Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/1974 E. 2019/829 K. 12.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1974 Esas
KARAR NO : 2019/829
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2016
NUMARASI : 2014/1076 E. – 2016/962 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket yetkilisi olan … evliliğinin devamı sırasında eşinin babasının vereceğini taahhüt ettiği paraya karşılık olmak üzere iki adet, vadeleri yazılmamış 35.000.-USD meblağlı bonoyu her bir bonoya sadece ikişer imza koyarak şahsen borçlu olacak şekilde düzenleyerek eşinin annesine verdiğini, ancak dava dışı kayınvalide tarafından kötü niyetli olarak bonolara vade tarihleri yazılarak ciro yoluyla oğlu …’e geçirildiğini, müvekkili şirket yetkilisinin verdiği bonolardan şahsen sorumlu olacak şekilde ve iki imzalı olarak verildiği halde kötü niyetli olarak sahte birer imza ilavesi ve müvekkili şirketin kaşesi ile kaşelenerek öncelikle İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/2311 D.iş dosyası ile ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, yapılan işlemin muvazaalı olduğu gizlenmek istendiğinden bonolarda alacaklı ve daha sonra ciro eden durumundaki anne … hakkında da ihtiyati haciz isteminde bulunulduğunu, davalı tarafından bonoların protestoya tabi tutulmamış olması nedeniyle ciro edenin sorumluluğunun doğmadığı ve ciro edenin annesi olduğu bilindiği halde böyle bir talepte bulunulmuş olmasının yapılan hileli işlemi açıklar mahiyette olduğunu, mahkemece bu durumda ciro eden hakkındaki talebin reddine karar verildiğini, davalı tarafça alınan ihtiyati haciz kararının yasal süre içeresinde İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine konduğunu, öncelikle müvekkili şirket yönünden icra takibinin durdurulmasını, borçlu olmadıklarının tespitini, davanın devamı esnasında tahsil halinde davanın istirdat davası olarak devamını ve tahsil edilen paranın tahsil tarihinden itibaren en yüksek ticari reeskont faizi ile istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; tedbiren durdurulması istenen satışın tarihinin yanlış bildirildiğini, satış 05.05.2014 tarihinde değil 08.05.2014 tarihinde olduğunu, İstanbul ….İcra Hakimliğinin … esas sayılı dosyasındaki iddiaların bu iddia ile aynı olduğu, icra takibini sürüncemede bırakmak amacıyla açıldığını, davacının kesin sürelere rağmen davayı takip etmemesi nedeniyle dosyanın düştüğünü, davacı şirket adına sunulan vekaletname ile atanan vekilin ve vekaletnameyi veren dosya borçlusunun şirketi temsil ve ilzam yetkisi, husumet ehliyetinin olmadığını, … hali hazırda bu şirkette çalışmakta ve “…” markası ile ürün üretip piyasaya sattığını, iş bu davanın amacı da markaların üzerindeki alacaklı haklarını bertaraf etmek olduğunu, davacı şirketin fiilen olmadığını, kağıt üzerinde kaldığını, davacı şirketin ne yetkili müdürü ne de herhangi bir mal varlığının olduğunu, satışa konu markaların davacının muvazaasıyla “…Şirketi”ne” devredildiğinden davacının bu konuda da dava açma hakkının olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, tedbirin ve davanın reddi ile davacı aleyhine takip konusu alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %15’i oranında para cezasına hükmedilmesine karar verilmesini savunmuştur. Asli Müdahale Talebinde bulunan, Feri Müdahil’in dilekçesinde; iş bu davada sahte imza nedeniyle davacı şirket yönünden icra takibinin iptali söz konusu olacağından, müvekkili şirketin iptale konu icra takibine dayanılarak satılmış ve patent idaresinde tescilleri iptal edilmiş olan markaları yeniden adına tescili ve oluşan maddi, manevi zararlarının giderilmesi imkanı sağlanacağından öncelikle müdahillik talebinin kabulüne, takibe konu kambiyo senetlerindeki imzaların, davacı şirketin yetkilisine ait olmadığının Adli Tıp Kurumunca tespit edilmiş olması karşısında davacı şirketin borçlu olduğundan bahisle, daha önce davacının borçlarından dolayı haczedilmiş olan, müvekkil şirkete davacı tarafından devredilmiş olan tescilli markaların, ihaleye fesat karıştırılması ve danışıklı işlemlerle satılması karşısında Adli Tıp Kurumunca verilmiş raporun dikkate alınarak, davacı şirket yönünden davaya konu icra takibinin iptaline ve müvekkili lehine tazminata karar verilmesini beyan etmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2016 tarihli 2014/1076 Esas – 2016/962 Karar sayılı kararıyla; Her ne kadar davacı taraf icra takibine konu senetlerde şirketi borç altına sokacak şekilde davacı şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığını beyan etmiş, Adli tıp kurumu Fizik ihtisas Dairesi vasıtası ile yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor davacı tarafın iddiasını doğrular nitelikte görülmekte ise de; Davacı şirket yetkilisi … 09/11/2016 tarihli celsede her iki senette de sağdaki imzaların kendisine ait olduğunu, bu nedenle şirketin davalıya borçlu olduğunu, şirketi bağladığını düşündüğü yönünde ki beyanı ile 23/12/2016 tarihli duruşmada önceki beyanının aynen doğru olduğunu, bu parayı şirket için kullandıklarını, her iki senetten dolayı da şirketlerinin borçlu olduğunu kabul ettiği yönünde ki beyanı dikkate alındığında her ne kadar duruşma tutanağına yansıdığı üzere davacı vekilinin hayır demesi üzerine beyanını ” sağdaki imzalar bana aittir, sağda kaşe bulunan senedi kabul ediyorum öbürünü kabul etmiyorum” yönünde değiştirmiş ise de; davacı şirket yetkilisinin beyanı mahkemece 6100 Sayılı Kanunun 188.md kapsamında ikrar niteliğinde bulunduğu, her iki celsede ki beyanları dikkate alındığında beyanının maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacı tarafın davasının İ.İ.K.’nın 72.md anlamında kambiyo senedinden dolayı davacı şirketin borçlu olmadığına yönelik bulunduğu, davacı şirket yetkilisinin ikrarı ile davalı şirketin icra dosyası kapsamında ki borçtan sorumlu olup olmadığı hususu çekişmeli olmaktan çıktığı ve ispatı için başkaca delillerin değerlendirilmesine gerek kalmadığı gerekçesiyle davacı tarafın davasının reddine, karar verilmiştir.İlk derece mahkemesinin 09/11/2016 tarihli ara kararı ile; talepte bulunanın HMK’nın 66.b maddesi gereğince davacının davayı kazanmasında hukuki yararının bulunduğundan feri müdahale talebinin kabulüne, Asli Müdahale talebinde de bulunmuş ise de; 09/11/2016 Asli müdahale talebinin, 6100 sayılı kanunun 65. maddesi uyarınca yargılamanın konusu olan hak üzerinde kısmen veya tamamen hak iddia edilmesine yönelik olabileceği, müdahale talebinde bulunan tarafın müdahale dilekçesinde davalı olarak sadece …’ü gösterdiği, ayrıca dilekçesinde kendi lehine değil davacı lehine talepte bulunduğu gerekçesiyle asli müdahale talebinin reddine karar verilmiştir.İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında alacaklı …’ün borçlular… ve… San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 20/10/2008 tanzim tarihli, 01/09/2019 vadeli 35.000 USD tutarında senet, 20/10/2018 tanzim tarihli, 15/09/2009 vadeli 35.000,00 TL tutarında senede dayalı olarak 70.000 USD (103.411,00 TL) asıl alacak ve ferileriyle 104.481,97 TL alacağın tahsili talebiyle kambiyo senetlerine müstenit (10/11/2019 tarihinde) takip başlattığı görülmüştür.Takibe konu bonoların 20/10/2008 tanzim tarihli 35.000 USD bedelli olduğu, “malen” bedel kaydı bulunduğu, 01/09/2009 vade tarihli de borçlu …ismi ile iki imza ve kefil …San. ve Tic. Ltd. Şti. kaşe ve üzerinde imza, 15/09/2009 vade tarihli de, borçlu … ve sağında bir imza, kefil kısmında … San. ve Tic. Ltd. Şti. kaşe ve üzerinde imza ile sol tarafta bir imza daha bulunduğu, … lehtar Ciranta olup senedin …’e cirolandığı görülmüştür.
18/11/2015 tarihli Adli Tıp Raporunda; ….mukayese imzaları ile senetteki imzaların karşılaştırıldığı, iki senetteki sol tarafa atılı imzaların … eli ürünü olmadığı beyan edilmiştir.Davacı şirket yetkilisi … 09/11/2016 tarihli celsede her iki senette de sağdaki imzaların kendisine ait olduğunu, bu nedenle şirketin davalıya borçlu olduğunu şirketi bağladığını düşündüğünü beyan ettiği görülmüştür.Davacı şirket yetkilisi …. son celsede; Avukatının beyanına aynen katıldığını beyan ettiği, ilk derece hakimi tarafından avukatının beyanı ile 09.11.2016 tarihli beyanının çelişkili görülmesi üzerine sorulduğu; önceki beyanının aynen doğru olduğunu, bu parayı şirket için kullandıklarını, her iki senetten dolayı da şirketin borçlu olduğunu kabul ettiğini beyan etmiş, yanında bulunan avukatının “hayır” demesi üzerine” sağdaki imzalar bana aittir, sağda kaşe bulunan senedi kabul ediyorum, öbürünü kabul etmiyorum” dediği görülmüştür.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacı şirketin maddi sıkıntısını karşılamak üzere… 70.000,00 TL borç aldığını ve … isteği üzerine 35.000 USD iki adet senet verdiğini, iki senedin de … tarafından imzalanarak teslim edildiğini sağda iki adet imza bulunduğunu, sol taraf sonradan bir imza atılarak şirket kaşesinin kulanıldığını, şirket kaşesinin sonradan … tarafından imza üzerine konulduğunu, 01/09/2009 ödeme tarihli senette şirket yetkilisine ait olmayan imza üzerinde, 15/09/2009 tarihli senette kaşe yetkilisi … imzası üzerinde olduğunu, 01/09/2009 ödeme tarihli senet yönünden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını beyanla bu senet yönünden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi nedeniyle mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir. Asli Müdahale Talep eden istinaf dilekçesinde; davacı şirketin 2010 yılında …, … ve … markalarını müvekkiline devrederek TPE de müvekkili adına kaydedildiğini, marka devri sırasında kayıtlar üzerindeki hacizlerin sahte imza ve kaşeler kullanılarak düzenlenmiş olan kambiyo senetlerinin icra takibi konusu edilmesi sonucu oluştuğu, dava açılarak iptalinin sağlanacağının beyan edildiğini, davacı ve davalı tarafın müvekkiline sırf zarar verme amacıyla muvazaalı sulh anlaşmaları ve hileli işlemler yapması karşısında davaya müdahil olma ve takibin müvekkilini ilgilendiren yönden iptalini istemek zorunda kaldıklarını, markaların satışının gerçekleşmesi nedeniyle müvekkilinin üretiminin durduğunu iflas aşamasına geldiğini, feri müdahillik talebi reddedilince 06/10/2016 tarihinde harç yatırarak asli müdahil isteminde bulunduklarını, ATK raporunda; senetlerdeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının saptandığını, davaya konu takibin müvekkili şirketi ilgilendiren yönden iptaline karar verilmesinin talep edildiğini beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Dosyaya sunulan 26/02/2016 tarihi alacaklı … vekili ile borçlu…San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin imzaladığı protokolde; markaların satışı nedeniyle alacaklı …’e ödenecek satış bedelinin borçlu şirket yada… tarafından alacaklıdan talep edilmeyeceği, bu davanın satışın gerçekleşmesi durumunda taraflarca müracaata bırakılacağı ve tarafların birbirlerinden masraf vekalet ücreti talebi olmayacağı konusunda anlaştıkları görülmüştür.Dosyaya müdahale dilekçesi ekinde fotokopisi sunulan 25/02/2016 tarihli … vekili ve davacı şirket ile … vekili arasında imzalanan protokolde de; markaların satışı nedeniyle satış bedellerinin alacaklılar arasında ilk sıradaki …’e ödeneceği, satış bedelinin … San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … tarafından alacaklıdan talep edilmeyeceği, birbirleri hakkında talep ve şikayette bulunmayacakları, markaların satışı ve satış bedellerinin ödenmesi aşamasında borç alacak ilişkisi konusuna taraflar arasında yapılacak sulh sözleşmesinden sonra İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1076 Esas sayılı dosyasının işlemden kaldırılacağı beyan edilmiştir. İstanbul 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2009/2085 Esas sayılı dosyasında, … San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından … aleyhine İstanbul .. İcra … Esas sayılı icra dosyasında; senetlerdeki kaşe üzerindeki imzaların inkar edildiği, … yazı ve imza örneklerinin alındığı, davacı tarafın davayı takip etmediği, 01/07/2011 tarihli 2011/603 Karar sayılı kararla açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.
G E R E K Ç E : Menfi tespit davasında, davacı şirket vekilinin davaya konu 05/09/2009 vadeli 35.000 USD bedelli senet ile 15/09/2009 vadeli 35.000 USD bedelli, bonolardaki şirket kaşesi üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı iddiasıyla şirketin borçlu bulunmadığının tespitini talep ettiği, yargılama sırasında davacı şirket yetkilisi … imza incelemesi yapılarak imzanın… ait olmadığının tespit edildiği, şirket yetkilisinin duruşmadaki beyanları da dikkate alınarak davanın reddine karar verildiği, karara karşı asli müdahale talep eden vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu, davacı başvurusunun sadece 01/09/2009 vadeli senet yönünden yapıldığı anlaşılmıştır.Asli müdahale talep eden vekilinin talebinin, ilk derece mahkemesi tarafından reddedildiği, HMK 65.maddesinde “bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen yada tamamen hak iddia eden üçüncü kişinin, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabileceğinin” düzenlendiği, müdahale talep eden vekilinin dilekçelerinde menfi tespite konu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından davacı şirketten 2010 yılında satın aldığı markalar üzerinde haciz bulunduğu ve markaların satışa çıkarıldığını, kendisine dava açılarak takibin iptal ettirileceğinin söylendiğini ileri sürdüğü anlaşılmışsa da HMK 65.maddede düzenlenen yargılamanın konusu olan “alacak hakkı üzerinde” hak iddia edilmediği, davanın davacı lehine sonuçlanmasında menfaatinin bulunduğu ve HMK 66.maddede düzenlenen davacı yanında feri müdahale koşullarının oluştuğu, mahkemenin asli müdahale talebinin reddi kararının yerinde olduğu, feri müdahilin, davacı yanında istinaf başvurusunda bulunabileceği kanaatine varılmıştır.Davacı vekilinin 01/09/2009 ödeme tarihli 35.000 USD bedelli senette kaşe üzerinde ve sol tarafta atılı imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürdüğü ve senedin keşide tarihi olan 20/10/2008 tarihinde … dışında aynı zamanda … o tarihte eşi olan … da, münferiden şirketi temsil yetkisinin bulunduğu, ancak yargılamada …. imza incelemesinin yaptırılmadığı, davanın imza inkarına dayalı olarak menfi tespit davası olduğu, …aynı zamanda senet borcundan şahsen sorumlu olduğu, salt duruşmalardaki beyanlarının dikkate alınarak şirket hakkanda davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin 01/09/2009 ödeme tarihli senet yönünden istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılarak, … tatbike medar imzalarının alınması, senet tanzim tarihinden önceye ait imzalarının bulunduğu belge asıllarının toplanarak usulüne uygun imza incelemesi yapıldıktan sonra karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:Feri müdahil vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.12.2016 tarihli, 2014/1076 E.-2016/962 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Davacı şirket yetkilisi … imza örneklerinin alınarak ve imzalarının bulunduğu belge asıllarının toplanarak davaya konu 01.09.2009 tarihli senetle şirket kaşesi üzerindeki imzanın … ait olup olmadığı konusunda imza incelemesi yapılarak karar verilmesi için, dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, Fer’i müdahil’in davacı yanında istinaf talebinin kısmen kabulüne karar verilmekle yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde fer’i müdahil’e iadesine, Davacı yönünden istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 12/04/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.