalar olma ve karıştırılma ihtimalinin akla gelebileceği gerekçesiyle, davalı markasının hükümsüzlüğüne ve TPE kayıtlarından terkinine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; Mahkemenin tanıklarını dinlemeden karar verdiğini, tanıkların müvekkilinin “…” markasını uzun yıllardan beri kullandığına ve davacının buna ses çıkarmadığına dair beyanda bulunacaklarını, bilirkişi deliline dayanmalarına rağmen ve taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açıdan benzerlik olup olmadığı konusunda uzmanlaşmış bilirkişiden rapor alınmadığını, -Markalar arasında benzerlik bulunmadığını, 2011 yılından beri müvekkilinin “…” markasını kullandığını, davacının haberdar olmasına rağmen dava tarihine kadar itiraz etmediğini,-… ibaresinin benzerlik için yeterli olmadığını, her iki marka da kullanılan kelimelerin anlamının farklı olduğunu, kavramsal açıdan da benzerlik bulunmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.Davacı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; davanın FSHHM ihtisas mahkemesinde görüldüğünü, mahkemenin uyuşmazlığı hukuki bilgisi ile çözebilecek yeterlilikte olduğunu, -Davanın, davalı markasının TPE nezdinde tescil edildiği 07/01/2013 tarihinden itibaren 5 yıllık sürede açıldığını, davalı vekilinin sessiz kalma iddiasının yerinde olmadığını,-Müvekkilinin …, … ve … ibareli markalarının onlarca farklı şekillerdeki türevlerini, seri marka olarak tescil ettirdiğini, ev tekstil ürünü – perde vs. ürünlerden almaya giden tüketicinin … ibaresi ile başlayan davalı markasını gördüğünde müvekkiline ait marka olduğunu zannederek yanılacağını, -Davalı yanın markadaki “L” harfini iki kez tekrarladığını “Hayat” ve “Zaman” anlamına gelen .. ve … ibarelerininde anlamsal olarak benzer olduğunu, beyanla istinaf talebinin reddini istemiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin, dava dilekçesinde; davalının kötü niyetle ve kendisinin …/… markaları ile iltibas yaratacak şekilde tescil ettirdiğini ileri sürdüğü, … markasının hükümsüzlüğünü talep ettiği, ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne, davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verdiği, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür.TPMK’dan celp edilen marka tescil kayıtlarından davacı adına, en eskisi 14/03/2008 başvuru tarihli 2008/14818 başvuru numaralı … markasının 23/24/25/26/35. sınıflarda tescil edildiği, davacı adına … unsurlu tüm mal ve hizmet sınıflarında tescilli … başvuru numaralı … markası ile ..unsurlu başka seri markalarında tescilli olduğu, davalının hükümsüzlüğü istenen 02/12/2011 başvuru tarihli … başvuru numaralı … ibareli markasının, 24/35.sınıflarda tescilli olduğu görülmüştür.Davacı şirketin, ticaret sicil kaydından, 30/04/2008 tarihinde “…her türlü tekstil ürünleri konfeksiyon ve ürünleri alım satımı ithalat ve ihracatı” alanında faaliyet göstermek amacıyla kurulduğu, davalı şirketin aynı sektörde faaliyet gösterdiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı, her iki tarafın markasının 24. ve 25. sınıflarda tescilli olduğu, tarafların markalarında … ibaresinin ortak olduğu, davalı markasında … ibaresi yanına getirilen .. ibaresi ( ingilizce zaman ) ile davacı markalarındaki … ibaresinin (ingilizce yaşam) anlam itibariyle yakın unsurlar olduğu, her iki taraf markasının şekil içermediği, sözcük markası olduğu, kavramsal, işitsel ve görsel olarak benzer olduğu, davacının … kökünden türetilmiş … ve … unsurlu seri markalarının bulunduğu, markalarının hitap ettiği ortalama tüketici kitlesi nezdinde iltibas tehlikesinin bulunduğu, hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davalının dayandığı tanık delilinin uyuşmazlığın çözümüne katkısının bulunmayacağı, markaların tescil edildiği sınıflar ve ilgili sektör göz önüne alındığında, uyuşmazlığın hakimin, hukuki bilgisi ve mesleki tecrübesiyle çözümlenebileceği, teknik bilirkişiden rapor alınmasına gerek olmadığı kanaatiyle mahkeme kararının yerinde olduğuna, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,İstinaf yargılama giderleri olarak davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 11,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 12/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.